• Sonuç bulunamadı

EHL-İ HİREF-İ HASSA / SARAY SANATKÂRLARI

Modern devletler çağına yani 19. yüzyıla gelmeden önce, Avrupa’da ve diğer İslam devletlerinde olduğu gibi, Osmanlı Devletinde de sarayın ihtiyaçlarını, saraylara yakışır bir şekilde temin etmek için özel atölyeler kurulur48. Bu bağlamda Osmanlı sarayında 15. yüzyıldan başlayarak 18. yüzyılın sonuna kadar görülen Ehl-i Hiref-i Hassa teşkilatı tesis edilir49. Hirfet sanat demek olup, çoğulu olan hiref ile kavramlaşan ehl-i hiref terimi, “sanat ehli olanlar, sanat sahibi, sanatkârlar, zanaatkârlar, esnaf sınıfı” demektir50. Osmanlı sarayının çeşitli ihtiyaçlarını estetik kaygılarla gideren sanatkârların yanısıra estetikle çok fazla bağlantısı olmayan cerrahlık, kehhallik (göz doktorluğu), güreşçilik gibi meslek ve uğraşı alanlarını da içine alan teşkilata Ehl-i Hiref-i Hassa denirdi51. Buna karşın İ. H. Uzunçarşılı, ehl-i

47 Uşaklıgil, Saray Teşkilatı, s.453-454; Pakalın, Sözlük, II, s.445-446, 449-450; Nurhan Atasoy,

Otağ-ı Hümayun, Aygaz Yay., İstanbul 2000, s.23, 36; Taciser Onuk, Osmanlı Çadır Sanatı (XVII-

XIX. Yüzyıl), Atatürk Kültür Merkezi Yay., 2. Baskı, Ankara 2005, s.36-38

48 Özellikle XV. yüzyılın sonu ile XVI. yüzyılın başında yüksek saray kültürü oluşturabilmek için Yavuz Sultan Selim döneminde (1470-1520) Otlukbeli Savaşı (1473) ve Çaldıran Muhaberesinden (1514) sonra Azerbaycan ve İran’dan bazı ilim ve sanat erbabı Osmanlı Devletinin merkezine gerek zorla sürgün edilmiş gerekse sanatkâra gösterilen himaye sebebiyle gönüllü olarak gelmişlerdir. Özellikle Şah İsmail’in Çaldıran’daki yenilgisinden sonra onun Tebriz’deki sarayında gerek özel olarak çalışan, gerekse serbest olarak (özel sektörde) dışarıda çalışan bazı sanatkâr ve zanaatkârlar (nakkaş, ressam, hattat, müzehhib, musikişinas, çinici, okçu, aba dokuyucu vb.) padişahla birlikte İstanbul’a getirilerek uzmanlık alanına giren bölüklere yerleştirilmişti (Uzunçarşılı, “Ehl-i Hiref”, s.23-24).

49 Normal anlamıyla ehl-i hiref belli bir işi el maharetiyle yerine getiren, üreten kişiler için kullanılır; yaygın anlamıyla da bunlara esnaf denilmektedir. Ancak, işin içine saray girince kelimenin anlamında, içeriğinde küçük bir değişme meydana geliyor; bunlara alelade esnaf demek yerine, saraya yakışır iş üreten, üst düzey estetik kaygıları olan kişiler anlamında içeriğinde zanaatkâr değil sanatkâr anlamı yükleniyor. Bu düşünceyi B. Yaman da dile getirerek saray ehl-i hirefine sanatkâr olarak bakarken, yeniçeri ehl-i hirefi ile serbest sanat meslek teşkilatlarında çalışanlara yoğun talebi karşılamaya yönelik iş yaptıkları için zanaatkâr gözüyle bakmaktadır (Yaman, age, 5-6).

50 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.I, MEB yay., İstanbul 2004, s.509; Ahmet Kal’a, “Esnaf”, TDVİA, C.11, İstanbul 1995, s.423-424.

