• Sonuç bulunamadı

4. YÖNTEM VE SINIRLILIKLAR

2.4. Eğitim Sen’li Kadınların Sendikal Faaliyetlere Katılımı ve Gündelik Yaşam

2.4.2. Kadınların Bir Günü Üzerinden Gündelik Yaşamı

Giriş bölümünde gündelik yaşamın bireyin maddi hayatını yeniden üretmesi için gerekli tüm eylemlerini gerçekleştirdiği bir süreci ifade ettiği belirtilmiştir. Bu kapsamda kuramsal açıdan bireyin gündelik yaşamı sosyal, siyasal, iktisadi, kültürel, biyolojik gereksinimlerden ya da zorunluluklardan ötürü yirmi dört saat içerisinde gerçekleştirmiş olduğu faaliyetlerden oluşmaktadır. Görüşmelerde kadınlara bir günlerini nasıl geçirdikleri sorularak kadınların gündelik yaşamı analiz edilmeye çalışılmıştır.

Görüşme yapılan kadınların güne başlama saati en erkeni 5:30 en geçi ise 8:00’dir. Çok erken kalkanların çoğu evli ve çocuk sahibidir. Sabah erken kalkıp kahvaltı hazırlamak, çocuğu giydirmek, işe gitmek her gün aynı saatlerde gerçekleştirilen rutinleşmiş işlerdir.

“Genellikle 05.30’da kalkıyorum, etrafı toparlıyorum eğer akşamdan toparlayamadıysam. Yemeklerimi yapar duşumu alırım.

Akşama çok geç gidiyorsun, yemek yapma şansın kalmıyor.

Programımı hep akşamdan yaparım. Çocuğun kıyafetlerini

130 hazırlarım akşamdan. Çocuğu kaldırıp hazırlıyorum. Kahvaltıyı

genellikle eşim hazırlıyor. Ben yapabilirsem yapıyorum, yapamazsan o yapıyor. 07.30 da servise biniyorum, 08.30’da çocuğu kreşe bırakıyorum. 08.40 ya da 08.50’de işe başlıyorum”

(Hayriye, 46 yaşında, 16 yıllık üye).

“Sabah 6.30 gibi kalkıyoruz, kahvaltıdan sonra 7.30 gibi çıkıyoruz.

Kahvaltıyı eşim hazırlıyor genelde, küçüğü kreşe bırakıyoruz, ben yolda iniyorum, okula yürüyorum, 9’a çeyrek kala okulda oluyorum” (Neriman, 41 yaşında, 14 yıllık üye).

“Sabah 6’ya çeyrek kala kalkıyorum. Kahvaltımızı hazırlıyorum.

Daha önce hep birlikte kahvaltı yapıyorduk ama eşim o zaman burada Beşiktaş’tayken, Yıldızdayken. O şimdi Davutpaşa’da olduğu için biraz daha geç gidiyor. Biz gittikten sonra kahvaltı yapıyor. Uyuyor (kocası) ya da uyanmış da olabiliyor. Bazen kalkıp bana yardım ediyor. Çocuğu giydiriyor. Belli olmuyor, o günkü ruh haline bağlı. Büyük kızımla beraber kalkıyoruz. Onu da kaldırıyorum, kahvaltıyı hazırladıktan sonra. Güzel bir kahvaltı ediyoruz” (Gonca, 41 yaşında, 16 yıllık üye).

Görüşme yapılanlar içerisinde Hayriye ise farklı olarak günün akşam yemeklerinin bir kısmını eve geç gitme durumundan kaynaklı sabahtan yapmayı tercih etmektedir. Hemen hemen hepsinde işe başlama saati 8:30 olmakla birlikte işten çıkış ve eve varış saatleri farklılaşmaktadır. Görüşmede dikkat çekici

131 noktalardan biri de kimi kadınların öğle aralarında dahi çocukların bakımı ile ilgilenmesidir.

“….Öğle yemeği arası çocuğu yuvadan alıp giydirip servise bindiriyorum. Koşa koşa yemekhaneye gelip yemek yiyip işe başlıyorum tekrar” (Hayriye, 46 yaşında, 16 yıllık üye).

