• Sonuç bulunamadı

ANKARA İLİNDEKİ ÜÇ FARKLI ECZANEYE GELEN 19-64 YAŞ ARASI BİREYLERİN OMEGA-3 VE MULTİVİTAMİN KULLANIMLARI İLE YAŞAM KALİTELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ

SÖZEL SUNUMLAR

ANKARA İLİNDEKİ ÜÇ FARKLI ECZANEYE GELEN 19-64 YAŞ ARASI BİREYLERİN OMEGA-3 VE MULTİVİTAMİN KULLANIMLARI İLE YAŞAM KALİTELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ

Can Selim Yılmaz, Hilal Çalışkan, Beril Köse, Merve Özdemir Başkent Üniversitesi

Giriş - Amaç Besin destekleri; vitamin ve minerallerin yüksek dozlara karşılık gelen miktarlarının hap, kapsül, şurup şeklinde kullanılabilir formları olarak tanımlanmaktadır (1). Vitamin ve mineral içeriğine sahip bu ürünler; tıpta sıklıkla kullanılan, doğru endikasyonda kullanıldığında yararlı etki-leri olabilen desteklerdir. Yeni doğan, bebek, gebe ve emzikli anneler, özel beslenen gruplar (çölyak, gluten enteropatisi vb.) ve spesifik beslenme (vejetaryen, vegan vb.) alışkanlığına sahip bireyler vi-tamin ve eser element gibi besinsel desteklere gereksinim duyabilir. Tedavi edici miktarda vivi-tamin içeren preparatların kullanımı; vitaminlerin emilim ve biyo-yararlanımlarının azaldığı hastalıklarda, vitamin ihtiyacının arttığı durumlarda ve yüksek miktarda vitamin verilmesinin gerektiği bağlı ge-netik bazı hastalıklarda önerilebilmektedir (2). Okul öncesi çocukluk çağında, ilkokul çağı seviyesin-deki çocuk ve gençlerde, doğurganlık çağındaki kadınlarda ve yaşlılarda sıklığı daha yüksek olmakla birlikte, toplumun önemli bir kesiminde vitamin eksikliği ya da yetersizliği görülebilmektedir (1).

Omega-3 yağ asitlerinin ise vücutta biyokimyasal ve fizyolojik aktivitelerde önemli görevler üst-lendiği; insan vücudunda göz, beyin, testis ve plesantada toplandığı, göz ve beyin fonksiyonlarının eksiksiz olarak yerine getirilmesine yardımcı olduğu bilinmektedir. Bunlara ek olarak kan lipit profi-lini olumlu etkilediği, trigliserid başta olmak üzere toplam kolesterol ve düşük yoğunluklu lipoprote-in (LDL) düzeylerlipoprote-ini azalttığı ve yüksek yoğunluklu lipoprotelipoprote-in (HDL) düzeylerlipoprote-ini artırdığı kanıtlan-mıştır. Ayrıca, prostat ile meme kanseri ile birlikte bağışıklık sistemi rahatsızlıklarının tedavisinde ve bebeklerde beyin gelişiminde önemli rol oynadığı; kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, bağışıklık, alerji ve sinirsel bozukluklar üzerinde olumlu katkıları olduğu bildirilmiştir (3).

Yaşam kalitesi, ‘’subjektif iyilik hali’’ olarak tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), sağlığı sadece hasta olmama hali değil aynı zamanda fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak iyi olma hali olarak tanımlamıştır. Bu tanım yaşam kalitesi kavramını içinde bulundurmaktadır. Yaşam kalitesi, kişinin fi-ziksel sağlığı ve psikolojik durumunun yanı sıra sosyal yaşantısından ve çevreyle olan ilişkilerinden de etkilenen geniş bir kavramdır. Sağlıklı olmak ve sağlıklı kalmak için sadece hastalık ve sakatlık-ların oluşumunu engelleme üzerine çaba sarf etmek yeterli olmamaktadır. Son yıllarda çalışmalarda tedavi yöntemlerinin hastanın yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini sınama, onların iyilik düzeylerini tanımlama konusunda giderek artan bir çaba içerisindedir. Bunun sonucu olarak iyilik hali ve yaşam kalitesini ölçülebilir kılma girişimleri sonuç vermekle birlikte giderek sağlık, ekonomi, toplum ve benzeri farklı boyutlar bu araçların kapsamında yer almaktadır (6). Yaşam kalitesi için farklı tanımlar yapıldığı gibi farklı şekillerde ölçümler de yapılmaktadır. Sağlıkla ilgili yaşam kalitesini ölçen pek çok ölçek vardır. Bu ölçekler genel amaçlı ve hastalığa özgü olarak iki kategoride tanımlanmaktadır. 

