• Sonuç bulunamadı

Harita 8: Arazi Kullanım Durumu

2. NÜFUS, DEMOGRAFIK YAPI VE SOSYO-EKONOMIK DURUM 1 Nüfus 1 Nüfus

2.3 Geçmişte İnsan Kullanımı

2.3.1 Kültürel Miras

Çağa Beldesi 1980 yılında belde niteliğine kavuşmasına rağmen kentleşme sürecini tam olarak gerçekleştirememiştir. Dolayısıyla belde genelinde kırsal bir yapı hakimdir.

Yerleşmede ekonomik yapıya bakıldığında ise; tarım ve hayvancılık sektörünün ön plana çıktığı görülmektedir. Bunun yanı sıra belde merkezinde çok az bir kesim de, hizmetler sektöründen geçimini sağlamaktadır.

Yerleşmede aile yapısı, değer yargıları, yaşam biçimi olarak, geleneksel kırsal karakteri devam etmektedir. Geleneksel geniş aile yapısı günümüzde yerini çekirdek aile yapısına bırakmaya başlamıştır. Ancak geniş aile yapısı tamamen ortadan kalkmamıştır. Sosyal yaşam üzerinde gelenekler önemli bir yer tutmaktadır. Yerleşmede günlük hayat ise; ağırlıklı olarak, tarım ve hayvancılık faaliyetleri ile geçmektedir.

Geleneklerine bağlı bir yerleşim olan Çağa beldesinde, düğünler ve bayramlar beldenin başlıca eğlence araçları arasındadır. Ayrıca, düğünler, kına geceleri vb. eğlenceler beldede ülkede her yerde görebileceğimiz törenlerle kutlanmaktadır. Geleneksel yaşam kültürünün hakim olduğu belde de yeni yaşam tarzını yansıtan gelişmelerde bulunmaktadır. Belde de bulunan kahvehane ve bir adet internet kafe geleneksel ve yeni olan sosyalleşme mekânlarını oluşturmaktadır.

2.3.2 Kültürel Miras

Ankara-Beypazarı karayolu üzerinde yer alan ve hızla gelişen Çağabey Beldesi’nin tarihi günümüzden yaklaşık 4000 yıl önceye kadar gitmektedir. Belde sınırları içinde Kirmir Çayı’nın hemen güneyinde yer alan Güneyce Höyüğü’nde yerleşim Eski Tunç Çağı’nda (M.Ö. 3000-2000) başlamıştır. Tüm Orta Anadolu’da olduğu gibi tarım ve hayvancılık ile geçinen küçük köy karakterli yerleşimlerden biri olan Güneyce Höyük’te günümüze kadar herhangi bir arkeolojik kazı yapılmamıştır. Ancak yüzeyden yapılan araştırmalar ile höyükte Eski Tunç Çağı’na ait seramik parçaları bulunmuştur. Eski Tunç Çağı’nın karakterine uygun olarak tarımsal arazilerin bulunduğu, hayvancılığa elverişli ve tatlı su kaynaklarına (Kirmir Çayı) yakın Güneyce Höyük’te küçük bir köy toplumunun yaşadığı tahmin edilmektedir. Eski Tunç Çağı höyüklerinde genellikle yapılaşma taş temel ve kerpiç duvar veya kerpiç mimari şeklinde oluşmaktadır. Muhtemelen Güneyce Höyük’te de tamamen kerpiç veya taş temel kerpiç duvarlardan oluşan küçük bir köy yerleşimi mevcuttur. Ancak gelecek yıllarda yapılacak arkeolojik kazı çalışmaları bu alandaki yerleşimi gün ışığına çıkarabilir.

Fotoğraf 4: Çağabey Beldesi, Güneyce Mahallesi’nde Bulunan Höyük

Kaynak: Google Earth

Eski Tunç Çağı sonrası tüm Orta Anadolu’ya hakim olan ve Anadolu’da ilk merkezi yönetimi (Devleti) oluşturan Hitit Medeniyetinin izlerine rastlanılmamıştır. Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö.

