• Sonuç bulunamadı

ESME SAYILARINA GÖRE RÜZGAR GÜLÜ

BİTKİ TÜRLERİ TÜRKÇE İSİMLERİ RED-DATA

G.1. Yörenin Turistik Değerleri :

G.1.2. Kültürel Değerler :

Hamam Boğazı Tuzlu Su Kaplıcaları :

Kaplıca merkez ilçe sınırları içerisinde Aksaray-Nevşehir yol kavşağına 2 Km’lik bir mesafededir. Kaplıca 21ºC sıcaklığa ve 1,2 lt/sn debiye sahiptir. Toprak alkali, bikarbonatlı ve zengin karbondioksitli busular karaciğer ve safra kesesi hastalıklarıyla, metabolizma hastalıklarında fonksiyon düzeltici bir özelliği olduğu söylenmektedir.

Ilısu Belediyesi Tabii Sıcak Su Kaynağı :

Güzelyurt ilçesi Ilısu Kasabası merkezinde bulunan ve hamam olarak kullanılan yapı içerisinden çıkmaktadır. Suyun sıcaklığı 40ºC’dir ve cilt hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir.

Taşpınar Belediyesi Maden Suyu Kaynağı :

Merkez ilçe Taşpınar kasabası merkezine 30 Km mesafede Koçpınar köyü içerisindedir. Sindirim kolaylaştırıcı bir su olduğu söylenmektedir. Suyla ilgili herhangi bir araştırma yapılmamıştır.

Sarıyahşi Sıcak Su Kaynağı :

Sarıyahşi ilçe merkezine 4.5 Km uzaklıktadır. Kalkerli bir alandan çıkmakta olan tuz oranı fazladır ve içimi zordur. Böbrek, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına iyi geldiği söylenmektedir.

G.1.2. Kültürel Değerler :

Tapduk Emre Köyü ve Tapduk Baba :

Aksaray ilinin kuzeyinde 20 Km mesafede, Tapduk köyü sınırları içerisindedir.

Köy Ekecik dağının eteğinde kurulmuştur. Tapduk Emre’ye ait olduğu söylenen, dağ eteğinin üst kısmında yer alan ve son yıllarda yeniden çevre düzenlemesi yapılan türbe ve cami bulunmaktadır. üç boğdamlı olarak yapılmış üstü hasır ve kavak ağacı ile örtülü cami içinde sağ kısmında ahşap parmaklıkla çevrili mezar yer almaktadır. 1988 yılında yıkılan cami kaldırılarak doğu tarafına taştan yapılmış, minaresi bulunan yeni cami inşa edilmiştir. Eski

164

cami içinde yer alan Tapduk Emre’ye ait olduğu söylenen mezar bozulmadan üst kısmına taş sanduka yapılmıştır. Taş sandukanın etrafı dikdörtgen şeklinde bir duvarla çevrelenmiştir.

Tapduk Emre mezarının görülmesi amacıyla duvarın üst tarafına demir parmaklıklı pencere yapılmıştır.

Yeni yapılan cami ile taş sanduka türbe arasındaki eski caminin yıkımı sırasında insan kemiklerine rastlanmış ve bunların Derviş Tapduk Emre’nin müridlerine ait olduğu sanılarak toplu mezar bulunan odanın sol tarafında taşla yapılmış ve baş kısmına sarık şeklinde baş taşı olan mezar bulunmaktadır. Mezarın Yunus Emre’ye ait olduğu atfedilen mezarın baş taşı dışında hepsi yeni malzemeden yapılmıştır. Aksaray’dan Akin köyü üzerinden Borucu asfaltı ile köye ulaşmak mümkündür.