“Saat 12 gibi çıkıyoruz. Çocuklarımızı giydiriyoruz, yuvadan alıyoruz. Okul servisine bırakıyoruz. Sonra tekrar dönüyorum ben.

O yarım saati çok fazla kullanmam” (Gonca, 41 yaşında, 16 yıllık üye).

Kadınların çoğu genellikle iş çıkışında doğrudan eve gitmektedir. Farklı olarak Ayten işten çıktıktan sonra doğrudan sendikaya gitmekte sendikada 9’a kadar zaman geçirmektedir. Bunun yanında Hatice ve Gamze sendikanın herhangi bir toplantısı ya da etkinliği olması durumunda doğrudan eve gitmek yerine sendikaya gitmektedirler. Evli ve çocuklu olmayan Ayşe ve Sibel ise doğrudan eve gitme zorunlulukları olmamasından ötürü dışarıda geç saatlere kadar kalabilmektedirler.

Görüşme yapılan kadınların evde geçirdikleri zamanlarda gerçekleştirmiş oldukları faaliyetlerin birçoğu benzerdir. Bu faaliyetler yemek hazırlamak, temizlik yapmak, çocuk sahibi olanlar için ise çocuğun bakımı, ödevi gibi işlerle uğraşmak biçiminde gerçekleşmektedir. Farklı olarak evli olmayanlar ise zamanlarını

132 kendilerine ve dinlenmeye harcayabilmektedirler. Görüşme yapılan kadınların bir kısmının evde geçirdikleri faaliyetler şu şekildedir:

“…Eve geldikten sonra da açıkçası, bu günün sıkıntısını atmak, psikolojik olarak sıkıntısını atlatabilmek için zamanın belli bir kısmında televizyon izliyorum. Uzanma ihtiyacı hissediyorum.

Bunu nerdeyse son dönemde her gün yapıyorum. Ve yatmadan önce bir şeyler okuyorum….” (Ayşe, 31 yaşında, 2 yıllık üye).

“…Dinlenme zamanın kalmıyor hiç. 16.30’da çocuğu almaya gidiyorum. Eve tekrar servisle dönüyorum. 19.00, bazen 19.15 gibi evde oluyorum. Hemen çocuğun üzerini değiştirip onun yemeğini yediriyorum. Sonra ek yemek yapıyorum çünkü sabah ana yemeği yapıyorum. Salata, çorba gibi şeyleri akşam yapıyorum. Ailece yemek yiyemiyoruz çünkü eşim geç geliyor ama ona da yemekte eşlik ediyorum. Yemekten sonra çocuğun dersleriyle ilgileniyorum.

Eşim ben spora gideceğim diyor. Çocuğun dersi var mı yok mu, sorun değil onun için. 21.00 gibi çocuk yatıyor. Ondan sonra evi toparlıyorum saat 22.00’ı buluyor. Eğer o gün gazete falan okumadıysam gazete okuyorum. Haber saatinde yoğun olduğumuz için eşimle beraber gece haberlerini izliyoruz. Bazen kafam yoğun olduğunda dizi izliyorum. Eskiden izlemezdim ama arada zaman ayırıyorum. Kitap okuyabilirsem okuyorum, ama ne kadar. Sonra ertesi günün hazırlıklarıyla zaman geçiyor. Ütü varsa yapıyorum,

133 ertesi günün yemeğini düşünüyorum, paso iş… En erken 23.00 ama

gece 02.00’yi bulduğu da oluyor. Đşin akışına bağlı. Çok ütüm varsa mesela saat uzuyor. Genellikle hafta sonuna çok iş bırakmamaya çalışıyorum” (Hayriye, 46 yaşında, 16 yıllık üye).

“….7’ye doğru evde oluyorum. Bazen yemek oluyor bazen olmuyor, yemek olmadığında bazen hazır alıyorum, bazen ben yapıyorum, bazen eşim yapıyor. Eşimle çocuk 4 buçuk 5 gibi eve varıyorlar. Bazen yapıyor yemeği ondan. Yemekten sonra, evi toplama falan olayları. Çocuklar kendileri büyük olduklarından oynuyorlar, ben de sofrayı toplayabiliyorum. Büyük oğlumun ödevleriyle uğraşıyoruz. Küçükle biraz oyun moyun, sonra saat 9 buçuk gibi oluyor. Sonra da uyuyoruz 10’da..” (Neriman yaşında, 41, 14 yıllık üye).

