• Sonuç bulunamadı

2. ERGENLİK VE RUH SAĞLIĞI

2.3. Ergenlikte Psikolojik Sağlık Sorunları

2.3.6. İntihar

Bireyin bilerek ve isteyerek kendi yaşamına son vermesi olarak tanımlanır. İntihar (suicide, özkıyım) kavramı içerisinde, intiharla ilgili düşünceler, intihar girişimleri ve tamamlanmış intiharlar yer almaktadır. İntiharla ilgili düşünceler, bir kişinin ölme isteğini yansıtan ifadeler kullanması, intihar girişimleri ise ölümcül olmamakla birlikte bireyin kendisine zarar verici ya da kendisini yaralayıcı davranışlarda bulunması anlamına gelmektedir (Budak, 2000: 401; Siyez, 2005).

İntihar olgusu depresyondan sonra çocuk ve ergen psikolojik sağlık sorunları içerisinde ikinci sırayı almaktadır. Ergen intiharlarının çoğunlukla önceden planlanmadan ve ani bir şekilde gerçekleştiği dile getirilir (Şenol ve arkadaşları, 2011). Kriz (intihar vb. gibi) durumlarında kişi bildiği, kullandığı problem çözme becerilerini ya o anki koşullar içinde kullanmamakta, ya da bu yollar yetersiz kalmaktadır. Aslında intihar girişimlerinin büyük bir bölümünün gerçek bir ölüm isteği ile ilişkili olmayıp daha çok yardım çağrısı ve iletişim çabası içinde ortaya çıktığı (Özgüven ve arkadaşları, 2003) belirtilmektedir.

Sayar (2004), ergenlikteki özelliklerden birisinin ayrılma ve bireyselleşmeyi başarmak olduğunu söyler. Bu nedenden dolayı bazı araştırmacılar ergenliğin başlı başına intihara eğilim oluşturan bir dönem olduğunu belirtirler. Doğal olarak güçlükler karşısında sıkıntı ve yılgınlığa düşen ergenlerde intihar, yaşamdan vazgeçmenin bir ifadesi, çıkış yolu şeklinde algılanabilmektedir (Eskin, 2000).

Veriler intihar girişiminde bulunan ergenlerin % 80-90’ında aynı zamanda bir psikiyatrik bozukluğun bulunduğunu göstermektedir. En sık rastlanan üç tip bozukluk;

- Duygu durum bozuklukları - Yıkıcı davranım bozukluğu

- Madde kullanım bozukluğudur. (Şenol ve arkadaşları, 2011; Sayar ve Ak, 2001; Akdemir ve Çetin, 2008; Atay ve Kerimoğlu, 2003; Özgüven ve arkadaşları, 2003; Eskin, 2000; Siyez, 2005)

İntihar oranı 1995’te en yüksek oranda Çin’de bulunmuş ancak Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) 2005 yılı verilerine göre en yüksek oranda genç intiharları Doğu Avrupa ülkeleri ile Srilanka’da gerçekleşmiştir. En düşük oranların ise Müslüman ülkeler ile Latin Amerika ülkeleri, Tayland ve Filipinler’de olduğu tespit edilmiştir (Ekşi, 2011d; 2003). İstisnai bir durum olarak Pakistan’da intihar yasak olmasına rağmen genç kızlarda ve erken evlenen kadınlarda intihar oranı %80 oranında görülmektedir. Sebep olarak; kadın-erkek arasında büyük ayırım olması, dinsel baskıların kadının yaşamını kısıtlaması ve kadınlarda bunalımın çok daha fazla olması şeklinde açıklanmıştır (Ekşi, 2003).

Ergenlik dönemi intiharlarının % 45’i 15-24 yaş aralığında gerçekleşmektedir. Yoğunluk ise 15-19 yaşlar arasındadır (Siyez, 2005; Eskin, 1995). 15-19 yaşlar arası intihar eden ergenlerin oranı % 87 olarak tespit edilmiş, bu oranın % 71’ini kızların oluşturduğu belirtilmektedir (Atay ve Kerimoğlu, 2003). Eskin’ in (1995) İstanbul’daki liselerde okuyan 654 ergenle yaptığı çalışmada; örneklemin % 10.9’unun yaşamlarında en az bir kez intihar etmeyi denedikleri, çalışmanın örneklemini oluşturan 966 liseli ergenin % 25.7’sinin geçtiğimiz yıl içerisinde kendini öldürmeyi düşündüğü ve % 4.6’sının da öldürmek için girişimde bulunduğu bulgularına ulaşılmıştır.

