• Sonuç bulunamadı

İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme’de Özgür İradenin Reddi

Duyum ya da düşünüm yollarından elde edilen “neden” ve “etki” ideleri75,

yalın ya da karmaşık ide üreteni ve bundan üretilen şeyi ifade eder. Balmumu belli bir sıcaklık derecesinde erimeye başlayıp akışkan hale gelir. Sıcaklığı neden, akışkanlığı ise etki olarak ifade ederiz. Locke nedenselliğin temeline “tözlerin başka tözleri etkileme ve bizde ideler üretme güçleri”76 olan güç kavramını yerleştirir. Çevremizdeki duyulur şeyler tarafından edilgin gücün idesini elde edebiliriz. Öte yandan duyulur şeylerdeki değişime tanık olduğumuzda, bu etkiye neden olduğunu düşündüğümüz “etkin bir güç” idesi de bulunur. Etkin gücün en açık idesi Tanrıdır. Tanrı dışında etkin güç bizim için kolayca kavranamaz. “Duran bir cisim, bize devim üretebilecek bir etkin güç idesi vermemektedir, devime geçtiği zaman da bu devim onun eylemi değil edilgiliğidir”77. Locke’un vermiş olduğu örnek üzerinden ilerlersek, bilardo sopası ile devinime geçen top etkin değil ama edilgindir, bir devinim başlatmayıp sadece devinimi aktarmıştır; başka bir topa çarptığında diğer topun almış olduğu devinim ölçüsünde devinimini yitirir. Cisimlerin birbirleri arasındaki ilişkiden güç idesini elde etsek de, biz sadece duyumla bunları gözlemleyebildiğimiz için, etkin güç idesinin bizde bulanık bir ide olması gerekir. Kendimizde ise bir şeyi başlatma, sürdürme ya da bitirme gücü buluruz ve buradan özgürlük ve zorunluluk idelerini elde etmiş oluruz; her şeyden önce iradenin özgür olduğu yanılsamasına ulaşırız. Locke iradeyi, zihnin düşünüşü ya da bedenin devinimi üzerinde bir şeyi yeğleme gücü olarak tanımlar; özgürlüğü ise anlama yetisi gibi ayrı bir “güç” olarak tanımlayarak iradeden ayırır78. Bir güç başka bir gücün özniteliği olamaz; bu

bağlamda iradenin özgür olup olmadığına ilişkin bir soru Locke bakımından “saçma” olarak nitelendirilecektir. İrade bir eylemi yeğleme gücü ise, özgürlük bu etmeni ortaya çıkaracak, somut olarak nitelendirilebilecek güce ilişkindir. Biz idelerimizin zihinde diziliş biçimi üzerinde ya da bedenin bir eylemi üzerinde bir

75Locke, An Essay Concerning Human Understanding, II.26.1, s.258-259. 76Copleston, s.105.

77Locke, An Essay Concerning Human Understanding, II.21.4, s.185. 78Ibid., II.21.8-12-13-14-15, s.187-190.

tercihte bulunabiliriz, bunları gerçekleştiremediğimiz noktada özgür değilizdir. O halde iradenin olmadığı noktada özgürlükten söz edilemese de, özgürlüğün olmadığı noktada irade söz konusu olabilir. Özgürlüğün yapılan tanımına göre, bir tenis topunun devinim ya da durma halinde özgür etmen olarak görülmesi söz konusu edilemez; topun durumu “zorunluluktur”, bu bağlamda özgürlüğün tam karşıtıdır. İnsanın kalbi atar, kanı dolaşır ya da işkence gören acı çeker. Kalbinin atmamasını ya da acı çekmemeyi yeğlemiş olsa bile, yani iradeden söz edilebilse bile insan özgür etmen olamaz. Locke’un oda örneğinde bir kişi, konuşmayı arzu ettiği biri ile bir odaya kilitlenmiştir. Kişi diğeriyle konuşup konuşmamayı yeğleyebilir, ancak bu kişi yine de özgür değildir; odadan çıkmak için bir gücü haiz değildir79. “Bir güç olan hürriyet, yine bir güç olan iradeye değil, faillere ait olabilir; nasıl erdem kare şeklinde olamıyorsa irade de hür olamaz”80. Özgür irade bir yanılsama, irade zihinsel bir yapımdan (ens rationis) başka bir şey değil ve özgürlük sadece faillere ait bir “güç” ise, Klever ve Adkins’e göre metin Spinoza’yı takip etmektedir81. Locke iradenin özgür olup olmadığına ilişkin bir

soruyu saçma bulacaksa, soruyu insanın özgür olup olmadığına çevirelim: Locke’un cevabı, “bir insan, zihnin yönetimi ya da tercihiyle eyleminin doğmasını doğmamasına ya da bunun tersini yeğleyebildiği için meydana gelmesini sağlayabildiği ya da yok edebildiği ölçüde özgürdür” şeklindedir82. Locke iradeyi tabii bir zorunlulukla çevreler, iradeden ayırdığı özgürlük gücü ile özgürleşmenin mümkün olduğunu söyler. İradeyi neyin belirlediği sorusundan önce ise, Locke iyi ve kötü idelerini araştırmayı uygun bulur. Locke’un Yönetim Üzerine İki inceleme’de ortaya koyduğu düşünülen hedonist yaklaşımının temellerini attığı bu araştırma, ilk bakışta kavramların Spinoza düşüncesindeki kullanımını hatırlatır. Duyum ve düşünümden beraber bir biçimde, tüm idelerimize eşlik eden haz ve acı yalın ideleri, “iyi” ve “kötü” kavramlarının temelini oluşturur; bu sözcükler, bizimle aralarındaki bağıntıları içerisinde, bizde haz ya da acı üretme gücü olan şeyi betimlemek için kullanılırlar. Bir şey bizim tarafımızdan iyi olarak nitelenir,

79Ibid., II.21.10, s.188. 80Didier, s.27.

81Klever, “Locke’s Disguised Spinozism”, s.4; Brent Adkins, True Freedom: Spinoza’s Practical

Philosophy, Lexington Books, Lanham, 2009, s.45-49.

çünkü hazzın oluşmasına ve artmasına ya da acının oluşmasına ve azalmasına neden olur; öte yandan acının artmasına ya da hazzın azalmasına neden olan şeyi kötü olarak niteleriz. Ancak Locke, şeylerin üzerimizdeki bu etkilerini, “varsayılan düalizmi” içerisinde zihni etkileyen haz ve acı ya da bedeni etkileyen haz ve acı olarak ele alacaktır. Şeylerin zihnimiz ya da bedenimiz üzerindeki etkilerini dikkatli bir şekilde incelediğimiz takdirde Locke, tutkularımızın idelerini oluşturabileceğimizi düşünür. Tutkuları belirleyen, bireysel haz ve acının belirlemiş olduğu, nesnel olmayan iyi ve kötü nitelemeleridir.