“….Gittiğimde 7. Eve gittiğimde, eşim benden önce gelmiş oluyor…Eve gidiyorum, yemeğimi yiyorum. Yemeğim yoksa biraz dinlenip ertesi günün yemeğini yapıyorum. Kitap okuyorum, TV seyrediyorum…her gün evi toplarım. Bende o bir tik. Evde yastığın bir kenarı eğri durdu mu ondan rahatsız olurum. Đlla düz olacak…Bir iki saat alıyor. Oturduğum zaman saat 10 olmuş oluyor. Yemek olduğu zaman o kadar olmuyor. Direk mutfağı toplayıp, oturma odasına geçiyoruz. Muhabbet ediyoruz. Đşte o şimdi ÖSS’ye çalışıyor. Ders çalışıyoruz beraber…12’den önce

134 yatamıyorum. 12’de yatıyorum. Günde 6 saat uyuyorum…”

(Burcu, 31 yaşında, 1,5 yıllık üye).

“…Trafik olmazsa, 7…7’yi çeyrek geçe evdeyiz. Eve gittiğimizde, işte dedim ya bu sene genelde eşim hazırlamış oluyor sofrayı. Tabi yemekleri ben yapmış oluyorum… Akşamları geldiğimde, tabi daha önceki senelerde ben yapardım ama bu sene eşim sağ olsun, geliyorum yemek ısıtılmış, salata yapılmış, tabaklar dizilmiş şekilde görüyorum. Yemeğimizi 7 buçuk gibi, her şey hazır olduğu için o saatte yiyoruz. Küçük kızla üstümüzü başımızı çıkarıyoruz, ellerimizi yıkayıp oturuyoruz. Hep birlikte yiyoruz. Herhalde, 8-8 çeyrek gibi bitiyor… Ben hem ortalığı topluyorum hem küçük kızın yanında olmuş oluyorum. Hemen tezgâha atıyorum bulaşıkları. Eğer yemek yapılacaksa ön hazırlıklarını yapıyorum.

Sonra kızın yanına oturuyorum, 9-9 çeyrek gibi derslerimiz bitmiş oluyor. Odaya gidiyor, babasıyla televizyon seyretmeye. Ben tabi işte kalan işleri yapıyorum. Bulaşık varsa onları hallediyorum.

Ertesi günün yemeğini hazırlıyorum. Ortalığa bakıyorum, toplanacak bir şey var mı diye… Onun dışında…11 buçuk, 11’e çeyrek kala işim bitmiş oluyor. Ben çok tedbirliyimdir. Sabaha hiçbir şey bırakmak istemiyorum. Kızın çantasını, beslenmesini kontrol ederim. Hazır mı diye bakarım. Benim her şeyim hazır mı?

Poşetlerim, götüreceklerim? Çocuğun her şeyi dahil. Hepsini çıkış kapısının önüne koyarım. Onun dışında, otururum kanallara

135 bakarım. Đzlenecek haber varsa izlerim. Dizi varsa işte bir 5-10

dakika ona bakarım. Gerçi o saatte pek dizi kalmıyor ama. Genelde haber izleyip yatarım sonra. Kaçta uyuyorum? Genelde 1’e yakın uyuyorum.” (Gonca, 41 yaşında, 16 yıllık üye).

Görüşme yapılan kadınların çoğunun gündelik yaşamlarını yoğun ve yorucu geçmektedir. Evli ve çocuk sahibi olanların daha çok ev işleri ve çocuk bakımı ile ilgilendiği görülmektedir. Evli olmayanların ise görece kendilerine ayırabildiği zamanın fazla olduğu söylenebilir. Bu durum, evli olmayanların “sorumluluklarının”

(eş, çocuk gibi) daha az olması ile açıklanabilir.

