• Sonuç bulunamadı

HAYYATİN-İ HASSA / SARAY TERZİLERİ

Osmanlı Devletinin, hanedan mensuplarının ve saray halkının temel ihtiyaçlarından biri olan giyinme ve barınma ihtiyaçlarını gidermek için, kendine özgü sistemler geliştirdiğinden yukarıda bahsedilmişti. Osmanlılar, temel gereksinim olmasının yanısıra yüksek bir saray kültürü oluşturmak adına da terzileri sarayda teşkilatlı bir şekilde istihdam etmiştir. Böylece, hem hanedanın erkek üyelerinin hem de sarayda çalışanların sivil kıyafetlerini ve üniformalarını, sarayın döşeme/tefriş işlerini saray terzileri düzenlemişler ve yapmışlardır70.

Saray terzileri hakkında ilk bilgileri veren İ. H. Uzunçarşılı’dır71. Ardından M. Kurul 17. yüzyıl saray terzilerini ayrıntılı olarak incelemiştir72. Bahattin Yaman’ın yürütücülüğünde de XV-XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Saray Erkânı

Kıyafetlerini Üreten Birimler başlıklı bir proje yapılmıştır73.

Bu bağlamda 18. yüzyılın sonuna kadar saray terzileri ‘Hayyatin-i Hilat’ (hilat terzileri) ve ‘Hayyatin-i Hassa’(saray terzileri) olarak ikiye ayrılmışlardı. Her

69 Uzunçarşılı, “Ehl-i Hiref Defterleri”, s.23; Uzunçarşılı, Saray Teşkilâtı, TTK Yay., 3. Baskı, Ankara 1988, s.462-463; Kırımtayıf, agt, 14; Kal’a, “Esnaf”, 424; Çağman, “Kanuni Dönemi”, s.12, 14; Yaman, age, s.31-33, 138-249.

70 Tayyâr-zâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi: Târîh-i Enderûn, I, Hazırlayan: Mehmet Arslan, Kitabevi Yay., İstanbul 2010, s.413; Kurul, agt, s.36; Yaman, Saray Erkanı Kıyafetleri, s.9-10.

71 Uzunçarşılı, Saray Teşkilatı, s.461-462.

72 Mustafa Kurul, 17. Yüzyıl Osmanlı Hâssa Terzileri, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi, Dan.: Doç.Dr. Bahattin Yaman, Isparta 2012. Hilat terzileri bu eserde ele alınmamıştır.

73 Bu çalışmada, 15-18. yüzyıllarda faaliyet gösteren hem saray terzileri ve hilat terzileri teşkilatı hem de ehl-i hiref teşkilatındaki bütün kumaş üreten ve diken birimler ele alınmaktadır. Bkz. Bahattin Yaman, 16-18. Yüzyıllarda Osmanlı Saray Erkânı Kıyafetlerini Üreten Birimler, TÜBİTAK SOBAG Proje 108K559, Isparta 2011, s.1-76.

iki grup önceleri Enderun Hazinedarbaşısına bağlıyken sonraları Hazine Kethüdasına bağlanmışlardır74. Hilat terzileri padişaha ve rütbe sahiplerine statülerine uygun hilat yani kaftan dikerlerdi. Hilat terzileri, ser-hayyatin-i hilat ve kethüda olmak üzere iki idareci tarafından yönetilmekte olup her birinde 15-25 kişi arasında değişen üç bölük halinde teşkilatlanmışlardı. Nihayetinde, sayıları zaman zaman artmakta veya azalmakta olmasına karşın toplam 50-60 kişilik bir terzi çalışanına ulaşılıyordu. Ayrıca ‘müteferrika’ adı altında terzilere yardımcı olan, yaklaşık 13 kişilik bir birim vardı. Bunların çalıştıkları yerde 5 tezgâh olup, talebi karşılayamadıkları durumlarda İstanbul piyasasından da (hazır giyim veya sipariş usulü) hilat satın alırlardı75.

Diğer taraftan, çeşitli kıyafetleri dikebilmekle beraber, bunun yanında asıl iş olarak sarayın her türlü döşemelerini dikenlere, hazırlayanlara ‘Hayyatin-i Hassa’ yani saray terzileri denir. Aslında adındaki hayyat/terzi ifadesinden, günümüzde birçok araştırmacının bunların döşeme görevlerindeki rollerini göz ardı ettiklerini düşünüyoruz. Veya, başka bir ifadeyle, aynı araştırmacıların yine adındaki anlama takılarak terzi özelliğinin ötesine geçemedikleri kanaatini taşımaktayız. Burada, altını bir kez daha çizerek söylemek gerekirse, tamam bunlar terzidir, dikiş dikerler; ama bunlar, aynı zamanda bunun da ötesine geçmiş, tarihçi birisinin bu görevini yaparken eski paraların üzerindeki yazıları okuya okuya aynı zamanda numizmatik uzmanı olması gibi, ev dekorasyonu işinde de uzmanlaşmışlardır. O dönemin dekorasyon işinin büyük bir kısmı da yatak, yastık, yorgan, şilte, perde, örtü dikmek gibi dikiş ameliyesinden oluşuyordu. Dikilerek hazırlanan bu ürünlerin evin neresinde ve hangi biçimde kullanılacağına da terziler karar veriyorlardı. Dolayısıyla bu işler terziliğin hem bir parçası hem de ötesinde bir görevdi.

