• Sonuç bulunamadı

DEZAVANTAJLI GRUPLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN SOSYAL HİZMET PERSPEKTİFİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ:

2. Kadınlar

Dezavantajlı grup üyelerinden birisi de şüphesiz ki kadınlardır. Tarih boyunca toplumların büyük çoğunluğunda, dinlerde ve kültürlerde kadınlar toplumsal sınırlamalar ile erkeklerden daha fazla karşılaşmış, erkeklere kıyasla toplumsal hayatta daha düşük onay ve statüye sahip olmuşlardır (Zastrow

& Kirst-Ashman , 2013).

53 Toplumdaki savunmasız gruplar arasında yer alan kadınlar da tıpkı diğer savunmasız gruplar gibi Covid-19 pandemisi sürecinden olumsuz etkilenmişlerdir. Covid-Covid-19 toplumun genelini etkileyen bir pandemidir ancak toplumsal cinsiyet perspektifinden değerlendirildiğinde kadınlar ve erkekler üzerindeki etkileri birbirinden farklı olabilmektedir. Kadın ve kız çocuklarına yönelik halihazırda mevcut olan toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin bu süreçte katlanarak arttığını ifade eden UNFPA (2020), “Salgın hastalık kadınları ve erkekleri farklı şekillerde etkiler” sözü ile pandemi dönemindeki toplumsal cinsiyet eşitliğine dikkat çekmiştir.

Pandemi döneminin en önemli uygulamalarından birisi olan ev izolasyonu önlemi, aile içinde geçirilen sürenin artmasını da beraberinde getirir. Özellikle aile içi şiddet risklerinin bulunduğu hanelerin toplumsal koruma sistemleri ile bağının kopmasına ve şiddete uğrama riskinin artmasına neden olmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayanan kadına yönelik şiddetin pandemi gibi kriz dönemlerinde, hanede artan stres ve gerilimler sonucu artma olasaılığını önemli bir risk faktörü olarak inceleyen UNFPA (2020), özellikle ev izolasyonlarında kadınları ve kız çocuklarını koruyan sosyal sistemlerin zayıflayacağına dikkat çekmektedir.

Kadına yönelik şiddet ile mücadele ülkemizde 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında sağlanmaktadır. Bu yasaya göre şiddete uğrayan ve uğrama riski bulunan kadınlar ve şiddet mağduru/olma tehlikesi bulunan kadınların beraberindeki çocukları ve aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarının şiddetten korunmasına yönelik hizmetler yürütülmektedir (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 2012). Ayrıca 6284 sayılı kanunun 10. maddesinin 6. fıkrasına göre AÇSHB kararı ile hakkında barınma yeri sağlanmasına dair karar verilen kadınların AÇSHB ve AÇSHB’nin denetim ve gözetimindeki kuruluşlara yerleştirilmeleri belirtilmiştir (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 2012). Bu kapsamda Türkiye genelinde 145 kadın konuk evi bulunmakta olup, 3.482 kapasite ile hizmet sağlamaktadır. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanununun (2012) 10/6 fıkrasına göre yine mevcut barınma yerlerinin yetersiz kalması durumunda ise 6284 sayılı kanun kapsamında korunan kişiler mülki amir, acil durumlarda kolluk veya AÇSHB’nin talebi ile kamuya kurum ve kuruluşlarına ait yurt, sosyal tesis veya diğer benzeri yerlerde geçici olarak korunmaya alınarak barındırılması güvence altına alınmıştır. Bu kapsamda ise 42 ilde 14 otel, 11 misafirhane, 15 kamu kuruluşu ve 5 yurt olmak üzere toplamda 45 sosyal tesis geçici barınma amacıyla ülke genelinde kullanılmaktadır. AÇSHB’nin 07.05.2020 tarihli haber bültenine göre ise bu geçici barınma birimlerinden 200 kadın ve çocuğun yararlandığı belirtilmiştir (Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020).

Covid-19 pandemisi sürecinde ise AÇSHB tarafından (07.05.2020) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri; Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM); Sosyal Hizmet Merkezleri ile kadın konukevlerinin iş birliği ile kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadınların korunmasına dair yürütülen çalışmaların, pandemi

54 sürecinde de yürütülmeye gerekli tedbir ve önlemler alınarak devam edildiği belirtilmiştir. Kadın konukevlerinde alınan tedbir ve önlemler ise kadınlar ve çocuklar için sağlık kontrollerinin yapılması, zorunluluk dışında kurumlara giriş ve çıkışların engellenmesi, kurumda yapılması planlanan toplu ve kurum dışı faaliyet ve etkinliklerin iptal edilmesi, kurumların dezenfekte edilmesi gibi çalışmalar ile pandemi sürecine yönelik tedbirler alındığı ifade edilmiştir. Ayrıca kuruluşa kolluk kuvvetleri aracılığıyla yeni kabul olarak gelen kadın ve çocukların kuruluşa kabul işlemleri yapılmadan sağlık kontrollerinin yapılmasının sağlandığı ve şüpheli durumlarda ilgili kişi ve kişilerin sağlık kuruluşlarına yönlendirildiği de yapılan açıklamalarda belirtilmiştir (Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020).