Kadınlara kendilerine vakit ayırıp ayıramadıkları sorulduğunda ise kendilerine ait yeterli zamanlarının olmadığını ya da kendilerine ait hiç zamanlarının olmadığını söylemişlerdir. Bu soruya Ayten’in verdiği “uyku saatleri” cevabı oldukça dikkat çekicidir. Buna ilişkin diğer kadınların vermiş oldukları cevaplar şu şekildedir:

“Bana ait vaktim var mı? Yok ya. Uyurken herhalde. Çocuklar da eşim de bundan şikâyetçi. Hiç vaktin yok diyorlar. Yok, yani”

(Gonca, 41 yaşında, 16 yıllık üye).

“Yook, nerde? Sabahtan koştur koştur buraya geliyorsunuz. Bir de çok erken kalkıyorsunuz. Akşam eve gidince, ayağınızı uzatıp evde oturmak istiyorsunuz. Yemeğin varsa, temizlik işin yoksa ayağını uzatıp oturuyorsun işte... O benim için bana ait bir zamandır, yani.

136 Onun dışında mümkün değil yani, Đstanbul şartlarında.” (Burcu, 31

yaşında, 1,5 yıllık üye).

“Gerçekten çok az, kitap okuyabiliyorum, bazen sadece beyni boşaltmak için 5-10 dk olsa da fal bakıyorum. Bazen ona da ihtiyacım oluyor. Sendikanın rutin işleri oluyor bazen, onlarla uğraşıyorum. Ama çocuk doğduğundan beri, sinemaya tiyatroya gitmedim. Eskiden gitmeye çalışırdık, tiyatroyla aramız yok sendika tiyatro düzenlediği için mecburi görev olarak gidiyorduk, yılda bir iki kezdi ama en azından vizyondaki filmlere giderdik.

Ama çocuktan bu yana bir kere bile gitmedik. Eşimle ikimiz bazen yemeğe çıkabiliyoruz. Eskiden sinemaya, konsere birlikte gidebiliyorduk, birlikte belirlediğimiz etkinliklere. Ama şimdi çocuktan kaynaklı beraber zaman geçirmemiz de azaldı. Özelikle şu dönem emekleme dönemi, hiç. Önceden 2 aylıkken falan dışarı çıkıyorduk, arkadaşlarımızla buluşuyorduk yemeğe gidiyorduk ama 7 aylık olduğundan beri onu yapamıyoruz.” (Gamze, 42 yaşında, 15 yıllık üye).

Görüşme yapılan kadınların eşlerinin gündelik yaşamda kendilerininki kadar yoğun olup olmadığı sorulduğunda ise bir kısmı görece eşlerinin kendilerine ait zamanlarının daha fazla olduğunu bir kısmı ise eşlerinin çalışma temposunun daha yoğun olduğunu söylemişlerdir. Ancak yapılan görüşmelerde ev işlerinde kadınların daha çok vakit harcadığı gözlemlenmiştir.

137

“…Onun daha çok boş vakti var canım (gülüyor). Kahveydi bilmem neydi, öyle huyları yoktur. Normalde hafta sonu evdeysek çıkar bir dolaşır, fiyat araştırması yapar. Sever onu. Her türlü fiyat araştırmasını yapar. Onun dışında haber izler, çok sever onu. Kitap okumayı sever. Ben de severim ama kaç senedir, 4–5 senedir okuyamıyorum…” (Gonca, 41 yaşında, 16 yıllık üye).

“Eşimin de çok boş vakti yok. O çok bunaldı mı akşam arkadaşlarına, yakında kahvehane var ona gider. Eş dosta gider, arkadaşlarına takılır, bazen giderler, otururlar, içerler.” (Neriman, 41 yaşında, 14 yıllık üye).

Son olarak kadınlara sendikada geçirdikleri zamanın gündelik yaşamlarının ne kadarını oluşturduğu sorulduğunda ise gündelik yaşamda rutinleşmiş işlerden arta kalan zamanın az olduğu dolayısıyla sendikal faaliyetlere katılımlarının da bu yönde azaldığı gözlemlenmiştir. Sırasıyla, Ayşe sendikal faaliyetlere hiç katılmamaktadır.

