• Sonuç bulunamadı

HALİFELİK DÖNEMİNDE HAZİNE-İ HASSA

Hem Hazine-i Hassa İdaresi hem de Mefruşat İdaresi ile ilgili olarak 1918 ile 1922 arası dönemi gri dönem diye adlandırabiliriz. Çünkü bu döneme ait çoğu belgeye ulaşamadığımızı düşünüyoruz. Bu belgeler ya henüz tasnif edilmedi ya da bakmadığımız tasniflerde veya kargaşa içinde kayboldu, telef edildi. Saltanatın kaldırılmasıyla birlikte hanedana halifelik statüsünü verildiği Cumhuriyet döneminde Hazine-i Hassada ne gibi düzenlemelerin yapıldığına geçmeden önce dönemin sonlarında meydana gelen siyasi gelişmelere kısaca temas etmekte yarar vardır.

30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesinin imzalanmasıyla Osmanlı Devleti fiilen sona ermiş, 19 Mayıs 1919 tarihinde Türk milletinin bağımsızlık savaşına başlamasıyla 23 Nisan 1920’de Ankara’da, İstanbul dışında, bir millet meclisi toplanmıştır. Millî Mücadelenin kazanılmasıyla 1 Kasım 1922 tarihinde saltanat ve halifelik birbirinden ayrılarak saltanat kaldırılmış, Osmanlı Devleti resmen sona ermiştir289. Halifeliğe ise, Büyük Millet Meclisi tarafından 19 Kasım 1922’de Abdülmecid Efendi tayin edilmiştir. Ardından 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edilmiş ve 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan 431 sayılı “Halifeliğin İlgasına ve Hanedan-ı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine

Çıkarılmasına Dair Kanun” ile halifelik de kaldırılmış, Osmanlı hanedanı ülke dışına

289 Osmanlı mirası konusunda bkz. Nejat Göyünç, “Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne”,

çıkarılmıştır. Bu kanuna göre padişahın Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki tapulu taşınır ve taşınmaz malları, mülkleri, arazileri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne intikal etmiştir. Bunların içine kaldırılan saltanatın sarayları, kasırları, binaları; oralardaki mefruşat, takımlar, tablolar, güzel sanat eserleri (nadir eserler, asar-ı nefise), vs.; hazine-i hümayun eşyası vb. girmektedir290.

Hanedanlık halifelik statüsüne çevrilince, 1 Kasım 1922’den 3 Mart 1924 (Halifeliğin kaldırılmasına)’e kadar geçen yaklaşık 16 aylık bir süreçte eski gelenekler yeni şartlara adapte edilmeye çalışılmıştır. Öncelikle padişaha mahsus Hazine-i Hassa, halifeye mahsus bir kurum olarak tanımlanmış bazı uygulamaları da genelde Ankara ile ortaklaşa yürütülmüştür. Böylece, İstanbul’da saray idarelerini ve halifenin gelir-giderlerini düzenlemek için Hazine-i Hassa-i Hazret-i Hilafetpenahi Umum Müdürlüğü kurulmasına gayret edilmiştir291. Bu girişimlerin sonuçları tam olarak belli olmamıştır. Belki Gazi Mustafa Kemal’in zihninde halifeliği de kaldırma düşüncesinin olmasından hareketle, iş sürüncemeye bırakılmış, savsaklanmıştır denilebilir. Ancak İstanbul’daki halifelik ve çevresinin eski belgeleri, bazen hiç değiştirmeden bazen de yenilerini basarak cumhuriyet dönemine adapte olmaya çalıştığı gözlenmektedir. Bunun izlerini, Mefruşat İdaresi için basılmış belgelere yapılan müdahalelerde de görebiliyoruz. Belge 2’de de görüleceği gibi, bir belgede önceki dönemden kalan Hazine-i Hassa-i Şahane yazısındaki “Şahane”nin üzeri çizilerek kullanılmaya çalışıldığını, bazen de belgenin yeniden basılıp, önceki dönemlerde kullanılan “Şahane”nin yerine “Hilafetpenahi” ifadesi konularak başlığın “Hazine-i Hassa-i Hazret-i Hilafetpenahi” şeklinde kullanılmaya başlandığını görüyoruz.

