• Sonuç bulunamadı

FİİL ÇEKİMLERİNDE GELENEKÇİ VE YENİLİKÇİ YAKLAŞIMLAR NASIL BİRLEŞTİRİLEBİLİR?

2.4. Görünüşün göre

Kavramdan tanıma, iç anlamdan özel anlama, konuşucunun nasıl gördüğünden dinleyicinin nasıl gördüğüne, ruhsal etkiden cümledeki yeni renklere, bitmişlikten bitmemişliğe, sınırdan sınırlar arasına ve sınır ötesine… pek çok açıdan irdelenmeye devam eden görünüş üzerinde daha çok söz söyleneceğe benziyor. Bugünkü gelinen noktada konunun kavram boyutundaki gelişmeleri, “süre” etrafında toplanmış görünüyor. Başlangıç yıllarında bitmişlik ve bitmemişlik biçiminde iki süre üzerinden yürütülen görünüş çalışmaları; geniş ve gelecek zaman eklerinin, hatta fiilimsi eklerinin de katılmasıyla Türkçe için biraz daha uygun hâle getirilme yoluna girmiştir. Ancak, “görünüş” kelimesinin sözlük anlamıyla terim anlamı arasındaki zıtlık, kavramın öğretilmesinin önünde büyük engel olarak durmaktadır. Çünkü uygulanan işlem öncelikle, görünüşe aldanmamak; sonra da görünüşün arkasındaki gerçek işleyişi tespit etmektir.

Söz konusu kavram ve işlem için Türkçedeki uygun kelime “işleniş”tir. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse, yarın okurum cümlesinde –ur eki “görünüşte” geniş zaman ekidir, buna karşılık, fiilin “işlenişi” gelecek zaman dilimindedir. Ne var ki, kavrama ve yapılan işleme uygun düşen “işleniş” kelimesini bilim çevrelerine terim olarak kabul ettirme ve yaygınlaştırma imkânı da yoktur. İmkân dâhilinde olan ise, hem günlük hayatta kullanılan hem de bilim-sanat alanında yaygınlığı bulunan görev terimini bu kavram için de işler hâle getirmektir.

Görev terimi dil bilgisi alanında çok yaygındır: Hâl ekleri zarf görevinde (iyi günlerde kullanınız, çalışmaktan zarar gelmez), sıfat-fiil ekleri cümleyi sonlandırma görevinde (okumuş çocuk, çocuk okumuş), sıfatlar zarf görevinde (güzel konuşuyor), sıfat fiil ve hâl eki birleşmesi zarf-fiil görevinde (okudukça), fiil çekimindeki zaman ekleri zarf-fiil görevinde (kanayan bir yara gördüm mü …, görür görmez tanıdı) vb. kullanılabilmektedir.

Tıpkı bunlar gibi, fiil çekimindeki eklerin bir görünüşü/görüntüsü vardır; bunun yanında bir de görevi vardır:

Yarın okurum cümlesinde –ur geniş zaman çekimi ekidir, gelecek zaman görevindedir. Fatih, atını denize sürer cümlesinde –er eki öğrenilen geçmiş zaman görevindedir. Lütfen okur musun cümlesinde –ur eki emir görevindedir.

Çalışamazsak yandık cümlesinde –dı eki gelecek zaman görevindedir. Yarın size geliyoruz cümlesinde –iyor eki gelecek zaman görevindedir. vb.

3. Kip

“Kipi nedir, nasıl tanımlarsınız?” şeklindeki soruya öğrencilerin cevap veremediği, bu soruyu sözlü cevaplamak cesaretini gösterebilen birkaç kişinin ise “Şart, emir falan var ya, işte onlar.” diyebildikleri, pek çok öğretim elemanının yakınmaları arasındadır. Bunca yıllık öğretim hayatına rağmen öğrencilerin kipi tanımayışları bir yana, konunun uzmanları da bir tanım etrafında birleşememiştir.