51 Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Saray’ın Ehl-i Hiref Teşkilatı”, Mimar Sinan Dönemi

Türk Mimarlığı ve Sanatı, Yay.Haz. Zeki Sönmez, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul 1988, s.73 (73-77);Ahmet Kal’a, agm, s.423.

hiref mensuplarının “el sanatları ile uğraşan” kişiler olduğu düşüncesindedir52. Ehl-i hiref üzerine son zamanlarda hem bu teşkilatın bütününü53 hem de bir kısmını içine alan bir hayli çalışma yapılmıştır. Bir kısmını ele alarak yapılan çalışmalar: Hassa mimarları54, nakkaşlar55, kâtipler56, halıcılar57 ve kumaşçılar58 gibi meslek grupları üzerinedir. Mefruşat üreten ve saraya bu konuda dolaylı yardımcı olduğu düşünülen bölükler/cemaatler de vardır. Bunlardan saray eşyasının yapımı ve tezyini ile alakalı olanlar şunlardır:

52 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Osmanlı Sarayı’nda Ehl-i Hiref (Sanatkârlar) Defterleri”, Belgeler, C.XI, S.15, TTK Yay., Ankara 1986, s.23.

53 Bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Ehl-i Hiref Defterleri”, 23-77; Filiz Çağman, “Mimar Sinan Döneminde Saray’ın Ehl-i Hiref Teşkilatı”, Mimar Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı, Yay.Haz. Zeki Sönmez, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul 1988, s.73-77; Aynı Yazar, “Kanuni Dönemi Osmanlı Saray Sanatçıları Örgütü: Ehl-i Hiref”, Türkiyemiz, Yıl: 18, Sayı: 54, Şubat 1988, s.11-17; Bahattin Yaman, “1545 Yılı Osmanlı Saray Sanatkârları”, Belleten, C.LXXII, S.264, TTK Yay., Ankara 2008, s.501-534; Aynı Yazar-M.Sadık Erdemir, “1796 Tarihli Ehl-i Hiref Defterine Göre Osmanlı Saray Sanatkârları”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Dergisi, Yıl: 2004/2, Sayı: 13, Isparta 2005, s.85-110; Bahattin Yaman, Osmanlı Saray

Sanatkârları: 18. Yüzyılda Ehl-i Hiref, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 2008; Aynı Yazar, “18. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Saray Ehl-i Hıref (Sanatkarlar) Teşkilatı”, Süleyman Demirel

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Rektör Prof.Dr. Hasan Gürbüz’e Armağan, S.3, Isparta 1997, s.273-292; Ali Haydar Bayat, “Osmanlı El Sanatlarının Gelişmesinde Ehl-i Hiref’in Rolü ve Kimliği”, Türk Kültürü, S.403, Yıl: XXXIV, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara 1996, s.665-674; Süleyman Kırımtayıf, 15. ve 19. Yüzyıllar Arasında Osmanlı Saray Sanatı

Teşkilatı, İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, Danışman: Prof.Dr. Semra Ögel, İstanbul 1996.

54 Aslında hassa mimarları ehl-i hiref-i hassa teşkilatı içinde yer almaz. Ancak Tanzimat’tan sonra belli bir dönem saray mimarlarının Hazine-i Hassaya bağlı bir alt birim olarak Ebniye-i Seniyye İdaresinde yer almasından dolayı bu bölümün içine hassa mimarları da eklenilmiştir. Bu konuda hazırlanan çalışmalardan belli başlıcaları ise şunlardır: Şerafettin Turan, “Osmanlı Teşkilâtında Hassa Mimarları”, AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, C.I, S.1, 1963, s.159-202; Erhan Afyoncu, “XVI. Yüzyılda Hassa Mimarlar Ocağı”, Prof.Dr. İsmail Aka Armağanı, İzmir 1999, s.207-216; Fatma Afyoncu, XVII. Yüzyılda Hassa Mimarları Ocağı, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2001; Zeki Sönmez, “Osmanlı Mimarisinin Gelişiminde Hassa Mimarlar Ocağı’nın Yeri, Örgütlenme Biçimi ve Faaliyetleri”, Yeni Türkiye 701 Osmanlı Özel Sayısı IV (Kültür ve Sanat), Yıl: 6, Sayı: 34, Temmuz-Ağustos 2000, s.404-409.

55 Filiz Çağman, “Saray Nakkaşhânesinin Yeri Üzerine Düşünceler”, Sanat Tarihinde Doğudan

Batıya: Ünsal Yücel Anısına Sempozyum Bildirileri, Sandoz Kültür Yay., 1989, s.35-46.