Hayyatin-i Hassa, konumunu 15. yüzyıldan 18. yüzyılın sonuna kadar sürdürmüştür. Saray terzilerine ait defterlerde terzilerin isimleri, maaşları, sayıları tek tek gösterilmiştir. Hayyatin-i Hassada idari işlerden sorumlu, serhayyatin-i hassa ve kethüda, ibadet işlerinde görevli imam ve müezzin de çalışmaktaydı. Bir araştırmada, bu imamın ve müezzinin terzilik işiyle ilgili olmadığını düşünülerek idareci kategorisine dahil edilmiştir. Gerideki terziler de beş bölük (grup) halinde teşkilatlandırılmıştı. Bu bölüklerdekilerin 17. yüzyıldaki durumlarını, isimlerini,

74 Tayyâr-zâde Atâ, age, s.413.

yevmiyelerini, maaşlarını, sayılarını Mustafa Kurul ortaya koymuştur. Dolayısıyla, ara bir kesit de olsa, bunların teşkilat yapılarıyla ilgili elimizde zengin bir kaynak vardır76. Beş bölük olarak teşkilatlanan terzilerin her bölüğünün bir serbölüğü yani bölükbaşısı olurdu. Bölüklerde yetenek ve becerileri doğrultusunda oluşan bir statü farkı vardı. Ancak her bölükteki terziler sadece kendi bölükbaşısına karşı sorumluydular. Atamalarda 5. bölükbaşı, önce 4. bölükbaşılığa sonra 3., 2., 1. bölükbaşılığa ardından en üst idareci olan kethüda ve serhayyatin-i hassalığa geçerdi. Terzi bölüklerinin her birinde sadece kendi bölüklerine karşı sorumlu olan ‘şakirdan’ da bulunmaktadır. Geleneksel eğitimden yani usta-çırak eğitiminden geçen şakirtler, boşalan usta kadrolarına, uygun terzi yoksa yeteneklerine ve kıdemlerine göre yerleştirilirdi. Baş mülazim diye adlandırılan şakirt ise en kıymetli usta adayı idi77.

Bu gruptaki terzilere de yardımcı olan farklı birimler vardı. Bunlar: ‘gazzâzân’, ‘hallâcân’, ‘edikyân’, ‘basmaciyân’ ve ‘müteferrika’ idi. Kazzazlar ipek iplik çeker, kıyafetler üzerindeki çapraz düğmeleri, ilmekleri, her türlü süslemeleri, aksesuarları yapardı. Hallaçlar, yatak, yorgan, yastık içine konulacak pamuğu havalandırır, dider ve bunlardan yatak, yorgan, yastık, minder yapardı. Edikler, edik yani bir nevi kısa çizme dikerdi. Basmacılar kumaşların üzerine desen/motif basarlardı. Müteferrikada ise değişik işleri üstlenen kişiler yer almaktaydı78.

Hilat terzilerinin her bölüğünde 15-25 kişinin bulunduğu üç bölükten, dekorasyon işini yürüten saray terzilerinin ise beş bölükten oluştuğuna daha önce değinmiştik. Saray terzilerinin her bölüğünde yaklaşık 25-35 kişi, terziler dışındaki birimlerinde de yaklaşık 30-35 kişi bulunmaktaydı. 17. yüzyılın sonuna doğru çalışanlar azalmaya başlamıştır. Terzilerin en az oldukları dönemdeki sayıları 66’yı, en fazla olduğu dönemdeki sayıları ise 350-400’ü bulmuştur. 17. yüzyılın sonunda ise terzilere yardımcı birimlerden sadece hallaçlar ve müteferrika kalmıştır. Bu noktada, çeşitli araştırmacılar saray terzilerinin azalmasının nedenini, yapılan ıslahat hareketleri dolayısıyla, Osmanlı kıyafeti üzerindeki beğeni anlayışının değişmeye

76 Hatta M.Kurul’un tezinde, 17. yüzyılda saray terzilerinin ürettiği kıyafetleri gerek minyatürlerde gerek resimli yazmalarda gerekse padişahın ölümü üzerine kıyafetlerinin saklandığı ve yaklaşık 2500 kıyafetin mevcut olduğu Topkapı Sarayı Silahtar Hazinesinde tespit ettiği kumaşların desenlerini çizmiştir (Bkz. Kurul, agt).

