• Sonuç bulunamadı

3.3   Bağımsız İdari Otoriteler Üzerindeki Denetim Yolları 86

3.3.1   İdari Denetim 86

Hızla gelişen teknolojik alanlar yüzünden bazı alanların klasik idari ve yargısal yöntemlerle etkin bir şekilde organize edilmesi ve denetlenmesinin zorlaşması diğer yandan da politikacılara olan güvensizlik sonucunda iletişim ve finans sektörleri gibi bazı hassas alanlarda siyasi iktidarın söz sahibi olmasının, tarafsızlık ve objektiflik

açılardan sorunlar yaratması gibi sebepler nedeniyle ortaya çıkan bağımsız idari otoritelerin ilk uygulamalarının görüldüğü ABD’de ve diğer ülkelerde genel olarak merkezi idareden bağımsız olarak örgütlendikleri görülmektedir (Yasaman, 2002: 127).

Bağımsız idari otoriteler açısından olmazsa olmaz şart olarak karşımıza çıkan bağımsızlığın sağlanmasının en birincil yolu, bu yapıların bir takım iş ve işlemlerinin merkezi idarenin idari denetim mekanizması dışında tutulmasını sağlamaktır. Eğer bu şart sağlanmaz ise bağımsız idari otoritelerin oluşturulmasının pratik bir faydası kalmayacak, merkezi idarenin işleyişine dahil olan, sadece adında bağımsız ibaresi bulunan ve merkezi idarenin bürokratik yapısı içerisine girmiş farklı bir tür yapılar grubuyla karşıya kalmamız kaçınılmaz olacaktır.

İdare hukukunda idari denetim, idari teşkilat içerisinde yer alan bir organ, birim, makam ve kişinin yine idari teşkilat içinde yer alan bir organ, birim, makam ve kişi üzerinde hukuksal sonuç doğuran ve hukuksal etki oluşturan bir takım kararlar alabilme yetkisi olarak tanımlanmaktadır. İdari denetime esas olarak idarenin bütünlüğü ilkesini sağlamak için başvurulmakta ve idarenin hiyerarşik denetimi ve idari vesayet denetimi şeklinde iki tür olarak karşımıza çıkmaktadır.

İdarenin bütünlüğünün sağlanması açısından idari vesayet ve hiyerarşi denetimi en önemli araçlardır. İdari vesayet yetkisi, ülkemiz Anayasası’nın 127. Maddesinde “Merkezi idare mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir.” denilmek suretiyle sadece mahalli idareler üzerinde öngörülmüştür. Vesayet denetimi, organlar ve işlemler üzerinde değişik şekilde ortaya çıkabilen bir denetimdir. Bu seçilmiş organların görevlilerinin seçimi, atanmaları, görevlerinden uzaklaştırılmaları ve görevlerine son verilmesi şeklinde ve işlemlerin iptali, onanması, izin verme ve yerine karar alabilme biçiminde gerçekleşmektedir. İdari vesayet denetiminin en önemli özelliği bu denetime olanak sağlayan açık bir yasal düzenlemenin bulunması ve bu yasal izinde kullanılabilecek denetim yetkisinin açıkça belirlenmesinin zorunlu olması şeklinde görünmektedir.

Kamu idaresi genel kural olarak yukarıda sıralanan bütün denetim türlerine muhatap olmaktadır. Ama bağımsız otoritelerin özerkliği, denetim rejiminde de ister- istemez bunların öteki kamu kurumlarından biraz ayrı yerde durmalarını gerektirmektedir. Bu ayrıklık, kendini en çok idari denetim konusunda göstermektedir. Bağımsız otoriteler herhangi bir kamu otoritesine idari emir veya vesayet yetkisi ile bağlı kılınmadıklarından, söz gelimi herhangi bir genel müdürlük gibi bir bakanın idari denetimi altında bulunmamaktadırlar (Deveci, 2002: 48).

