• Sonuç bulunamadı

101 insan nevinin inkitaını ilan eder "Beş zaruri" maksadın tu mu nde şeriatın

riayet ettig i hikmet budur. (Dini hu ku mlerin ruhu, zulmu yok etmek ve adaleti getirmektir). Beş zaruret ise şunlardır: Dini muhafaza, nefsi muhafaza, aklı muhafaza, nesli muhafaza, malı muhafaza. Görüldu g u gibi, zulu m umranın tahrip edilmesine yol açması suretiyle insan nevinin ve nesilinin kesilmesini ilan edince, haram kılma hikmeti onda mevcuttur, demektir. Bu yu zden zulmu n yasaklanması mu him olmuştur. Zulmu n, haram oldug unu gösteren ayet ve hadislerdeki deliller, sayılmayacak ve belli bir esasa go re zabt ve tesbit edilmeyecek kadar çoktur. Herkes zulmetme gu cu ne sahip olsaydı, herkes tarafından işlenmesi mu mku n olan zina, katl ve içki gibi beşer nevi için zararlı (ve mu fsit) olan gu nahların karşılıg ında konulan, menedici cezalar ve mu eyyideler zulmu o nlemek için de mutlaka konulurdu. Fakat kendisine gu ç yetmeyenden başkasının zulme gu cu yetmez. Zira zulüm, sadece kudret ve otorite sahibi olanlardan vaki olur. Bu yüzden şeriat, zulme kadir olan şahsın, vicdanında manevi bir mu eyyide (va zi) hasıl ederek, böylece zülumden el çektirmektedir. Ve "Rabb'ın kullarına zulmetmez"(Fussılet, 41/46).72

Makasud’us Şeria olarak bilinen beş hükmün nedenini açıklayan İbn Haldûn, diğer İslam Ceza Hukuku meselelerinin de nedenlerini açıklamaya yönelik cevaplardan örnekler vererek, İslam’da cezalandırmanın dahi zulmü amaçlamadığını ısrarla vurgular. Vâzi kavramı özellikle dinin insan vicdanında oluşturduğu Allah korkusu ve ülfetine işaret etmesi bakımından önemlidir. İbn Haldûn’un burada vahye boyun eğen Müslümanın daha fazla beşeri kanuna ihtiyaç duymayacağını vurgulamak istediğini düşünüyoruz.

Hz. Ömer’in” Bir kimseyi şeriat edeplendirmezse, onu Allah da edeplendirmez” sözlerine atıfla vâzi hükmünü savunur. Çünkü İbn Haldûn’a göre “şer’i kanunlar insandaki cesareti ve direnci kırmaz. Çünkü bunlardaki müeyyide zatîdir.”73 Ona göre; şeriatın müeyyidelerine gönüllü tabiyetin esas olduğunu biliyoruz, bu kısımda hükümetlerin kanunî müeyyidelerinin zoraki ve boyun eğme vaziyetine dönüştüğü için insanlarda cesaret ve dayanıklığı azalttığını vurgulamaktadır.

İbn Haldûn’a göre halifenin vazifeleri arasında yer alan, halk arasındaki anlaşmazlık ve husumetleri halletmek vazifesi, yargı sistemi ile ilgilidir. Ona göre; bu davaların Kur’an ve hadislere dayanan Şer’i hukuk kurallarına göre çözümlenmesi şart olduğundan, halifeliğin genel vazifeleri arasında yer alır.

72 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 587. 73 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 284

102

Özellikle İslamiyetin ilk zamanlarında halifeler, kadılık vazifelerini kendileri yerine getirir, başkalarına devretmezlerdi. Bu yetkiyi ilk devreden Hz. Ömer olmuştur. Ebu Derda’yı Medine’de kendisi ile birlikte davalarda hükümden sorumlu tutmuştur. Basra ve Kûfe için de kadılar tayin etmiştir. İbn Haldûn Ebu Musa’ya yazdığı meşhur talimatnamesinde kaza ile ilgili genel hükümleri içeren, günümüz terminolojisiyle söyleyecek olursak yargılama hukukunun ilkelerini içeren, atıflarda bulunur.74

I slam Hukuku’nda yargılama hukuku tarihi açısından, mektubun o zellikle tarafsızlıg a o nem vermesi, eski hukuklarda rastlanan keyfi delilleri kaldırıp objektif delilleri şart koşması, bu tu r delillerin bulunmadıg ı durumlarda yemini onların yerine ika me etmesi, hukuk tarihinde ileri bir anlayış olarak kabul edilmektedir.75

74 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 467, 468.

