• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3. AHMET RASİM’İN YENİ GÜN (İSTANBUL DÖNEMİ)’DE

3.15. Anadolu Ve Türkler Tarihi Hakkında İktitâfât 4

Türklük ve gaye-yi emel – Selim-i Evvel – Zavallı Anadolu – Biz dahi hayranıyız dava-yı bi-mananızın - İnsaniyet ve medeniyet nerede? – Zalimlere karşı rehakâr bir kuvvet: Türklük

Padişahlarımız içinde Türklüğü bir gayeye raptetmeğe en ziyade bezl-i himmet ve idare-i fidare-ikidare-ir ve basidare-iret eyleyen “Selidare-im Evvel” denidare-ilen zat-ı şahanedidare-ir. Müşarünidare-ileyhidare-in taridare-ihidare-i, ne kadar muhtasar olursa olsun, nazar-ı dikkat onun faaliyet-i cengâveranesinde ikinci makalemizde maruz-ı Türk heyat-i müteferrikası şeklini bir hükümet-i siyasiyeye katiyen ifrağ etmek azm-i aliyesini görür.

Bence “Tebriz”den bitap döndüğü halde “Edirne”de akdini ferman buyurduğu meclis-i meşverette mevzu olan nuhbe-i mebahis mutlaka buraydı. Olmasaydı, “Mısır” üzerine yürümezdi. Yani mutasad-i hümayunu kişvergüşalıktan ziyade Türklerin tarihi öz vatanı olan Anadolu ve tevabini nizam ve intizam altına almak idi. “Fatih”in ser kabrinde: —Yatacak yer bulamadın mı?

Tarzındaki hitab-ı şerifi de bu nükte-i münecciyaneye matuftur.

Anlaşılması lâzım gelir ki Türklük daima bir vatana, bir kafaya, bir zihniyete, merbut kalmak gayesini gütmüş ve güdecektir. İkap ve insani munkariz-i akvamı diriltmek istemekle böyle büyük bir şan-ı ihya-kâraneye malik olan “Tarih”, nasıl olur da nesl-i kerimi berhayat olan bir kavmi öldürür?

Evet, hakan-ı muzaffer Selim-i Evvel’in zat-ı kâmili biliyor idi ki bir taraftan Batıniye tahrikatını, diğer taraftan Ehlisalip harekatını böyle bir ittihad-ı inhilâle uğratmak emeliyle uğraşmakta idiler. Onun için idi ki bu tahrikat ve harekatı kısmen duçar-ı inhilâl, kısmen işgal etmek zarureti hâsıl olmuştu.

Maahaza insaniyette asıl olan mağlubun galibe verdiği hükümettir. Böyle hadiselerde biz dahi Mösyö “Askovit48” kadar muhti olmuşuzdur. Bunu yine “tarih” bilir ve ilâ kıyamessea söyler; hatta bugün dahi söylemek ister! Fakat şimdi bunu ne Mösyö “Askovit” dinler, ne de galip mevkiinde bulunan müttefikleri!

47 Yeni Türkiye, 25 Teşrinisani 1334/25 Kasım 1918, Sayı 82, Sayfa 1

“Askovit” dinleyemez, çünkü bir cedidin yeni teverrüdileri oranın müstevlileridir. Düvel-i mütelDüvel-ife serkâranDüvel-i de dDüvel-inleyemez, zDüvel-ira onlar da müstevlDüvel-idDüvel-irler. Nasıl kDüvel-i bDüvel-iz de vaktDüvel-iyle dinleyemedik

Fakat bizimkine barbarlık müddeası diyorlar.

Ne olur? Bir kere de medeniyet müddeasını görelim, hiç olmazsa şeklen!

Biz Avrupa’ya canımız istedi diye geçmedik. Mecbur idik. Her kavmin “Tarih”te hataları mazbuttur. Bu nokta üzerinde duracak olursak hakkımızı aramış bulmuş oluruz.

Zavallı Anadolu, asırlarca Rum ilini besledi, asırlarca bir takım akvam-ı münkarizayı dini âdeti üzere sebat etmek şanıyla uğraştı. Asırlarca Avrupa ehl-i taassubunun mühacematına göğüs gerdi. Asırlarca öldürülmek istenildi.

Ne dedim asırlarca Rum ilini besledi.

Fakat borçsuz, hâlbuki Bulgarlar, Romenler, Sırplar, Karadağlılar, Yunanlılar medyun-ı müstağrak. Biz de öyle, hatta galiplerimiz de. Bir halde ki:

“Biz dahi hayranıyız dava-yı bi-manamızın”

Şu şekle bakılacak olursa hepimiz bir medeniyetin dolandırıcısıyız. Çünkü “Zeyd”in borcundan “Ömer”in mesuliyeti icap etmez. Lâkin ortada dönen bir söz var... Medeniyet!..

