• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3. AHMET RASİM’İN YENİ GÜN (İSTANBUL DÖNEMİ)’DE

3.10. Anadolu Ve Türkler Hakkında İktitafat

Anadolu Türklerin öz vatanı-kuyud-ı tarihiye- on üç hükümetten mürekkeb ve Garb Türkleri tarafından teşkil edilmiş büyük “Hitit” devleti –Türklerin Asya-yı sugra istilası—Yunanlılara

takaddüm eden Türk medeniyeti.

Tarihin müteferrik müteferrik vermiş olduğu malumat ile de sabittir ki Türkler Anadolu’nun sahib-i kadimidirler.

Efazıl-ı müverrihinimizden “Amasya Tarihi” müellifi “Hüseyin Hüsamettin Efendi” diyor ki: 1)30 “Tevarih-i Şarkiye ve Garbiye’nin verdikleri malumat-ı mufassıladan müsteban olduğu üzere küçük Asya, pek kadim zamandan beri ve Ermenilerden, Yunanilerden mukaddem Türklerin öz vatanı, ana yurdu olduğu münasebetle Turanilerin küçük Asya’ya “Anatol” namını verdikleri meydandadır.

“Çünkü: Anatol, Karakol vezninde tesis ve temekkün edilen yere, yani mekân-ı ikamet, esas vatan olan yerlere denir. Tesis ve temekkün etmek manasına evvelan “anlatmak” mastarından mehuz olup “aratol” şeklinde bir siga-yı mekândır. “Ebu Hayyan Endülisî” [31] ve “Ahmet bin Mühenna32”lugatnamelerinde “anâdi ve anateti: tesis ve temekkün” suretlerinde muharrir olup müteaddi ve lazım olduğu anlaşılır. Lügat-ı Turaniye de “Ana, anat, anaç, anar, anagul, anal, anamur, anay” gibi kelimat-ı müşteke ve müstamele bu mastarların Turan lügatinde mevcut olduğunu irae eder.

“Anadolu’da devr-i Selçuki’de ve daha sonra dokuzuncu karn-ı hicriye kadar yapılan asar ve mebani-yi cismiye kapıları üzerinde umumen “anadol” namı mahkûk olduğu gibi “Amasya”da “708” de ikmal edilen darüşşifanın kapısı üzerinde “Emir-i Anadol Ahmet” namı mahkûk ve “Akdül-hecân[?]” gibi pek çok tevarih-i Arabiye de “anadol” namı mesturdur.

“Şu kuyud-ı mahkûke ve tarihîye müsteban olduğu üzere “anadol” kelimesi aynıyla “anatol” kelimesinin muarrebidir. Binaenaleyh: Anadol kelimesi tarihen ve lügaten Turanidir. Yunani değildir. Fakat Anadol kıtası Yunanistan’ın şarkında vaki olduğu münasebetle Yunanlılar bu kelimeyi alıp lehçeleri üzere “Anatolis” şekline sokarak

29 Yeni Türkiye, 9 Teşrinisani 1334/9 Kasım 1918, Sayı 66, sayfa

301) Amasya Tarihi: 2 cilt 121:123 sayfa [Yazarın dipnotu]

312) 654 sene-i hicriyede “Gıranata” müzâfâtından “Matahşâreş” beldesinde doğmuş ve 740 da Mısır’da

vefat etmiş ecille-i üdeba-yı Arabîdendir. Telifat-ı kesire ü güzide sahibi olup “El’idrak’el-lisanel-etrak”, “Lugat el me’sk fi sirkatil terk”, “Kitâbü’l-idrâk fi lisani’l-etrak” nâmındaki eserleri bulunmaktadır. [Yazar bu dipnota metin içinde herhangi bir işaretleme yapmamıştır]

maşrık manasına demişler ve bizim müverrihlerimiz de bila tetkik Yunanlıların iddiasını alıp bize naklederek “Anadolu” şeklinde kullanmışlardır. Yunanlılar Anadolu’daki medeniyeti, bilad-ı mevcudenin isimlerini değiştirmekten ibarettir.”

Makalemize ancak Anadolu sahib-i kadimesini araştırmağa münhasır olduğu için izahat-ı salifenin ehemmiyeti dekardizahat-ır.

Kurun-ı evveli vekâyi-i mezalimesi içinde elde bir meşal-i istikşaf olarak girildiği halde karşımıza “Irak” taraflarında dahi Turanilerin “Samiriye” veya “Sümeriye” namında bir devlet teşkil ettiğini bu devletin banisi “Yağuz” Han’ın oğlu “Tiras” Hanzade “Samir” Han olduğunu bunun oğlu “Iğrak” Han’ın zaman hükümeti mümtet olmakla kıtaya “Iğrak”denilerek, bilahere tarib olunarak “Irak” kaldığını, bunlardan “Atılay” Han’ın zamanında “Suriye” ve “Filistin” kıtalarının zamime-i memalik edildiğini, vefatında oğlu “Belgir[?]” Han’ın Anadolu hakanı olup Karadeniz’e kadar Anadolu kıtasını istila eylediğini, “tebelbül-i elsine”den sonra mumaileyh kat ederek “Devlet-i Samiriye” nin inkısama uğradığını, eyalet valileri ilân-ı istiklâl etmekle “Belgir” Han’ın mirahuri “Bilkay” Han’ın Anadolu hanlığını alarak bundan sonra dahi oğlu “Okatay” Hanın, hakanlığa kuut ederek Avrupalıların “Hittite”, bizim “Heta” veya “Hata” dediğimiz bir Devlet-i Turaniye ve Türkiye vücuda geldiğini görebiliriz.

