• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3 KADIN VE TELEVİZYON

3.2. Kadınların Program Seçimlerini Etkileyen Faktörler

Kadınlar tarafından serbest zaman etkinliklerinin araçları olarak değil, gündelik hayatlarının ayrılmaz bir parçası olarak konumlandırılan (Hobson, 1995:153) televizyon, kadınların neredeyse tek arkadaşı ve dostudur. Televizyonun gündüz yayınlarına başlaması ve kadınlara yönelik programlarının artmasıyla birlikte kadınların ilgisi ve zamanı kullanma eğilimlerinde, televizyonun önemli bir belirleyici olduğu söylenebilir. Kadınların, televizyon izlemeye fazlaca zaman ayırmaları ve onu yakın bir arkadaş gibi benimsemeleri; kadının duygu ve düşünce dünyasını düzenleyen değer yargılarını değiştiren, yaşama biçimini yeniden belirleyen etkiler yapmaktadır (Cereci, 1996: 60). Kadın izleyiciler düşünülerek hazırlanan programlarla, kadınların hayal dünyasını geliştirmek ve onlara günlük hayatın rutini içinde farklı bir dünya sunmak hedeflenmektedir (Kula, 2000: 1). Kadınların çoğunlukla kültür, sanat, belgesel veya eğitici programlardan ziyade, bazen kendi hayatlarına benzediği, bazen de o hayattan kaçmalarını sağladığı için düşsel programları izlemeyi tercih ettikleri söylenebilir.

Böylelikle televizyon, yaşanan hızlı değişim konusunda kadının kendini yalnızlık duygusunu azaltacak, kahramanlarla özdeşleştirmeyi kolaylaştıracak, ünlülerin günlük yaşamlarını evlerinin içine taşıyarak, onların kendilerini güçlü hissetmelerini sağlayacaktır (Wolton, 1992: 186). Bu bağlamda kadınların özel ilgi alanlarına giren programların, daha çok dizi formatında değerlendirilen kurgusal programlar ile kadınlara yönelik hazırlanan kadın programları, vb. olduğu vurgulanmalıdır.

Dizi formatındaki programlar, günlük yaşamın sıradanlığında yaşayan izleyicilere yapay imgelerle oluşturulmuş sahte yaşantılar sunar. İzlenmesi için büyük bir dikkat gerektirmeyen gerçek hayatta olabilecek olay örgüsü ile yapay heyecanlarla, güzel kadınlar ve yakışıklı erkeklerle gerçek hayatta kolay kolay olmayan efsane aşklarıyla, insanları gündelik hayatın sorunlarından uzaklaştırır, alır başka dünyalara götürürler. Farklı görünmelerine rağmen birbirinin aynı ve tekrarı olan diziler izleyenleri kendine adeta bağlar (Emir, 2003: 146). Bunlar arasında sabun köpüğü (soap opera), pembe dizi olarak da adlandırılan dizilerin ayrı bir yeri vardır. Deterjan firmalarının kadınların bu programları izlemelerini fırsat bilerek bol reklam vermeleri, bu programlara “sabun köpüğü dizileri ” denilmesine neden olmuştur. Ancak en çok kadınların izlemesine rağmen dizilerin sadece kadınlar tarafından izlendiği anlamı da çıkarılmamalıdır. Aylarca hatta yıllarca süren dizilerin her kesimden ve yaştan izleyicisi mevcuttur. İnsanların dizilerin başlama saatlerinde işlerini bırakarak televizyon karşısına geçtiklerinde işlerini unuttukları konuşulurdu. Hatta iş yerlerine dizileri izlemek için televizyon alanların bulunduğundan bile söz edilirken; hırsızların soygunculukta zaman olarak dizilerin başlama saatini seçtikleri ise espri konusu olmuştur (Özkan, 2004). Kadınların bunları kendilerinin dünyaya açılan pencereleri olarak gördükleri ortak bir görüştür.

Kadınların bu tür programlara olan ilgilerinin arkasında, kadın rollerinin sürekli pekiştirilmesinin rolü olduğu sıklıkla dile getirilmektedir. Örneğin, Modleski, gündüz yayınlanan pembe dizilerle ilgili çalışmasında dizilerin biçimsel özelliklerinin kadınların ev işlerini yapma ritmiyle uyumlu olduğunu bulmuştur (Geraghty, 1996: 63). Bu bakımdan kadınların bu dizilere olan aşırı ilgilerinde kendi yaşam tarzlarına olan benzerliklerin önemli bir rolü olduğu düşünülmektedir. Burada kadınların yerlerinin ev olduğunu vurgulamak için kadınlar sürekli gündelik yaşam rutinleriyle gösterilir. Bu sayede kadınların ev ile ilgili hayatları (ev işi, aile, evlilik) bir kez daha pekiştirilir.

Ancak tüm dünya genelinde büyük bir hayran kitlesi olduğu bilinen dizilerin – burada bahsedilen özellikle pembe dizilerdir- izleyici kitlesinin, daha çok yoksul insanlar olduğu söylenmektedir. Televizyon, sosyal ilişkilerinden, tüketim davranışlarına ve boş zaman etkinliklerine kadar oldukça durağan olan yaşamları belli sınırların dışına çıkamayan insanlar için sorunlarını unutmalarını sağlayan bir “kaçış aracı” rolündedir. Bu durum rolleri ve sorumlulukları bağlamında değerlendirildiğinde kadınları daha çok ilgilendirmektedir.