77 Aynı tez, s.37-38, 43-44. 78 Aynı tez, s.35, 42-43, 45.

başlamasıyla açıklar79. Belki de bunun tabii bir sonucu olarak 18. yüzyılın sonunda Hayyatin-i Hassa ve Hayyatin-i Hilat teşkilatları kaldırılmıştır.

Teşkilatın çalışanlarının ücretleri yevmiye (gündelik) şeklinde hesaplanarak üçer aylık olarak ödenmektedir80. Şakirtlerden Serhayyatin-i Hassa’ya kadar bir yelpazede yer alan kişilere günlüğü 2 akçeden 75 akçeye kadar değişen miktarlarda ücret ödenirdi81.

Sonuç olarak, Osmanlı’nın klasik döneminde sarayın tüm kılık-kıyafetlerinin hazırlanmasını hilat terzileri ve saray terzileri yaparken, döşemeliklerin üretimi ile de saray terzileri ilgilenmekteydi diyebiliriz.

19. yüzyılın başına kadar sistem, genel olarak, yukarıda izah edilen, klasik düzen üzerinden işlemekteydi. 19. yüzyılın başlarından itibaren çeşitli nedenlerle hem bu sistem işlerliğini yitirdi hem de Ehl-i Hiref-i Hassa, Hayyatin-i Hassa, Hayyatin-i Hilat teşkilatları tamamen işlevsiz hâle geldi ve kaldırıldı. Ancak, saray mensuplarının özgün bir kıyafet giymekten, sarayları dekore etmekten veya eşya döşemekten uzaklaştıkları da düşünülemeyeceği için bu talepleri, bir şekilde, yerine getirilmiştir. Ancak söz konusu işlerin sistematik yapısını, şu andaki bilgilerimizle aydınlatamıyoruz. Karanlıkta kalan bu hususların açıklanması bu alanda yapılacak çalışmalarla ortaya konulacaktır. Saray mefruşatı üzerine, klasik dönemden gelen sistemin 18. yüzyılın son çeyreğinde kaldırılmasından, yerine yenisinin (Mefruşat-ı Hümayun İdaresinin) kurulmasına kadar yaklaşık 50-60 yıl yani neredeyse bir nesil geçmiştir. Bu geçiş dönemi, ‘saray mefruşatında klasikten modern sisteme geçiş dönemi’ olarak da adlandırılabilir. Bu bölümde yukarıda bahsedilen süreçte Mefruşat-ı Hümayun İdaresinin kurulmasına sebep olan gelişmeler yaşandığı için sarayın tefrişat sistemini incelemek yerine gelişen olayları irdelemek gerekecektir.

79 Aynı tez, s.46, 242.

80 Aynı tez, s.33,48. Bu üç aylık dönemler şu şekilde kısaltılarak kullanılırdı: Masar (Muharrem Safer, Rebiülevvel), Recec (Rebiülahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir), Reşen (Recep, Şaban, Ramazan), Lezez (Şevval, Zilkade, Zilhicce).

III. MEFRUŞAT-I HÜMAYUN İDARESİNİN KURULMA NEDENLERİ: MODERNLEŞME ETKİSİ

Hazine-i Hassa Nezareti ve ona bağlı bir birim olan Mefruşat-ı Hümayun İdaresi doğal olarak, bir anda meydana gelmemişti. Bazı zorlamalar bu müessesenin kurulmasını hazırladı, hatta hızlandırdı. Bu gelişmeler nelerdi? Biz bu bölümde 19. yüzyılın ilk yarısında sarayın tefrişat işinin nasıl ve kimler tarafından yapıldığı konusuna değinmedik. Çünkü döneme ait arşiv kaynaklarının taranması ve değerlendirilmesi ayrı bir çalışmanın konusudur. Bunun yerine, öncelikle, bir taraftan 19. yüzyılda yeni bir dünya görüşü, algısı, ideolojisi içine giren Osmanlı sarayının değişimi ele alınırken bunun saray inşasına ve tefrişine etkileri nasıl olmuştur? Diğer taraftan, bu olaylar Osmanlı maliyesini nasıl etkilemiştir? Öteki taraftan ise dünyadaki endüstri/sanayi alanındaki gelişmelerin Osmanlı ticaretine, esnafına, sanatkârına ve zanaatkârına nasıl yansımıştır? Soruları cevaplandırılmıştır. Böylece Mefruşat İdaresinin kurulmasına giden süreç ve bu süreçte onun kurulmasına neden olan zorlamalar gözler önüne serilmiş olacaktır.

A. OSMANLI SARAYINDA BATILI DEĞERLER