• Sonuç bulunamadı

İlhanlı Emîrlerinin Zulüm ve Haksızlıkları

Belgede II. Gıyasü'd-din Mes'ud dönemi (sayfa 151-155)

B. II MES’UD’UN İKİNCİ SALTANATI VE ÖLÜMÜ

1. İlhanlı Emîrlerinin Zulüm ve Haksızlıkları

Yeni İlhanlı hükümdarı, dayısı İrencin Noyan’ı Moğol askerlerine kumandanlık etmesi ve İlhanlı emîrlerinin peşpeşe kalkıştığı isyan hareketleri sonrası otorite boşluklarının daha da arttığı Anadolu’daki işleri düzene koyması amacıyla Temmuz 1305’de buraya göndermişti. İlhanlıların özelikle iktisadî açıdan önem verdikleri Anadolu’da, kararlaştırılmış vergi ve gelirlerin meydana çıkarılması amacıyla hareket eden Şerefeddin Müsafir, beraberinde kalabalık bir memur kadrosu olduğu halde görevlendirilenler arasındadır. Aksarayî’ye göre aslında iyi vasıflara sahip olan Müsafir, iyiliği bile yanlışlıkla yapan yardımcılarının tamahkâr tutumları sebebiyle başarılı olamayarak geri dönmek zorunda kalmış ve onun gidişiyle de vergi düzeni büsbütün sarsılmıştır 267. Bu arada sâhib-i divân olarak görevlendirilen Şemseddin Ahmed Lakuşî, yanında Emîr Ağaçeri de bulunduğu hâlde Anadolu’ya gelmişti. Erzurum sınırından Antalya sahiline, Sinop sahilinden Diyarbakır bölgesine kadar olan geniş bölgenin yönetimi kendisine tevdi edilen Lakuşî, mevcut vergilere ek olarak halkın kaldıramayacağı birtakım malî yükümlülükler koymuş ve Ağaçeri ile birlikte servet yığma peşinde koşmuştur. Olcaytu Han’a olan yakınlığının da tesiriyle oldukça rahat hareket eden İrencin Noyan’ın kendisine iltifat etmediği Ağaçeri, destek bulmak amacıyla Han’ın huzuruna

266 Msl. bkz. İ. H. Uzunçarşılı, Kitabeler, I, İstanbul 1927, s. 101.

267 Bkz. Aksarayî, s. 242-43. Krş. Turan, Türkiye, s. 635; İrencin Noyan’ın, Olcaytu Han’la olan

143

çıkmış olmasına rağmen mevkiini ve itibarını muhafaza edememiştir 268. Bu şekilde meydan İrencin ile Lakuşî’ye kalmış ve her ikisi de şahsî menfaatlerini temin hususunda ülke kaynaklarını istedikleri şekilde kullanmışlardır.

b. İrencin Noyan’ın Zulmü

İrencin Noyan, cesur bir insan olmasına rağmen dirayetten yoksun bir kişiliğe sahipti. Nitekim emîrliğinin başında İlyas adındaki bir Türkmen beyi, Konya-Aksaray arasındaki Alâeddin Kervansarayı’nda isyan edince burayı taş ve ateş saçan savaş araçlarıyla desteklenen 20.000 kişilik kalabalık bir ordu ile geceli gündüzlü iki ay müddetle kuşatmış olmasına rağmen ne kervansarayı ne de âsiyi bir türlü ele geçirememişti 269. Ancak onun masum ve savunmasız halk üzerinde nasıl yıllarca süren bir baskı unsuru olduğunun örneklerine aşağıda temas edeceğiz.

Yıkılış sürecinin sonuna yaklaştıkça Anadolu’da Moğol idarecisi sayısı kemiyet olarak artış göstermekteydi. İlhanlılara ait incüleri yönetmek amacıyla Aksaray’a gelen Şektur Oğlu Oktay da bunlardan sadece biriydi. Ancak Oktay’a rahat yüzü göstermeyen İrencin Noyan, çeşitli hakaretlerde bulunduğu İlhanlı yöneticisinin geri dönmesine sebep

268 Aksarayî, s. 244-245; Turan, Türkiye, s. 635.

269 Daha önce Memreş Bey de aynı kervansaraya sığınarak burada Karamanlıların baskısına maruz

kalmış ve mücadele esnasında burçlardan ikisi yıkılmıştır. Bu sebeple Konya-Aksaray yolu işlemez hâle gelince, Gâzân Han’ın yarlığıyla ülke vakıflarının yönetimine tayin edilen Aksarayî, görevini yerine getirme adına başına geleceklerden habersiz bir şekilde kendi imkanlarıyla yıkılan burçları tamir ettirmiştir. Son hâdisede başarılı olamayan İrencin Noyan, Aksaraylı Şengit Oğlu’nun haksız telkinatıyla ve imar edilmeseydi İlyas Bey oraya sığınmazdı şeklinde özetleyeceğimiz asılsız bahanesiyle Aksarayî’den öldürülen her bir Moğol askerinin kan bedelini talep etmiştir. Tamir ve kan bedeli olarak toplam 16.000 dirhemlik cezayı ödemek zorunda kalmanın şaşkınlığı içindeki müellifimiz, “Bu ters hüküm, zamanın ender

durumlarından biridir” demekten kendini alamamaktadır. Anlaşılan o ki, İrencin Noyan ve

benzerleri her hâlükârda zulüm ve haksızlıkları irtikap etmek kabiliyetine ve kapasitesine sahiptirler. Bkz. s. 242, 246-47; Turan, “Selçuk Kervansarayları”, Selçuklular ve İslâmiyet, s. 99.