Bu çalışmanın amacı; 19-64 yaş arası yetişkin bireylerin omega 3 ve multivitamin kullanımları ile yaşam kaliteleri arasındaki ilişkiyi araştırmaktır.

Yöntem - Gereçler: Bu çalışma Ocak 2019-Mayıs 2019 tarihleri arasında yapılmıştır. Ankara ili Çankaya ilçesine bağlı 3 farklı eczaneye gelen 19-64 yaş arası 300 yetişkin birey çalışmanın

ör-neklem grubunu oluşturmuştur. Katılımcılar olasılığa dayalı olmayan örör-neklem seçim tekniklerin-den olan rastgele örneklem seçim tekniği ile seçilmiştir. Çalışmaya başlamadan önce katılımcılara

‘’Bilgilendirilmiş Onam Formu’’ okunmuş ve çalışmaya katılmayı isteyip istemedikleri sorulmuştur.

Çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden bireyler dahil edilmiştir. Araştırmaya katılan birey-lerin sosyodemografik özellikbirey-lerini (yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, meslek, hasta-lık, sigara-alkol tüketimi)  belirlemek amacıyla çoktan seçmeli soruların bulunduğu bir anket formu uygulanmıştır. Araştırma kapsamında katılımcılara araştırmacı tarafından; boy uzunluğu ve vücut ağırlığını içeren antropometrik ölçümler yapılmış ve anket formunda ilgili yere not edilmiştir. An-ket formunda ek olarak, yaşam kalitesini değerlendirmek amacıyla geçerlik ve güvenirliği yapılmış EUROHİS (Avrupa Sağlık Etki) ölçeği kullanılmıştır. Bu ölçek toplamda 8 sorudan oluşmakta ve ya-nıtlar 5’li likert (1: çok kötü - 5: çok iyi) şeklinde değerlendirilmektedir. Verilen yaya-nıtlar neticesinde toplam 40 puan üzerinden değerlendirilmiş ve artan ölçek puanı daha iyi yaşam kalitesi ile ilişki-lendirilmektedir. Yaşam kalitesi puanı, tüm sorulara verilen yanıtlara göre puanlar toplanarak elde edilmektedir. Sonuçta, yüksek puan alan kişilerin yaşam kalitesi düşük puan alanlara kıyasla daha iyi olarak değerlendirilmiştir. Verilerin istatistiksel olarak değerlendirilmesinde SPSS 17.0 paket programı kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi olarak p<0.05 değeri kullanılmıştır. 

Bulgular: Çalışmaya katılan bireylerin %55.3’ü (176) kadın ve %44.7’si (124) erkektir. Bireylerin

%16.3’ü (49) 19-24, %31.7’si (89) 25-39, %39.3’ü (118) 40-59 ve %12.7’si (38) 60-64 yaş aralı-ğındadır. Bireylerin yaş ortalaması 41.1±13.9’dır. Katılımcıların %66’sı (198) evli iken %34’ü (102) bekardır. Katılımcıların %58.3’ü (175) üniversite mezunu, %31.7’si (95) lise mezunu, %6’sı (18) ortaokul mezunu, %3.3’ü (10) ilkokul mezunu iken %0.7’si (2) okur-yazar değildir. Katılımcıların

%15.7’si (47) çalışmadığını bildirirken %84.3’ü (253) ise devlet memuru, özel sektör ve diğer baş-lıkları altında çalıştığını bildirmiştir. Bireylerin %52’si (156) daha önce veya şimdi omega-3 ve mul-tivitamin kullandığını bildirirken, %48’i (144) daha önce kullanmadığını belirtmiştir. Omega-3 ve multivitamin kullananların %38.5’i 40-59, %31.4’ü 25-39, %16.6’si 19-24 ve %13.5’i 60-64 yaş aralığındadır. Cinsiyete göre; kadınların %52.8’i (93) ve erkeklerin %50.8’inin (63) omega-3 ve mul-tivitamin kullandığı belirlenmiştir (p>0.05).  Omega-3 ve mulmul-tivitamin kullananlar eğitim durumuna göre değerlendirildiğinde, katılımcıların %57.7’ sinin (90) üniversite mezunu, %30.1’inin (47) lise mezunu, %7.7’sinin (12) ortaokul mezunu, %3.8’inin (6) ilkokul mezunu ve 0.7’sinın (1) okur-ya-zar olmadığı saptanmıştır. Yaşam kalitesi ölçeği toplam puan ortalaması, omega-3 ve multivitamin kullanan katılımcılarda 26.93 ± 3.86 puan iken kullanmayanlarda 24.34 ± 4.86 puandır. Bu fark istatistiksel anlamda önemli bulunmuştur (p<0.05). Bu sonuçla; omega-3 ve multivitamin takviyesi almış veya alıyor olan bireylerin yaşam kalitesi, almayanlara kıyasla anlamlı şekilde daha yüksektir.

