• Sonuç bulunamadı

95 Ona göre, mülkün liderle kendisini iktidara taşıyanlar arasındaki ilişkiler,

hâlâ bedevi safhadaki gönüllü bağlılık özelliklerinde devam etmektedir. Bundan dolayı lider bu grupları iktidarının nimetlerinden faydalandırmaya mülkün ilk aşamalarında devam eder. Başkan böylece memleketi tek başına idare etmeye başlar; idare işlerinden tamamıyla başkalarının ellerini çektirir. “Böylece kendi ululuğunu, kendi şahsında toplar; iktidarı paylaşmaktan diğerlerini uzaklaştırır. Devletin ilk hükümdarı bazen bunu gerçekleştirebilir. Asabiye sahipleri engel olduğu için bazen ancak o devletin ikinci ve üçüncü hükümdarları bunu başarır” dedikten sonra, Mümin 40/85 “Allahın kulları hakkında geçerli olan kanunu budur” ayeti kerimesi ile bitirir.

İbn Haldûn’a göre, devletin ileri aşamalarında egemenlig ini tam bir biçimde kuran lider, bu egemenlig i kendine yakın olan başkaca gruplara kadar uzatmak ister. Elbette onlar tarafından bu yeni durum tepki ile karşılanacaktır. Çu nku beklentileri liderin otoritesine ve iktidarın sag ladıg ı nimetlere ortak olarak yaşamaktır.47 I bn Haldu n liderin kuruculuk do nemi ile sonrasındaki ilişkilerini açıklarken, insan dog ası hakkındaki teorisini destekler nitelikle gerçekleştirir. Ona go re; insanın hayvanı olan dog asında ‘‘kibir”, “bencillik”, “kudret iradesi”, “asabiye kurma” ve “başkalarına ha kim olma eg ilimleri” vardır. Yine ona go re; devletin ilk aşamasında lider, egemenlik sag lamasına yardımcı olan asabiye bag larıyla hareket eden gruplara, ihtiyacı oldug undan bol lutûfta bulunur. Bu yakın çevre ilk zamanlarda servet sahibi olurlar. Bu refah dolu ve güvenli hali artırmak isterler. Fakat İbn Haldûn bu düşünceye hükümdar bile sahip olsa, büyük bir hata olduğunu ifade eder. Hükümdara başka asabiyelerin ve halkın fırsat vermeyeceğini, malum gruplara ise hükümdarın müsaade etmeyeceğini vurgular.48

Sonra bunun ortaya çıkmasında, İbn Haldûn’a göre, kendi grubundaki insanların belli bir sorumlulug u vardır. Çu nku bu kişiler, daha dog rusu onların çocukları sürekli olarak lideri mülküne eriştirmede kendilerinin veya babalarının katkılarını o ne su rerek rahatsız ederler. Bunlar lideri veya onun yerine geçen og lunu ku çu msemekten, kendi katkılarından dolayı gururlanmaktan kendilerini alamazlar. Liderin otoritesini kendilerine de yaymak yo nu nde kuşkulandıkları her tu rlu teşebbu su ne karşı koyarlar ve iktidarın lidere sag ladıg ı her tu rlu nimetten aynı oranda pay almak isterler.49 Devlet sahibinin gerek kendi grubunu, gerek dig er grupları

47

Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 578

48 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, ss. 395, 396, 579. 49 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 396

96

ezmesi, onlara mutlak otoritesini kabu l ettirmesi, onların kendilerine gu ven ve cesaretlerini kaybetmelerinin birinci aşamasını teşkil eder. O te yandan İbn Haldûn otorite ve ondan gelen hüküm ve kanunları; zora, baskıya ve korkuya dayanırsa, bu, halkın metanet gu cu nu kırar, mukavemet kabiliyetini yok eder, demektedir. Bunlar neredeyse, kendilerine yo nelen saldırılara karşı bile hiç bir şekilde kendilerini savunamazlar. 50

