• Sonuç bulunamadı

GENÇ İŞSİZLİK VE İSTİHDAM POLİTİKALARI

3. İyileşme ve Gelişme Dönemi

İyileştirme dönemi, salgın sürecinden etkilenen insanların normal yaşantılarına geçiş dönemini kapsayan dönemdir. Sosyal hizmet uzmanları bu dönemde uzun vadeli projelerle toplumu harekete geçirici sosyal hizmet rolüyle toplumu harekete geçirme ve kendi kendine yardım becerilerinin geliştirilmesi için etkinliklerin yürütülmesinde etkin rol alırlar.

Sosyal hizmet uzmanları, psikososyal destek hizmetinin iyileştirme döneminde, bireylerin normal hayata dönüşünü sağlanabilmesi için uygun koşullarda kültürel ve geleneksel faaliyetlerinin yeniden başlatılmasını sağlamaya çalışmalıdırlar. Salgından hayatını kaybeden kişilere yönelik uygun koşullarda cenaze törenlerinin düzenlenmesine yardımcı olmalıdırlar. Yalnız yaşayan bireylere yönelik sosyal destek sağlayıcı faaliyetler düzenlenmelidirler. Çocuklara yönelik psikososyal destek hizmeti çalışmalarında ise korku, belirsizlik, gibi salgın kriz durumunu hatırlatan hatıralar, endişe, güvensizlik, isteksizlik gibi birçok faktör çocukların salgından etkilenme düzeylerini belirleyecektir. Çocuklarla yürütülecek çalışmaların yaş ve gelişim düzeylerine göre düzenlemeleri gerekmektedir. Her çocuğun duyguları ve tepkileri birbirinden farklı olabileceğini unutmayarak danışanlar biriciklik çerçevesinde değerlendirmelilerdir.

Geliştirme döneminde ise sosyal hizmet uzmanları, salgından etkilenen aile ve toplumun bozulmuş ekonomik, sosyal ve psikolojik yapısının yeniden sağlanmasına yönelik etkinlikleri hızlandırıcı sosyal hizmet rolüyle, yerel, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluş disiplinleriyle işbirliği içerisinde yerel psikososyal kapasitenin arttırılması amacıyla bu etkinliklerin nitelik kazanmasında etkin rol alırlar.

87 2. Salgın uygulama yaptığınız kurumdan hizmet alanları nasıl etkiler/etkileyebilir?

Toplum Temelli Göç Programları kapsamında İstanbul Sultanbeyli Türk Kızılay Toplum Merkezi, Suriye krizinden etkilenmiş olan ve Türkiye’de kamp dışında geçici koruma altında yaşayan Suriyelilerin, diğer uluslararası geçici koruma altında bulunan göçmenlerin ve yerel halka ilişkin çeşitli faaliyetler yürütüldüğü bir merkezdir.

Faaliyetlerin yürütüldüğü bu merkezden hizmet alan popülasyon, Suriye Rejiminin sert tutumu ve akabinde başlayan iç savaş kriz durumu ve sonrasında göç etme durumuyla karşılaşanlardır.

Yaşadıkları bu kriz durumlarının üzerine bir de dünyaya yayılan ve ülkemizde de görülen COVID-19 kriz durumu da eklenmiş bulunmakta.

Bu kriz durumları ile karşılaşan mülteci, göçmen veya bulundukları ülkeden yerlerinden edilmiş kişiler de dâhil olmak üzere evlerini terk etmek zorunda kalan bu insanlar, küresel bir salgın durumu yokken dahi sağlık hizmetlerine, el yıkama ve hijyen olanakları gibi salgını önleyici hizmetlere erişimde büyük engellerle karşılaşmaktayken, bu açıdan salgın bu kişiler için çok daha büyük bir risk oluşturmaktadır.

Ayrıca, bu popülasyon göç kriziyle her dönem karşı karşıya kalmaktadır. 28.02.2020 tarihinde Türkiye’nin sınır kontrollerini kaldırmasının ardından çok sayıda mülteci ve göçmenin Avrupa’ya göç etmek için özellikle Yunanistan ile kara sınırlarında birikmeye başladığı görülmüştür. Yunanistan ile kara sınır kapılarından biri olan Pazarkule sınır kapısı çevresinde sayısı binlerle ifade edilen mülteci ve göçmenler, güvenlik, barınma, sağlıklı beslenme, temizlik ve hijyen gibi en temel ihtiyaçlarının dahi karşılanmasının mümkün olmadığı bir ortamda, bir de Yunanistan’ın, sınırında insan haklarına aykırı güvenlik önlemleri almaya başlamasıyla göç etme durumunu ve salgından korunmaya çalışmayı bu kişiler için daha riskli hale getirmiştir.

Sağlık hizmeti koşullarının çok sınırlı olduğu bu ortamda, bu bireyler, salgına yakalanma riski taşıyan yüksek riskli grubunu oluşturmaktadır. Yunanistan’da da salgından etkilenmekte ve mültecilerin bulunduğu kamplarda salgına yakalanan bireylerin tespit edilmeye başlandığı bilinmektedir. Salgının sınırda bekleyen bu riskli grup içinde yayılması, can kaybını da içeren sonuçlara götürebilir.