Her iki grupta da 0-10 toplam puan aralığında birey bulunmamaktadır. Omega-3 ve multivitamin kullanan bireylerin %93.6’sının (146) yaşam kalitesi ölçeği toplam puanı 20-40 puan aralığında iken, kullanmayanlarda bu değer %79.9’ dir (115).

Sonuç: Çalışma sonucunda, omega-3 ve multivitamin kullanımı ile bireylerin yaşam kalitesi arasın-da anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Omega-3 ve multivitamin kullanımı ile cinsiyet, yaş, medeni durum ve beden kütle indeksi (BKİ) arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bu sonuçlar ile, bilinçli tüketi-len omega-3 ve multivitaminlerin bireylerin yaşam kalitesine olumlu katkı sağladığı bu çalışma ile de desteklenmiştir. Ancak bu takviye ürünleri tüketilmeden önce mutlaka bir uzmana danışılması gerekmektedir. Bu tür takviyelerin bilinçsiz tüketimi vitamin-mineral toksisitesi gibi birçok olumsuz duruma sebep olabilmektedir.

Anahtar Kelime: omega-3, multivitamin, yaşam kalitesi

SS-25

20-45 YAŞ ARASI KADINLARDA MENSTRÜAL SİKLUSUN HER ÜÇ DÖNEMİNDE (Menstrüal Dö-nem Öncesi, Menstrüal DöDö-nem ve Menstrüal DöDö-nem Sonrası) BESLENME ALIŞKANLIKLARI-NIN BELİRLENMESİ

Seniha Çukurovalı SOYKURT1, Muhittin TAYFUR2

1Kıbrıs Sağlık ve Tolum Bilimleri Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

2Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Giriş - Amaç: Menarş, Yunanca ay anlamına gelen “men” ile başlama anlamına gelen “arche” kelime-lerinin birleşiminden meydana gelir ve “ayın başı” şeklinde çevrilmektedir. (7).

Kadınlarda üreme yaşam aşamaları doğumdan menopoza kadar; puberte, menstrüal döngü, gebe-lik, doğum ve menopoz yıllarını kapsamaktadır. Her bir aşama sağlıkla ve beslenmeyle yakından ilgili olmakla birlikte üreme çağı ve menstrüal döngü kadın yaşam süresinin büyük bir kısmını oluş-turmaktadır. Menstrual döngü doğurgan kadınlarda meydana gelebilen fizyolojik değişiklikler sü-recidir. Üreme için gereklidir ve endokrin sistemin kontrolü altındadır. Her fazın uzunluğu kadından kadına ve siklustan siklusa değişiklik gösterir ve ortalama bir siklus 28 gün sürmektedir.8 Normal menstruasyon süresi 3-7 gün, kaybedilen kan miktarı ise 30-180 mL arasında değişmektedir.9 Menstrüal siklus boyunca hormonal değişimler yemek yeme davranışı ve besin alımında etkili ola-bilmektedir. Premenstrüal faz süresince iştah ve enerji alımında artış meydana gelmektedir. Fakat günlük enerji alımının artmasına yağ, protein ve karbonhidratın katkısı belirsizdir. Premenstrüal dönemde özellikle çikolata gibi karbonhidrattan zengin besinlere isteğin artması serotonin artışı, sonrasında duygu durum düzelmesi ve iştah artışı ile sonuçlanmaktadır (26).

Kadınlarda menstrüal siklus ve kontrol mekanizmalarının ana hatları belirlenmiş olsa da birçok et-kenden etkilenebilen kompleks bir döngü olduğu kabul edilmektedir. Özellikle ergen kızlarda mens-trüal siklus ve ovülasyonun daha tam oturmamış olması bu döngüyü dış etkenlerin etkisine daha da açık hale getirmektedir. Bu noktada beslenme ve beslenme alışkanlıklarının menstrüal siklus üzerine etkileri hem yetersiz beslenme hem de aşırı beslenme üzerinden görülebilmektedir (44) Beslenme ile ilgili sorunlar menstrüal siklus ve reprodüktif işlevleri etkilemektedir. Menstrüal sik-lusun yeni oturmaya başladığı ve beslenme sorunlarından daha fazla etkilenen ergenlik dönemi bu açıdan hassas bir dönemdir. Bedenin enerji dengesi ve hazır enerji varlığı, menstrüal siklus düzen-sizlikleri ve ovulasyon açısından BKİ’den ya da kritik kilodan daha önemlidir (44). 

20-45 yaş arası kadınlarda premenstrual dönem, menstrüal dönem ve menstrüal dönem sonrasın-daki beslenme durumları, besin tercihleri, yeme tutumları ve farklılıklarının saptanması, elde edilen verilere göre alınan enerji ve besin ögelerinin değerlendirilmesi amacı ile yürütülmüştür.

