• Sonuç bulunamadı

Kâtip, “yazıcı, yazan, yazı kaleme almada usta olan kimse; resmî dairelerde yazı işlerinde görevli memur, yazman, sekreter; bir maddeyi kaleme almasını iyi bilen kimse, münşi, muharrir”361 anlamlarına gelir. Kalem ise “resmi dairelerin yazışma işlerini yürüten bölüm” demektir362. Mefruşat İdaresinin, daha önce de belirtildiği üzere, ne zaman kurulduğuna dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, sarayın bu işlerinin bir şekilde görüldüğünü de biliyoruz. Yine tahminle, bu işleri yerine getiren, görev tanımı her neyse, birisinin olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak, bu işin ‘birisi’nden öteye ne zaman geçtiği, kurumsal bir niteliğe ne zaman dönüştüğü tam olarak bilinmiyor. Kâtiplik veya kâtipler bu anlamda önemli bir mihenk taşıdır. Kâtiplerin varlığının bilinmesi demek, bir birimde birden fazla kişinin görev yaptığını; görev esnasında da önemli oranda evrak, yazışma düzeninin ortaya çıktığını gösterir. Böylece de söz konusu birimin kurumsal bir nitelik kazandığı söylenebilir. Kurumsal kimliğe dönüşüne dair kesin bilgiler elimizde bulunmamasına karşın, Mefruşat kaleminin ve bu kalemde görev alan kâtiplerin, idarenin kurumsal kimliğe dönüşmesinden itibaren varlığını kabul edebiliriz. Ama başlangıcı konusunda kesin bir hüküm, karar, işaret veya tarih şu an için söz konusu değildir. Ancak 5 Aralık 1879 tarihli mefruşatın hukuki yapısını içeren ‘Mefruşat-ı

Hümayun İdaresinin Mevcut Memurları ile Muamelatına Dair Layiha’da bununla ilgili tanımlamalarla ilk defa karşılaşıyoruz. Bu belgede, Mefruşat İdaresinin kurulduğunu değil mevcut kurumsal yapıyı ve sonrasında olması gerekeni tanımlamaktadır. Dolayısıyla, daha öncesine ne kadar götürebiliriz, bu açık

361 Parlatır, age, 860.

olmamakla birlikte, bir belgede en erken Haziran 1872’de Mefruşat Kâtiplerinden Nuri Efendi’nin 600 kuruş maaş aldığını öğreniyoruz363.

Yukarıda adı geçen layihada/raporda belirtilenlere göre, Mefruşat İdaresi’nde bir mümeyyiz ve dört muhasip çalıştırılmaktaydı. Mümeyyiz, kelime olarak, “bir

kalemde yazılan yazıları okuyup düzeltmeye ve kontrole memur olan, musahhih” demektir364. Belgelerde en son mümeyyiz olarak Mehmed Efendi’yi görmekteyiz. Başka mümeyyiz var mıydı? Yoksa mümeyyizleri sonradan kâtip olarak mı görevlendirdiler çok fazla bilmiyoruz.

Muhasip ise sayman, muhasebeci, hesap uzmanıdır. Layihada her ne kadar muhasipten bahsedilse de, uygulamada bunun kendisini göremedik. Aklımıza, muhasibin de, tıpkı mümeyyiz gibi, ilgili işi yapmasına rağmen belgelerde kâtip olarak mı tanımlandığı sorusu gelmektedir. Kanaatimize göre başlangıçta muhasip olarak tanımlanan kişinin görevi, muhasip kelimesinin terkedilmesiyle, diğer işleri de yapanların hepsiyle birlikte kâtip kelimesiyle karşılanmaya başlanmıştır. Öyle ki, bu görevlilerin sayısı artınca, içlerinden birisini, muhtemelen de tecrübeli ve kıdemli olanı ‘başkâtip’ olarak tanımlamışlardır. 27 Haziran 1880 tarihinde hazırlanan kanuna göre Mefruşat-ı Hümayun İdaresindeki365 Muhasebe Kitabeti, Mefruşat İdaresinin muamelatının derli toplu, düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlardı. Defterleri, senetleri ve aylık masrafları içeren icmalleri düzenler ve bütün hesapları incelerdi. Sene sonunda genel icmallerde bulunan paralar (mebaliğ) ile ona göre hesaplanan Hazine-i Hassadan alınan paraları karşılaştırarak bir muvazene pusulası düzenler ve nezarete takdim ederdi. Her sene sonunda nezaretten verilen emir üzerine mefruşat ambarında sayım yapardı (2. Madde)366. Bunlara bakarak, buradaki işlerin birden fazla kâtiple yerine getirilecek kadar fazla olduğu da düşünülmemektedir. Ancak, ileriki dönemlerde, bir başkâtibin bulunduğu gerçeğinden hareketle birden fazla kâtibin çalıştığını söyleyebiliriz. Ama bu kâtipler de hepsi birden aynı işi yapıyor olamazlar. Çünkü söz konusu birimde o kadar iş yükünün olamayacağını söylemiştik. Ancak, her ne kadar kendisine kâtip de denilse,

