• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3. AHMET RASİM’İN YENİ GÜN (İSTANBUL DÖNEMİ)’DE

3.37. Bir Kafatası Üzerinde

“Teşrih-i İzami” ye pek ziyade meraklı doktorlarımızdan biri ahiren bir mezarlıkta bulup hanesine getirmiş olduğu bir iskelet kafa üzerinde garaipten addolunacak derecede şayan-ı hayret bazşayan-ı keşfiyatta bulunduğunu beyan ediyordu, diyor idi ki:

—Bu kafa tos toparlaktır. Çünkü kemikleri biraz tıraş edilecek göz çukurlarıyla burun delikleri de münasip vecihle doldurulacak olsa adeta bir küre olur.

Yalnız ta alına tesadüf eden mahalde cüz’i bir istiva, düzlük görülüyor ki bundan müddet-i medmüddet-ide namaz kıldığı ve bu kayıt müddet-ile çokça yaşamış olduğu müddet-istmüddet-idlâl edmüddet-ilebmüddet-ilmüddet-ir.

“İlm’ül-kıhf”ın bir babında mestur olduğu üzere meşagil-i dimağa şiddet ve ehemmiyete göre kafatası üzerinde bazı manidar çizgiler bırakır, ah! Bu tas daha taze iken yani beyin mahıv ve münadim olmadan evvel ele geçse idi sahibinin bütün hayatını okumak mümkün olurdu..! Her ne ise gelelim bahse:

Dediğim çizgilerden bunda da var... Hem de çokça onun için nazar-ı dikkatimi celp etti. Tetkikat-ı hurdebiniye neticesinde anlaşılıyor ki bu kafa mesalik ve meşagil-i kesireye salik olmuş yorulmuş.

Evvel-i emirde ya bekâr imiş veyahut evlâdı olmamış... Çünkü evli veya velet sahibi olanların arada sırada bir ihtikan-ı dimağı geçirmeleri muhakkaktır. Bu da onlardan olsa idi tepede çizgiler ziyade olacak idi. Halbuki nokta bile yok, yalnız.. öyle diyelim.. Kutup noktasında etrafındaki tûl daireleri biçiminde hutut-ı mütevaziye nişanları mevcut. Bundan da birader, hemşire gibi akrabaya malikiyeti münfehim olur.

Kafanın yüzü şimale teveccühe edildiği takdirde bu tûl dairelerinin biraz cihet-i şarkiyeye düşen kısmında büyücek bir küme hâlinde öyle zikzak çizgiler veriliyor ki bunların vehle-i ulada ne olduklarını keşfedemedvehle-im. Fakat bvehle-iraz sonra zvehle-ikzaklık zvehle-ihnvehle-imvehle-i tırmaladı. Düşüne düşüne buldum. Fikren mütereddit, mütelevvin olmakla beraber bir oraya bir buraya gidişinden vaktiyle saray mensubu, yaver, çizgilerin pek bariz olduğuna nazaran da Devr-i İstibdat’ta zoraki amal-i fikir eyleyenlerden bulunmuş olduğuna hükmettim. Bu küme şarka doğru yayıla yayıla açıldığı halde bir santimetre cenubunda müteaddit atlamalarla sıklaşıyor, zikzaklar bazen bazı aksamda pek rana, bazı aksamda hafif görünür ki menkûbiyete veya şiddetli azar işitmeye delâlet eder. Sonra bütün bütün silinir,

görünmez olur ki bu da hayırlı bir alâmet değil. Ya mahbusiyet veya menfilik... Ancak kümenin karnına doğru müttehiden merkez-i devairi andıran bir siyahlık bulunur ki bu da pervakâr endişenin daima bir fikr-i teetti-i azam ede ede döndüğüne işarettir. Meselâ affolunmak gibi günden güne kesb-i ciddiyet eden arzular ekseriya böyle daireler şeklinde izler yapabilir..

Bunlar bir şey değil... Biraz ötede yani kutup noktasında tam nahiye-i garbiyesi başlangıcında ufak, çil kuruş şeklinde bir siyahlık daha var. Adeta yıldırımla vurulmuş gibi... Üzerine parmaklarımla dokundum. Kof kömür safihası gibi olduğunu anladım. Bereket versin ki bozulmadı, çıtırdayıp dağılmadı. Çünkü kenarlarında bir takım tırtıllar vardı ki bunlar adede mukabildir, saydım “10” tane... Saymasaydım bulamayacaktım. —Ne imiş?

—10 Temmuz İnkılâbı sadmesi —..?