Bunun üzerine, anlaşılıyor ki, lider onları tasfiye etmek için başka birtakım gu çleri oluşturmak isteyecektir. Bunlar başkanın iktidara sahip kendilerine borçlu oldug u bu o nceki kişilerin tersine kendi siyası gu çlerini lidere borçlu olan insanlardır. Hükümdarın kendisini rahatsız edenlere karşı oluşturduğu yenilerin, liderin iktidarı ve mülkü üzerinde bir iddiaları ve talepleri yoktur. Onlar artık gerçekten birer yardımcı “memur” olacaklar, mülk sahibinin emirlerine itaat edeceklerdir ve liderin etrafında onun devletinin kendisine dayanacag ı askerı ve sivil bu rokrasiyi oluşturacaklardır. Lider bu yeni gu çler sayesinde egemenlig ini ve otoritesini güçlendirecektir. Bu demektir ki, kendi ailesinde kalmasını istediği iktidar gücünü tutmayı başarabilmiştir. Fakat aynı zamanda kendisini mülke eriştirmiş olan asabiye artık parçalanmıştır.51

Halifelik ve Hükümdarlık

İbn Haldûn’a göre, halifelik, imamet-i kübra (büyük imamlık)tır; devletin en üst makamıdır ve halife en yetkin devlet adamıdır; halifelik dünya işlerini dini bir siyasetle yönetmektir.52 Halifenin görevi İbn Haldûn’a göre peygamberi taklit etmektir. Peygamberle bağlı tüm görevleri yerine getirmesi gerekir. Dönemine kadar gelen halife için belirlenmiş genel nitelikler hakkında bilgiler veren İbn Haldûn, halifenin sahip olması gereken dört şart ;

1- İlim 2- Adalet

3- Iktidar ve ehliyet

4- Duyu organlarının sağlam ve uzuvlarının eksik olmaması, şeklinde açığa çıkmaktadır.

İlimden kastını, özellikle Allah’ın emirlerini bilmeyen birini halife seçmenin caiz olmadığını belirterek açıklar. Adaletten kastı ise imamet dini bir vazife olduğu için, başka devlet memurlarının ve vazifelilerin denetimini yapacak kişinin ilk olarak kendisinin adil olmasını gerektirdiğini söyleyerek

50

Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, ss. 403, 580.

51 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 403 52 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 407

97

vurgular. 53

Halifelik şartları içinde yaptığı açıklamalar, idari işler konusunda özellikle hilafet makamındaki kişiye ilmi şart koşmadaki gayeyi, müçtehid olup, başka fikirleri taklit etme zayıflığına düşmemesi için de önemser. Adaletli olması, dediğimiz gibi emrindeki memurları adaletle yönetebilmesi için mühimdir. İktidar ve ehliyet şartı ise özellikle “savaşları basiretle yönetmek, asabiye ve dehanın keyfiyetlerini bilmek, dini korumak, düşmanla savaşabilmek, devlet ve milletin maslahat ve menfaatlerini gözönünde tutup idari işlerde pişmiş olmak” nedenleri ile elzem görür. Duyu organlarının ve uzuvlarının tamlığını ise vazifelerini hakkıyla yerine getirebilmesi için şart olduğunu savunur.54

Öte yandan İslam geleneğinde çeşitli hadislere dayanarak öngörülen, nesep bakımından Kureyş’ten olmak kriterini ise şart olarak görmediğini belirtiyor. İlk dört halifeden sonra İslamî yapıda halife kalmamıştı. Hz. Ömer’in ölümünden sonra kurulanların ise halifelik değil hükümdarlık olduklarını belirtir.55 Modern dönem halifelik tartışmaları da hala bu tarihi köklere dayanmaktadır.