Ulusoy’a göre ne kadar da “özerk” veya “bağımsız” olurlarsa olsunlar, kamu kaynaklarını kullanan ve kamu adına karar alma yetki ve sorumluluğu taşıyan ve gelir elde eden hiçbir organ idari açıdan tam bağımsız olamayacaktır. Bu nedenle bu türden bir “tam bağımsızlık” her şeyden önce, “idarenin bütünlüğü” ilkesini zedeleyeceği için, bu organlar üzerinde de minimum bir idari denetim mekanizması kurulması zorunludur. BİO’lar için öncelikli olarak, bu kurumların hangi faaliyetlerinin idari ve mali yönden denetime açık olduğu, hangi faaliyetlerinin ise, idari ve mali özerklik ve “idari bağımsızlık” kapsamında olduğu için denetim dışı tutulması gerektiğine yönelik objektif bir kriter belirlemek gerekmektedir. Bu belirlemede BİO’ların düzenledikleri sektöre ilişkin aldığı kararlar ve yaptığı işlemler ile kendi iç işleri ve yönetimlerine dair aldığı kararlar şeklinde bir ayrıma gidilmesi mümkündür. Bu ayrım sonucunda bir BİO kurulunun veya kurul üyelerinin lisans verme, para cezası kesme, ihale iptal etme, özelleştirme yapma gibi düzenledikleri sektöre yönelik olarak aldığı kararlar idari denetime değil, yargısal denetime tabi tutulmalıdır. Diğer yandan, BİO’ların bina alım-satımı, kiralaması, mal ve araç-gereç alımları ve personel alımları gibi kendi iç işlerine ve yöntemlerine ilişkin harcamalarından ve işlemlerinden dolayı ise hem idari hem de mali yönden denetlenmeleri gerekmektedir (Ulusoy, 2003: 68-69).

Karacan’a göre ise özerk kurumların yasayla kendilerine verilen görevler çerçevesinde aldıkları kararlar ve yaptıkları işlemler nedeniyle kamuda yer alan başka denetim/ teftiş kurumları tarafından uygunluk ve yerindelik denetimine tabi tutulamayacaktır. Öncelikle bu özerk kurumların kendi özel yasalarında denetime tabi olacaklarına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmaması, ayrıca özel yasalarında idari özerkliklerine ilişkin düzenlemelerin yer alması, özerk kurumlarının

kurulmalarının gerisindeki yatan felsefe ve bu kurulların çalışma şekilleri nedeniyle denetime tabi olmaması gerekmektedir (Karacan, 2000: 53-55).

Düzenleyici kurumların yürütme organı ile ilişkileri konusu, düzenleyici kurumların özerklikleri ve idari yapı içindeki konumları bakımından önem taşıdığı gibi, bu kuruluşlar üzerindeki denetimin sınırları hakkında da önemli ipuçları vermesi bakımından konumuz için önem arz etmektedir. Ülkemizdeki bağımsız idari otoritelerin kuruluş kanunları incelendiğinde, düzenleyici kurulların idarenin bütünlüğüne yönelik bir eylem olarak “Başbakanlık veya görevlendireceği bir devlet bakanı” veya icracı “ilgili bir bakanlıkla” ilişkilendirildikleri görülmektedir. Düzenleyici kurumlarla ilişkili oldukları bakanlık arasındaki ilişkinin boyutları, bütün kurumlar için aynı şekilde öngörülmemiştir. Bu ilişkinin bir boyutu, üyelerin atama sürecine ilişkindir. Diğer taraftan bu kurumların ilgili veya ilişkili bakanlıkla ilişkileri daha çok faaliyet raporlarının sunulması, bazı konularda uygun görüş alma, kurum personelinin ve üyelerinin özlük haklarının belirlenmesi gibi konuları içermektedir. Ayrıca kurul üyelerinin görevlerine ilişkin olarak işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma açılması, ilgili bakanın iznine bağlanmaktadır (Aydın, 2007: 205).

Ülkemiz uygulamasında bağımsız idari otoritelerin idari denetimi yürütme erkinin başı olan Cumhurbaşkanı’na42 bağlı olarak görev yapan Devlet Denetleme Kurulu vasıtasıyla da yapılabilmektedir.43 Devlet Denetleme Kurulu (DDK), idarenin

42 1982 Anayasası’nın 8.maddesinde “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar

Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.” hükmü, 104.maddesinde ki “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır” hükmü Cumhurbaşkanı’nın devlet yönetimindeki yerini göstermektedir. Madde metinlerinin tamamı için bakınız: http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2709&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch =anayasa Erişim Tarihi: 25.03.2010

