• Sonuç bulunamadı

FİİL ÇEKİMLERİNDE GELENEKÇİ VE YENİLİKÇİ YAKLAŞIMLAR NASIL BİRLEŞTİRİLEBİLİR?

2.3. Bizim görünüşümüz

Görünüş teriminin dil bilgisi/bilimi gündemine girmesi, 1970’li yıllardadır. A. Dilâçar bu terimi, “fiil çekiminde, konuşanın, çekim kalıplarının kabul edilen anlamlandırma sınırlarının dışına çıkarak özel bir başkalaşım yapmasıdır, özel bir renk vermesidir; çekim şekillerinde bulunan bir iç anlamdır” şeklinde açıklamaktadır (1974: 161 vd.). Berke Vardar ve arkadaşları görünüş terimini önce “Eylemin anlattığı oluşun süre ve türünü, ne biçimde görüldüğünü belirten dil bilgisi ulamı” diye (1978: 74), sonra da “Eylemin anlattığı edim, iş, olay, oluş vb.ni konuşucunun nasıl gördüğünü belirten dilbilgisi ulamı” diye

tanımlamaktadırlar (1980: 86). Aynı eserin iki yıl arayla yayımlanmış baskılarında şu çelişkiler var: İlk baskıda kılış veya oluşun okuyucu veya dinleyici tarafından nasıl anlaşıldığı, sonraki baskıda ise konuşucunun nasıl ifade ettiği belirtilmektedir. İkinci çelişki, 1980 baskısında Almanca Aspekt ve Aksionsart (kılınış) terimlerinin birlikte verilmesidir.

Konuyla ilgili betimlemeli çalışma, Doğan Aksan yönetimindeki bir grup tarafından ortaya konulmuştur. Sözcük Türleri II’de görünüş terimi “Dil içinde eylemin kullanımına yansıyan ruhsal etkiler ve koşullarla ilgilidir; eylemde anlatılan işin, olay ya da oluşun konuşan tarafından öznel bir biçimde değerlendirilmesini gösterir. Konuşan, eyleme yeni bir değer yüklemiş olur.” cümleleriyle açıklanıyor (1976: 75). Eserde daha sonra, Johanson’dan alınan şu örnek veriliyor:

“Başka bir resimde babamla bir masa başındayız, kiraz yiyoruz. Sırtımda golf elbisem var, ayak ayak üstüne atmışım. Bir ötekinde uzun pantolonlu, mahzun bakmaktayım. Resimlerin tozunu siliyorum” (O. Akbal).

Örnek cümleler incelenirken yiyoruz, siliyorum, bakmaktayım fiillerinde şimdiki zaman çekimi eklerinin geçmişte geçen ve o an için gerçek olmayan bir fiili anlattığı, atmışım çekiminin de bütünüyle belirsiz geçmişi yansıtmadığı belirtiliyor (s. 76). Bizce tanımdaki açıklamalar görünüş için değil, kip kavramı için uygun düşmektedir. Verilen örnek cümlelerin incelenmesi ise görünüş (bizce görev) konusuna girmektedir.

Eserdeki bir başka örnek ve açıklama şöyle:

“Ben de derim ki bu iş yürümez” biçimindeki bir tümcede her ne kadar geniş zaman çekimi söz konusu ise de anlatılmak istenen “demek istiyorum”, “diyorum” biçimindeki, şimdiki zamanla ilgili anlamdır (s. 76).

Bizce bu cümledeki ekler şöyle incelenmelidir: “Derim” fiilindeki –r geniş zaman çekimi eki şimdiki zaman görevinde, kararlılık işlevinde, “diyorum” anlamındadır. “Yürümez” fiilindeki -mez geniş zaman çekimi olumsuzluk eki gelecek zaman görevinde, kesinlik işlevinde, “yürümeyecek” anlamındadır.