1200 yıllarında yıkılması ile bölge Doğu Avrupa’dan göç edip Orta Anadolu’da büyük bir krallığa dönüşen Friglerin kontrolü altına girmiştir. Friglerden sonra Helenistik Dönemde yerleşime dair pek fazla ize rastlanılmamıştır. Ancak Roma Dönemi’nde Galatia Bölgesi’nde yer alan Çağabey’de yerleşim tekrar karşımıza çıkmaktadır. Günümüze kadar yapılan araştırmalarda bölgede hamam, mezar ve yerleşime dair kalıntılar tespit edilmiştir. Kötü Hamam veya Çoban Hamamı olarak adlandırılan alanda bilimsel arkeolojik kazılara başlanmış olup sonuçlarının yakın zamanda açıklanması beklenmektedir.

Güneyce Mahallesi’nde bulunan antik hamamın yanı sıra, hamamın yaklaşık 1 km kuzeyinde, Ankara-Beypazarı yolunun hemen kenarında yer alan 2 adet kesme taşlar ile örülerek yapılmış ön odalı Roma Dönemi mezarı tespit edilmiştir. Tarihi belge ve kültür mirası olan bu mezarlar maalesef kaçakçılar tarafından tahrip edilerek soyulmuş ve tarih burada yok edilmiştir.

Kesme taşlar ile ön odalı olarak yapılan mezarların yanı sıra bölgede yığma mezarlar olarak bilinen Tümülüslerin varlığı da bilinmektedir. Bu kalıntılar değerlendirildiğinde Çağa Beldesi’nde, Roma Dönemi’nde bir yerleşimin varlığını kesinleştirmektedir. Yapıların kalitesi göz önüne alındığında, söz konusu yerleşimin önemli bir kent olduğuna işaret ettiği söylenebilir. Kent önemini hiç şüphesiz Hacı Yolu üzerinde olmasına ve termal su kaynaklarına yakın olmasına borçludur. Antik çağlardan itibaren termal kaynakların sağlık amaçlı kullanıldığı bilinmektedir. Asklepios kültü ile bağlantılı termal kaynaklar Anadolu’da oldukça yaygın olarak kullanılmıştır.

Antik yerleşimin kesin olarak nerede olabileceği ve isminin ne olduğu henüz kesinleşmemiş ise de yapılan arkeolojik araştırmalar ile yakın gelecekte bunun tespiti mümkün olacaktır.

Gelecek yıllarda yapılacak geniş çaplı araştırma ve arkeolojik kazılar ile henüz bakir olan bölge tarihi açığa çıkarılacağı gibi tarihi eserler de gün ışığına çıkarılarak kültür turizminin

hizmetine sunulacaktır. Ankara’nın bahçesi konumunda yer alan Çağa, içinde barındırdığı tarihi eserleri, termal kaynakları ve çevre güzelliğini ziyaretçilerine sunacaktır. Ankara’ya yakınlığı ve ulaşım için gerekli altyapının mevcudiyeti, ziyaretçilerin Çağa’ya kolaylıkla ulaşmasına imkân vermesi de bir avantaj olarak değerlendirilmelidir.

Çağabey Hamamı (Kötü Hamam-Çoban Hamamı)

Çağa Beldesi, Güneyce Mahallesinde, antik sıcak su kaynağı yakınlarında yer alan kalıntıların gün ışığına çıkarılması amacıyla arkeolojik kazı çalışmalarına 2003 yılında başlanmış ancak maddi yetersizlikler nedeniyle devam ettirilememiştir. 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Çağabey Belediyesi’nin katkıları ile kazı çalışmalarına Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğü tarafından tekrar başlanmıştır. Bu alan uzun yıllar boyunca

“Kötü Hamam” veya “Çoban Hamamı” olarak adlandırılmıştır. Yapının küçük bir kısmı yıllardır süregelen kaçak kazılar sonucu tahrip edilerek açığa çıkarılmıştır. Bu alandaki tahribatı önlemek ve mevcut yapıyı açığa çıkararak restore edip gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla başlanılan arkeolojik kazı sonucu büyük bir kısmı toprak altında kalmış poligonal ve eliptik bir düzen gösteren yapının kısmen ortaya çıkarılması sağlamıştır. Yapının bulunduğu bölge, antik kaynaklara göre Avrupa’dan gelip Kudüs’e devam eden Hacı Yolu üzerinde yer almaktadır. Hacı Yolu üzerinde yer alan Mnizos Antik Kenti’nin Çağabey Bölgesinde olması olasılıklar dahilindedir. Bu alanda yapılan kazı çalışmaları sonucu Mnizos Antik Kenti’nin lokalizasyonuna katkıda bulanacaktır. Kim bilir belki de Kötü Hamam veya Çoban Hamamı’nın bulunduğu Çağabey Beldesi Mnizos Antik Kenti yakınlarında yer alabilir. Harita 9: Çağabey Beldesinin de Yer aldığı Antik Yol