“Çok aktif bir katılım içerisinde olduğumu söyleyemeyeceğim şu ana dek. Sadece sendikanın bilgilendirme zaafındandır da diyemem. Burada öz eleştiri yapmam gerekirse, bu biraz çevremdekileri suçluyorum ya korkuyorlar ya boş vermişlikleri var bu konuda. Fiili anlamda benim öteden getirdiğim bir alışkanlık yok. Sendikaya üye olmak benim için yeni bir durum. Her ne kadar

138 iki yıl oldu diyorsam da, fiilen hayatıma katmak anlamında çok

adım attığım bir nokta değil.” (Ayşe, 31 yaşında, 2 yıllık üye).

Hatice sendikanın etkinliklerine haftada bir kez katılmaktadır. Bu duruma neden olarak çocuk bakımını dolayısıyla eşiyle sendikal faaliyetlere katılımda bir paylaşım içerisinde olduklarını söylemiştir. Gamze çocuk sahibi olmadan önce sendikanın her tür etkinliklerine katılıyorken çocuk sahibi olduktan sonra yeterli düzeyde katılmadığını söylemiştir.

“…ben yönetici olduğum için önceden sendikanın her tür etkinliğine dahil olurdum. Şimdi sendikanın sadece en önemli eylemlerine ve yönetici toplantılarına dahil olabiliyorum. Çünkü her akşam çocuğu bıraktığımda daha sonrasında yapılması gereken işleri toplayamıyorum. O benim gerçekten tercih ettiğim yaşama biçiminde ciddi bir kısıtlamaya yol açtı. Sadece 1 gün zaman ayırıyorum. O gün özel bir etkinlik varsa, o zaman gidebiliyorum, haftada bir gün nöbet tutabiliyorum, bir torba yasayla ilgili eylemler vardı ona gidebildim. Sıradan bir basın açıklaması ya da suç duyurusuna gitmemeyi tercih ediyorum.” (Gamze, 42 yaşında, 15 yıllık üye).

Hayriye sendikal faaliyetlere özellikle son 4 yıldır çok seyrek gittiğini söylemiştir. Çocuğun eğitimi nedeniyle hem hafta içi hem de hafta sonu sendikal

139 faaliyetlerde bulunmamaktadır. Bu duruma yani eskisi kadar sendikal faaliyetlerde aktif olmadığına üzülmektedir.

“Kadın çalışmaları ya da toplantılar olduğunda ama son 4 yıldır çok çok seyrek gidiyorum. Ne diyeyim, uzaklaştım ancak maillerle takip edebiliyorum. Çok yoğun geçiyor. Bir defa cumartesi olayım da oldu. (Çocuğun kursunu kastediyor). Çocuğun eğitimi ağır bastı;

yapmıyor, etmiyor, baya bir problem oluyor. Hep başında duracaksın, o çok etkiliyor. Bir de çok yoruluyorum artık, yılların vermiş olduğu bir yorgunluk da var. Mesela eskiden tek çocuk varken çocuğu alıp Ankara’ya eylemlere gidebiliyorduk ama şimdi yılların vermiş olduğu bir yorgunluk da var. Eskisi kadar aktif değilim ve çok üzülüyorum.” (Hayriye, 46 yaşında, 16 yıllık üye).

Fatma sendikaya bazen haftada 3 ya da 4 kez bazen de haftada 1 ya da 15 günde 1 kez gittiğini söylemiştir. Fatma’nın çocuğu olmasına karşın sendikal faaliyetlere diğer çocuklu kadınlara kıyasla fazla katılmasının nedeni çocuğunun yaşı itibariyle daha az bakıma ihtiyaç duyması olabilir. Ayten neredeyse hafta sonu dahil her gün sendikaya gitmektedir. Görüşme yapılanlar arasında Neriman sendikal faaliyetlere hiç katıl(a)madığını söylemiştir. Bu duruma neden olarak 9 saatlik çalışma hayatından geriye kalan zamanda ancak çocuklarıyla ilgilenebildiğini ve evin işleriyle uğraştığını söylemiştir.

140

“Şu an zaten katılamıyorum, 9.00-6.00 okul, 7’de evdesiniz. 10’da uyuyorsunuz, üç saat kalıyor. Onda da çocuklarla oynama, yemek yap falan mümkün değil.” (Neriman, 41 yaşında, 14 yıllık üye).

