• Sonuç bulunamadı

2.3. REFİK HALİT KARAY “KADINLAR TEKKESİ” ROMANININ ÖZETİ

2.3.2. Kadınlar Tekkesi Romanında Dini Motifler

Yalnız şunu bil ki Şeyh Efendi Hak aşığıdır ve aradığı Allah'ın cemalidir; bizler gibi sufli hislerden uzaktır (2009: 68).

Allah'ın elçisi Cibril:

Seyrine doyulmuyor, bakarken Allah'ın elçisi Cibril'i düşünüyor. (2009: 66) Allah’a hamdü sena:

Fakat her şeyden önce Hacet penceresi önünde sıdkı ihlas ile dua, Allah’a hamdü sena etmeleri lazımdı (2009: 29).

Allah'ın iradesi:

Şeyh'in emirleri ancak tereddütsüz, muhakemesiz yerine getirilmek, pek zor olsa yapılmak şartıyla-yapmamak Allah'ın iradesine karşı koymak nevinden affedilmez bir serkeşlik, hakiki kafirlikti-"didar"a kavuşmak mümkündü (2009: 53).

Allah mertebesi:

Tasavvuf sapıklarının ara sıra gurur krizine tutulduklarını, terbiyesizliğini arttırdıklarını, kendini pek büyük, Allah mertebesinde, hatta bizzat kendisi sandıklarını, mecnunlaştıklarını bir taraftan tıp edebiyatı, öbür yandan müritleri, yani bir nevi hastalar tarafından yazılan methiye eserleri tafsilatıyla anlatır.

Allah’a müteveccih:

Peryal ise tarif edilen büyük aşkın Allah’a müteveccih manevi bir bağlılık olduğuna, demin aldandığına, eğer ellerini beğendiyse onlarda güzeli bulduğuna kaniydi (2009: 44).

Allah’ın nimetleri:

En sıkı tutulan, kimseye hatta birbirlerine de ifşa edilmeyen, edilmesine imkân olmayan sır, öbür “vefalar”lar, yani tasavvuf ağzıyla “Allah’ın nimetleri” gittikten sonra gülzar yanında kalanın geceyi nasıl geçirdiği meselesiydi (2009: 18).

Allah şükr-ü hamd:

"Allah şükr-ü hamd olsun, dideler ruşen!" (2009: 60). Bektaşi tarikatı:

Bektaşilere ait tarikatlar veya onların tekkelerinde bulunduğu zikredilen, içki ve meze masalarında, masa etrafında bulunan kişilerde kaba arzular mevcut değildi (2009: 24).

Cenabıhakk'ın:

Vaaz böylece, hep Cenabıhakk'ın gafur ve rahim oluşu üzerine ve Sünni akidesine uyan misaller ve fikirlerle bir müddet sürdü (2009: 93).

Cenaze merasimi:

Bütün ömrü, en küçük yaşından beri kıskançlıkla geçmişti, kapılandığı evlerdeki yaşıtları ufacık aile kızlarından başlayan ve bunların yaşları ilerledikçe gezip tozmaları, giyinip kuşanmaları, evlenip çoluk çocuk, ayrı ev bark sahibi olmaları, hatta ölüm mükellef cenaze merasimiyle gömülmeleri gibi daima kendisinden üstün muamele görmelerinden, içtimai farktan doğan bir kıskançlık... (2009: 57).

Çile:

Çile dinlerin hepsinde olduğu gibi nefse azap şeklinde görünen bir zevk vasıtasıdır; çilelerin en zevklisini ise bizim gibi âşıklar çeker (2009: 55).

Elif, be, te:

Eski harfler: 'elif', 'be', 'te' vesaire işte bunlarla iyan olmuş, meydana çıkmış, görünmüş (2009: 95).

Feyz-i İlahi:

Bilinen yalnızca şuydu: Şeyh bazı defa hemen uykuya varmaz, hizmetindeki kadınla yatağına uzanmış vaziyette konuşuyordu; “bidari-uyanıklık” adıyla anılan bu karşılıklı sohbet kendi lisanlarında “feyz-i ilahinin zuhuru, tecellisi” manasına gelmekteydi (2009: 19).

Firavun:

Hem Firavun hem Musa hem de Musa'nın çıktığı dağdaki benim! (2009: 95) Günahını çekmek:

Günahını ben çekiyorum! (2009: 62). Hadis-i Şerif:

Kıtanın son mısrası bir hadis-i şeriftir (2009: 92). Hakk'a secde etmek:

Hakk'el yakin'e:

İrademizi kullanarak ondan uzaklaştığımız nispette 'inayet'e yakışır ve nihayet 'Hakk'el yakin'e erişir (2009: 58).

Haktaala:

Yani Haktaala kendi güzeliğini senin gibi güzeller şekline sokmuştur; kendi güzelliğinden yaratmıştır (2009: 85).