AÇSHB’nın web sitesinden yapılan açıklamalar değerlendirildiğinde günümüzün en önemli küresel, önlenemeyen sorunlarından birisi olan ve pandemi sürecinde özellikle artma riski bulunan toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı kadına yönelik şiddetin önlenmesi veya bu kapsamda alınacak tedbirler hakkında herhangi bir başka açıklama ve bilgiye rastlanılmamıştır. Mor Çatı’nın yayınlamış olduğu Koronavirüs Salgını Süresince Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İzleme Raporu’nda ise pandemi sürecinde kadın konukevlerine can güvenliği tehlikesi bulunmayan kadınların alınmadığı belirtilerek, 6284 sayılı Kanun ve Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkındaki Yönetmelik uyarınca kadın konukevlerinde kalmak için başvuran kadınlar için can güvenliği tehlikesini beyan etmesini içeren herhangi bir kanıtın talep edilemeyeceği ibaresine aykırı olduğu ifade edilmiştir (Mor Çatı, 2020).

Raporda değinilen bir diğer hususta ise kadın konukevine başvurma talebinde bulunan kadınlara, kolluk kuvvetleri tarafından, sağlık kontrolü yaptırması halinde kurumlara başvurularının yapılacağı şeklinde açıklamalarda bulundurulması ve yine kolluk kuvvetleri tarafından kadınların sağlık kontrolünü yaptıracağı herhangi bir sağlık kuruluşuna yönlendirilmediği iddialarına yer verilmiştir. Buna göre herhangi bir sağlık kuruluşlarına yönlendirmesi yapılmayan kadınlar sağlık testi yaptıramamakta ve kadın konuk evlerine de başvuruları alınmamaktadır (Mor Çatı, 2020). İddialarda yer alan içerik değerlendirildiğinde yapılan işlemlerin hem kadınların yaşam hakları temelindeki devlet tarafından korunma altına alınma haklarının hem de pandemi sürecinde sağlık haklarının ihlal edilmesini içermektedir. AÇSHB’nin konu hakkında herhangi bir açıklaması bulunmamakla birlikte iddiaların doğru olması halinde 6284 sayılı yasa ve insan hakları uyarınca kadınların ihtiyacı olan korunmanın sağlanması noktasında gerekli önlemlere aciliyetle yer verilmelidir.

Covid-19 pandemisi sürecinde kadınları etkileyen bir diğer olumsuz unsur ise kadınların çalışma yaşamında karşı karşıya kaldıkları zorluklardır. Pandemi süreci ile özellikle temizlik, bakım vb. gibi günü birlik işlerde çalışan kadınların çalışma hayatından kopmalarına ve ekonomik güvencelerini kaybetmelerine neden olmuştur. AÇSHB’nin yapmış olduğu düzenlemeler değerlendirildiğinde çeşitli alanlarda iş kaybına uğrayanlar ve ekonomik geliri olmayanlar için Kısa Çalışma Ödeneği veya Pandemi Sosyal Destek Programı kapsamında çeşitli sosyo-ekonomik destekler gündeme gelmiştir ancak kadınlar özelinde herhangi bir destek uygulamasına yer verilmemiştir.

55 Feminist iktisat çalışmalarına göre “bakım ekonomisi” (care economy) ve “bakım emeği” (caring labor) olarak adlandırılan kavramlar, kadınların ev içi ve ücretsiz emeğinin ele alındığı kavramlardır. Bu anlayışa göre kadınlar, ev içi ücretsiz işleri yerine getirmelerinin yanı sıra ev içinde çocuk, yaşlı, engelli, hasta bireylerin bakımını da ücretsiz olarak üstlenmektedirler (İlkkaracan, 2018). İstihdam alanındaki kadın-erkek eşitliğinin oluşmasının en önemli nedenlerinden birisi kadınlara yüklenen ev içi enformel bakım sorumluluğudur. Bakım sorumluluğu üstlenme; istihdama katılım oranları, çalışma günleri ve saatleri, çalışma şartları ve gelecek istihdama katılım olasılığı ve şartlarını etkilemektedir (Memiş &

İzdeş, 2018). Bu temelde aktif çalışma yaşamında olan ve pandemi sürecinde aktif çalışma sürecine devam eden kadınlar için ise yaşanan en olumsuz gelişme okullar ve kreşlerde eğitime ara verilmesidir.