56 Hilal Kazan, Ehl-i Hıref Defterlerinde Kâtipler (Cemâat-i Katibân-ı Kütüp), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1999; Hilâl Kazan, “Topkapı Sarayı’nda Kâtipler Cemiyetinin (Cemâ‘at-i Kâtibân-ı Kütüb) Eğitimleri ve Görevleri”,

Osmanlı Araştırmaları, XXIV, 2004, s.213-241.

57 Halil İnalcık, Türkiye Tekstil Tarihi Üzerine Araştırmalar, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul 2008, s.46-52; Bige Çetintürk, “İstanbul’da XVI. Asır Sonuna Kadar Hâssa Halı San’atkârları”,

Türk San’atı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri 1, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Türk San’atı Tarihi Enstitüsü Yay., Berksoy Matbaası, İstanbul 1963, s.715-731.

Nakkaşlar : Saraya ait eşyaların desen çizimleri (kompozisyon, motif ve renk) hazırlarlar.

Sırmakeşler/Simkeşan : Altın ve gümüşü saray simkeşhanesinde dokuyarak işlemede kullanılacak şekle getirirler.

Zerduzlar : Altın ve tel iplikle işleme yaparlar. Kazzazlar : İpek işleyen terziler.

Ababafan : Aba dokuyanlar.

Kemhabafan : Kemha dokuyanlar.

Kadifebafan : Kadife dokuyanlar.

Nakışbendler : Nakkaşların çizimlerine kumaşlara uyarlayanlar. Keçeciler

Debbağan : Dericiler.

Kaşigeran : Çini ve porselen eşya yapanlar. Neccarlar/ Dülgerler : Marangoz.

Hırratlar/Çıkrıkçılar : Marangoz.

Kündekârlar : Marangoz.

Çırakçıyan/Çerağlar : Kandilciler. Saatçiler

Kaliçebafan/Kalcılar : Halı ve Kaliçe yapanlar.

Setirduzan : Örtü yapanlar.

Haymedüzan : Çadırcılar.

Foyager : Aynacılar.

Bütün bu bilinenlerin üzerine S. Kırımtayıf saray ehl-i hirefindeki birçok bölüğün üretimi temel alırken; çini, seramik (porselen), kumaş ve cam alanında üretimden ziyade organizasyon işini üstlendiğinden bahseder. Bu alanların bazısının üretimi saray atölyelerinde yapılsa da yoğun talebin karşılanmasında yetersiz kalınmış, saray dışındaki kaynaklara (malzeme, ürün ve sanatçı bakımından) müracaat edilmiştir. Saray patronajı kaygısının güdüldüğü böyle bir uygulama, saray sanatı üslubunun gelişmesini sağlayan nakkaşların hazırladığı desenlerin gerek ülke içine gerekse yurt dışındaki imalathanelere gönderilmesi ile saray beğenisi ve tarzı, ülkenin diğer yerlerine ve yurt dışına da yayılmaya başlamıştır. Bununla birlikte organizatör bölükler, 19. yüzyılda sarayın artan mefruşat talebine bağlı olarak kurulan Mefruşat-ı Hümayun İdaresinin bir ön izlemesi gibidir.

Ehl-i Hiref-i Hassa teşkilatının Edirne Sarayı’ndan itibaren organize olduğu düşünülmektedir59. Ancak teşkilatın varlığına dair somut bilgilere II. Bayezid’den (1481-1512) itibaren rastlanmaktadır. Arşivlerde tespit edilen en eski ehl-i hiref defteri ise Ocak 1526 tarihlidir60. Diğer defterlerin tarihi bunu takip etmektedir. Bu defterler 17. yüzyılda gayet muntazam tutulmuştur. Her ne kadar 18. yüzyılda

59 Çağman, “Mimar Sinan Dönemi”, s.74.

defterlerin tutulmasındaki itina zayıflasa da, yüzyılın sonuna kadar, defterler tutulmaya devam edilmiştir. Bilinen en son tarihli ehl-i hiref defteri 1796 tarihlidir61. Çoğunlukla siyakat ile tutulan bu defterlerde sanatkâr ya da zanaatkârın lakabı, baba adı, nereli olduğu, adı, sınıfı, sayıları ve yevmiyeleri gibi bilgiler bulunmaktadır62.