Yunus Emre :

XIII yy’da yaşayan Yunus Emre’nin memleketi, doğduğu, yaşadığı ve öldüğü yer hakkında birbirinden farklı görüşler ve iddialar olduğu bilinmektedir. Prof Fuat Köprülü başta olmak üzere, Abdülbaki Gölpınarlı, Prof. Şehabettin Tekirdağ, Halim Baki Kunter, Cahit Öztelli, İ.Hakkı Konyalı ve daha birçok bilim adamı ve araştırmacı buldukları belgeler ve derledikleri bilgilerle ve kendi yorumlarını da katarak çeşitli kitaplar yayınlamışlardır. Ancak bu çalışmalar sonucu Yunus Emre’nin memleketi, kimliği, gerçek mezarının nerede olduğu konusu kesinlikle açığa kavuşturulmamıştır. Bugün Yunus Emre’ye ait olduğu ileri sürülen yirmiden fazla mekan veya mezarın sadece beşi bir anıt mezar veya türbe halinde biçimlendirilmiştir. Bunlar Afyon’un Emre Sultan Köyündeki, Isparta’nın Uluborlu ilçesi merkezindeki, Eskişehir’in Yunus Emre köyündeki, Karaman merkezdeki ve Aksaray ili Ortaköy ilçesi Sarıkaraman’daki anıt mezarlardır.

Aksaray ili, Ortaköy ilçesi Sarıkaraman kasabası Reşadiye köyünde bulunan ve halk tarafından Ziyaret Tepesi olarak adlandırılan bu tepe ismini Yunus Emre’ye atfedilen bir türbenin bulunması nedeniyle almıştır..

166 Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) :

Şeyh Hamid-i Veli türbesi ve Mescidinin Yeri Aksaray il merkezi içinde kuzeydoğu tarafından Kılıçarslan Tepesi eteğinde bulunan ve Evliyalar mezarlığı olarak adlandırılan Evrah Kabristanı içinde bulunmaktadır.

Bugün türbe ve mescid evrah kabristanına girişte devam eden yolun 300 m ilerisindedir. Yolun sağında yer almaktadır. Çevresi eski ve yeni mezarlarla çevrilmiş durumdadır. Türbe ve mescid yaklaşık olarak 80-100 mP2P’lik bir alan içerisinde yapılmıştır.

Mescid kısmının bulunduğu bina aslen kesme taş yapı olup iki kubbelidir. Binada yapılan yeni onarımlarla dış kısmı sıva ile kaplanmış ve yeşil renkli boya ile de boyanarak yapısının aslı bozulmuştur. Türbenin dış kısmı çevre duvarı ile çevrelenmiş üstüne demir parmaklık yapılmıştır. Şeyh Hamid-i Veli’ye ait türbe açık bir türbedir. Bu türbede Şeyh Hamid-i Veli’ye ait mezar bulunmaktadır. Mezar mermerden yapılmıştır. Baş taşında ise (Arif Billah Kutbul Evliya Şeyh Hamidüddin Ebu Hamid Aksarayi Ruhuna Fatiha Ölümü H.815 M.1412) yazısı bulunmaktadır. Ayrıca Şeyh Hamid-i Veli mezar haznesinde torunları ve yakınlarına ait olan mezar taşları bulunmaktadır. Mezar taşları üzerindeki yazılar yenidir. Mermer üzerine işlenmiştir.

Şeyh Hamid-i Veli mescidi iki kubbelidir. Girişte sağda kalan ilk kubbede mescit kısmı yer almaktadır. Burası sonradan tamir edilmiş ve günümüz malzemesiyle yeniden iç düzenlenmesi yapılmış, ibadete açık bulunmaktadır. Solda ikinci kubbenin olduğu kısımda demir kapıyla türbedar odasına girilir. Türbedar odasındaki iç kısma girildiğinde 1.5mx 1.5m ebadında tek gözlü penceresi olan çilehane denilen küçük girişinde duvara oturtulmuş mermer levha üzerinde hicri 807 yılında yapılmış olduğu söylenen ve yeni yazıyla yazdırılmış çilehane kısmı yer almaktadır.

Açık türbenin arka kısmında Şeyh Hamid-i Veli’nin itikafhanesi yer almaktadır.

Demir kapı açıldığında hafif meyilli dehliz görünümlü bir yer karşımıza çıkmaktadır.