Kip, Dilbilim Terimleri Sözlüğü’nde “Bir fiile, bildirdiği zaman ve kişi kavramları dışında olarak konuşan tarafından başka düşünce veya duygular katıldığını anlatan türlü çekim şekilleri.” (1949: 132) diye tanımlanırken bilinen dokuz fiil çekimine işaret edilmektedir. Türkçe Sözlük’teki “Fiillerde belirli bir zamanla birlikte konuşanın, dinleyenin ve hakkında konuşulanın teklik veya çokluk olarak belirtilmiş biçimi, sıyga” (2011: 1444) tanımından, fiilin dokuz çekimi anlaşılmaktadır. Bu tanımın kaynağı, kip ile zamanı iç içe kabul edenler (Emre, Hatiboğlu, Gencan, Bilgegil) ile kipi “fiil-zaman-şahıs kavramlarının bileşkesi” şeklinde görenler (Dizdaroğlu, Adalı, Banguoğlu, Deny) olmalıdır.

Kipin tanımı, açıklanması ve örneklendirilmesi söz konusu olunca sözlükler dışında akla gelen ilk isim A. Dilâçar’dır. Dilâçar’ın ünlü tanımına göre kip, fiilin gösterdiği sürecin hangi psikolojik şartlar altında meydana geldiğini veya gelmek istendiğini bildiren ve ruh durumunu, kişisel duyguları, niyeti, isteği bildiren; belli bir eke bağlı bulunma mecburiyeti olmayan, çeşitli eklerle de belirtilebilen gramer kategorisidir. Kipin zaman kavramıyla hiçbir ilgisinin olamayacağından ve ruh durumlarının sayısınca kipin varlığından söz eden Dilâçar, bunların altmış kadarına örnek göstermektedir: Alay, azar, bağımlılık, beğeni, bildiri, bileşik buyurum (gitsindi), bileşik dilek (gide idi), birden arzulama, buyurum, dilek, dilek-koşul, dua, düşünme, emir, gerekirlik, hayret, irade, istidlal, kabullenme, koşul, koşullu gerekirlik, kovma, niyet, olanaksız dilek, olanaksız koşul, söylenti, söylenti dilek (gide imiş), şüphe, tehdit, tepki, teşvik, tumturak, yönerge… (1971: 106-107).

Kipi ruh durumu veya daha yaygın ifadesiyle anlatım biçimi şeklinde açıklayan pek çok uzman var. D. Aksan (1976: 105,1980: 103), N. Engin Uzun (1998: 109), Nurettin Demir ile Emine Yılmaz (2003:191), G. Karaağaç (2012: 364, 266) vb.

Z. Korkmaz, “Fiil kök veya gövdesinin gösterdiği oluş ve kılışın zaman ve şahıs kavramlarına bağlı olarak ne şekilde yapıldığını veya olduğunu gösteren gramer kategorisi” olarak tanımlarken (1992:103) “anlatım biçimi”ni öne çıkarmaktadır. Sonraki bir yayınında “Fiiller şekil, zaman ve şahsa bağlı bir yargıya dönüşebilmek için belirli anlatım kalıplarına girerler. İşte bu anlatım kalıplarına kip, bu kavramı karşılayan eklere de kip ekleri diyoruz.” (2003: 569) derken, bu kez de fiil çekimlerini ve ekleri öne çıkarmaktadır.

Fatma Türkyılmaz da kipi “Zaman, şahıs, sayı, soru, vasıf ve hâl ile birlikte fiil çekiminin ifade ettiği gramer kategorisi” diye tanımlarken (1999: 1) anlatım biçimini fiil çekimine bağlayarak açıklamaktadır.

Ahmet Benzer, Türkçede Zaman, Görünüş ve Kiplik (2012) adlı eserinde kip kavramının tam olarak belirlenemediğini yazmakta, kip ve kiplik ayrımının gereğine dikkat çekmektedir. A. Benzer, öncelikli işlevi zaman aktarmak olmayan ama belirsiz biçimde zaman anlamı taşıyan buyruk, istek, gereklilik, dilek-şart anlamlarına sahip “tasarlama kipleri”ni ele almaktadır (s. 108 vd.). Kiplik için ise “Dilin değişik birimlerinin kullanım düzleminde kazandıkları iletişim değerleridir.” demektedir (s. 221).