Hz. Ömer‟in Ebu Musaya talimetnamesi;

Ey Ebu Musa! Halk arasındaki davaları halletmek sağlam bir farz ve ona göre amel edilmesi gereken bir sünnettir. Huzurunda iki kiĢi muhakeme edildiğinde, evvela her ikisinin sözlerini iyice anla; çünkü ancak davalar anlaĢıldıktan sonra hüküm verilir ve hüküm yerine getirilir. Amelde tatbik edilmeyen hak ve adalet sözlerinin faydası yoktur. Davacılar önünde hüküm meclisinde hazır bulunduklarından her hususta adalet kaidelerine göre iĢ gör ki, onlardan üstün olan haksızlık yapacağına (lehlerine karar vereceğine) heves etmesin. Zayıf olanı da senin adaletinden ümidini kesmesin.

Ey Ebu Musa! Hak dava eden hakkını delil ve Ģahitleriyle ispat eder. Ġnkâr edene yemin ettirilir. Helali haram, haramı helal yaparak barıĢmalar müstesna olmak üzere, davacı Müslümanlar barıĢabilirler. Birgün davayı halledip hükmettikten sonra, ertesi günü aklını iĢleterek, dünkü hükmünün doğru olmadığını anlar ve doğru hal çaresi bulursan hakka baĢvurmaktan seni hiçbir sebep alıkoymasın. Çünkü hak ve adalet daha eskidir. Hakka dönmek yanlıĢ yolda devam etmekten hayırlıdır.

Ey Ebu Musa! Kur‟an‟da ve Sünnette olmayan ve tereddüt etttiğin bir meseleyle karĢılaĢtığında iyice düĢün. O hadisenin benzerlerini araĢtır. Kur‟an ve hadislerde bulamadığın hususlarda benzerlerine kıyas ederek hükmet.

Bir kimse hak iddia ederse getireceği delilleri için ona mühlet ver. Tayin edilen sürede davasını delil ve Ģahitleriyle ispat ederse, iddiasını kazanır, yoksa aleyhine hükmedilir. Çünkü bu yolda hareket etmek Ģüpheleri giderir; hak açık bir Ģekilde gözükür.

Müslümanlar bir diğerine karĢı adil Ģahittirler. Onlar birbirlerinin leh ve aleyhinde Ģahitlik edebilirler. Ancak had cezasına çarptırılarak kamçıyla kırbaçlanmıĢ olanlar, yalan yere Ģahitlik ettiği kesin olanlar ve yalan yere kendisini nesep ve dostluk bağıyla birbirlerine nispet edenler bunun dıĢındadır. Çünkü Ģer‟i hükümlerde davaları ispat için Ģahitlerin cerh edilmemiĢ (fikirleri çürütülmemiĢ) olmaları Ģarttır. ġari kınanmıĢ, suçlu kimseleri Ģahitlik ve yemin etmek hakkından mahrum etmiĢtir.

Ey Ebu Musa! Hasımların muhakeme edilmeleri sırasında üzüntü, sıkıntı ve bezginlik ifade eden söz ve davranıĢlarından sakın.

ġüphesiz hak yerinde karar kılar ve sahibini bulursa Allah‟ın verdiği sevap çok büyüktür ve Allah böyle yapanın adını yüceltir vesselam!

75 Arı, Abdüsselam, Hz. Ömer'in Ebu Musa El-EĢ'Ari'ye Gönderdigi Mektubun Yargilama Hukuku

103