• Sonuç bulunamadı

FİİL ÇEKİMLERİNDE GELENEKÇİ VE YENİLİKÇİ YAKLAŞIMLAR NASIL BİRLEŞTİRİLEBİLİR?

2.1. Köken sorunu

Aksaklığın temelinde yatan sebeplerin ilki, yapı ve işleyişi tümüyle farklı dil ailesine özgü bir kategori ve işleyişin Türkçede aranması, ikincisi ise buna bağlı olarak çeviri yoluyla alınan görünüş kelimesinin sözlük anlamı ile terim anlamı arasında ortaya çıkan uyuşmazlıktır. Sözlüklerde görünüş terimi tanımlanırken kökene de atıfta bulunulduğu için başlangıçta bu ikisini birlikte irdelemek gerekiyor. Sözlükler arasındaki gezintiye şu iki sözlükle başlayalım:

Görünüş (Aspect, Vid /İslavca/) En çok İslav dillerinde eylemin bitmiş

veya bitmemiş olduğunu göstermek üzere fiillerde görülen şekil farkı (Dilbilim Terimleri Sözlüğü, 1949: 94).

Türkiye’deki ilklerden olan ve Fransızca bir eserden yararlanılarak hazırlanan bu sözlükte az ve öz, fakat son derece önemli bilgiler dikkat çekiyor: Görünüş (vid) Slav dillerine özgüdür, hareketin bitip bitmediğini gösterir, fiillerde farklı şekillerde görülür.

Aspekt der, -s/-e 1. Görünüş, manzara, bir şeyin görünen tarafı. 2.

Yıldızların göze çarpan ve birbirine karşı olan durumu, şekli. 3. d.b. Fiilde: görünüş, özellikle Slâv dilinde. (Lât). (Almanca-Türkçe Sözlük, Önen-Şanbay-Ülkü 1993: 65).

Almanca sözlükte ‘görüntü’ anlamındaki Aspekt, Slav dillerindeki fiilde gözle görülen görüntü için dil bilimi terimi olarak kullanılmıştır. Bu hâliyle vid kategorisi ile Batı dillerindeki karşılığı aspekt arasında uyum vardır.

Görünüş konusuna giren hemen her uzman, bu kategorinin ve terimin kökeniyle ilgili olarak aynı bilgileri aktarıyor. N. Engin Uzun, görünüşün daha çok Slav dillerinde belirgin ve özgün yapılanmalar sunduğunu belirtir (1998: 109). İ. Ahmet Aydemir, şekil bilgisi açısından görünüşün Rusçadaki vid kategorisine karşılık olarak Batı dillerinde kullanılan bir terim olduğunu, genelde fiillere eklenen ön takılarla gösterildiğini söylemektedir (2010: 21-22). Görünüş kavramının ve adlandırmasının tarihçesini, tanımını ve türlerini ayrıntılı biçimde ele alan Ahmet Benzer de, vid kelimesinin 17. yüzyıl başlarında ilk kez kullanıldığını, İngilizce aspect adlandırmasının Rusça vid kelimesinden çeviri yoluyla alınmış iyi bir ödünçleme olduğunu, vid kelimesinin vision ve view ile aynı kökten geldiğini yazmaktadır (2012: 39).

Yukarıda özetlenen bilgiler elbette doğrudur. Ancak, Slav dillerinin bükümlü diller sınıfında olduğu; bu dillerde kelimelerin eril, dişil ve yansız olmak üzere üç cinsiyet kategorisine ayrıldığı; çekimlerde ve birleşik yapılarda kelimelerin cinsiyetine göre değişikliklerin olduğu ve fiilin bitip bitmediğinin ön ekte görüldüğü vb. hususlar da göz önünde bulundurulmalıdır. E. Bacanlı, Türkçede fiil ile Slav türü görünüş konusunu ele aldığı makalesinde önemli bilgiler vermektedir. Bacanlı’nın kaydettiğine göre 1897’de Melioranskiy, Türk dilinde Rusçadaki vid türünde bir gramer kategorisinin olmadığını savunmuştur. Bu fikre karşı çıkanlar da olmuş, 1958’da Alma-Ata’da konuyla ilgili özel

toplantı düzenlenmiş, görüş birliğine varılamamıştır. Günümüzde Sovyet Türkoloji çevrelerindeki hâkim görüş, Türk dilinde Slav tipi görünüşün var olmadığı yönündedir (2009: 43-44).