144

olmuştur 270. Bütün bunlar bir kere daha gösteriyor ki, artık Sâhib Ata Fahreddin Ali, Nasîreddin Mahmud, Mücîreddin Emîr Şah ve benzeri bir takım devlet adamlarının müspet manadaki münferit hareketlerinin de görülmediği talihsiz ülke Anadolu, Moğol emîrlerinin gerek makam-mansıp kavgaları gerekse servet-saman paylaşımında yaşadıkları sorunları yüzünden tam bir belirsizliğin yaşandığı ülke olma özelliğini bütün vahametiyle devam ettirmektedir.

Aksaray Dârü’ş-şifâ’sına yerleşen bir başka mahallî eşkıya Şengit Oğlu, şehir eşrafından ve Aksarayî’nin yakınlarından Ali Paşa ve kardeşi Ahî Ahmed hakkında İrencin Noyan’a yanlış ve asılsız telkinlerde bulunmuş ve bu sayede aldığı müsaade ile onlarla dört ay sürecek bir mücadeleye tutuşmuştur. Şengit Oğlu’nun Moğol ordusunun gelmekte olduğu şeklinde asılsız haberler yayması üzerine müellifimizin mülkü olan Salime kalesine sığınmak zorunda kalan Ali Paşa, Şengit Oğlu’nun beraberinde getirdiği Aksaray kadısının, canına kastedilmeyeceğine dair yeminine kanarak kaleden çıkınca otuz adamı ile birlikte katledilmiş ve serveti müellifimiz Aksarayî’ninki ile beraber yağma edilmiştir. Aksaray’daki kargaşalıktan sıkıldığı için Salime Kalesi’ne sığınan ve bu hâdise dolayısıyla şehre getirilerek işkenceye maruz bırakılan Şeyh Cemâleddin Hacı Hamuş da servetini kaybedenler arasındadır 271. Keza Ahî Ahmed, Şerefeddin Hoca Ömer, Hoca Yakut vb. kişiler de hayatlarını kaybetmişlerdir.

Zulüm ve haksızlıklarla ele geçirdiği mallardan bir kısmını İrencin Noyan’a bırakan Şengit Oğlu, bu defa da Karamanoğulları’ndan kaçan ve önce Alâeddin Kervansarayı’na ardından da Eyübhisar Kalesi’ne sığınan Memreş’in mallarına gözünü dikmişti. Onları da benzer yollarla ele geçirmiş ve sadece çok az bir kısmını İrencin’e göndermiştir. Şengit Oğlu’nun zulüm ve haksızlıklarına son vermek amacıyla harekete eden Aksaray’ın ileri

270 Aksarayî, s. 247-248; Turan, Türkiye, s. 636. 271 aynı yerler

145

gelenlerinden ve maktullerin yakınlarından müteşekkil yüz kişilik bir elçilik heyetini Yabanlu kışlağında kabul eden İrencin Noyan, Şengit Oğlu’nun gönderdiği paralarla onun lehine karar vererek, mazlum ve mağdurların umduklarını bulamamalarına sebep olmuştur 272.

İrencin’in daha önce Anadolu’ya gelirken Ermeniler üzerine kumandan tayin ettiği akrabalarından Emîr Bulargu, Sis (Kozan) ve Ayas (Yumurtalık) şehirlerini kendisine kışlak yapmıştı. Onun, Abbasi Halifesî Me’mun’un Adana ve Misis’de inşa ettirdiği surlar ve binalar münasebetiyle söz konusu beldelerin asıl sakinlerinin Müslümanlar olduğunu, daha sonra Ermenilerin eline geçtiğini ileri sürmesi ve halifenin kızı Aişe’ye ait türbenin domuzlarla kirletildiğini görerek Ermenilere çatması oldukça manidardır. Zira 1258 yılında Bağdat’ı yerle bir ederek Abbasî Halifeliği’ne son veren Hülâgû’nun torunları tarafından yönetilen İlhanlıların muahhar emîrlerinden birisinin, aynı halifeliğin hakkını savunmak amacıyla harekete geçmesi, Moğollar arasındaki dinî değişimin veya dönüşümün ayrıntılarını merak eden araştırmacılar için orjinal bir anekdottur. Samimi bir Müslüman olduğu anlaşılan Bulargu, bütün bunlarla yetinmeyerek önce Ayas’da, daha sonra da Ermeni payitahtı Sis’de camiler inşa ettirmiştir. Yabanlu kışlağında Şengit Oğlu münasebetiyle sıkıntılarına derman arayan mazlum ve mağdur Aksaraylıların müracaatını boşa çıkaran İrencin Noyan, söz konusu hâdiseyi müteakip Bulargu ile birlikte orduya hareketle sadakatini arz ettikten ve çeşitli iltifatlara nail olduktan sonra tekrar Anadolu’ya dönmüş ve bu defa da asılsız bahanelerle Niksar’ın gelirlerine el koyunca vilâyet halkı çok zor günler yaşamıştır. Emîr Bulargu’nun yukarıda dile getirdiğimiz dinî faaliyetlerine daha fazla tahammül edemeyen Ermeni kralı Hetum, onu Memlûk Devleti ile ittifak

146

teşebbüslerinde bulunmak gibi asılsız bir iftirayla Han’a şikayet etmiş ve yakınları ile birlikte idam edilmesine sebep olmuştur 273.

Belgede II. Gıyasü'd-din Mes'ud dönemi (sayfa 151-155)