Sonraki yıllarda D. Aksan, yüklemdeki ekin tek başına verdiği anlamın değil de cümlenin veya metnin bütünlüğü içerisinde kastedilen anlamın görünüşü yansıttığını ifade etmiş ve Gidip çarşıdan meyve alacağım; getirip yıkayacağım; önünüze koyacağım; siz de yiyeceksiniz; yağma mı var? örneğini vermiştir (1980: 104).

1990’lı yıllardan günümüze bu konu sürekli olarak tanım ve kavram çerçevesinde ele alınmış; betimlemeli çalışmalara pek az yer verilmiştir. Görünüşün tanımıyla ilgili görüşlerden bazıları şöyle özetlenerek değerlendirilebilir:

Zeynep Korkmaz, görünüşü, fiilin, çekimli şekliyle anlattığı işin ve gösterdiği zamanın dışında özel değerlendirmeye dayanan kişisel ve özel bir anlam taşıması ve farklı bir oluş, farklı bir meydana geliş tarzı göstermesi durumu” diye tanımladıktan sonra Seninle bu konu üzerinde uzun uzun tartışacağım da bir sonuç mu alacağım? cümlesinde “tartışmayacağım ve sonuç da alamayacağım” şeklinde olumsuz bir anlamın aksettirildiği belirtilmektedir (1992: 74-75). Z. Korkmaz, tanımında “görünüş/görmek” kelimelerinin tesiriyle olsa gerek, “göstermesi” kelimesini kullanmıştır. Oysa, cümlenin akışına bakarak “göstermesi” kelimesi yerine “ifade etmesi” uygun düşmektedir. Tanımın eksik yanı, fiildeki çekim ekiyle gösterdiği zamanın (görevinin) bire bir uyumlu olduğu, özel bir anlam taşımadığı cümlelerin de varlığıdır. Tanımdaki örnek cümlede soru biçim biriminin fiilin zamanına olumsuz anlam

katması bağlam, vurgu ve tonlama sayesinde ortaya çıkmaktadır. Z. Korkmaz, daha sonra “şekilden beklenen anlam yerine daha değişik bir iç anlamın ortaya çıkması” diye açıkladığı görünüşün hem şekil bilgisi hem de morfo-semantik bir nitelik taşıdığını belirtmiştir (2003: 576).

Dil biliminin Türkoloji kökenli uzmanlarından N. Engin Uzun, konuyla ilgili olarak Batıdaki gelişmeleri kısaca değerlendirdikten sonra şunları söylüyor: Görünüş, olayın, gerçek zaman boyutuna yerleşiş biçimini gösterir. Bir olay geçmişte gerçekleşmekle geçmiş zamana ait olur ama bu olayın geçmişte söz gelimi “anlık” olarak mı yoksa “süremsel” olarak mı gerçekleştiğini görünüş belirler. Buna karşılık, zaman ile görünüş ilişkisinde “eklerin neresinin zamana, neresinin görünüşe ait olduğunu söylemek olanaksızdır.” (1998: 110). -yordu biçimindeki birleşmede geçmiş zamanda “sürme” görünüşü, “-acaktı” yapısında “sürmeme” görünüşü vardır. Bu iki yapıda -yor ve -acak, “geçmiş dışı zaman” anlatmaktadır; -yor şimdiki zamanı, -acak da gelecek zamanı aktarmaz (a.e. 114-116). N. E. Uzun’un tanımı ile açıklamasının ardından eklerin neresinin zamana, neresinin görünüşe ait olduğunun bilinemeyeceğini söylemesi dikkat çekicidir. Ekleri tek başına ele almak yerine cümledeki anlama göre değerlendirme mecburiyeti artık tartışılmıyor. Yarın gelirim cümlesindeki –ir ekinin geniş zaman çekimi eki olduğu, buna rağmen cümle içinde gelecek zaman görevinde olduğu, söylendiği ortama göre farklı işlevler (kesinlik, tahmin vb.) ifade ettiği artık biliniyor. –yordu ve –acaktı benzeri birleşik çekimlerde son eklerin zaman, bir önceki –yor, – acak gibi eklerin ise kip eki olduğunu yazar da vurgulamaktadır (a.e. 128).