Merdivenle inilen bu uzun koridordan arada duvarın kuzeyinde iki, doğusunda bir adet niş bulunmaktadır. Kemer şeklinde üst kısım oluşturulmuştur. Bu dehliz koridorun önü kapatılmış arka kısmındaki 2x1.30 m ebadındaki odaya 70x40 cm ebadında son derece küçük ve ancak diz çöküp eğilmek suretiyle girilebilecek olan bir kapıdan girilmektedir. Yapıda günümüze ulaşan bir iki tane mezar taşı vakfiyesi bulunmaktadır.

Eğri Minare (Kızıl Minare) :

Selçuklu devri eserlerindendir. 1221-1236 yıllarında yapılmıştır. Eser kırmız tuğladan yapıldığı için, kızıl minare diye anılmaktadır. 27 derece eğri olduğu için Eğri Minare denilmektedir. Dört köşe bir kaidenin üzerine silindirik bir gövde oturtulmuştur. Gövde ince bir silme ile iki kısma bölünmüştür. Gövdenin alt kısmı zikzak, üst kısmı mavi, yeşil çini mozaiklerle kaplanmıştır.Bir şerefesi ve 92 basamağı vardır.Yanındaki Camii sonradan yapılmıştır.

168 Ulu Camii (Karamanoğlu Camii) :

Ulu Camii, bu tarihi eserin kitabesine göre 1408-1409 yılları arasında Alaadin Bey’ in oğlu, Sultan Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Mimari Mehmet Firuz Beydir.

Anadolu Selçuklu Beyliklerin tipik süslemeleri ile bezenmiş batı portali ile iç mekana ve doğu kale duvarlarına girilen, diğer yanda sağlam payandalarla desteklenen camii yatık dikdörtgen bir plana sahiptir.

Kıblede dikey 5 nefi bulunmaktadır. Mihrap yelpeze pandatifli ve aynı eksende ikinci bölüm kubbesinden başka neflerin beşer bölümünde çapraz tonozlarla örtülmektedir.

Camiinin ana girişi batıdaki bir kapıdan yapılmaktadır.Camii,Mehmet Bey’in oğlu, İbrahim Bey zamanında 1482-1483 de büyük tamiratlar görmüştür.

Camii ile yapılan minaresi bilinmemektedir. Bugünkü minaresi 1925’de yapılmıştır.

Camiinin içinde Selçuklu devri ahşap işçiliğinin şaheser örneği bir minberi vardır. Abanozdan yapılmıştır. Kakmacılığın ve ince ağaç işçiliğinin, süslemenin her çeşidini sağlamıştır. Minber II. Kılıçarslan’ın harap olan camisinden getirilmiştir

Zinciriye Medresesi ve Müze :

Karamanoğullarından Yahşi Bey tarafından yaptırılmıştır(1336). Dört eyvanlı ve avlulu Medrese tipindedir. Portali Selçuklu geleneğini devam ettiren plastik Selçuklu motifleriyle işlenmiştir. Eyvanlar bitkisel ve geometrik biçimlerle tezyin edilmiştir. Medresenin diğer bir özelliği de dış duvarlarının üzerinde dendanelerin bulunmasıyla bir kale görünümü

arzetmektedir. Bakımsızlıktan harap olan medrese, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce restore edilerek bugünkü haline getirilmiştir

Müze bünyesinde, neolitik çağdan (MÖ. 7000) zamanımıza kadar gelmiş geçmiş medeniyetlere ait çeşitli kültür varlıkları bulunmaktadır. Eserlerin sayısal olarak büyük bölümünü Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemi sikkeleri oluşturmaktadır.

Arkeolojik ve etnografik eserler genellikle Aksaray çevresinden derlenmiştir.

Arkeolojik eserler arasında hayvan heykelleri, kabartmalı ve kitabeli mezar taşları, kitabeler, sanduka tipi lahitler, pişmiş toprak kaplar, çeşitli madenlerden yapılmış süs eşyaları, el aletleri, silahlar ve cam eşyalar yer almaktadır.