Şili’de yoksulluğun korkunç boyutlarda olduğu ve sel felaketine henüz uğramış bir gecekondu semtine yardım için giden öğretmen ve üniversite öğrencileri bu tip dizilerin zararları hakkında kadınlarla konuşurken; kadının birinin yalvarırcasına, “bunu bize yapmayın düşlerimizi bizden almayın” demesi oldukça ilgi çekerken aynı zamanda bu programları izleyenlerin ruh hali konusunda da önemli ipuçları vermektedir (Erdoğan vd. 1994: 16).

Hangi nedenle olursa olsun bu tür programların izleyiciler tarafından büyük ilgi gördüğü bir gerçektir. İzleyiciler, dizi karakterlerini bazen o kadar benimserler ki hayali olduğunu bildikleri halde onları gerçekmiş gibi kabul ederler. Örneğin bir dizide hamile bir kadını canlandıran oyuncuya gerçek hayatta izleyiciler tarafından bebek elbiselerinin hediye edilmesi ilginçtir (Esslin, 2001: 54). Oyuncuların tanınmış karakterler halini alarak, izleyiciler tarafından gerçekmiş gibi algılanmalarına birkaç örnek de ülkemizden verilebilir: “Aliye” dizisinde Aliye’yi oynayan Sanem Çelik, yolda Aliye olarak çağrılır; “Kurtlar Vadisi”ndeki Necati Şaşmaz asıl ismiyle değil, Polat Alemdar olarak tanınır. Oyuncuların özel hayatlarında, oynadıkları role ters düşen davranışları da asla hoş görülmemekte, tartışma konusu olmakta ve hatta bu durum dizilerin yayından kaldırılmasına veya oyuncunun değiştirilmesine kadar gidebilmektedir.

Eskiden, filmlerin tozpembe dünyasına kapılıp perdeye yansıyan olmayan hayatlara sanki onlar gerçekmiş gibi duyarlılıkla bakılırken şimdi, gerçek hayata bile sahteymiş gibi bakılmaktadır. Jean Baudrillard'ın dediği gibi, artık bir “gibi”ler dünyasıdır yaşanan… Bu süreçte medya, dünyanın dolaysız algılanışını imkansız kılarak, nesneleri sadece görüntüde var olan, varlıkları hissedilmeyen bir hale getirerek başrolü oynamaktadır (Sönmez,1999).

Bu tür programların, modaya uygun kıyafetler, dekorlar ve ilgi çeken aşkları ve yaşam tarzlarını ele almalarıyla kadınların hayal dünyasını derinden etkilediği söylenebilir. Hayatın yoğun stresli hengamesi arasında sunulan bu farklı dünya adeta kadınların sığındığı yeni bir alandır. Böylelikle kadınlar gerçeklerden, günlük hayatın sınırlılıkları ve sıkıcılığından kaçarak, bu farklı dünyada yeni deneyimler yaşarlar. Neticede kadınların duygusal doyuma ulaştıklarını söylemek yanlış olmaz.

Misal olarak eşinden, ailesinden gerekli sevgi ve saygıyı görmeyen, kamusal alanda görünürlüğü engellenen, geleneksel ataerkil değerlere bağlı olan kadınlar daha çok bu şekildeki kurgusal programları tercih etmektedirler. Kadınlar bir anlamda, televizyon aracılığı ile kurdukları romantizm yüklü dünyada, duygusal ihtiyaçlarını

gidermektedirler. Ev hanımları yaşama ilişkin programlar olarak değerlendirilen haber ve belgesel türü programları erkeklere özgü programlar olarak görüp, dışlar bir tutum içine girerken; dizilerde ev hanımlarının görüntülü olarak var olduğunu düşünerek, ilgilerini bu programlara yoğunlaştırmaktadırlar (Türkoğlu, 2000: 79). Günümüzde prestij, para, başarı, statü daha çok erkek dünyasına ait değerler olarak kabul edilir ve kendilerini bu değerlere kaptıran erkekler, çoğunlukla kadınların ihtiyaçları olan sevgi, şefkat ve duygusallık noktasında duyarsız kalabilirler. Ancak kadınların, erkeklerin duyarsız kaldıkları durumlarda bu tür programlara yönelerek bir anlamda terapi gördükleri söylenebilir. Kadınların bu tür programlara yoğun ilgi göstermelerinde, aile odaklı bir görüntü sergilenmesinin de rolü vardır. Çünkü dizilerde gösterilen toplumsal sorunlar, sokaklar daha çok erkeklerin ilgi alanına dahil iken, ev içi kadınların alanı olarak gösterilir. Bu bağlamda benzer veya özlenen yaşam biçimleri, kadınların dikkatini ve ilgisini çekmektedir.

Diziler son yıllarda giderek büyük bir izleyici kitlesine sahip olmakla birlikte kadınlar içinde bulundukları şartlar doğrultusunda seçimlerde bulunmaktadırlar. Ailevi yönden mutlu olmayan, yoksullukla mücadele eden, psikolojisi iyi olmayan kadınlar kendi sorunlarının benzerini yaşayan kadınları izleyebilir; bilgi kaynaklarına ulaşma noktasındaki sıkıntılarını televizyondan konuyla ilgili programları izleyerek giderebilir veya eğlenme, hoşça vakit geçirmek için eğlence programlarını tercih edebilir