Kaynak: Mustafa Metin – Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Yapının kuzey-doğu ve kuzey-batı kısmı boyunca açığa çıkarılmış ve eliptik bir şekilde, karşılıklı olarak duran giriş tonozlarına bağlanan konkhos ya da yarım yuvarlak niş

diyebileceğimiz ve iki konkhos arasında bulunan kare nişler yapının diğer kısımlarından farklı olarak düzgün kesme taştan yapılmıştır.

Yapının bulunduğu bölgeye dair elimizde herhangi bir yazılı kaynak bulunmamasına rağmen, yapıyla ilgili olarak çeşitli tahminlerde bulunmak mümkündür. Yapı ve çevresinde yapılan arkeolojik değerlendirmede, bu alanın Roma Dönemi’nden itibaren termal kaynaklara bağlı olarak bir sağlık işlevi gören bir merkez olduğunu söylemek mümkündür. Hamamın yapısı henüz açığa çıkarılamamış olmasa da, antik sıcak su kaynağından hamama su taşımak amacıyla kısmen ana kaya kanal halinde işlenmiş kısmen de su pişmiş toprak künkler günümüzde de takip edilebilmektedir.

Roma Dönemi’nde yapıldığı ve kullanılmaya başlanılan hamamın Bizans Dönemi’nde işlevine devam ettiği M.S. 7. yy’da başlayan Arap akınları ile tahrip edilmiş olabileceği tahmin edilmektedir. Kazılar sonucu açığa çıkarılacak yapının mimari evrelerini de tespit etmek ve yapının ömrünü ne zaman tamamladığını tespit mümkün olacaktır. Uzun yıllar Bizans hâkimiyetinde kalan bölge, Ankara’nın 12. yüzyıl ilk çeyreğinde Türklerin eline geçtiği düşünülürse Ayaş ve Beypazarı ilçelerinin bulunduğu bölgenin daha önce Türkler tarafından ele geçirildiği ve özellikle kazı alanını kapsayan bölgenin bir Bizans yerleşimi olmaktan çıkmış olabileceği düşünülebilir. Yapılan değerlendirme ile yapının 12. ve 13. yüzyıllar öncesinde toprak altında kaldığı söylenebilir.

Fotoğraf 5: Kazılar İle Açığa Çıkarılan Kalıntılar

Kaynak: Mustafa Metin – Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Hamam kalıntılarının bulunduğu alanda 2012 yılında yapılan kazı çalışmaları sonucunda mimari kısmen açığa çıkarılmaya başlanmıştır. Yapının tonoz açıklıklarını oluşturan duvarlardan farklı bir şekilde inşa edilmiş olan bu duvar sisteminin düzgün kesme taşları özellikleri nişlerin ileri çıkma yapan köşelerinde bir tür kaplama izlenimi vermektedir (Fotoğraf 3). Roma duvar örme tekniklerinden biri olan “Opus Caementicium” denen dolgu malzemenin dıştan kaplanmasıyla elde edilen tekniği anımsatmaktadır. Ayrıca taşlar

arasında bulunan demir kenetler yöntem olarak kaplamanın sağlamlığı açısından bilgi vermektedir. Kazıdan elde edilen buluntular herhangi bir değerlendirme yapmaya pek olanak tanımamaktadır. Çoğunlukla kaba seramik parçalarının yanı sıra, mermer parçaları, kiremit ve tuğla parçaları ele geçirilmiştir. Özellikle kiremit parçalarının çoğunun kapama kiremitleri olduğu anlaşılırken, gelen malzemeler arasında pişmiş toprak boru parçaları da bulunmaktadır. Ayrıca ortaya çıkarılan malzemeler içerisinde üçgen biçiminde işlenmiş

“Opus Sectile” parçaları ortaya çıkarılmıştır.

Fotoğraf 6: Düzgün Kesme Taş Duvarlardan Bir Kesit

Kaynak: Mustafa Metin – Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Fotoğraf 7: Hamamın Güneyden Görünüşü

Kaynak: Mustafa Metin – Anadolu Medeniyetleri Müzesi