Etnografik eserler arasında giyim, kuşam eşyası, takılar, para ve tütün keseleri, çeşitli ev aletleri, silahlar ve halılar bulunmaktadır.

Arkeolojik eserlerden bir bölümü Acemhöyük ve Aşıklıhöyük kazılarından gelmiş olup Aksaray ve çevresinin Anadolu Arkeolojisindeki yerinin belirlenmesi açısından çok önemlidir.

Konut Mimarisi :

Uzun tarihi bir geçmişe sahip Aksaray, aynı zamanda Türk mimarisinin güzel örneklerini sergileyen önemli bir merkezdir. İlimizde özellikle Anadolu Selçuklu ve beylikler dönemi taş işçiliğinin en güzel örnekleri yer alır.

Evler genel planlarıyla dışa tümüyle kapalı, kalın ve yüksek duvarlı, avlu çevresine dizili sofa ve odalardan oluşur. Kimi evlerde avlu duvarlarının kalınlığı 1.20m yüksekliği ise 5-6m’yi bulmaktadır. Ancak daha yeni yapılar üst kat pencereleri ve çıkmalarla sokağa açılmıştır. Evlerin sokak yönleri kesme yonu taşındandır. Su basman bölümlerinde 50 cm’ye kadar rutubete dayanıklı karataş kullanılmıştır.

Dikdörtgen pencereler demir parmaklıklı ve kanatlıdır. Sofa ve odaların duvarları ağaç kaplama, sofa kapıları süslemeli, ahşap ana kapı oymalı yada iç içe dikdörtgen geçmelidir.

Çatı toprak damlıdır. Kirişlerin üzerine kefeki taşları, taşların üzerine de toprak döşenir.

En üste tuz katılmış sıva yapılır. Geleneksel Aksaray evlerinin büyük bölümü günümüzde yıkılmak suretiyle ortadan kalkmıştır. Ancak ayakta kalanlar ve korumaya alınanlar bu kültürün yansıtılması ve gelecek kuşaklara aktarılması bakımından son derece önemli bir mirastır.

170 Halıcılık :

Geleneksel Türk el sanatları içerisinde, halı dokumacılığının ayrı bir yeri vardır. Orta Asya’da başlamış Türk halı dostluğunun bugün Anadolu’da halen devam ettirildiği pek çok noktadan birisi de Aksaray yöresidir. Aksaray Selçuklu devrinden beri ünlü bir halı merkezidir. Bu gelenek Osmanlılar devrinde de sürmüştür.

Geleneksel Aksaray halı tarihi gelişimine ışık tutan müzemizde dört halı vardır.

Bunlardan birisi 13.yy’da dokunmuştur. İkincisi 18.yy’dan kalmadır. Üçüncüsü Aksaray yöresinin “Yatak Halıları”nı andıran modeldir ve yine 18.yy’da dokunmuştur. Aksaray geleneklerini taşıyan dördüncü halı ise 19.yy eseri olarak tarihlendirilmiştir.

Günümüz halıları adını verdiğimiz 1950 yıllarından beri devam eden Aksaray yöresi halıları ilimize bağlı “Ova köyleri” (Armutlu, Yenikent, Eskil, Eşmekaya, Kutlu Köyü, Sultanhanı, Yeşilova), “Bayıraltı köyleri” (Altınkaya, Ulukışla, Yeşiltepe), “Hasandağı köyleri” (Elmacık, Koçpınar, İncesu, Karataş, Gözlükuyu, Taşpınar kasabalarında) dokunmaktadır. Dokunan bu maddelerin hammaddesi yündür. Taşpınar halılarının atkı, çözgü ve düğüm iplerinin yün olması geleneği günümüze kadar korunmuştur. Yün ipler doğal kök boyalarla, yenilerde de kısmen sentetik boyalar kullanılmaktadır.

Aksaray yöresi halılarda gönümüze kadar gelen en eski nakış “Üç Göbekli Halı”

benzemesidir. Günümüz Taşpınar halısı desenleri özgün bir karaktere sahiptir. Desenlerin büyük bir bölümünün nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir.