—Şaşma. Bu böyledir!.. Bu siyahlıktan sonra yine ufak bir boş saha. Ondan sonra da yine müttehidd’el-merkez daireler... Yine bir fikr-i sabit!.. Biraz daha ötede bir zikzak grubu… Bu grup da cenuba doğru uzanıyor… Yine tereddüt yine biraz daha ötede birbirini tutmuş iki el gibi bir takım hutut-ı gayr-ı muntazime... Meselâ “İttihad ve Terakki” Cemiyeti’ne dâhil teşebbüslerinin müsmir olması... Dikkat buyurun. Siyasetin kafatasları üzerinde daimi surette inkasat-ı hattıyesi vardır. Meselâ Cezrî olanlarda turp gibi kökler müntabidir, Muhafazakâr olanlarda sarımsakımsı, İktisat Fırkası mensubîninde enbarî... Dediğim gibi İttihâdiyyun’da el ele... Sulh ve Selâmet’tekilerde bağdaş kurmayı andırır. Diz büküntüleri şeklinde nümayan olur. Vekıs’aleyhil-bevâkî87..

Ne diyordum?.. Evet.. Bunların nihayetinde de evvelki çil noktalarından büyücek yine bir yanık nedbe. Tırtılları tam 31 tane. Artık şüphe yok ki bu 31 Mart vaka-i hailesinin aks-i tammıdır.

Resm-i hattında kumsal yerleri göstermekte kullanılan noktalı açık mahaller de var... Bunlar her ne kadar küçük ise de oldukça zor bir saha üzerine dağılmışlar... Mutlaka inşirah... Buradan alına doğru sa[r]kık bir çizgi. Hurdebin bu çizginin nihayetinde basıklığı parmakla bile gayr-ı mahsus bir çöküklük gösteriyor.. Düşünürken ekseriya

şehadet parmağıyla abandığı saha.. Mebusluk... Nezaret... Valilik... Polis müdürlüğü… Gibi memuriyetlerle mütevafık bir keyfiyet... Alnın ortasına doğru hafif bir iltiva... Bu parmakla mahsus... Yanlarında yine zikzak hatlar.. İltivanın kenarında birden bire kaçar gibi aykırı bir çizgi bu zikzaklara kadar varıyor. Böyle hatlar daima “muhalefet” padkâridır. Sonra ( ), [ ] şeklinde çizgiler de var.. Bunlardan da anlaşılıyor ki mahsur ve fakat mütekabil bir hizip içinde.. Ya mazrup ya mazrubun fih!. Meselâ Hürriyet ve İtilâf’ a girmiş. Fakat duramamış.. Zira bir parça daha az bi köşede aynı neviden ((, [[ şekillerinde numuneler meşhur... Alnının münteha-yı garbisindeki lekemsi bir saha üzerinde toplu iğne başını andıran intifahat, beyninin ateşin düşüncelerle kaynayıp bir takım hubeybat-ı harrenin muttasıl çarpmış olduğunu anlatıyor.

İttihat Fırkası’ nın sükûtuyla “Kamil” Paşa’nın reiskâre gezdiği, Balkan Harbi’nin zuhuru tevali eden mağlubiyetlerin neticesinde “Babıali” bam bumu, vali-i ahire değil bu beyni, dünyayı kaynatmıştı. İhtimal ki her birimizin kafataslarında bu gibi intifahat hâsıl olmuştur.

“Cümcüme” tarafına bakılacak olursa burada pek mühim asır ve efale dalalet eden emarelerin adeta bir izdiham peyda eylediklerine kanaat gelir. Zaten kafadan maksat asıl burası olduğuna göre burada görünen ve şeklen buğdaya, arpaya benzeyen şekillerden... —Galiba ziraatla meşgul olduğuna...

—Bilakis!.. Öyle olsa idi bu şekiller müsennem olmazdı. Çukur olurdu. —O halde!..

—İaşe işlerinde intifa eylemiş olduğu kast olunabilir. Çünkü bu şekiller ense çukuruna doğru dökülür gibi bir vaziyettedir. Hatta yalnız çuvallardan, ambarlardan arttırıp çalmak suretiyle iddihar değil, ihtikâr bile ettiğine kaim nişanesi de buldum.

—Ne gibi?

—Ne gibi olacak?.. Ense çukuruna doğru inen kısm-ı azaminin büküntü mahalinin ta iç tarafında da bunlardan bir tane var... Bunun burada bulunuşu piyasadan saklanmış olduğunu ima eder.

—Yeni mi vefat etmiş?..

—Herhalde “Teşkilât-ı Millîye” haberlerinden evvel... Zira “mütareke” alameti olan mismarî benekler mefkut... Yalnız kulak hizalarına doğru geniş açıklıklar var ki hîn-i

vefatında bile kulağı açık, keza ecvaf-ı ayniyenin amâkında öyle girintiler var ki keza göz açık, burnun kemiği uzayıp kalmış gibi sivri ki burnu koku almaya müheyya, çenelerin hatt-ı ittisali ile diş araları sık durduğuna göre pek ziyade ketum ve raz-ı aşina olduğunda şüphe bırakmıyor.

Doktor bunları söyledikten sonra elimi sıktı, ben de eda-yı teşekkür ile arz-ı veda eyledim.