• Sonuç bulunamadı

1.3. Bölgesel Kalkınma Politikalarının Süreçsel GeliĢimi

1.3.1. Bölgesel Kalkınmanın Tanımı ve Amaçları

Bölgesel kalkınma kavramı, ekonomi literatürüne Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra girmiĢ, böylelikle ekonomik ve sosyal kalkınma sorunu mekânsal bir boyut kazanmıĢtır (Ildırar, 2004: 16). Tüm dünyada süreklilik arz eden, ekonomik büyüme ve kalkınmanın önündeki en önemli sorunlardan bir olan bölgesel kalkınma (S. Çukurçayır, 2011: 18) ülke kalkınmasını doğrudan ilgilendiren bir durumdur.

Dolayısıyla bölgelerin kalkındırılması, o ülkenin kalkınması anlamına gelmektedir (IĢık ve Bozdoğan, 2011: 564). Ülke ekonomisinin ve toplumsal geliĢmesinin asgari dengeler üzerinde yürütülmesi açısından önem taĢıyan bölgesel kalkınma (Çukurçayır, 2010: 621), “ülke sınırları içerisinde bulunan bölgelerin, çevre bölgeler ya da dünya coğrafyasında bulunan bölgeler ile etkileĢimini ele alan sürdürülebilirlik ve birliktelik unsurlarını esas alarak bölgenin refahının arttırılmasını amaçlayan çalıĢmaların tümü” (DPT, 2003; Gündüz, 2010: 70) olarak karĢımıza çıkmaktadır.

Bölgesel kalkınma, “sanayileĢmenin belli bölgelerde toplanması sonucu oluĢan eĢitsizliği ortadan kaldırmak amacıyla, geri kalmıĢ bölgelerin sanayileĢtirilerek ülke içinde refah dağılımını adaletli bir Ģekilde sağlamak üzere gerçekleĢtirilen faaliyetler bütününü kapsamaktadır” (Kol, 2011: 3). Bu açıdan bölgesel kalkınma, sanayileĢmeyi temel alan (IĢık ve Bozdoğan, 2011: 563) ve bölgelerarası eĢitsizlik gerçeği üzerine inĢa edilen, hazırlanacak planlar ve devlet müdahalesi yoluyla bu eĢitsizlikleri azaltmaya yönelik (Ercan, 2006: 72) faaliyetler olarak adlandırılmaktadır. GeniĢ ve kapsamlı bir bakıĢ açısıyla, Bölgesel GeliĢme ve Yapısal Uyum Müdürlüğü tarafından yapılan tanıma göre;

“Bölgesel gelişme; ülke kalkınma politikasının bölge ve şehir düzeyinde yapı taşlarını oluşturan; bölgesel ve yerel düzeyde kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplumun karar alma süreçlerine katılmasını ve kaynaklarını kalkınma yönünde birlikte harekete geçirmesini esas alan; bölgelerin rekabet gücünün artırılması ve bölgelerarası gelişmişlik farklarının azaltılması politikaları arasında dengeyi gözeten; yapısal ve temel bir politika olarak görülmektedir (BGUS, 2014)”.

Tanımlarda geniĢçe yer verildiği üzere, aslında sadece kısmi değil topyekȗ n bir kalkınmıĢlık ifadesi olan bölgesel kalkınmanın ekonomik, siyasi, sosyo-kültürel her alanda bir geliĢmeyi öngördüğü görülmektedir. Ancak daha önce bölgelerarası eĢitsizlik konusunda vurguladığımız üzere, geliĢmiĢ/azgeliĢmiĢ her ülkenin karĢılaĢtığı eĢitsizlik ve kalkınma sorunlarının çözümü için birtakım önerilerin geliĢtirilmesi gerekmektedir. Belirtilen alanlarda oluĢturulan, uygulamaya geçirilen politikaların tümü ise bölgesel kalkınma politikaları adıyla karĢımıza çıkmaktadır. Ġlerleyen bölümlerde tekrar üzerinde durulacak olan bir noktayı burada kısaca belirtmek gerekir ki, oluĢturulan bu politikaların içerikleri, sınırlılıkları, aktörleri,

amaçları ve araçları her ülkenin kendi ekonomik-siyasi gerçekleri etrafında değiĢiklik arz edebilmektedir.

Kimi ülkeler tarafından yalnızca devlet eliyle gerçekleĢtirilebilecek politikalar

belirlenebilirken kimilerinde sorunun çözümü piyasa mekanizmasında

görülmektedir. Yine kimi ülkeler yalnızca devlet kadrolarının bu alanda aktif olması gerektiğini ifade ederken kimi ülkeler ise yönetiĢim ilkesi gereğince bölgedeki tüm kiĢi ve kurumların süreçte yer alması gerektiğine inanmaktadır. Ancak küreselleĢme, yeni sağ, neo-liberalizm gibi akımların cazibesine katılan birçok ülke tarafından kendine özgü olan bu sorunlar için geliĢtirilen politika ve mekanizmalar hızla dönüĢmekte ve birbirine benzemektedir.