Aksaray halıları “Taşpınar Halısı” ismiyle tanınmaktadır. Halılarımızda kaliteyi belirleyen bir öğe de düğüm sayılarıdır. Eski Taşpınar’larda 10x10 cmP2P’lik alanda 40x45 düğüm vardır. Günümüzde elle eğrilmiş iple dokunan halıda 10x10 cmP2P de 30x35 düğüm görülmektedir.

Halılarımızda ana renkler koyu kırmızı ve koyu mavi (lacivert)’dir. Bu renkler dışında yerel deyişle kırbız (al), yavşan yeşili (kına rengi), tetir (tarçın rengi), pisi tüy (gri mavi), erikipi (krem) ve siyah da ana renk olarak kullanılır.

Taşpınar halıları taban, kelle, çift somya, minder, namazlık, yastık, heybe ve eyerlik örtüsü adı verilen çeşitlerde dokunmuştur.

Yörede bordürlere “ayak”, dikdörtgen çerçeveye “sandık”, sütunceye “sallama”, köşe bağlantılarına “tuğ”, üçgen köşelerdeki dar sulara “sızı” kompozisyonun merkezine yerleştirilen madalyona “göbek” adı verilir.

Bir yüzey süslemesi olan halıda Taşpınar desenleri, motifleri ve renkleri derinlik hissi uyandırarak sonsuzluk çağrısı yapar. Bu özelliğiyle engin Türk halı sanatından kopmadığını gösterir

Koşumculuk :

İlimizde şu an iki temsilcisi kalmış olan sanatlardan birisi de otomobil çağı öncesinin en popüler el sanatı olan koşumculuktur.

Taşımacılık için tamamen at arabalarının kullanıldığı zamanlarda hayvanları arabaya bağlamak (koşmak) için koşum takımları yapılıyordu. Koşumlar sadece bir ihtiyacı karşılayan eşya olmaktan öte zarif birer el sanatı ürünüydüler.

Koşum takımı şu parçalardan oluşur; atların başına takılan “başlık”, boyuna takılan ve esas yükü kavrayan “hamut”, sırtı birkaç yerden saran “paldum”, atın sırtının tam ortasını bir miktar örten “belleme”, ağza takılan ve bir ucu da sürücünün elinde olan “gem-dizgin-terbiye”, ayrıca hamuttan arabaya uzanan, arabayı çeken “yan kayışı”.

Koşum takımında ağırlıklı olarak manda (camız) derisi, dikiş için yine deriden yapılan parçalar kullanılır, takımın kimi yerlerine metal parçalar yerleştirilir. Koşum takımını süslemek için de gök (mavi) ve kırmızı boncuklar kullanılıyor. Boncuklar büyüklüğüne göre at boncuğu, dana boncuğu, kuzu boncuğu şeklinde isimlendiriliyor. Boncuk aralarına “gongurdak” denen küçük ziller de yerleştiriliyor. Koşum takımları yanı sıra atları ve diğer büyükbaş hayvanları bağlamak için “yular” ve köpekler için kayış veya hıltar da yapılmaktadır.

172

Aksaray Mutfağı :

Aksaray’da hububatın geniş bir alana yayılmış olması ile bundan mamul yiyecekler, hayvancılığın gelişmiş olması dolayısıyla da et ve süt mamulleri, ayrıca bağ ve bahçelerden elde edilen sebze ve meyvelerle de mutfak için oldukça zengin malzemeler elde edilmektedir.

1- Yufka: Yılın belirli aylarında ve yer yer her gün yapıldığı da olur. Uzun süreli yapılan ekmekler için, ölçeği testi olarak bilinen çok testili hamurlar yoğrulur. Ailenin erkekleri, hamurları üzeri temiz bir bezle örtülü olduğu halde çiğnerler. Yoğrulan hamurlar beze denilen küçük parçalara ayrılır. Bunlar düzgün ekmek tahtaları üzerinde, ince, uzun oklavalarla çok ince bir şekilde açılır ve ateş üzerinde bir sacta pişirilir. Pişirme sırasında ekmeğin yanmaması için (pişirgeç) kullanılır.