Ergen intiharlarının nedenleri arasında; ailede ilişki yokluğu veya az destekleyici, çatışma ve düşmanca ilişkiler, şiddet (Aktepe, Kandil ve Topbaş, 2005), batılı toplumların değer yargılarının Türkiye’deki toplumsal yaşamı hiç olmadığı kadar etkilemesi, toplumsal anlamda yabancılaşma (Ekşi, 2011d), yoğun stres, umutsuzluk, genetik geçişler, arkadaş ve öğretmen ilişkileri, öfke ve kin duygularının varlığı (Şenol ve arkadaşları, 2011; Sayar ve Ak, 2001 ), sosyal desteğin yokluğu, yalnızlık (Özgüven ve arkadaşları, 2003), problem çözme becerilerinde yetersizlik (Şahin ve Batıgün, 2009), istenmeyen gebelik, iletişim bozukluğu, okul başarısızlığı, kavga, sevgiliden ayrılma (Siyez, 2005), çocukların kötüye kullanımı, suiistimal,

fiziki ve ruhsal istismar, ırza geçme, aile içi ensest ilişkiler ve bunların neticedesinde oluşan kendine saygının azalması (Ekşi, 2011d), düşük benlik saygısı, kişilik bozuklukları, hospitalizasyon, madde kullanımı, kardeşin olmaması, satanizm (Atay ve Kerimoğlu, 2003), karşılaştığı sorunlarla mücadelede güçlük çekme, mutsuzluk, çaresizlik, karamsarlık (Geçtan, 1993; Çevik, 2005), umutsuzluk (Kimter, 2002) gibi unsurlar gösterilir.

Yine intihar girişiminde bulunmuş ergenlerin stres veren düşünce ve duygularla mücadelede rehber ve öncü olan bireylerden yoksun oldukları, reddedilmişlik hissi ve umutsuzluklarının şiddetli olduğu (Atay ve Kerimoğlu, 2003) görüşü de dikkate değerdir. Ayrıca umutsuzluğun sadece intihar değil aynı zamanda depresyon, sadizm, yıkıcılık, sosyopatlık gibi psikolojik sağlık sorunları ile de ilişkili olduğu, dini inanç, ibadet ve duanın umutsuzluğu engellediği söylenmektedir (Kimter, 2002).

Yukarıdaki verilerle birlikte Geçtan (1993), intihar olgusunun gerçekleşmesinde üç temel etkenin etkili olduğunu belirtir;

1. İntihar kavramına karşı toplumun geliştirdiği tutum

2. Kişinin kendi dışından gelen zorlanmalar

3. Bu etmenlerin bireyin karakteri ve kişiliğiyle etkileşimi.

Ergen intiharlarının pek çoğundaki ortak amacın, aslında yaşamlarına son vermek değil, bir anlamda acılarına son vermek olduğunu belirtilir. Bazen de intihar nedeni bir kahramanlık gösterisi veya öç alma da olabilmektedir. En fazla tercih edilen intihar yöntemi olarak ateşli silahların kullanıldığı ifade edilmektedir (Aktepe, Kandil ve Topbaş, 2005; Çevik, 2005). Sayar ve Ak (2001), intihar girişiminde bulunan 60 ergen üzerinde çalışmış ve bu intiharların % 90’ının kızlar tarafından gerçekleştirildiğini, yöntem olarak ise aşırı dozda ilaç alımı olduğunu tespit etmişlerdir. İntihar girişiminden önce % 20’sinin yazılı not bıraktıkları, not bırakma davranışının, ölmeye kesin kararlı olanlarda, dinsel inançları olanlarda ve impulsif

olmayan bir intihar girişimi seçenlerde daha fazla görüldüğü de aynı çalışmada belirtilmiştir.

Batıgün (2008), 18-60 yaş arası 1003 kişi ile gerçekleştirdiği araştırmasında; intiharın başlıca nedenleri arasında gösterilen ‘yalnızlık’, ‘umutsuzluk’ ve ‘hayata bağlılık’ kıstasları ile her iki cinsiyet arasında anlamlı ilişkiler bulmuştur. Şöyle ki, kadınlar daha nazik bir dil, kendini açma, çatışma esnasında sorunları tartışma ve çözüm önerisinde bulunma anlamındaki “besleyici”i iletişimi kullanırken, erkekler daha çok sorunları tartışmaktan ve çözüm önermekten kaçınan, çabuk öfkelenen, sataşmaktan hoşlanan anlamındaki “ketleyici” iletişim tarzını kullanmaktadırlar. Bu çalışmada ayrıca düşük eğitim düzeyinin de intiharın yordayıcısı olduğu belirtilmektedir.

İntiharı engellemede diğer faktörler olarak; yakın çevreden destek alınması, hayata bağlılık, iyimser olma, problem çözme becerilerinin kazandırılması, kişisel yeterliliğin arttırılması, okul dışındaki toplumsal kuruluşlarda görev yapan polis, din görevlileri, sosyal hizmet uzmanları gibi kişilerden yardım alınması, eğitim düzeyinin ve sosyoekonomik düzeyin yükseltilmesi (DİE, 2002 intihar istatistiklerine göre intihar eden erkeklerin % 47.41’i, kadınların ise % 42.46’sı ilkokul mezunudur), koruyucu faktörler olarak değerlendirilmektedir (Siyez, 2005; Batıgün, 2008; Gürkan ve Dirik, 2009).