Her ne kadar içeriksel açıdan farklılık, uygulama açısından da benzerlik göstermekte olsa da genel itibariyle, “ekonomik coğrafyanın adil dağılım göstermemesi sonucunda ortaya çıkan” (Öktem ve Çakmak, 2005: 7) bölgesel kalkınma politikalarının ortak amaçları bulunmaktadır.

Genel olarak sosyal kârlılık, kalkınma kutbu ve halkın katılımı ilkeleri (Dinler, 2012; Ildırar, 2004: 17) etrafında biçimlendirilen bölgesel kalkınma politikaları, “ekonomik faaliyetlerin ve sanayileĢmenin ülkenin belli bölgelerinde toplanması sonucu ortaya çıkan bölgelerarası geliĢmiĢlik farklılıklarını ortadan kaldırmak amacıyla uygulanan politikalar” (Karabulut, 2007: 738) Ģeklinde tanımlanmaktadır.

Bölgesel kalkınma politikalarının ekonomik açıdan üç temel amacı bulunmaktadır (Erkan, 1987: 4; Ildırar, 2004: 20): büyüme, istikrar, dengeleme ve eĢitleme. Büyüme amacı, ekonominin daha hızlı büyüyebilmesi için bölgelerdeki üretim faktörlerinin optimal dağılımını; istikrar amacı, bölgesel ve sektörel yapı politikasının koordinasyonu ile bölgelerin ekonomik yapılarının kendi içinde dengeli olmasını ifade etmektedir. Dengeleme ve eĢitleme amacı ise, ekonomik kaynakların bölgeler arasında dengeli ve göreceli olarak eĢit dağılım ve donatımının sağlanmasını içermektedir.

Ayrıca yalnızca ekonomik değil; sosyal, kültürel ve coğrafi faktörlerin, doğrudan ya da dolaylı olarak neden olduğu bölgelerarası sosyal, ekonomik ve diğer

dengesizlikleri gidermek (IĢık ve Bozdoğan, 2011: 561) de bölgesel kalkınmanın temel amaçlarındandır. Buna göre, bölgesel kalkınma politikalarının nüfusun bölgede optimal dağılımının sağlanması ve bölgelerarasındaki ekonomik ve sosyal farkların giderilmesi Ģeklinde temel iki amacı (IĢık ve Bozdoğan, 2011: 565) bulunmaktadır. Dolayısıyla bu politikalar, nüfusun ülkede rasyonel dağılımını, geliĢmiĢ bölgelere kıyasla büyüme hızları geride kalmıĢ olan bölgelerin büyüme hızlarını arttırıcı ekonomik ve sosyal önlemlerin alınmasını, ayrıca kaynakların eksik kullanımının önlenmesini amaçlamaktadır” (Dinler, 2012; ġen, 2004: 5).

Daha geniĢ bir anlatımla bölgesel kalkınmanın amaçları (Çarkçı, 2008: 39-40): Bölgesel dengesizliğin azaltılması, her türlü kaynağın, ekonomik faaliyetlerin ve nüfusun coğrafi bölgeler arasında uyumlu dağılımının kolaylaĢtırılması, bölgenin değerlendirilmesi, bölgenin düzenlenmesi, geliĢmenin ülkeye yayılması, bölgesel geliĢme, bölgesel ekonomilerin entegrasyonu, bölgelerde sağlıklı büyümenin teĢviki, endüstrinin bölgeler arasında uygun dağılımının sağlanması, bölgesel denge, ulusal ekonomik geliĢmeden adil bir payın daha az geliĢmiĢ yörelere yöneltilmesi olarak belirlenmektedir. Bu amaçlara göre uygulanacak politikalar ile, bölgelerarasında var olan geliĢmiĢlik farklarının ortadan kaldırılacağı, daha adil bir gelir dağılımı sağlanacağı (Karabulut, 2007: 738) düĢünülmektedir.

Belirtilen tanım ve amaçlar çerçevesinde denilebilir ki, her ne kadar ulusal ve bölgesel özellikler göz önüne alındığında farklı kalkınma algıları ortaya çıksa da herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir nokta bulunmaktadır: bölgesel kalkınma ile ulusal kalkınmanın ayrılmaz bütünlüğü. Kalkınma anlayıĢında yaĢanan değiĢimlere rağmen reddedilemeyen bu gerçeklik doğrultusunda bölgeleri kalkındıran, bölgelerarası eĢitsizlik sorununu minimal düzeye indiren uluslar, ekonomik ve siyasi güç kazanacaktır. Aynı zamanda yurttaĢlarının memnuniyetini sağlayabildikleri için ise, onların ulusa bağlılığını arttırabilecek, küresel rekabette tüm unsurlarıyla bir bütün halinde ileri seviyelerde olacaklardır. Bu perspektiften baktığımızda da uygulanmakta olan bölgesel kalkınma politikalarının ana amaçları, mevcut bölgelerarası eĢitsizlik sorununun çözülmesi, bireylerin refah seviyelerinin yükseltilmesi, sosyo-kültürel talep ve ihtiyaçların karĢılanabilmesi, bölge ekonomilerinin büyümesi, gelir dağılımında adaletin sağlanması, dezavantajlı bölge

algısının yok edilmesi ve hatta bölgelerarası rekabetin etkinleĢtirilmesi olarak sıralanabilecektir.