Vid kategorisinden kaynaklanan görünüşün, yapısı ve işleyişi tamamen farklı olan Türkçede bire bir uygulanmasının mümkün olmadığı basit birkaç örnek üzerinde kolaylıkla görülebilir:

“Geldik” örneğinde bitme/bitmişlik görünüşü var; “okuyoruz” örneğinde bitmemişlik/sürme görünüşü var; fakat “yarın geliriz, haftaya geliyoruz” cümlelerinde dil bilimi uzmanlarına göre vid veya bunun tercümesi görünüş yok. Bizce, son iki cümlede –ir ve –iyor eklerinde gelecek zaman görevi var.

Şimdi de, Batı dillerine tercüme yoluyla alıntılanan aspect kelimesinin kökenine, Latincedeki karşılığına bakalım. Latince-Türkçe Sözlük’te bu kelime şöyle açıklanıyor:

aspect/us –üs er. Bakma, bakış, nazar, görüş; görme yetisi, göz; görüş mesafesi; görünüş, çehre. (gedo. aspīcīō. asp/iciō -icere -exī -ectum) gçf. –e bakmak, görmek, müşahede etmek; (yerler) bir tarafa bakmak, karşısında olmak; (mec.) dikkatle incelemek, teftiş etmek, düşünmek; saymak, saygı göstermek (Kabaağaç-Alova 1995: 46).

Görüleceği gibi, aspekt kelimesinin kökenindeki anlamlar ile vid kategorisi arasında “görünüş, çehre” anlamı dolayısıyla bağlantı vardır.

Terimin günümüzdeki tanımı ve kapsamı kısaca şöyle toparlanabilir:

Görünüş terimiyle ilgili olarak Batılı uzmanlardan Holisky, “neredeyse onu kullanan dil bilimciler kadar farklı anlamlarının olduğunu” söylese de 1970’li yıllardan itibaren bu kavramın “zaman içinde zaman” çerçevesinde değerlendirildiği görülmektedir. Friedrich’in tanımıyla görünüş, durumun zaman çizgisi boyunca sürekli, süreksiz veya anlık olması hâlidir. Bernard Comrie, görünüşün gösterici olmadığını, gerçek zamanla bağlantısı olmaksızın bir olayın gerçek zaman üzerinde nasıl gerçekleştiğini verdiğini söyler. Lyons da aynı görüştedir. Olsen, görünüşü zamana yerleşen bağımsız durumun gerçek zaman aralığı, biçiminde yorumlar. Simith, durumun ve onların sunumunun zamana ait biçimlerinin anlam etkisinin alanıdır, der. Saussure, Fransızcada böyle bir ayırımın olmadığını söyler (Benzer 2012: 40-41).

Türkiye’deki çalışmalarda mutlaka atıfta bulunulan Johanson’un eserinde görünüş; 1. Sınırlar arası olanlar (-di, -iyor, -iyordu, -mekte, -mekteydi); 2. Sınır sonrası olanlar (-miş, -miştir, -diydi, -iyordu, -mekteydi, -irdi, -miş bulundu); 3. Sonlu olanlar (-di, -miş) şeklinde üç ana başlık altında işlenmektedir (Johanson 1971/2016). Bu eserde gerçek dışı diye değerlendirilen yalın (basit) geniş zaman ile gerçekleşmemiş kabul edilen gelecek zaman (s. 28) ve gelecek zaman dilimi içinde yer alan dilek, istek, gereklilik, emir çekimiyle kurulmuş cümlelere yer verilmemiştir.

Özetle, Slav dil ailesine özgü bir kategori, Batılı dil bilimi uzmanlarınca, dillerin ortak yönlerinin bulunduğu ilkesinden hareketle kavram ve sistem boyutuna taşınıp başka diller için yorumlanmıştır. Ne var ki, yapısı ve işleyişi farklı olan Türkçedeki fiil cümlelerinin tamamını vid kategorisi ve bundan gelişmiş aspekt sistemi çerçevesinde değerlendirmeye çalışmak, bir bakıma, eğri cetvelle doğru çizgi çizmeye çalışmak, pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir.