Teneffür, teneffür, teneffür,teneffür! Gedayane sözdür, rezilane sözdür!

Avrupa, Amerika, Asya, Afrika şu dördü harp ve cidalde ne kadar medeni olduklarını gösterdiler. Hâlâ da göstermek istiyorlar.

Teessür ve teessüf bizi bahsin haricine atıyor. Ferdi olan böyle bir “Haric-ez-saded”lik tarih-i ictimaiyata da aynen vakıadır. İşte delili harb-i hazır.

Muhaceret-i akvam-ı eşkâlini tetkik edenler, harekât-ı insaniyede de bir “metcezir” görmüşlerdir. Şimdiki Amerika’yı bu derecede meskûn eden saik ne ise, Rum ilini, Anadolu’yu da Türklerin va[t]anı eden aynı-ı saiktir. Bugün Amerikalıları Avrupa’ya tasallut eden amil-i siyasi ne ise Türkleri de Bizans, Bulgar, Macar, Sırp, Avusturya, Venedik,.. sevk eden aynı amildir. Beşeriyet daima şiddetli bir sara-ı ruhiyenin malûli ola

gelmiştir. Hatta zaman; şu mahut medeniyet onu tedavi edememiştir. Harb-i hazır bu malûliyetin iraz u hışmından maduddur.

Hemen cenab-ı hazık hakiki şifasını halk eyledi!.. Şurası der-piş edilmek ali ulu cenaba aittir ki her milletin her kavmin kendisine hazır bir vakar[ı] va[r]dır. Osmanlılar yani Anadolu Türk heyet-i müttehidesi tekrar teessüf etmekle biz ne Ermenilerin, ne Bizantenlerin, ne Bulgarların, ne Romanların, ne Sırpların, ne Macarların, ne Avusturyalıların, ne Lehlerin, ne de hükümetimiz altında kalmış olan akvam-ı sairenin vakarına dokundu. Evvel emirde Ermenileri müstakil görmedik, perişan bulduk. Öteye beriye yerleştirdik. Dinlerine, adetlerine hürmet ettik. Bizanslılar yalnız bizim yüzümüzden değil, Bulgarların, Ehlisalib sürülerinin muhacematından bizar ve nalân kalmışlardı. Padişahlarımızın Bizans imparatorluğu, Sırp krallığı hanedanlarıyla müzaheretleri bile vardır. “Devr-i Fetret”de Çelebi Sultan “Mehmed”e muavenet eden İstanbul imparatoru idi.

İşte, tarih!.. Papalar dünyayı üzerimize kaldırdılar. Biz Hıristiyan değiliz ki yüzümüze bir tokat vururlarsa öteki yüzümüzü çevirelim. Tabi ki Mösyö “Vilson” ın nazariyatı gibi Macarlar’ı, Nemçe49 imparatorluğunun ribkasından kurtardık, krallarına ikram ve hürmet ve hâkimiyetlerini sıyanet eyledik. Kardeş dedik... Lehliler bu harb-i müthişte bile süvarilerimizi beklediler. İstiklâllerini onların beygirlerinin nehirlerinden su çekmesinden tefeül eylediler. Bu hadiseler ciltler dolduracak derecede mühim ve şayan-ı tavzihtir.

Müverrih “Karazaki[?]” gibi Sultan Murat Sani ile muasır bulunan, sair hükümdaranın yeminleriyle temin eyledikleri imzalı muahedelerden daha ziyade emniyet-bahşadır, diyorlar.

Müverrih “Anjel” diyor ki:

Eflak Voyvodası “Drakula”nın oğlu “Vilad” her ne zaman bir Türk esiri eline geçecek olursa kazığa oturtarak biçarenin feryadı göklere çıkarken o sarayında erkânıyla talim eder, bazı kere esirin ayak ve bacak derilerini yüzdürerek çiğ et üzerine tuz bastırır, evca ve âlâm daha ziyade artsın diye o tuzlu yaraları keçilere yalatırdı “Hammer”da bu babda müttefiktir.

“Drakula”nın kadın, erkek sübyan yirmi beş bin esiri kazıkla öldürdüğünü bizzat “Fatih” gözleriyle görmüştür.

“Jan Hunyad50” mezalimi tadada da gelir mi?

Anlaşılıyor ki Avrupa’ya geçen Türkler daha medeni, daha namuskâr, daha musalih, daha terbiyeli, daha kanı sıcak kişiler imiş.