Tek bir zaman üzerinde, Türkçede Gelecek Zaman ve Kiplik Özellikleri (2013) adıyla eser yayımlayan Yeter Torun, kipi “konuşucunun tutumu/yorumu” olarak tanımlamakta ve istek, niyet, emir, gereklilik gibi anlamları kip kavramı altında değerlendirmektedir (s. 20). Y. Torun ayrıca kiplik terimini kullanmış, bunu, şekil-anlam ilişkisini bütünleyen ve kipi de kapsayan bir üst kategori olarak ele almıştır. Kipin sınırsız oluşu, kiplik belirleyici unsurların da sayısını ve sınırını arttırmıştır, diyen Torun, kiplik türlerini eyleyici odaklı kiplik, konuşur odaklı kiplik, yükümlülük kipliği, bilgi kipliği, yardımcı/bağımlı cümle kipliği başlıkları altında beşe ayırarak irdelemiştir (s. 23-27).

Tanımlar ile açıklamaların farklılığı bir yana, uzmanların çoğu, dil bilgisi kitaplarında geleneğe bağlı kalarak dokuz fiil çekimini iki başlık altında işlemektedirler: Bildirme (haber) kipleri ve tasarlama (dilek/isteme) kipleri. Bu geleneği devam ettiren gramercilerden bazıları şunlardır: K. Bilgegil (1964: 262), M. Ergin (1977: 138-139), V. Hatiboğlu (1972: 63), Aksan vd. (1976), H. Ediskun (1963: 189-186), T. N. Gencan (1979: 275), A. Topaloğlu (1989: 101), B. Vardar (1978: 87, 1980: 103-104), T. Gülensoy (2000: 410), S. Eker (2003: 299-302), F. Bozkurt (1995: 49), S. Güneş (1997: 196), N. Koç (1990: 71), Z. Korkmaz (1992: 25, 146), F. Türkyılmaz (1999: 8) vb.

Görüş farklılıklarına rağmen kip hakkında yerleşmiş olan bildirme kipleri ve isteme kipleri terimlerini ortadan kaldırmak, mümkün gözükmemektedir. Öte yandan, kip kavramını fiilin dokuz çekimine veya daha yaygın anlayışla dilek, istek, gereklilik ve emir başlıklarına hapsetmenin Türkçenin işleyişi ile ifade zenginliği yanı sıra dil mantığına ve bilimsel gerçeklerle bağdaşmadığı ortaya çıkıyor.

Gelinen seviyede kip kavramını “Bağlamdan çıkarılan nitelik.” şeklinde görüp bu niteliğin yüklemdeki dil bilgisi ögelerinin şekil ve görevlerinden anlaşılabileceği gibi, cümledeki veya cümle üstü birimlerdeki bağlam sayesinde ortaya çıkabileceğini de belirtmek gerekiyor. Konuya böyle bakınca kip ve yakın tarihli çalışmalarda dikkat çeken kiplik; hem fiil cümlelerini hem de isim cümlelerini kapsayan bir kavram seviyesine ulaşıyor. Kip konusundaki geleneğe bağlı bakış açısı ve terimler ile yenilikçi yorumları birleştirmenin yolu, bizce, işlev terimini dil bilgisi ve dil bilimi alanlarında işler hâle getirmektir. İşlev terimi; bilgisayar, fizik, fiziksel kimya, halk bilimi, iktisat, mantık, matematik, ruh bilimi, toplum bilimi, yöntem bilimi alanlarında kullanılmaktadır. Bu terimin çalışmalarda yer alması, yaygınlaşması ve sözlüklere girmesi; dil bilgisi öğretiminde de kolaylıklar sağlayacaktır.