Covid-19 pandemisine karşı alınan tedbirler kapsamında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı olan Özel Kreş, Gündüz Bakımevleri ile Özel Çocuk Kulüpleri 16.03.2020 tarihinden itibaren tatil edilirken (Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020), Milli Eğitim Bakanlığı tarafından alınan karar ile ilk ve orta dereceli okullarda ise 12.03.2020 tarihinden yapılacak bir sonraki açıklama tarihine kadar eğitime ara verilmiştir. Geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde çalışma yaşamının yanı sıra çocuk bakımını da üstlenen kadınlar, özellikle kreşlerin kapanması veya çocuklara gündelik ücret karşılığı bakım vericilerin izolasyon nedeni ile bu görevlerini yerine getirememelerine bağlı olarak çocuk bakımı ile iş yaşamı arasında tercih yapmak zorunda bırakılmışlardır. Bu süreçte çocuk bakımı konusunda bazı kadınlar aile veya sosyal çevre desteğini kullanırken bazıları ise yıllık izin veya ücretsiz izin haklarını kullanmak zorunda bırakılmışlardır.

Çalışma yaşamında aktif olarak yer alan ancak pandemi sürecinde home-office çalışma düzenine geçen kadınlar bir taraftan işlerinin getirmiş olduğu görevleri yerine getirmeye çalışırken diğer taraftan ise yine ev içi işler ve evdeki çocuk, yaşlı ve engelli bireylerin bakım sorumluluklarını yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Özellikle okullar ve kreşlerde eğitime ara verilmesi ve online eğitimlerin çocukları meşgul tutma süresinin yetersiz olması kadınların evde çalışma verimliliklerini azaltan faktörlerdendir.

Bu kapsamda ise kreşlerin tatil edilmesi sonrasında okul öncesi eğitim alanında hiçbir online eğitim veya boş vakit değerlendirme çalışmasına yer verilmemesi özellikle çocuk bakımından sorumlu tutulan kadınların ücretsiz ev içi iş yükünü arttıran etmenlerdendir.

Özetle pandemi sürecinin kadınlar üzerindeki etkisi değerlendirildiğinde, sosyal devlet tarafından kadınlara yönelik yapılan çalışmaların yalnızca AÇSHB’nın bağlı kadın konukevlerinde alınan ve fazla yeterli olmayan önlemlerden ibaret olduğu görülmektedir. Buradan hareketle pandemi sürecinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğine maruz kalan kadınlar için yeterli düzenlemelerin yapılmamasının sonucunda toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kalıp yargılar toplum içinde derinleşmektedir. Dolayısıyla kadınlar pandemi sürecinde, toplumsal cinsiyet kalıp rollerinin getirdiği toplumsal eşitsizlikler ve baskılarla daha fazla yüzleşmek zorunda kalmaktadırlar.

56 3. Engelliler

5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanuna göre engelli “fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen birey” şeklinde tanımlanırken, engellilik ise

“bireyin engelliliğini ve engellilikten kaynaklanan özel gereksinimlerini, uluslararası yöntemleri temel alarak belirleyen derecelendirmeler, sınıflandırmalar ve tanılamalar” olarak tanımlanmıştır (Engelliler Hakkında Kanun, 2005). Engellilik kavramı, görme engeli, konuşma engeli, işitme engeli, ortopedik engel, zihinsel engel, süreğen hastalıklar, duygusal-sosyal ve ruhsal sorunlar olmak üzere birçok farklı türde karşımıza çıkabilmektedir.

Engellilik alanında yapılan sosyal politikalar ve düzenlenmelerin ise temel amacı 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun temelinde şu şekilde açıklanmıştır: “Temel hak ve özgürlüklerden faydalanmasını teşvik ve temin ederek ve doğuştan sahip oldukları onura saygıyı güçlendirerek toplumsal hayata diğer bireylerle eşit koşullarda tam ve etkin katılımlarının sağlanması ve engelliliği önleyici tedbirlerin alınması için gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlamaktır.” (Engelliler Hakkında Kanun, 2005).

Özellikle pandemi gibi küresel bir kriz sürecinde ise yine savunmasız gruplar arasında yer alan engelliler temelinde gerekli düzenlemelerin yapılması ilgili bakanlıklarca yapılması engellilerin toplumsal hayatın dışında kalmamaları açısından önemlidir.