363 Bkz. HH.MFŞ, nr.2/59, Ekleri. 364 Aynı eser, s.1178.

365 TS.MA.d, nr.1138/6-3, 19 Recep 1297/15 Haziran 1296/27 Haziran 1880. 366 Aynı yer.

bazıları müsveddeleri, bazıları evraklardaki düzeltmeleri, temize geçmeleri, bazıları da hesap işlerini yapıyor olmalıdır. Böylece de içlerinden birisi başkâtip olabilir. Bu durumu ancak bu şekilde açıklayabiliriz.

Mefruşat-ı Hümayun İdaresinin Mevcut Memurları ile Muamelatına Dair Layiha’sından sonra yayınlanan 27 Haziran 1880 tarihli kanuna göre, Mefruşat-ı Hümayun İdaresindeki daha başka görevliler de tanımlanmıştır367. Buna göre bir ‘Muhasebe Kitabeti Muavinliği’ vardı ve Muhasebe Kitabetine ait görevlerin yerine getirilmesine yardım ederdi (3. Madde) 368. Ambar Kitabeti ise, ambarcıya lazım olan defterler ve benzeri şeylerin muhasebe kitabetiyle müzakere edilerek düzenlenmesine ve yürütülmesine, ambara teslim edilen eşya için makbuz senedi verilmesine, ambardan çıkacak eşya için de makbuz alınmasına mecburdu. Ambardaki eşyanın her yönden muhafazasına dikkat gösterilmesinden ve bu eşyanın eksikliğinden mesuldü. Ambar, ambar kâtibi tarafından açılıp kapanmasında kanuni bir engel olması durumunda nezaret tarafından tayin edilen heyet tarafından açılabilirdi (4. Madde)369. Ancak bu hukuki metinde yazılı olanların, uygulamada bire bir karşılıklarını göremedik.

1888 tarihinden itibaren mefruşat başkâtipleri, onların rütbeleri, aldıkları nişanlar ve madalyalar devlet salnamelerinden takip edilebilir. Buna göre bizim tespit ettiğimiz mefruşat başkâtipleri şunlardır:

Hacı Ahmed Efendi

Hacı Ahmed Efendi, 1888-1896 tarihleri arasında Mefruşat Başkâtipliği yapmıştır370. Kendisinden öncesine ait bir başkâtip kaydı bulunmamaktadır. Hacı Ahmed Efendi’nin de ilk defa mı atanıyor olduğu veya nasıl bir başkâtipliğin ortaya çıktığı belli değildir. Belki daha sonra ortaya çıkacak belgelere göre durum yeniden gözden geçirilebilir. Hacı Ahmed Efendi 18 Şubat 1882 tarihinde Salise rütbesine; 27 Mayıs 1889’da Saniye rütbesine; 16 Mayıs 1894 tarihinde Mütemayiz rütbesine çıkarılmıştır. 13 Ekim 1889 tarihinde ise 4. dereceden Osmanî Nişanı, 10 Ağustos 367 Aynı yer. 368 Aynı yer. 369 Aynı yer. 370 DS 1306, s.120, 124; DS 1307, s.136; DS 1308, s.134-135; DS 1309, s.146-147; DS 1310, s.144-145; DS 1311, s.148-149; DS 1312, s.148-151; DS 1313, s.152-153.

1892 tarihinde ise 3. dereceden Mecidi Nişanı almıştır. 20 Şubat 1895’te “üstüne

verilmiş vazifeyi hüsn-i ifası emrinde ikdamatı meşhud olarak şayeste-i atıfet-i seniyye-i mülukane bulunduğundan” dolayı mevcut maaşına 250 kuruş zam yapılmıştır371.

Hacı Şevket Efendi

Hacı Şevket Efendi, 1896-1904 tarihleri arasında Mefruşat başkâtipliği yapmıştır372. 22 Şubat 1885’de Salise, 24 Şubat 1897’de Saniye, 31 Ekim 1898’de Mütemayiz [Mefruşat başkâtibi “iftihârü’l-ekâbir ve’l-ekârim” Şevket Efendi’ye

hoşa giden mesaisinden dolayı padişahın taltifine uygun görülerek rütbesi saniye sınıf-ı mütemayizine çıkarıldı] ve 26 Kasım 1903’de Ula Sınıf-ı Sanisi rütbesi almıştır. 11 Haziran 1898’de 4. Osmani, 28 Haziran 1889’da 4. mecidi, 21 Ocak 1901’de 3. mecidi, 31 Mart 1902’da 3. Osmani nişanlarını almıştır.373.