Halk aşığı:

Sana herkesten yakınım; büyük Hak aşığının dediği gibi 'Dünyayı seninle, gördüğüm halde seni görmeyeyim (2009: 82).

Hamdü sena etmek:

Aynı zamanda bu güzelliğin yaratıcısına bütün coşkunluğuyla hamdü sena etmek, zikre başlamak, esma çekmek, secdeye kapanmak ihtiyacı da duyuyordu (2009: 80).

Hayır duada:

Bilirim, bahçeye meraklıdır, gönlü ne zaman çekerse gelsin, dilediği gibi meşgul olsun, diyormuş; hayır duada bulunmuş (2009: 90).

Hayır yapmak:

Selamlığı da, sofrası da komşularına ve ahbaplarına açık, hayır yapmayı ve halka hizmet etmeyi seven kemal sahibi bir zatın konağı… (2009: 24).

Hristiyan mistisizmi:

Zaten mühim bir eser hazırlanmaktaydı; İslam ve Hıristiyan mistisizminin sosyal tesirlerine dair bir tetkik kitabı (2009: 20).

İlah:

Bunlar için Baki, kendilerini ilahi cezbeye ve bizzat İlaha kavuşturacak kutb-ül arifin idi (2009: 53).

İmana erememek:

İşin zevkini almıştı ama eski anlayış ve duyuş halinden kurtulup da olan bitenleri körü körüne kabul edecek mutlak imana erememişti (2009: 59).

İrşat:

Peryal iki senedir “Âşık”ın, yani Allah’ın cemal ve celaline gönül verenin irşadına girmiş, sohbetlerinde bulunmuştu; ama ne yapsa şu lisanla konuşmaya dilini de, kafasını da bir türlü alıştıramamıştı (2009: 16).

İtikaf:

Birtakım şartlarla... mesela ziyaretçi kabul edilmeyecekti; Bu, adeta gizli bir misafirlik, bir nevi vahdet ve itikaf olacaktı (2009: 47).

İzzetinefis:

Kısacası şu: Bildim bileli, küçük yaştan şehvete düşkündü; bu uğurda izzetinefsini çiğner, küçülmekten çekinmezdi (2009: 105).

Kâbe:

"Samiye Şeyhine Kâbe olamıyor, vuslata eremiyor (2009: 62). Kul:

Siz ne yaparsanız yapınız, sivri sakala kul köle olunuz, kapısının eşiğini aşındırınız, karışmam (2009: 72).

Kutup:

Baki’nin kutupluk, evliyâlık tarafına aldırış ettiği yoktu (2009: 21). Lahuti:

Şeyh Baki’ye günde bir lahuti aşk ile yoğrulmuş upuzun mektuplar gönderiyor, Baki’den kısa yanıtlar alıyordu

Baki'ye her gün lahuti aşkla dolu uzun mektuplar yazıyor, kısa cevaplar alıyordu (2009: 66).

Mahrem:

Azizim, senden mahrem bir şey soracağım (2009: 99). Masiva:

Bırak bakayım Neşide! Bu bakış zannettiğin kötü niyetli bakışlardan değildir; Allah'ın kudret ve azametini sende seyrediyorum; ruhum seni seyrede ede temizleniyor, safa buluyor; masivadan el çektiğimi sana bakarken anlıyorum (2009: 80).

Merhamet, mağrifet ve şefaat:

Her kapı kapanabilir, lakin onların, merhamet, mağrifet ve şefaat kapıları kapanmaz (2009: 92).

Mesneviler:

Sizlere yarın hakiki ve mecazi aşk hakkında Molla Cami'nin 'Silsilat-al Zahab' isimli eserinden bazı mesneviler okuyacağım (2009: 47).

Mevla:

Muhabbettir ezelde kısmet olan bize Mevla'dan (2009: 63). Miraç:

Miraç'ta kendimle karşılaştım, yine kendimle konuştum! (2009: 96). Mübarek zat:

Bazı dedikodular oluyordu ama, akşamları meclisinde bulunanlar ertesi günü bu mübarek zatın din ve ahlak bahsindeki kıssa ve hisselerini şurada burada hayran hayran anlatıp durduklarından aleyhteki sözler tesirsiz kalıyordu (2009: 24).

Müftü:

"İkinci mertebeyi geçemiyorum," diye yırtınırmış”Menamda şeyhimin şeyhini, müftü ve şems görüyorum; mey ve meyhane göremiyorum (2009: 62).

Müritler:

Tıp tabiriyle "depression" denilen o çökkünlüğün ismi müritlerince "reften" idi, beşer aleminden ruh alemine geçiş manasına bir söz (2009: 48).

Nefs-i emmare:

Saint Antoine gibi nefs-i emmareyi yenip ruh tasfiyesi yapmak her yiğidin karı değildir (2009: 105).