2.2. Tercümedeki zıtlık

Zorlamanın ve karışıklıkların ikinci ayağı, aspekt’in Türkçeye görünüş kelimesiyle tercüme edilip terimleştirilmesi olmuştur. Gör- fiilinin anlamları arasında ilk sırayı “göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek” şeklindeki açıklama almaktadır. Fiilin yirmi dolayındaki anlamı içinde zaman ve süreyle ilgili tek bir tane yan veya mecazlı açıklama da yoktur.

Gör- fiilinin “n” oluş/edilgenlik/dönüşlülük ekiyle türetilmiş görün- şekliyle, bundan türetilmiş isimlerde de söz konusu terimin günümüzdeki tanımına (fiilin oluş veya işleniş süresine) uygun bir anlam yer almaz:

görünmek (nsz) 1. Görülür duruma gelmek, görülür olmak, gözükmek: “Bakarım bakarım sıla görünmez / Ara yerde yıkılası dağlar var”–Karacaoğlan. 2. İzlenim uyandırmak: "Bu, biraz daha inandırıcı görünüyor."-A. Kutlu. 3. Benzemek, görünüşünde olmak. 4. mec. Azarlamak: Çocuklar pek azdılar, biraz şunlara görünüver. 5. mec. Gözdağı vermek (TS 2011: 971).

görünüm a Bir şeyin dıştan bakıldığında görünen biçimi, görünme durumu, görünüş, manzara, zevahir, vizyon (TS 2011: 972).

görünüş a. 1. Görünme biçimi. 2. Dışına ya da uzaktan bakıldığında bir şeyin kendi niteliği için uyandırdığı düşünce, zevahir: Görünüşe aldanmamalı. 3. Bakılınca bir şeyin anlattığı biçim, manzara: Halı görünüşünde bir bahçe (TS 1974: 332).

Görünüş kelimenin dil biliminde kullanılan terim anlamı, Türkçe Sözlük’te 1990’lı yıllardaki baskılarından itibaren girmiştir. Elimizdeki son baskıda kelimenin tanımı şöyledir:

görünüş a 1. Görünme işi. 2. Gözün ilk bakışta veya zihnin dolaysız olarak algıladığı şey. 3. Gerçeğe uymayan dış görüntü, zevahir: Görünüşe aldanmamalı. 4. Bulunulan bir yerden görülebilen alan, görünüm, manzara: “Van gölünün görünüşü eşsizdi.”-N. Cumalı. 5. db. Fiillerin belirttiği oluşların süresi, gelişmesi ve bitmesiyle ilgili bütün biçimleri kapsayan dil bilgisi kategorisi: Atıldı atılacak, düştü düşecek; gelmiş olmak, gidecek olmak (TS 2011: 972).

Türkçe Sözlük’teki tanım, eksiğine rağmen günümüzdeki görünüş terimini karşılamakta, ancak, açıklamayla örnekler uyuşmamaktadır. Örneklerin ilk ikisinde henüz gerçekleşmemiş bir eylemden söz edilmektedir; süre, gelişme ve bitmeyle ilgili anlam yoktur. Sonraki örnekler ise mastar şekliyle “karmaşık fiil” yapısındadır; çekimlenmemiş hâlde ilki “pişmanlık/memnuniyet”, ikincisi ise “niyet” ifade etmektedir.

Terimler, ad oldukları kategoriyi her yönüyle ifade etmeyebilir, kavramın bütün özelliklerini yansıtmayabilir. Önce terim türetilir, açıklama ve örneklerle hatta sonraki gelişmelerle terimin altı zaman içinde doldurulur. Ancak, terimin sözlük anlamıyla ifade ettiği nesne, tür, kategori veya kavram arasında az da olsa bir bağ bulunmalı, hiç değilse, zıt anlam olmamalıdır.