Ali Efendi

Ali Efendi, devlet salnamelerinden takip edildiği kadarıyla 1905-1912 tarihleri arasında mefruşat başkâtipliği yapmıştır374. Muhtemelen 1912’den sonra da görevini yerine getirmiştir. Onu, 1918’de mefruşat müdür muavini olarak görüyoruz375. 1 Nisan 1903’de Saniye, 23 Nisan 1907’de Mütemayiz rütbesini almıştır. 28 Haziran 1899 tarihinde 5., 1 Ağustos 1907 tarihinde 3. dereceden Mecidi nişanı; 5 Nisan 1906 tarihinde 4. dereceden Osmanî nişanı almıştır.

Mehmed Edip Efendi

Mehmed Edib Efendi, 1918-1922? tarihleri arasında başkâtiplik yapmıştır376. Rütbesi Salise’dir. 4. dereceden Mecidi nişanına sahiptir. 23 Ocak 1923 tarihinde kendisine mazuliyet maaşı bağlanmasını istemişti377.

371 Y.PRK.HH, nr.28/43, 16 Ramazan 1312/ 13 Mart 1895.

372 DS 1314, s.152-153; DS 1315, s.104-105; DS 1316 , s.110-111; DS 1317, s.108-109; DS 1318, s.108-109 ; DS 1319, s.112-113; DS 1320, s.114-115; DS 1321, s.122-123; DS 1322, s.134-135. 373 HH.MFŞ, nr.24/35.

374 DS 1323, s.138-139; DS 1324, s.154-155; DS 1325 s.140-141; DS 1326, s.144-145; DS 1327, s.89; DS 1328, s.91.

375 Salname-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye,1333-1334 Sene-i Maliye, 68. Sene, Dersaadet 1334, s.99. 376 Aynı yer.

Hulusi Bey

1923 tarihinde başkâtipliğe getirilmiş olup bizim bilgilerimize göre son Mefruşat Başkâtibi’dir378. Ona ait bir imza için Belge 4’e bakınız.

* * *

Mefruşat İdaresi Kaleminde başkâtibin başkanlığında pek çok kâtip görülmektedir. Ancak onlar başkâtip gibi devlet salnamelerinde gösterilmezdi. Ayrıca sayıları da sabit değildi. Bu işi, geçici olarak yapan kâtiplere de rastlanılmaktaydı. Mefruşat kâtiplere maaşlarının dışında ek ücretlerin de ödendiğini görüyoruz379. Bu ücretlendirme işinde üç modelin varlığını tespit edebildik:

1. Sadece, Hazine-i Hassadan ödenen maaşlar.

2. Muhtemelen, ortaya çıkan ilave işlerden dolayı İdarenin müteferrika masraflar hesabına eklenip maaşlarına ek olarak ödenen ücretler.

3. Yine bu ek işler dolayısıyla, muhtemelen, İdarenin kâtipleri yetersiz kaldığında veya diğer birimlerden kâtip talep edilip olumsuz cevap alındığında ücretleri mukabilinde o işle sınırlı olmak üzere kâtip görevlendirirdi. Ücretlerini de Mefruşat İdaresinin masraflarına ekleyerek karşılanırdı.

Kâtiplerin maaşlarıyla ilgili hem sistemden hem de zamanın uzunluğundan dolayı kesin bir rakam veremiyoruz. Ancak arşiv belgelerinde, kâtip olarak kimlerin görev yaptığı ve bunların ne kadar maaş ya da ücret aldıkları konularında oldukça fazla ve dağınık bilgi vardır. Ancak mefruşat idaresindeki kâtiplerle ilgili problemleri, değerlendirmeleri ve çözümleri daha sonraki çalışmalara bırakarak bu konuyu burada noktalıyoruz.

377 HH.d, nr.26326, s.140, 23 Ks 1339. 378 HH.MFŞ, nr.57/18, 4. Belge, 9 Temmuz 1339. 379 HH.d, nr.13601; nr.22337; nr.22338; nr.22339; nr.22340; nr.22341; nr.22343. Belge 4: Mefruşat Başkâtibi Hulusi Bey’in imzası HH.MFŞ, nr.57/18, 4. Belge