Oruç tutmak:

Doğuştan dindardı; Avrupa seyahatlerinde bile namaz kılar, oruç tutar, kandil geceleri Kur’an, vakit buldukça tefsir okur, Sünni Müslümanlığın bütün vecibelerini tam bir iman ve itikatle yerine getirirdi (2009: 26).

Ortodoks:

Bunu büyük mutasavvıf şairleri çok zarif, incitmeyecek bir hoşlukla ifade ederler ama mukallitlerinki Sünni ve Ortodoks, yahut da realist olanların terbiye ve ilmine dokunur, öfkelendirir (2009: 85).

Papaz:

Fakat çocuğunu okutmadığı hoca, hatta papaz bırakmamıştı. (2009: 27)

İşte mistik ve dini mahiyetteki şeyler bu tavizlerin başında gelir; her yerde böyledir; Hristiyanlarda papazlara, vaizlere, dervişlere, Bektaşi babalarına kadınlar dayanamazlar (2009: 104).

Rahmet:

Allah'ın ve Peygamberinin rahmetinden ümidi kesmeyelim, şer ve seyyiat defterimiz dolu olsa bile! (2009: 92).

Ruhülkudüs:

Allah'ı ve gücünü, Meryem Ana’yı ve Ruhülkudüs'ü akla getiren Michelangelo resimlerinin anımsatan letafetlerdir (2009: 64).

Seccade:

Neşide ise 'seccade'ye muhtaçtır (2009: 55). Siyer-i nebevi:

En büyük zevki de yaşlı başlı, başları örtülü kadınlarla dini sohbetlerde bulunmak beraberce Muhammediye, Ahmediye, siyer-i nebevi, kısas-ül enbiya nevinden kitaplar okumak ve okutmaktı (2009: 27).

Sünnet etmek:

Cami cami dolaşır, para dağıtır, fakir kızları evlendirir, fukara çocuklarını sünnet ettirir, hayır işlerinde para harcamaktan zevk alırdı (2009: 27).

Sünni:

Sünni baba ve ananın, sonra da materyalist mektep terbiyesinin taze iliklerine işlemiş katı tesirinden kurtulamıyordu (2009: 59).

Şer ve seyyiat:

Allah'ın ve Peygamberinin rahmetinden ümidi kesmeyelim, şer ve seyyiat defterimiz dolu olsa bile! (2009: 92).

Şeyh:

Sade ve zarif giyinmiş üç olgun hanım. Bu gece nöbet sırası onlardaydı; Şeyh’in hizmetinde onlar bulunacaklardı (2009: 13).

Takdir-i ilahi:

Esasen daima tekrar ederim, biz onda aşkı bulduksa bu bir takdir-i ilahidir (2009: 46).

Tarikat ehli:

Mamafih semtte onu “Şeyh Baki Bey” diye ananlar da çoktu; şeyhlik ilim ve fazlından dolayı verilmiş bir payeydi, tekke sahibi ve tarikat ehli manasına değil (2009: 24).

Tekke Şeyhlerinin kerameti:

Ona paralı, şık, okuyup yazmış, Garplılaşmış hanımların ki gibi tasavvufu az çok ilim cephesinden de öğrenmiş, Eflatun, Aristo, Plotinus ve Bontroux'ların fikirlerinden bir şey kapmış, ayrıca Müslüman mistisizmini gözden geçirmiş olarak münevvercesine değil, tekke şeylerinin kerametine inanan cahillerin ve zayıf iradeli, doğuştan fevkaladelikleri kabule istidatlı yarı cahillerin imanıyla bağlanmışlardı (2009: 53).

Tespih çekmek:

Teveccüh etmek:

Âşık ona teveccüh etseydi maşuk da bana teveccüh ederdi (2009: 62). Tövbe:

Tövbe Yarabbi hata rahına gittiklerime, bilüb ittüklerime, bilmeyüb ittüklerime. (2009: 75).

Uluhiyet:

Doktor Şükrü Şakir, karşısında oldukça neşesiz görünen dostu Emced'e -bu zat Memhure Hanım'ın ağabeyidir- sözüne devam ederek dedi ki: "Tamam doğrudur: Onlar ara sıra uluhiyet krizine tutulurlar, haşa sümme haşa, Allahlık taslarlar (2009: 95).

Vacib-ül Vücudu:

Ta ki yine kendinde Vacid-ül Vücudu müşahede eylesin! (2009: 42). Vücud-u Mutlak:

Allah’ın başka başka suretlerde tecellisinden ibaret olduğuna göre - zira Vücud- u Mutlak’ın şanı kendini izhardır ve tekvine sebep de budur- sevgilimizin güzelliğini seyrederken önünde diz çöküp cezbeye tutulmamız süfli bir ihtirastan değil, Cemal’in sevgilimiz suretinde zahir olmasındandır (2009: 39).

2.4. YEŞİL GECE, NUR BABA VE KADINLAR TEKKESİ ROMANLARINDA