2- Şepe: Küçük ölçüde açılarak pişirilen yufkadır.

3- Sıkma: Şepeden biraz büyükçe açılan ve içine tereyağı, taze çökelek veya peynir konarak meydana getirilen dürümdür.

4- Çörek: Hamurun mayalanarak, geniş kaplar içinde köy fırınlarında pişirilmesiyle yapılır.

5- Mayalı: Yine hamurun mayalanmasıyla küçük bazılar yapılır. Bu bazılar 1-1.5 cm.

kalınlığında açılarak saç üzerinde pişirilir.

6- Erişte: Yufka hamur ince uzun bir şekilde kesilerek güneşte kurutulur. Daha sonra kavrulur ve makarna yerine kullanılır.

7- Kuskus Pilavı: Yumurta ile un bir kap içerisinde karıştırılır. Daha sonra saçma büyüklüğünde küçük parçalar halinde kurutulur.

8- Dolma Mantı: Hamur yufka gibi açılır. Baklava dilimi biçiminde büyükçe kesilir.

Hazırlanan kıymalı iç içerisine konduktan sonra katlanır. Suda haşlanarak suyu süzülür.

Altına sarımsaklı yoğurt, üzerine özel yapılan zer dökülür.

9- Katıksız Aş: Bir çeşit yaz yemeğidir. Torbada süzülmüş yoğurt, soğuk bulgur pilavı ile karıştırılarak çorba gibi içilir.

10- Pelte: İnce un ve pekmez belirli bir kıvama kadar kaynatılarak pişirilir. Sonra üzerine tereyağı dökülür.

11- Soğanlama: Soğan doğranır, yağ, kıyma ve salça ile ya da domatesle kavrulur.

12- Tarhana Çorbası: Ekşi yoğurt, aşlık, un kaynatıldıktan sonra belirli bir kıvam alır. Bu kıvama yuvarlak ve yassı şekil verilir ve sonra kurutulur. Artık tarhana elde edilmiş olur. Bunu pişirmek için ise bir akşam önce ılık suda bekletilerek kabartılır. Daha sonra suyla pişirilerek üzerine nane ve yağ dökülür.

174

13- Sarığı Burma (Katmer): İnce un, yumurta ve yoğurt iyice yoğrulur. İnce yufkalar halinde açılır ve hamur bir sini veya büyükçe bir tepsi üzerinde katmerli bir biçimde dıştan içe doğru yerleştirilir. Üzerine yağ ilave edilerek kızartılır. Soğuduktan sonra kestirme dökülür.

14- Höşmerim: Genellikle köylülerin yaylada oldukları zaman yapılır. Tereyağ eritilir, içerisine un atılarak ateş üzerinde, un tanecikler haline gelinceye kadar bir müddet karıştırılır ve soğumadan yenir.

15- Sac Böreği: Şepe halinde açılan hamur, içerisine kıyma, yumurta peynir, sebze konarak ortadan ikiye katlanır. Sac üzerinde pişirildikten sonra yağlanarak yenir.

16- Bamya Çorbası: Malzemeleri: 250 gr. bamya, 200 gr. et, 1 adet soğan, 1 domates, 1 yemek kaşığı salça, 1 limon.

Hazırlanışı: Bamya sıcak suda 15 dakika kaynatılarak, limon tuzlu su ile haşlanır.

Tencere içine yağ ile bir adet soğan ve et ilave edilerek soğan kızarıncaya kadar pişirilir.

Rendelenmiş domates ile bir kaşık salça ilave edilerek yemek kaynamaya bırakılır, limon ilave edilir. Hazırlanan bamya yemeğe ilave edilerek servis yapılır.

17- Yoğurt Çorbası: Hazırlanışı: Yoğurt, su ile karıştırılarak içine pirinç ilave edilir, ocakta kısık ateşte belirli bir kıvama gelinceye kadar pişirilir. Ayrıca bir kapta tereyağı kızarıncaya kadar ısıtılır. Yağ et suyu ve kırmızı biber ilave edilir sos halinde çorba üzerine dökülür. Sıcak servis yapılır.