290 Düstur, 3. Tertip, C.5, s.323-324.

291 Vahide Gezgör-Güller Karahüseyin, “Milli Saraylar Hazine-i Hassa Arşivi”, Milli Saraylar Arşivi, İstanbul 1996, s.6-8.

Belge 2: Hazine-i Hassa-i Hilafetpenâhi Mefruşat ve Debboy Müdüriyyeti/İdaresi İfadelerinden

Bazı Kesitler

HH.MFŞ, nr.57/13, 2. Belge HH.MFŞ, nr.57/18, 2. Belge Bir taraftan Ankara’da Cumhuriyet hükümetinin kuruluş sancıları yaşanırken diğer taraftan Hazine-i Hassanın hilafete ve Ankara Hükümetine adaptasyonu için halife gayret gösteriyordu. Bu bağlamda halifenin iradesi gereğince Hazine-i Hassa ile TBMM’nin İstanbul temsilciliği birlikte bir takım kararlar da alıyorlardı. Buna göre Hazine-i Hassa Müdürlüğündeki muavinlik, tahrirat kalemi, evrak kalemi, encümen-i idare, teftiş heyeti, matbah müdürlüğü ve veznedar muavinliği gibi birimler kaldırılıyor. Kaldırılan birimlerdeki defter ve belgelerin korunması, kaybolmaması ve istenildiğinde ulaşılabilmesi için de yeni biri görevlendiriliyor. Muhasebeye ise gelirler ile ödemeleri kaydetmek, maaş bordrolarını düzenlemek için dört kâtip atanıyor. Sicil kaleminde üç odacı, idare merkezinde geceleri nöbetleşe iş yapmak için beş odacı, tezkirelerle yazışmaları sevk ve takip eden üç kavas, bir kapıcı ve bir papuççu bulunuyor292.

İş bununla da kalmıyor: Evrakların nasıl düzenleneceği, nasıl imzalanacağı, idari birimler arasında nasıl bir düzen kurulacağı gibi kurumun işleyişine dair detaylı tanımlamalar da yapılıyor.

Ayrıca Hazine-i Hassa (aslında halife) için satın alınacak eşyaların işlemlerinde görülen usulsüzlükleri denetlemek üzere ‘Heyet-i Tedkika ve Teftişiye’ kurulmasına karar veriliyor. Ama Heyet kuruluncaya kadar da, aynı görevi yerine getirmek üzere, birim müdürlerinden oluşan bir ‘Heyet-i İdare’nin kurulması kararlaştırılıyor. Heyet-i İdarenin sorumlu olduğu konuları içeren bir talimatnamenin hazırlanması için de Mefruşat ve Debboy İdaresi Müdürü Cemil Beyefendi’nin başkanlığında, İaşe Anbarlar Müdürü (diğer bir) Cemil Bey ve Muhasebe-i

292 Terzi, age, s.167-168.

Mümeyyiz-i Evveli İhsan Bey’den oluşan bir komisyona 1 Ocak 1923 tarihinde görev veriliyor293. Bu komisyonun hazırladığı raporda, Hazine-i Hassa-yı Hilafetpenahi Umum Müdürlüğünün sıkıntılarına ve işlemleri nasıl yerine getirmesi gerektiğine dair şu bilgilere yer veriliyor:

Maliyenin hâlihazırdaki durumunun sıkıntısından dolayı müteahhitlere ait eski borçlar ödenememekteydi. Bundan başka münakasa yoluyla (ihale) temini mümkün olmayan şimdilik özel memurlar vasıtasıyla pazarlık yoluyla piyasadan alınan erzak, sebze ve diğer eşyanın satın alınması ve teslimi kararlaştırılmıştır. Ancak satın alma işlemini gösteren belgelere gerekli özenin gösterilmediği belirtilerek daha özenli davranılması isteniyordu. Bu belgeler ve içeriği sağlam bir usule bağlanmalıydı. Gerçek satın almalar ve harcamalarla ilgili evrak ilgili birime verilecek, muhasebeleri tutulacaktı. Heyet-i Tedkika ve Teftişiyenin oluşturulmasına kadar söz konusu işler, müdürlerden oluşturulması kararlaştırılan Heyet-i İdarece incelenip kontrol edilecekti. Bunun için de bir talimatname hazırlanacaktı294.

