• Sonuç bulunamadı

İzmir, Manisa ve Sakız Adası’ndaki Camiler

C. Buhârî-i Şerîf Hatim Duası

I. Buhârî Okunan Yerler

5. İzmir, Manisa ve Sakız Adası’ndaki Camiler

Osmanlı arşivindeki kayıtlardan İzmir ve bölgesinde de Buhârî-i Şerîf okuma geleneğinin devam ettirildiği anlaşılmaktadır. Manisa, İzmir ve Sakız Adası bunlar arasında gösterilebilir. 15 Safer 1207 tarihli Sakız Adası’yla ilgili olan ve Seyyid Mehmed bin Abdullah imzalı arzuhalde şöyle denilmektedir.

“Arzuhal-i kulları budur ki Sakız’da kâin merhum ve mağfûrun-leh Sultan Süleyman Han Camii Şerifleri’nde Buhârî ve Müslim müderrisi Yahya bin Ebû Bekr bundan akdem fevt olup tedrîs-i mezkûr mahlûl kaldıkda tedrîs-i mezkûr bi’l-ilâm-ı şer‘iyye-i askeriden bu kullarına tevcîh ve inayet buyurulup ancak mütevaffânın atîk berâtı bâ işaret-i aliyye Anadolu muhasebesinden olmağla merâhim-i aliyyelerinden mercûdur ki tedrîs-i mezkûr Anadolu muhasebesinden kaydı derkenar olunup mucebince bâ-işaret-i aliyye kemâ-kan bu kullarına inayet ve ihsan ve askerîden olan kaydı terkîn buyurulmak babında emr ü ferman sultanım hazretlerinindir.”209

Burada da görüleceği üzere Buhârî ve Müslim müderrisi olan hoca efendinin vefatı üzerine bu durum bildirilerek Anadolu muhasebesinden kaydının düşülmesi ve onun yerine arzuhal sahibi olan Seyyid Mehmed b. Abdullah’a tevcih edilmesi istenmektedir. Kanunî döneminde 1566 tarihinde fethedilen Sakız adasında da Osmanlı Devleti Buhârî ve Müslim-i Şerîf okunması için görevliler tayin etmiş ve bu işin giderlerini karşılamıştır. 1211 tarihli başka bir belgede bu cihetin Halime Hatun bint-i Abdülkerim vakfından tevcih edildiği belirtilmiştir.210

208 BOA. C. MF. 78/3890. 209 BOA. C. MF. 106/5282. 210 BOA. C. EV. 280/14256.

Yine 1188 Cemaziyülevvel tarihine (1774 Ağustos) denk gelen bir belgede İzmir’de Kızıl İbrâhim Camii ile Emin-zâde Camii Şerîflerinde cumartesi ve pazartesi günlerinde ikindi namazlarından sonra Buhârî-i Şerîf tedrîs edildiği yer almaktadır. Sabık Buhârîhânın hüsn ü rızasıyla görevi ve elinde bulundurduğu Berât- ı Şerîf’i Abdurrahman b. Halil Efendi’ye devrettiği belirtilmektedir Abdurrahman Efendi’ye ise tecdîd-i Berât ihsan buyrulması İzmir Kadısı Mehmed Emin Efendi tarafından şu şekilde ifade edilmektedir:

“Der-devlet-i mekniyye-i arz-ı dâî kemîneleridir ki

Medîne-i İzmir’de Camii Atîk mahallesinde vaki‘ Kızıl İbrâhim Mescid-i Şerîfinde ehad-ı nâsın nukûdiye vakfından olmak üzere Emîn-zâde Camii Şerîfinde ba‘de’l-asr sebt ve ehad günlerinde bâ-berât-ı âlî Buhârî-i Şerîf tedrîs eylemek şartıyla yüz beş akçe vazîfeye mutasarrıf olan es-Seyyid Yusuf ibn-i es- Seyyid Hasan el-Âmedî halîfe kendüye hüsn-ı rızâsıyla erbâb-ı istihkâktan işbu bâis-i arz-ı ubûdiyet Abdurrahman ibn-i Halîl dâîlerine ciheti mezkûreyi ferâğat- ı kasr-ı yed idüp berât-ı atîk-i yedine va‘z u teslîm etmekle ferâğ-ı merkûmun kasr-ı yedinden kendüye tevcîh ve yedine müceddiden berât-ı şerîf-i âlîşân sadaka ve ihsân buyurulmak ricâsına evvelki vaki‘i haldir. Der-Devlet-i masîre arz u î‘lâm olunur bâkî emr hazret-i men-lehul emrindir. Fî ğurre-i cumadiye’l- ûlâ sene semân ve semânîn ve mie ve elf min hicreti men-lehul izz u şeref. (Zilkade 1188).