Sibel ise sendikal faaliyetlere önceleri daha sık (haftada üç kez) katılabiliyorken şimdilerde yeterli düzeyde (üç haftada bir) katılamadığını ifade etmiştir. Bu duruma neden olarak da yüksek lisans eğitimini göstermiştir. Burcu sendikal faaliyetlere “elinden geldiğince” katıldığını söylemiştir.

“Burada toplantılar oluyor, gidebiliyorum. Ama akşam 6’dan 7’den sonra olan şeylere gidebilme ihtimalim yok. Evim çok uzak.

Ulaşım çok zor oluyor. Mesela Pazar günü toplantı olacak. Benim Pazar günü toplantıya katılmam demek, en az 4 saat yollarda olmam demek. Bu çok kötü bir şey”. (Burcu, 31 yaşında, 1,5 yıllık üye).

Son olarak Gonca da Neriman gibi sendikal faaliyetlere çocukların bakımı ve ev işlerinden dolayı hiç katılamadığını söylemiştir.

Aktarılan görüşmelerde gündelik yaşamın Lefebvre’nin deyimiyle bir programlama nesnesi olduğunu göstermektedir. Gündelik yaşama ilişkin gerçekleştirilen tartışmalarda gündeliğin Marks’ta üretim ilişkileri üzerinden analiz edildiği, Lefebvre’de ise iktisadi çıkarın günlük yaşama hakim olduğu ve bunun da ötesinde bireylerin gündelik yaşamda programlanmış bir öz düzenlemeye uymak

141 zorunda olduğu belirtilmiştir. Görüşme yapılan kadınların gündelik yaşamlarını nasıl geçirdikleri ve neye göre biçimlendirdikleri analiz edildiğinde her iki yaklaşım referans gösterilebilir. Ancak yeterli değildir. Görüşme yapılan kadınların gündelik yaşamlarında da gözlemlendiği üzere gündelik yaşamı salt kapitalizmle ya da üretim ve tüketim ilişkileri üzerinden analiz etmek yetersiz kalmaktadır. Toplumsal ilişkilerin belirlenmesinde kapitalist üretim ve tüketim ilişkilerinin yanında kapitalizmden önce de egemenliğini sürdüren ataerkinin gündelik yaşamın belirlenmesindeki rolüne önemle değinmek gerekmektedir. Toplumsal ilişkilerin denetiminde ve tahakkümünde rolü kapitalizm ve ataerki birlikte ya da ortaklaşa gerçekleştirmektedir. Bu noktada Hartmann referans gösterilebilir. Hartmann ataerkinin maddi temelini erkeklerin kadınların emek gücü üzerindeki denetimi olarak ortaya koymaktadır. Bu denetim ise, cinsiyete dayalı iş dağılımı, kadınların ev içi emeği ve devletin ideolojik aygıtları (din, eğitim sistemin, aile gibi ) olmak üzere üç şekilde gerçekleşmektedir. Görüşme yapılan kadınların gündelik yaşamlarında gerçekleştirdikleri faaliyetlerde ya da sendikal faaliyetlere katılımında belirleyici olan unsurların cinsiyete dayalı iş bölümü, eve içi emek ve aile (çocuk bakımı) olduğu görülmektedir.

Görüşmede kadınların sendikal faaliyetlere katılımının zayıf olmasının en önemli nedeninin ev ve aile ilgili “sorumluklar” olduğu gözlemlenmiştir. Kadınların gündelik yaşamlarının büyük bir kısmını çalışma hayatı ve ev içerisinde gerçekleştirmiş oldukları temizlik, yemek yapmak, çocuk bakımı gibi gibi işler oluşturmaktadır. Bunların dışında kendilerine ayırabildikleri zamanlar oldukça az ya da hiç yoktur. Gündelik yaşamın diğer kategorilerinden olan sosyal ve kültürel

142 alanlarda ise kimileri yeterli düzeyde kimileri ise hiçbir şekilde faaliyet gerçekleştirmemektedir. Gündelik yaşamda sendikalı bir kadın için ev işleri ikinci bir iş, sendika ise üçüncü bir iştir. Çoğunlukla üçüncü iş olan sendikaya ayrılan zaman yoğunluk ve yorgunluktan ötürü kalmamaktadır.