43 1982 Anayasası’nın 108.maddesinde Devlet Denetleme Kurulu ile ilgili olarak “İdarenin

hukuka uygunluğunun, düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacıyla, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan Devlet Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanının isteği üzerine, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında ve sermayesinin yarısından fazlasına bu kurum ve kuruluşların katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerle vakıflarda, her türlü inceleme, araştırma ve denetlemeleri yapar. Silahlı Kuvvetler ve yargı organları, Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı dışındadır. Devlet Denetleme Kurulunun üyeleri ve üyeleri içinden Başkanı, kanunda belirlenen nitelikteki kişiler arasından, Cumhurbaşkanınca atanır.Devlet Denetleme Kurulunun işleyişi, üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işleri, kanunla düzenlenir.” Hükmüne yer verilmiştir. Madde metni için bakınız. http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2709&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch =anayasa Erişim Tarihi: 25.03.2010

hukuka uygunluğunun düzenli ve verimli bir şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacı ile Cumhurbaşkanı’nın isteği üzerine tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, sermayesinin yarısından fazlasına bu kurum ve kuruluşların katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerle vakıflarda, her türlü inceleme, araştırma ve denetim yapma yetkisine sahip bulunmakta, DDK, silahlı kuvvetler ve yargı organları dışındaki tüm kamu kurum ve kuruluşlarını denetleyebilmektedir.44 Üst kurulların da birer kamu kuruluşu olmaları nedeniyle DDK denetimi kapsamında oldukları ve DDK tarafından denetlenebilecekleri ileri sürülmektedir. Nitekim DDK’nın Rekabet Kurumu’nu idari ve mali yönden 16.12.2002 ve 2002/12 sayılı raporla denetlediği anlaşılmaktadır (Altundiş, 2006: 9). Burada şu hususu belirtmekte de fayda bulunmaktadır. Bu kurulun tüm kurum ve kuruluşlar üzerinde bir denetim yetkisi bulunmakta ise de bu denetim üzerine uygulayabileceği herhangi bir yaptırım yetkisi bulunmamaktadır. DDK’nın denetim üzerine yetkisi; hazırlanan raporların karara bağlanarak Cumhurbaşkanının onayı alındıktan sonra Başbakanlığa gönderilmesi, kurul raporlarında; incelenmesi, teftişi, tahkiki veya dava açılması istenilen konuların en geç kırkbeş gün içinde gereği yapılmak üzere Başbakanlıkça yetkili mercilere intikal ettirilmesi ve sonuçtan Başbakanlık aracılığı ile Cumhurbaşkanlığına bilgi verilmesi, ayrıca Cumhurbaşkanı’nın gerek gördüğünde önemli konularla ilgili raporları doğrudan adli ve idari mercilere intikal ettirebilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.45

Bu bağımsız idari yapılar üzerinde öngörülebilecek başka bir idari denetim yolu ise Başbakanlığa bağlı Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun denetimidir. 20.10.1983 tarih ve 18197 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe

44 3.4.1981 tarih ve 17299 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2443 sayılı

Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanun’un 2.maddesinde düzenlenmektedir. Madde metni için bakınız; http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2443&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch =devlet%20denetleme%20kurulu Erişim Tarihi: 25.03.2010

45 3.4.1981 tarih ve 17299 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2443 sayılı

Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanun’un 6.maddesinde düzenlenmektedir. Madde metni için bakınız; http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2443&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch =devlet%20denetleme%20kurulu