16. yüzyılda Ehl-i Hiref teşkilatında 40-50 arasında bölük vardır63. Gerektiği zaman yeni bölükler oluşturularak Teşkilata eklenir64 veya bölükler birleştirilir65 ya da kaldırılabilirdi. Bölüklerin dışında ‘müteferrika’ adı altında, bölük oluşturmayan sanat veya zanaat dallarına mensup kişiler de bulunmakla beraber, bazen kadrosuzluk nedeniyle bölüğü olup da müteferrikada bulunanlar da olurdu. Kadro geldiği zaman bu kişiler bölüklerine geçerdi66.

Ehl-i Hirefe mensup kişiler saray teşkilatının birun (kapıkulu) halkındandılar. Teşkilat, daha önce de söylendiği üzere, Enderun’a bağlı hazinedarbaşının yönetimindeydi; teşkilattakiler görevlerini, malzemelerini ve maaşlarını onun vasıtasıyla alırdı67. Bölükler, ahilikteki esnaf teşkilatına benzer şekilde bir idari yapıya sahiptiler. Hemen hemen her bölük usta ve şakirtlerden (çıraklardan) oluşurdu ve her bölüğün bir de başı vardı. Bununla birlikte zamana ve bölüğe göre teşkilatlanmalarında bazı değişiklikler de görülebilmektedir68.

Ehl-i Hiref teşkilatında, geleneksel usule uygun olarak, usta-çırak düzeninde eğitim yapılırdı. Bölüklerdeki şakirtler devşirmeden, pençik oğlanlarından veya ustaların çocuklarından olabilmekteydi. 17. yüzyılın sonundan itibaren çoğu bölüğe şakirt alınmamaya başlanmıştır. Bölüktekilerin sayısı yaptığı işe ve döneme göre değişiklik gösterebilirdi. 17. yüzyılda sayıları 2.000’i bulan Ehl-i Hiref çalışanları,

61 Bu defter bu gruptaki ender rika yazı ile yazılan defterlerdendir. Bahattin Yaman ve M. Sadık Akdemir tarafından incelenmiştir. Bkz. “1796 Tarihli Ehl-i Hiref Defterine Göre Osmanlı Saray Sanatkarları”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: 2004/2, Sayı: 13, Isparta 2005, s.85-110.

62 Uzunçarşılı, “Ehl-i Hiref Defterleri”, s.23; Çağman, “Mimar Sinan Dönemi”, s.74-75; Yaman, age, 13.

63 Uzunçarşılı, Saray Teşkilâtı, s.462-463; Çağman, “Kanuni Dönemi”, s.11-12; aynı yazar, “Mimar Sinan Dönemi”, s.73, 76.

64 Uzunçarşılı, “Ehl-i Hiref Defterleri”, s.25.

65 Mesela; III. Murad döneminde, nakkaşlar ve zergerler (kuyumcu) tek bölük haline getirilmişti (Çağman, “Kanuni Dönemi”, s.14).

66 Çağman, “Kanuni Dönemi”, s.11-12.

67 Mehmet İpşirli, “Enderun”, TDVİA, C.11, İstanbul 1995, s.186; Kırımtayıf, agt, 10. 68 Nakkaşların idari yapısı için bkz. Kırımtayıf, agt,18.

yevmiye üzerinden hesaplanan maaşlarını aylık ya da üç aylık olarak alırlardı. Yevmiyeler/gündelikler çalışanın kıdemine, yeteneğine ve pozisyonuna göre belirlenirdi69.

Öz olarak Osmanlı padişahları, gücün ve kudretin nişanelerini, estetik unsurlara ehemmiyet vererek, mefruşat alanında da göstermişlerdir. Sarayda bu estetik kaygıyı, kuvvetli bir teşkilat yapısına sahip olan Ehl-i Hiref-i Hassanın eserleri ortaya koymuştur. Teşkilatın görevleri içerisinde sarayın tefrişine dair ihtiyaçları belirleme ve bunların tedariki ya da üretilmesi de bulunmaktadır.