Yeni bir yayınla görünüş kavramını metnin bütünlüğü çerçevesinde ele alan Günay Karaağaç, “söz dizimlik görünüş” başlığı altında “Öznesi, nesnesi, kipi, zamanı belli olan yüklemin değişik özelliklerle nitelenmesiyle yeni bir görünüş kazanması durumu” tanımlamasından sonra Holisky’nin iddiasını desteklercesine belli başlı görünüş renklerini şöyle sıralıyor: Alışkanlık, amaç, anlık, araçlılık, belirsizlik, bilinmezlik, bitmemişlik, bitmişlik, çıkarım, dilek, edilgen, emir, etken, ettirgen gereklilik, girişmeli, işteşlik, küçültme, nicelemeli, olabilirlik, olumluluk, olumsuzluk, sıklık, sınırlandırma, sonuç, soru, süreklilik, süreksizlik, tezlik, uyum, yaklaşma, yeterlilik, yinelemeli, yoğunluk. (2012: 651-655). Karaağaç’ın sıraladığı bu renkler; şekil bilgisi ve görünüş içine giren birkaçı dışında, daha çok kip kavramı içinde yer almaktadır.

Yakın tarihli yayınında İ. Ahmet Aydemir, L. Johanson’a ait “olayları kendi sınırları içinde gözlemlemeye imkân veren öznel bakış açılarını ifade eden dilbilgisel kategori” tanımlamasını aktarmakta ve görünüşü interterminallik (sınırlar arası), postterminallik (sınır ötesi), terminallik (doğrudan) biçiminde üç boyutta ele almaktadır (2010: 21-24). A. Aydemir’in betimlemeli yöntemle çalıştığı eserinin farklı ve önemli yanı, zaman ve görünüş sistemini, fiilimsi cümlelerini de işin içine katarak eş zamanlı bakış açısıyla bir bütün hâlinde irdelemiş olmasıdır.

Cümlenin bütünlüğü içinde ekleri öne çıkaran yakın tarihli bir başka yayında Ahmet Benzer; görünüş kavramının, fiil zamanıyla belirtilen nokta veya aralıkta gerçekleşmiş, gerçekleşen, gerçekleşecek hareket veya durumun bu süreçte bitmişlik, bitmemişlik veya devamlılık bilgisini verdiğini söylemektedir (2012: 41). Türkçedeki zaman, görünüş ve kiplik kavramlarına değinen Batılı ve Türk bilim insanlarının tamamına yakınının görüşlerini özetleyerek aktaran A. Benzer, görünüşü dil bilgisine dayalı (s. 54-55), -ilk kez- sözlüğe dayalı (s. 57-88) ve aşama görünüşü (s. 88-106) biçiminde üç türe ayırarak incelemiştir. Geçmiş, şimdiki,

gelecek ve geniş zaman eklerinin yalın ve birleşik yapılardaki işleyişini değerlendiren Benzer’in doğru biçimde –dır ekini de çalışmasına kattığı gözlenmektedir.

Ertuğrul Yaman’ın 1999 yılında yayımlanan Türkiye Türkçesinde Zaman Kaymaları adlı eserinde görünüş terimine hiç yer verilmez ve “zaman kayması” şöyle tanımlanır: Dilde kendisine zaman bildirme görevi yüklenen bazı eklerin, dilin genel işleyişi içinde, asıl işlevlerinin dışında farklı bir zaman ifade eder duruma gelmeleridir (1999: 31). Buna bağlı olarak “işlev kayması” teriminin tanımlanışı da şöyledir: Bazı eklerin, dilin genel işleyişi içerisinde kendisine yüklenen görev ve işlevlerin dışında daha değişik işlevleri de üstlenmesidir (s. 32). Alanın uzmanlarınca rağbet görmeyen, ancak, orta öğretimde hayli yaygın olan ‘zaman kayması’ tamlaması, ‘görünüş’ teriminin karşılığıdır.