Hitit kavminin Türk olup milad-ı İsa’dan mukaddem Anadolu’da yaşamış olduğunda ecille-i müverrihinden “Muhammed bin Abdülaziz el Kurtibi” ile “Masper Hittite33”, “Morgan Morgan” gibi hafriyat-ı mühimme-i tarihiyyede ihtisas eylemiş olanların istişhadat-ı âlimaneleri vardır.

“Amasya tarihi” sahib-i fazılanın “Silsilename”de mezkuriyetine mebni naklettiği veçhile Türkler de ibtida-ı kitabet ve hattı icat eden “Oktay” Hanın hafidi “Aydus” Han olup bu zat Anadolu’da istiklâl eden küçük hanların ekserini taht-ı itaate alarak hakanlık etmiş ve bunun oğlunu “Balgıralp” Han “Suriye”yi harben zapt ederek hatta “Halep” şehrini bina eylemiştir.

“Maspera” ya göre “Hitit” Hükümet-i Turâniyesi on üç hükümetten mürekkep bir heyet-i mütefakkıh şeklheyet-inde olup bunlardan:

1-“Aratu” hükümeti “Van”

2-“Amut” hükümeti “Diyarbakır” 3-“Ergonot” hükümeti “Erzurum”

4-“Erbahit” veya “Erbagit” hükümeti “Suriye” 5-“İbret” hükümeti “Tiflis”

6-“İraht” veya “İraght” Hükümeti “Bağdad” 7-“Tiyart” veya “Tiyarit” Hükümeti “Trabzon” 8-“Halburt” Hükümeti “Halep”

9-“Sulit” Hükümeti Adana ve Konya dâhil olarak “Kilikya” 10-“Kart” veya “Gart” Hükümeti Aydın

11-“Müşart” Hükümeti “Muş” ve “Bitlis” 12-“Hant” Hükümeti “Kastamonu” 13-“Mazt” Hükümeti “Amasya”

Taraflarında tesis etmişlerdi. Turanilerin böyle eşkâl-i hükümat ile Asya’da tesisleri pek kadim olup milattan ve hicret-i seniyeden binlerce sene evvele ait devr-i tarihîye müsadif olduğu maznundur. Şu on üç hükümetin şekl-i kadim-i tarihisi dahi gösteriyor ki Selçukluların inhilâlini müteakip Anadolu’da ilan-ı istiklâl eden emaret Türkiye’de güya bir anane-i Turaniyeye tabi imişler gibi inkısam-ı nokta-i nazarından aynı hâle müşabih bir şekil almışlardır.

Anadolu’nun “Amasya” ve sair taraflarında zuhur eden “Hitit” asar-ı hattıyesininhenüz miftahı bulunamadığı cihetle okunamadığı söylenmektedir. Bu yazılar ihtimaline “Ayders” Han’ın icad-gerdesi olan hattır. Binaenaleyh kadim-i Turani Türklerin bir medeniyet-i ibtidaiye geçirdiklerinde şüphe edilemez. Bu devirde Yunanlıların ne halde olduklarını da söylemek fazladır.

“Hommer” mütercim-i fazılanın birinci cilt tezyilatı meyanında “Lehçe-i Osmani” de bazı bazı tabiratın telhisiyle yazıldığını fıkrada Garp Türklerinin Hicret’ten beş bin sene evvel “Hint, Turan, İran, Babil” semtlerine müstevli olarak bunlardan bir şubenin İran’a Babil, Asur, Şam diyarlarına geldikleri gibi Oğuzların dahi bunlara iltihak eylemiş olduklarını ve “Oğuz Han” devrinin bu devir olduğunu ityan eyliyor.

Meşhur Mösyö “Vanberi”ye göre:

“Türklerin” “Volga”, “Karadeniz”, “Panuni[?] yani Tuna ile İlirya kısmı arası”, “Ceyhun” vadilerine ve İran’a doğru muhacirleri milad-ı İsa’dan pek ziyade evvel olmak gerektir.”

Müverrihinden ve Türk tarihi ulemasından “Dekini[?]” ki Türklerin menşeleri hakkındaki tettebuatı ile asar-ı müsteşhedâttan maduddur. 1750 ve 1756 tarihlerine doğru yazdığı kitabın “213”üncü sayfasında “Tumen Tou-men” namında bir ser-gerdenin birçok kabileyi başına toplayarak yeni bir imparatorluk teşkil ettiğini ve o zaman bu efradın “Türk” namını aldığını Tataristan’da iki şubeye ayrılarak Şark Türkleri, Garp Türkleri namlarıyla anıldıklarını” rivayet eylemektedir.

Bu rivayete göre Anadolu’da tesis ve temekkün eden Türkler Garp Türkleridir.

Bütün rivayet ve tetebbuat-ı tarihîye Türk milletinin uşak bir millet olmayıp ezmene-i ibtidaiye-i tarihîyeden beri istiklâlini muhafaza kaydıyla mücehhez ve müsellah bir millet olduğunda müttefiktirler. Diğer taraftan da müverrih “Morgan” Turanilerden mürekkep olan “Hitit”lerin hicretinden üç bin sene evvel Anadolu’da yerleşerek bin iki yüz seksen sene kadar neşr-i medeniyet eylemiş olduklarını yazmak suretiyle Yunanlıların ve şunun bunun propagandasıyla Türklere isnat edilmekte olan “Barbar” sıfatını ref eylemektedir. Zaten Yunanlılar Asya-yı sugra kıyılarında tırmanıp kalmışlardır. Hıristiyanlığın Anadolu’ya duhulü üzerine putperestlikten kurtulup Hıristiyanlığı kabul eden efradın Türk putperestlerinden olmadığını kim ispat edebilir? Biz burada ırki bir tahlil ile Anadolu’nun şimdiler İslam, Hıristiyan bir ırkın, bir ırk-ı kadiminin vatanı olduğunu anlatmak isteriz.