Yöntem - Gereçler: Bu araştırma, Aralık 2015 ile Ocak 2016 tarihleri arasında Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine başvuran 20-45 yaş ara-sı, araştırmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden 100 kadın üzerinde yürütülmüştür. Çalışmaya herhangi bir kronik hastalığı, ilaç kullanan (vitamin, mineral, antidepresan, oral kontraseptif vb), özel bir diyet uygulayan, son iki ayda herhangi bir hormon tedavisi almış ve düzenli menstruasyon

görmeyen bireyler dahil edilmemiştir. Çalışma Başkent Üniversitesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu tarafından 25/11/2015 tarihli ve 15/102 sayılı Etik Kurul Onayı ile gerçekleştirilmiştir.

Hastaların kişisel özelliklerini saptamak için anket formu uygulanmıştır. Anket formunda demogra-fik özellikler (yaş, cinsiyet, eğitim durumu, medeni hali vb.) menstrüal siklusun her üç döneminde (menstrüal öncesi, menstrüal dönem ve menstrüal sonrası dönem) oluşan besin tercihleri de anket tekniği ile günlük tutularak sorgulanmıştır. Anket formu, yüz yüze görüşülerek doldurulmuştur. Bi-reylerin enerji ve besin öğeleri alımlarını saptamak amacıyla her üç fazda birbirini izleyen üç gün süreyle (premenstrüal, menstrüal ve post menstrüal dönem) 24- saatlik besin tüketimleri, besin tüketim kaydı yöntemi ile alınmıştır.

Bulgular: Hastaların demografik özelliklerine bakıldığında; çalışmaya katılan kadınların yaş orta-laması 32.57 ± 7.62 yıl olarak belirlenmiştir. Kadınların  % 15.0’ı ilköğretim mezunu, % 22.0’ı or-taöğretim (lise) mezunu, %12.0’ı ön lisans mezunu, % 39.0’ı lisans mezunu ve % 12.0’ı lisansüstü olduğu belirlenmiştir. Çalışmaya katılan 100 bireyden 36’sı bekar, 56’sı evli ve 8’inin dul olduğu belirlenmiştir.

Tablo 1. Bireylerin Demografik Özelliklerinin, Menstruasyon Öncesi ve Menstruasyon Dönemine

İlişkin Verilerin ve Bireylerin Premenstrual Dönemindeki Beslenme Alışkanlıklarının Dağılımı      

Değişkenler S; (%)

Eğitim Durumu

     İlköğretim  mezunu 15; 15.0

Ortaöğretim mezunu 22; 22.0

Ön lisans mezunu 12; 12.0

Lisans mezunu 39; 39.0

Lisansüstü 12; 12.0

Medeni Durum

Bekar 36; 36.0

Evli 56; 56.0

Dul 8; 8.0

İlk Menstruasyoninizi kaç yaşınızda gördünüz?

10 yaşından küçük 2; 2.0

11 yaş 9; 9.0

12 yaş 26; 26.0

13 yaş 25; 25.0

14 yaş 27; 27.0

15 yaş ve üstü 11; 11.0

İlk Menstruasyonınızı kaç yaşınızda gördünüz? Ort ± SS 12.99 ± 1.23 Menstruasyon dönemi ile ilgili eğitim aldınız mı?

Evet 67; 67.0

Hayır 33; 33.0 Menstruasyon Dönemi ile ilgili bilgiyi kim/kimlerden aldınız?

Anne 50; 7.6

Abla 18; 57.5

Arkadaşlardan 11; 48.5

Öğretmenden 13; 63.3

Sağlık personelinden 12; 76.5

Radyo, televizyondan 9; 164.0

İnternet 4; 115.8

Ne sıklıkta menstruasyon görüyorsunuz?

<21 günden 3; 3.0

21-27 günde 48; 48.0

28-35 günde 42; 42.0

>35 günden 7; 7.0

Menstruasyon süresini ne kadar yaşıyorsunuz?

2-6 gün 77; 77.0

≥7 gün 23; 23.0

Sonuç: Menstrüal siklus beslenme durumu ve yeme tutumu ile ilişkilidir ve kadınların yaş grupla-rına ve fizyolojik ihtiyaçlagrupla-rına göre uygun bir beslenme ve yaşam tarzı geliştirilmesi önemlidir. Bu durumun detaylı incelenmesi için daha büyük çaplı çalışmalara ihtiyaç vardır ve bu alanda yapılacak yeni çalışmalara da yön verebileceği düşünülmektedir.

Anahtar Kelime: Menstruasyon, kadın, beslenme durumu, yeme tutumu, enerji alımı

SS-26

ORGANİK VE ORGANİK OLMAYAN ÇAY İNFÜZYONLARININ TOPLAM FENOLİK MADDE