18- Arabaşı: Malzemeleri: 1 litre su, 3 kahve fincanı un, 100 gram tereyağı ve tuz.

Hazırlanışı: 1 litre su, 3 kahve fincanı un, 100 gram tereyağı ve tuz iyice karıştırılır.

Sonra ocakta kaynamaya bırakılır. Kaynayan lapa yayvan bir tepsi içine 3 cm. kalınlıkta olacak şekilde düzgünce yayılır. Baklava dilimi şeklinde kesilerek soğutulur Haşlanmış tavuk veya hindi göğsü, tereyağlı bir kahve fincanı un ile beraber kavrulur. Kaynatılmış 1 litre tavuk suyu içine yapılan sos ilave edilir. Soğutulmuş un lapası kaşıkla alınır, soslu tavuk suyuna batırılarak servis yapılır.

19- Kalbura Bastı: Hazırlanışı: 1 su bardağı sıvı yağ, margarin ve yoğurt, yeterince un karıştırılır, mayalanır. Yapılan hamur kulak memesi büyüklüğünde hazırlanır, rende ile tel süzgeçten geçirilir, üzerine rendelenmiş ceviz konularak kapatılır. Kapatılan kısım alta gelecek şekilde tepsiye dizilir, kısık ateşte veya fırında pişirilir. Yapılan tatlı için hazırlanan şerbet tatlının üzerine dökülerek servis yapılır.

20- Kaygana: Malzemeleri: 6 yumurta porselen kapta çırpılır. Hazırlanan un ilave edilir, tekrar çırpılır. Tavada hazırlanan yağ hafif kızarınca hazırlanan yumurta un karışımı malzeme yağ üzerine ilave edilerek kısık ateşte çevrilerek pişirilir.

21- Çiğleme: Malzemeleri: 500 gr. un, 2 bardak su, 250 gr. taze kaymak ve tuz.

Hazırlanışı: Hazırlanan un ile su hamur haline getirilir. 15 dakika dinlenen hamur merdane ile küçük yuvarlak şeklinde açılır. Arasında bir tatlı kaşığı kaymak ilave edilip kapatılır. Teflon tavada kısık ateşte çevrilerek pişirilir. Tekrar üzerine kaymak ilave edilerek servis yapılır.

Folklorik Değerler :

1. Bölge Giysi ve Gelenekleri :

Aksaray’da genel olarak İç Anadolu’ya özgü giysiler benimsenmekle birlikte geleneksel giyim kuşam ilçeler arasında az çok farklılıklar gösterir. Kadın ve erkek giysilerinde el işlemelerinin önemli bir yeri vardır. Giysiler zaman içinde değişmekle birlikte, kadın giyiminde, başlıklarda, yeleklerde bu özellik korunmaktadır.

a) Kadın Kıyafetleri: Saçlar yine kırk belik denilen ince belikler halinde veya kalın iki belik halindedir. Aralarına yine boncuklarla çatı yapılır. Başta fes vardır. Fesin üzerine, birbirinin altına geçecek biçimde (Kayma) denilen penesler dikilir. Fesin etrafına klepler çekilir. Fesin etrafına çekilen bu klepin üzerine de küçük altınlar takılır. Fesin üzerine de çit denilen yazma örtülür. Giysi olarak alta kaputtan yapılmış uzunca bir gömlek giyilir. İşliğin üzerinden bağrı açık, kolu kesik giyilir. Şayet kesik giyilmezse bunun yerine üç etek giyilir.

Ayrıca bele dokuma şal kuşanılır. Şalın üzerine önde, kenarı kontrast renkler ile işlemeli koyu mavi yada kırmızı renkli dizlikler takılır. Ayaklarda nakışlı el örgüsü yün

Ayrıca bele dokuma şal kuşanılır. Şalın üzerine önde, kenarı kontrast renkler ile işlemeli koyu mavi yada kırmızı renkli dizlikler takılır. Ayaklarda nakışlı el örgüsü yün