Pandemi sürecinde engellilik alanında devlet tarafından yapılan düzenlemeler değerlendirildiğinde ise özellikle Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kuruluşlarımıza Yönelik Koronavirüs Bilgilendirme Rehberi II’ de belirtilen önlemler dışında, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından şu çalışmaların yapıldığı görülmektedir:

- AÇSHB’nin verilerine göre Türkiye’de engelli evde bakım yardımından 521.000 kişi, engelli aylığından faydalanan ise 720 bin kişi için nakdi aylık yardımlar ile evde bakım yardımlarının devamlılığı için belirli sürelerde yenilenmesi gereken sağlık raporlarının 18.03.2020 bakanlık kararı ile mayıs ayının sonuna kadar geçerliliğinin uzatılması sağlanmıştır (Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020).

- Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından “Koronavirüs Riskine Karşı Uymamız Gereken 14 Kural” videosu işaret dilinde yayınlanarak bakanlığın web sayfası ve sosyal medya hesaplarında yayınlanmıştır.

- 2020 Erişilebilirlik Yılı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kapsamında, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası kapsamında yaptığı farkındalık çalışması kapsamında EBA üzerinden yayınlanmak üzere Türk İşaret Diline Giriş dersini 10-16 Mayıs haftasında hafta içi 5 gün yayınlama kararı alındı. Yayınlanan videoların ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki öğrenciler ve öğretmenler için hazırlanan videonun yayınlanma amacı bakanlık tarafından eğitim çağındaki çocuklara işaret dilini

57 tanıtmak ve engelliler haftası kapsamında farkındalık yaratmak olduğu belirtilmiştir. Hazırlanan Türk İşaret Diline Giriş videolarında temel bilgiler ve kısa günlük kullanım diyalogları yer almaktadır.

- Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından 17.03.2020 tarihinde yapılan açıklama ile kronik rahatsızlığı nedeniyle sağlık raporuna bağlı olarak ilaç ve tıbbi malzeme hizmetlerinden faydalanan bireyler için 01.03.2020 tarihi itibari ile bitmiş veya bu tarihten sonra bitecek olan raporlarının bir sonraki açıklama tarihine kadar geçerli sayılması, kronik rahatsızlığı bulunan kişilerin herhangi bir yeni sağlık raporu almadan eski raporları ile ilaç ve tıbbi malzeme hizmetlerinden faydalanması sağlanmıştır (Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020).

Yukarıda belirtilen önlem ve tedbirler dışında özellikle AÇSHB tarafından herhangi bir ek düzenleme yapılmamış olması savunmasız gruplar arasında olan engellilerin pandemi döneminde toplum içinde görünürlüklerini ve toplumsal katılımlarını sınırlandırmıştır.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı EBA TV kapsamında yayınlanan müfredat derslerinin işaret diline çevrilmesi ve işitme engelli öğrenciler için erişilebilir hale getirilmesi konusunda proje yürütmekte olduğunu duyurmuştur (Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020) ancak covid-19 pandemisi nedeni ile okulların tatil edilerek uzaktan eğitime geçiş sürecinin üzerinden geçen yaklaşık 2 aylık süreçte engelli veya özel ihtiyaç sahibi öğrencilerin eğitimi için hala çalışmaların tamamlanmamış olması ise Engelliler Hakkında Kanun (2005)’un 15. maddesinde yer alan engellilerin eğitim hakkı “Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez. Engelliler, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, yaşadıkları çevrede bütünleştirilmiş ortamlarda, eşitlik temelinde, hayat boyu eğitim imkânından ayrımcılık yapılmaksızın yararlandırılır.” maddesi ile çelişmektedir. Özellikle engelli ve özel ihtiyaç sahibi çocukların eğitimlerinde devamlılık sağlanması gelişimleri için oldukça önemli iken pandemi sürecinde sekteye uğramıştır.

Yine pandemi sürecinde süreğen hastalığı bulunan kişilerin tedaviye erişimleri noktasında hastanelere erişimleri noktasında çeşitli engeller ile karşılaşmalarına neden olmuştur. Özellikle yüksek bulaş riskine sahip olan süreğen hastalık sahiplerinin birçoğu tedavisine ara vermek zorunda kalmış veya büyük endişe ve kaygılar ile tedavisine devam etmek zorunda kalmıştır. Süreğen hastalık sahipleri için de yine yeterli düzenlemenin yapılmadığı görülmektedir.

Dolayısıyla pandemi sürecinde geliştirilen sosyal politikalar değerlendirildiğinde dezavantajlı gruplardan birisi olan engelli bireyler içinde yeterli düzenlemelere yer verilmediği, genel nüfusa yönelik temellendirilen sosyal politikaların engelli bireyleri ihmal ettiği görülmektedir.