COVID-19 gibi bir solunum yoluyla bulaşan hastalığın, göçmen ailelerin bulunduğu mülteci kamplarında, aşırı kalabalık kabul merkezlerinde veya idari gözetim merkezleri gibi kapalı mekânlarda yayılma riski oldukça yüksektir. Bu ortamlardaki ailelerin salgına yakalanma riski çok daha yüksek olup yetersiz sağlık hizmetleri ve hijyen olanakları nedeniyle özellikle salgının bulaşıcılığını önlemek için sosyal mesafeyi uygulama ve hastalıkla mücadele etme imkânları da oldukça azdır.

Salgının bulaşıcılığını önlemek için sınırların kapatılması ve seyahatin sınırlandırılması gibi önleme tedbirleri onlara bakan kişilerden ayrı düşmüş çocuklar veya bu kişiler vefat etmiş ise çocukların sığınma talep etme ve aile üyeleri ile yeniden birleşme haklarını bu salgın önlemi sınırlamaktadır.

88 Salgın durumu sonrasında uluslararası koruma başvuru ve statü sahiplerinin sağlık sigortalarının kayıttan bir yıl sonra kapatılması ve sadece özel ihtiyaç sahibi olarak değerlendirilen kişilerin sigortasının devam etmesine dair 06.12.2019 tarihinde Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) 89. Madde, 3. fıkra (a) bendinde bir değişiklik getirilmiştir. Bu değişiklik ile Türkiye’nin çeşitli illerinde uluslararası koruma sahiplerinin sigortaları kapatılmaya başlanmıştır. Zaten düşük ücretle çalışan veya çalışmak için izin almaya ihtiyaç duyan, çalışma yaşamında düzenli geliri olmayan, üstelik zorunlu göçün yol açtığı birçok fiziksel ve psikolojik sağlık sorunu yaşayan yüz binlerce göçmenin, temel bir hak olan sağlık hakkına erişimi bu yolla engellenmiş ve COVID-19 salgını ile bu bireyler daha ağır ve yüksek risk koşullar altında mücadele etmek durumunda kalmaktadırlar.

Bu kanun değişikliği ile genel sağlık sigortaları iptal edilen uluslararası koruma statü/başvuru sahipleri, bir sağlık sorunuyla karşı karşıya kalmaları halinde veya mevut durumdaki salgına yakalandıklarında sağlık hizmetine erişememe durumuyla karşı karşıyalar. Bu durum, sağlık sorunu yaşayan kişi için ciddi ve hayati riskler doğurabileceği gibi, şu anda yaşamakta olduğumuz salgının yayılmasına ve bir halk sağlığı problemi haline gelmesine sebep olabilir.

Aralık 2019’da Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda yapılan değişiklikler, sınır dışı kararına itiraz süresini yedi güne indirmiştir. Yedi gün sınırlaması, göçmen ve mültecilerin adalete erişim hakkını zaten ciddi ölçüde kısıtlarken, salgın ilişkin alınan önlemler sorunu daha da güçleştirmiştir. Sınır dışı edilmek üzere geri gönderme merkezlerinde alıkonan mülteci ve göçmenler salgının kuluçka süresi olan on dört gün boyunca ayrı bir bölümde tutulmasına ve ziyaretlerin kısıtlanmasına yönelik önlemler alınarak bu bireylerin sınır dışı kararına itiraz hakkını kullanabilmeyi imkansız kılabilir.

Geri gönderme merkezleri, kişilerin özgürlüklerinden mahrum edildikleri yerlerdir ve idari gözetim altında tutulan kişilerin bedensel ve ruhsal sağlığının bu salgın durumunda korunması daha da güçleşmiştir.

Sürekli göç etmek durumunda olan bu popülasyon, ülkemizde yaşamlarını devam ettirmek için genelde düşük ücretli, uzun çalışma saatleri olan çalışma ortamlarında istihdam etmektedirler. Salgını önlemeye yönelik bazı iş yerlerinde çalışanlar ev ortamlarından katılarak devam etmeye çalışsalar da düşük ücretli, uzun çalışma saatleri ile yoğun insanın istihdam ettiği iş yerlerinde göçmenler çalışmaya devam etmek zorunda kaldılar. Bazı göçmelerin iş yerleri dahi geçici bir süre kapatılmış olabilir.

Salgın bazı yeni ihtiyaçları doğurduğundan ekonomik olarak dar gelirli olan göçmen aileleri, düzenli bir gelire sahip olamadıklarından özellikle hijyen açısından önemler almakta ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk yaşayabilirler. Salgının yayılmasını önlemek için okulların kapatılıp uzaktan eğitime geçilmesiyle her göçmen ailenin çocuğu, uzaktan eğitim platformlarına erişim imkanı bulamayarak eğitim haklarından maruz kalmış olabilirler. Kurumun eğitim görmeyen çocukların eğitime dahil edilmesi faaliyeti gibi daha birçok faaliyetleri salgın krizinden dolayı yarı da kalarak, verilen hizmetler daha sınırlı koşullar çerçevesinde yürütülmeye çalışılmakta olduğundan hizmet alan

89 popülasyonun hizmete bu durumda çok geç veya hiç ulaşamama gibi bir durumla da karşılaşabilmesi muhtemeldir.

3. Uygulama yaptığınız ya da planlandığı halde henüz uygulamaya başlamadığınız kurumda