Dolayısıyla İbn Haldûn’a göre halifelik dönemi devlet kurumları ile sonrası devlet kurumlarında ve uygulamalarında ciddi değişimler olmuştur. Halifelik döneminin sahabelerden sonraki kısmına kadar ki kurumlar; imamlık, müderrislik, kadılık, şurtalık, adalet memurluğu, zabıtalık ve sikke vazifesi olarak yer alır.56

Halifelikle ilgili dinî vazifeleri de tek tek irdelediği eserinde, İbn Haldûn, cemaate namaz kıldırma, fetva hizmetleri, kadılık, savaş, askerlik ve devlet hesap işlerinin aslında halifenin vazifeleri altında yer aldığını belirtir. Özellikle cemaate namaz kıldırma vazifesi ile halifeliği hükümdarlıktan daha şerefli ve yüksek bir makam olarak belirler. Döneme dair verdiği bilgilere göre, camilerin idaresi, halife ya da halife tarafından tayin edilen vezir veya kadının elinde idi. Cemaatin beş vakit namazı, cuma ve bayram namazları, husuf ve yağmur duası dâhil olmak üzere, halifenin ya kendisi ya da naibi tarafından kıldırılırdı. İmam ve hatiplerin tayin edilmesi vacip olmasa da halkın ortak faydası için ihmal edilmediğini de vurgular. İbn Haldûn, halifelik hükümdarlığa dönüştükten sonra halifeler kendilerini din ve dünya işlerinde halktan üstün gördükleri için, namazlara başkalarını imam tayin edip, sadece bayram ve cuma namazları gibi namazları kendilerinin

53 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 411 54

Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 412

55 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 416 56 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, ss. 462-477

98

kıldırdıklarını anlatır.57

İbn Haldûn’a göre halifeliğin açık manası “insanlar için tabii olan hâkimiyetin umumî maksat ve arzulara göre iş görmeye sevk etmekten ibaret”58tir. İbn Haldûn’un peygamberden sonraki bazı halifelerin özelliklerinden övgüyle bahsettiklerine baktığımızda açığa çıkan niteliklerini şu şekilde belirtebiliriz;

Halife Reşid’den bahsederken;

- İslam milleti nazarında haram sayılan büyük günahlara girmekten sakınmak,

- Giyimlerinde, süs kabilinde olan şeylerde, kullandıkları ve yediklerinde israftan uzak durmak,

- Göçebeliğin sadeliğini bırakmamak, - Dinin özünden ayrılmamak.59 Halife Memun’dan bahsederken;

- Dini, ilmi ve doğru yoldan ayrılmayan babalarının hareketlerini kendine örnek edinmek,

- Milletin temelleri olan dört halifenin yolundan ayrılmamak, - Alimlerle münazara edebilme özelliğine sahip olmak,

- Namazlarında ve dinin diğer hususlarında Allah’ın çizdiği yoldan ayrılmamak60 gibi özellikleri taşıyan devlet adamlarından övgüyle bahseder. İbn Haldûn devlet adamlarına erdemli bir yönetimi tavsiye eder. Ona göre; “devletlerde mülki ve askeri mertebeler önemlidir; kılıç ve kalem ile devlet yönetilir.”61

Ayrıca onun düşüncesinde, devlet teşkilatı içinde yer alan askerlik dairesi ile maliye ve sivil idaresi farklı su reçlerde o nem kazanırlar. Başlangıçta asabiyenin gu çlu ve hayatta kalma mu cadelesinin yog un oldug u do nemde, ihtiyaçların az ve yaşama tarzının basit olması nedeniyle o nemi bu yu k olan askeri daire, hanedanlık bedevilikten uzaklaşıp hadarete yaklaştıg ı oranda o nemini kaybeder. O te yandan mu lkiye ve maliye dairesi önem kazanır. 62

Siyaset ve Devlet, halkın idaresini ve onları korumayı kendi üzerine almış bir kuruldur; Allah’ın hüküm ve kanunlarını amelde tatbik eden ve Allah’ın yeryüzündeki nasibi hükümdarlıktır. Şeriatler şahitlik etiği gibi

57 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 464, 465. 58 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 407 59 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, ss. 77-78. 60

Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 80.

61 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 532. 62 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 532.

99