Bu açıdan bakınca görünüş, kelimenin sözlük anlamlarıyla karşıladığı kavram arasında çelişkiler bulunan bir terim görüntüsündedir. Yalın, sade ve kısa cümlelerde fiildeki zaman çekimi eki bir yandan görünüşü de ifade edebilmektedir: Şiiri ezbere okudular. Filmi geçtiğimiz hafta seyretmiş. İşte arkadaşım da geliyor. Böylesi yalın yapılarda görünüş pek aranmıyor. Görünüş, fiilin görünen yüzünün fazla bilgi vermediği, görünmeyen yüzünün daha çok ve

önemli anlam incelikleri sunduğu cümlelerde aranmaktadır: Tamam okurum (gelecek zaman), Fatih atını denize sürer (geçmiş zaman), Haftaya okullar açılıyor (gelecek zaman). Bir sonraki ara başlık altında görüleceği üzere görünüş, uzmanlarca “görünenin ötesindeki anlam, bağlamdan çıkarılan iç anlam, derin anlam, kastedilen zaman, görünmeyen taraf” şekillerinde tanımlanmaktadır.

“Görünmeyen” için görünüş demek! Aksaklığın ikinci ayağı bu zıtlık olsa gerek. Bir başka söyleyişle, gömleğin ilk düğmesini ters iliklemek.

İşte bu nedenle, görünüş terimini uygun görmeyen kimi uzmanlar, bakış terimini tercih etmektedirler. Mustafa Uğurlu Türkiye Türkçesinde “Bakış” (“Aspektotempora”) başlıklı makalesinde; L. Johanson’un tespitlerini ana çizgileriyle aktarırken “aspekt kelimesinde çekimli fiilin ifade ettiği ‘olay’ın kendi kendine bir görünmesi değil, bilakis konuşanın onu nasıl gördüğü vardır; bir başka deyişle, işi yapan, ‘olay’ değil, ona bakan insandır” demekte ve aspekt için kelimenin Latincedeki “bakmak” anlamını esas alarak doğru terimin bakış olması gerektiğini savunmaktadır (2003: 125-126).

Bakış terimini tercih eden Ahmet Akçataş, Türkiye Türkçesinde Cümlede Süreye Bağlı Zaman -Bakışta Kılınış- adlı eserinde bakış terimini tercih etmekte ve bakış ile kılınış konularını birleştirdiğini belirtmektedir. Akçataş, zamanı süreye göre incelediğini ve cümle düzeyinde zamanı incelerken bakışa göre cümlenin kılınışını belirlediğini yazmaktadır (2005: 1-2).

Aynı terimi uygun bulan E. Bacanlı görünüş için, olayların zaman ekseni üzerindeki bir noktadan bitmiş veya bitmemiş, sınırları aşılmış veya aşılmamış olarak algılanması, her eylemde görülebilen ‘başlangıç-sürek-bitiş’ şeklinde doğal üç evreden herhangi birine bakış, bir başka ifadeyle olayların iç zamansal yapılarının veya evrelerinin parçalanmış veya parçalanmamış olarak görülmesi şeklinde tanımlanabilir, demektedir (2008: 3).

Bir başka dil uzmanı Sema Aslan ise söz konusu iki terimi görünüş veya bakış şeklinde birlikte kullanmakta, bunları “eylemin, farklı bakış açılarıyla sunulmasını sağlayan bir gramer kategorisi” diye tanımlamaktadır. Aslan ayrıca, bu kategorinin, belirli sınırlara sahip bir eylemin farklı safhalarını ortaya koyan bakış açısı işaretleyicileri ile ifade edildiğini belirtmektedir (2012: 12).

Özetle, Slav dillerindeki vid terimi önce Fransızcaya sonra da öteki Avrupa dillerine aspect/aspekt şeklinde rahatlıkla tercüme edilmiş, ancak, Türkçeye görünüş şeklinde alınırken sorunlar yaşanmıştır. Kavram ile bu kavrama ad olan kelimenin sözlük anlamı arasındaki zıtlığı gidermek isteyen kimi uzmanlar da yine aspekt kelimesinin bir başka anlamını, bakış terimini önermişlerdir. Aynı kelimeye dayanan iki tercüme de ihtiyaca cevap verememiş; söz konusu kavram ve sistem, vid ile aspekt kelimelerine mahkûm kalınarak yorumlanmaya çalışılmıştır.