Komisyon eşya alımı ile ilgili hazırladığı ve dokuz maddeden oluşan talimatnamenin müsveddesi arşivde mevcuttur (bkz. Ek 13)295. Burada talimatnamenin ayrıntısına girilmeyecektir.

Talimatnamenin devamında harcanan mesailer sonucu, müsvedde de olsa Hazine-i Hassanın yeni düzende nasıl bir yapıya sahip olacağı ile ilgili nizamname hazırlanır296 (bkz. Ek 14). Nizamnameye göre Hazine-i Hassada, halifenin tasdik ettiği bütçe masraflarını türlerine göre farklı sayfalarda gösteren ve aylık toplam miktarlarını içeren bir defter tutulacak, muhasebeden yapılan ödemeler de buna göre yapılacaktı. Ödemeler normalde üç gün içinde, acil ise aynı gün içinde yapılacaktı. Heyetin teftiş görevi ise şu şekilde açıklanmıştı: Hazine-i Hassa-i Hazret-i Hilafetpenahinin idaresi altında bulunan bütün sarayların ve Hazine Hassaya bağlı bütün şubelerin belirlenen nizamlara ve muamelata uygun olarak işleri yürütüp yürütmediği görevlendirilen müfettişlerce denetlenecekti. Ayrıca memurların vazifelerini geçerli usul doğrultusunda yapıp yapmadıkları da kontrol edilecekti.

293 HH.MFŞ, nr.57/24, 13. Belge. 294 HH.MFŞ, nr.57/24, 13. Belge. 295 HH.MFŞ, nr.57/24, 2. Belge. 296 Bkz. HH.MFŞ, nr.57/23, 1. Belge.

Müfettiş, kontrollerden sonra ıslahata lüzum görürse bunun hakkında bir layiha hazırlamakla yükümlüydü. Müfettişlerin raporları saraylara ait ise Saray Nazırına, Hazine-i Hassaya ait ise Müdüriyyet-i Umumiyye verilecekti. Ancak layihalar dikkate alınmaz, uygulamaya konulmazsa müfettiş onları başkitabet vasıtasıyla halifeye arz etmeye mecburdu. Talimatname hükümlerinin uygulanmasından Saray Nazırı ile Hazine-i Hassa Müdür-i Umumisi sorumluydu.

Hazırlanan bu nizamnamenin yayımlanıp yayımlamadığı konusunda kesin bir bilgi yok; muhtemelen yayımlanmadı. Çünkü Encümen-i İdare kaldırıldığını, ama yerine komisyonun tavsiye ettiği Heyet-i Tedkika ve Teftişiyenin tam manasıyla kurulmadığını görüyoruz297.

Sonuç olarak saltanatın kaldırılmasıyla Hazine-i Hassa halifeliğe mahsus olarak devam ettirilmeye çalışılmıştır. Bu konuda çeşitli komisyonlar hazırlanmış, mesai harcanmış ve uygulamalardan yola çıkılarak talimatlar hazırlanmış ancak uygulamaya geçilememiş; müsvedde halinde kalmıştır. Bütün bunlar yapılırken de Ankara Hükümetinin İstanbul’daki temsilciliği ile sürekli iletişim halinde olunmuştur. Ancak sonuçta Hazine-i Hassa, halifeye bağlı olmasına rağmen Ankara’dan bağımsız hareket edememiştir. Bu işler, artık Ankara’nın tasarrufuna girmiştir. Ankara ise, muhtemelen halifeliği kaldırmayı düşündüğünden İstanbul’dan gelen talepleri uygulamaya koymada acele etmemiş, kısa bir süre sonra halifelikle birlikte Hazine-i Hassayı da kaldırmıştır.