(imza) el-Abdü’d-dâî li-devlet-i aliyye-i Osmaniye Osman Efendi-zâde es- Seyyid Mehmed Emin el-Kâdı Medîne-i İzmir.

İşaretleri mûcebince şartıyla kasr-ı yedine tevcîh olunmak buyruldu. 4 Şaban (1)188”211

Bu belge Buhârîhânlık tevcihiyle ilgili elde edilebilen en eski belgelerden bir tanesidir. 1774 tarihli belgenin var olan Buhârî tedrisinin başka bir kişiye devredilmesiyle alakalı olduğu hatırlanacak olursa bu tarihten çok önceleri de var olduğu anlaşılmakta ve İstanbul’dan sonra birçok şehirde de bu faaliyetin oluştuğu ve yaygınlık kazandığı anlaşılmaktadır. Belgede de görüldüğü üzere cumartesi ve pazar

günleri ikindi namazından sonra Buhârî ve Müslim-i Şerîf mezkûr camilerde okunulagelmiştir.

Buhârîhânlar olanlara görevler tevcih olunduktan sonra bir Berat-ı Şerîf verilmiştir. “Berat bir tayini, bir vazife veya muafiyetin verildiğini gösteren, üzerinde padişahın tuğrası bulunan belgedir.”212 Bu belgelerin aslı kişinin kendisine verildiği için Osmanlı Devleti bu belgelerin kaydını tutmuştur. Ancak Osmanlı Arşivi’nde değişik sebeblerle bu beratlara da rastlanabilmektedir. Buhârî tedrisiyle ilgili ulaşılabilen tek Berat da Osmanlı Arşivi Cevdet tasnifi bölümünde kayıtlıdır ve şu şekildedir:

“Mağnisa’da vaki´ merhûm ve mağfûrun-leh Sultan Süleyman Han validesi Hafiza Sultan vakfından olmak üzere yevmi kırk akçe vazifeye ba-şart tedris-i Buhari şerîf mutasarrıf olan Kilisî Halil Efendi fevt olup cihet-i merkume mahlül olmağla yevmi yirmi akçe ile cihet-i mezkure’nin nısfı müteveffa-yı mezbûrun mahlulunden erbâb-ı istihkaktan iş bu rafi-tevki´ refi´ nişan-ı hakani kıdvetü’l ulemai’l-muhakkikîn Halil ibn-i Ahmed zide ilmuhuya tevcih olunmak üzere a´lemü’l-ülemail bahrin efdalü’l-füzelail münevver´ın bil-fiil Şeyhülislam es-Seyyid Mehmed Said edamallahü-teala fezailehu işaret itmekle işareti mucebince nısf-ı tedrislik merkûma tevcih ve yedine berât-ı şerifi alişanım virilmek ricasına iftiharü’l-havâs vel-mükarribin bil-fiil nazır-ı vakf babüs- saadem ağası Mustafa Ağa dame uluvvuhu arz itmekle mucebince tevcih ve berat olunmak fermanım olmağın hakkında mezidi inayet-i padişahanemi zuhura getirüp 1186 senesi şevvalü’l-mükerreminin on dokuzuncu günü tarihiyle müverriha virilen ruûs-ı hümâyunum mucebince bu berat-ı hümâyunu izzet makrunu virdim ve buyurdum ki muma-ileyh Halil ibn-i Ahmed zide ilmuhu varub müteveffa-yı merkum mahlulünden nısf tedrisliğe mutasarrıf olup eda-yı hıdmet eyledikten sonra tayin olunan yevm-i yirmi akçe vazifesin Evkâf-ı mezbur mahsulünden mütevellisi olanlar yedinden alup mutasarrıf ola şöyle bileler alamet-i şerife itimad kılalar.

Tahriren el-yevmü’t-tasi´ ´ışrin-i şevval sene sitte ve semanin ve miete ve elf, 29 Şevval 1186”213

Bu berat Halil b. Ahmed Efendi’ye Hafiza Sultan vakfından Buhârî-i Şerîf tedrisi için verilmiştir. Kendisinden önce görevi îfâ eden Halil Efendi’nin vefatıyla münhal kalan görev kendisine tevcih edilmiştir. 1186 Şevval tarihli berat (m.1773) Sultan III. Mustafa tuğrasını taşımaktadır. Bu nısf-ı tedrislik beratıdır. Buhârî-i Şerîf tedrisi ile ilgili ulaşabildiğimiz tek berat niteliğindedir. Diğer belgelerde bu berâtın verilmesine veya verildiğine dair yazılar mevcutken bu bizzat Berât-ı Şerîf’in kendisidir.

Vazife tevcîh edilirken Berat’ta zikredilen diğer kişiler ise Şeyhulislam Mehmed Said Efendi ve Nazır-ı Vakf olan Babüssaade ağası Mustafa Ağa’dır. Şeyhülislam Efendi’nin bu konuda onayının alındığı onun işaret etmesi olarak zikredilmiş veya onun tavsiyesi üzerine görev zikredilen şahsa tevcih edilmiştir. Buhârîhânlık ile ilgili tevcihâtlarda görüldüğü üzere Şeyhülislam’ın da konuya dâhil edilmesi ve vazifenin de kendisine tevcih edildiği zatın, ruus alarak göreve tayin edilmesi bu konuda liyâkat sahiplerine bu görevin verilmesi için özen gösterildiğini göstermektedir. Babüssaade Ağasının ismi ise Buhârî okuyacak zata verilen atıyye ile ilgili olarak zikredilmiştir. Buhârîhânlık vazifesinin Osmanlı’da iki unsuru burada da göze çarpmaktadır. Ehliyet ve maliyet. Buharihanlık görevi, ehliyet sahibi olan kimselere maliyetleri karşılanarak tevcih edilmiştir, denilebilir.

Osmanlı belgelerinin içinde Beratlar ve Fermanların ayrı bir yeri vardır. Bu belge Buhârîhânlık ile ilgili bulabildiğimiz tek Berât-ı Şerîf olması hasebiyle ayrı bir konuma sahiptir. Berat-ı şerîf’teki tuğranın sahibi Padişah III. Mustafa’nın da burada değinilecek bir diğer özelliği kendisinin Osmanlı’da önemli bir yere sahip Huzur Derslerini ilk olarak tertip edilmesini sağlayan padişah olmasıdır. Görüldüğü üzere kendisi ulemaya ve onların îfâ ettikleri hizmete sahip çıkmıştır. Huzur dersleri gibi sarayda yapılan bu dersleri de kendisinin tertip etmesi bu konulardaki ilgi ve alakasını göstermesi açısından önemlidir. Ayrıca Sultan III. Mustafa’nın Ruzname’sinde de dönemin ilmî yaşantısı ile ilgili bilgiler mevcuttur. Uzunçarşılı,

İlmiye Teşkilatı isimli eserinde Osmanlı hükümdarlarının ara-sıra dini mev‘izelerle, Buhârî-i Şerîf kırâatlerinde bulundukları tarihen ve sarayda sır katipleri tarafından tutulan ruznamelerde bunun malum olduğunu söylemekte ve III. Mustafa’nın ruznamesini işaret etmektedir.214 III. Mustafa’nın Ruzname’sinde ise görebildiğimiz kadarıyla Buhârî hatmi geçmemektedir. Ancak Şifa-i Şerîf “fî 4 receb Ruz-ı penç şenbih Yalı sepetçilerine ba‘de’l-asr Harem-i Şerîf’e asrı edâ Kütüphaneye teşrif, Hâmidî Efendi Dâîleri Şifâ-i Şerîf hatmi etmekle duasını edüp Efendimiz mezbûra ihsan”215 ve Şemâil-i Şerîf, “fi 8 şaban Ruz-ı yek-Şenbih biniş afv halvet ve Enderun Kütüphanesi’ne teşrif kırâat hatmi ve Şemâil-i Şerîf hatmi duası okunup altun ihsan216 okunup hatim edildiği sarayda tutulan kayıtlarda geçmektedir.