giren 72 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK)46 ile kurulan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun; kamu iktisadi teşebbüsleri ile özel kanunlarında Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabi olduğu belirtilen kurum ve kuruluşları, ayrıca Sosyal Güvenlik kuruluşlarının denetimini yapacağı öngörülmektedir. Denetleme Kurulunun kapsamına giren kuruluş ve kurumları iktisadi, mali, idari, hukuki ve teknik yönden sürekli olarak gözetim ve denetim altında bulundurmakla ve Başbakanın görevlendirmesi üzerine incelemelerde bulunmakla görevlendirilmiştir. Bu kurulun denetleme konuları yukarıda anılan 72 sayılı KHK’nin 22.maddesinde “Denetleme Kurulu, denetlemelerini yaparken aşağıdaki hususları inceler: 1.Denetlenen kuruluşların kanun veya statülerinde belirlenen amaç ve esaslara, uzun vadeli kalkınma planı ile programlara uyulup uyulmadığı, 2. İşletme bütçelerinin gereklere, işlemlerinin bütçelere; maliyet, bilanço ve sonuç hesaplarının dönem faaliyetlerine uygunluğu, 3. Çağdaş işletmecilik esaslarına uyulup uyulmadığı, 4.İşlemlerin hukuka uygunluğu, 5.Verimlilik ve karlılık ilkelerine uyulup uyulmadığı, 6. İşletmenin zarara uğratılıp uğratılmadığı.” şeklinde bir düzenleme ile sıralanmaktadır.47 Aynı KHK’nin 23.maddesinde ise denetlemeye tabi kurum ve kuruluşların yükümlülükleri şu şekilde belirlenmiştir. “1.Denetlenen ve ilgili kuruluşların görevlileri, denetim ve inceleme görevlilerince istenilen bilgi ve belgeleri incelemeye sunmak hazırlayıp vermek ve her türlü kolaylığı göstermekle yükümlüdürler. 2. Denetime tabi kuruluşlar, kanunlarında ayrıca süre belirtilmemiş olan durumlarda aşağıda yazılı belgeleri, düzenleme veya yetkili mercilerce onaylanma tarihinden başlayarak en geç bir ay içinde Denetleme Kuruluna göndermekle yükümlüdürler. İşletme bütçeleri ve ekleriyle bunların yıl içindeki değişiklikleri, a) Bilanço ve sonuç hesapları ile bunların ekleri, yıllık faaliyet raporları, ortaklıklarda ayrıca genel kurul kararları ve denetçi raporları, b) Yönetim Kurulu ve yönetim komitesi kararları, c) Yönetmelikler, d) İştiraklerin genel kurullarına verilen yıllık faaliyet raporları ve denetçi raporları, e) Denetim gereği olarak gönderilmesi Denetleme Kurulunca istenecek diğer belgeler.”

46 Kanun Hükmünde Kararname: Bakanlar Kurulu’nun yasama meclisinden aldığı bir yetkiye

çerçevesinde çıkardığı kararname (düzenleyici işlem) olarak tanımlanmaktadır. Bkz. Selahattin Bağdatlı Hukuk Sözlüğü, İstanbul, 1997 sayfa 243

Ülkemizde enerji piyasasını regüle etmek için kurulan EPDK’nın ve tütün piyasasını regüle etmek için kurulan TAPDK’nın kuruluş kanunlarında bu kurumların Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun denetimine tabi olduğu düzenlenmiş bulunmaktadır.48 49 Kanımızca yukarıda belirtilen alanlarda denetim yapan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumu’nun denetimi kapsamına giren ve yine 72 sayılı KHK’nin 23.maddesinde yer alan yükümlülüğe uymak zorunda olan bir bağımsız idari otorite üzerinde sıkı bir idari denetimin bulunmadığı rahatlıkla söylenemeyecektir.

Ayrıca, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun50 görev alanının, tüm idareyi kapsadığı bunun yanında kamu kuruluşu niteliğindeki meslek kuruluşları ile vakıflar, dernekler, kooperatifler gibi özel hukuk tüzel kişilerini bile kapsadığı düşünüldüğünde, düzenleyici kurumların da Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun araştırma, inceleme ve denetleme alanına girdikleri söylenebilecektir.51 Ancak bilindiği kadarıyla bu yetki, bugüne kadar eylemli olarak kullanılmamıştır (Sezen, 2003:181).

48 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 8/d maddesinde “Kurum, Başbakanlık Yüksek

Denetleme Kurulu tarafından denetlenir.” Hükmü bulunmaktadır. Madde metni için bakınız; http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.4628&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch

49 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında

Kanun’un 5.maddesinde “Kurum Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun denetimine tabidir.” Hükmü bulunmaktadır. Madde metni için bakınız; http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.4733&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch =tütün

50 3056 sayılı Kanun’un 20.maddesinde Başbakanlık Teftiş Kurulu hakkında şu şekilde bir

düzenleme bulunmaktadır. “Teftiş Kurulu Başkanlığı Başbakan'ın veya yetkili kılması üzerine Müsteşarın emri veya onayı ile Başbakan adına aşağıdaki görevleri yapar: a) Bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla, kamu iktisadi teşebbüslerinde teftişin etkin bir şekilde yürütülmesi hususunda genel prensipleri tesbit etmek ve personelin verimli çalışmasını teşvik edici teftiş sistemini geliştirmek, b) 1. (a) bendinde sayılan kuruluşlarla bunların iştirak ve ortaklıklarında, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında, teftiş, denetim veya bu maksatla kurulmuş olan birimlerin görev, yetki ve sorumluluklarını haiz olarak her türlü inceleme, araştırma, soruşturma ve teftiş yapmak veya yaptırmak, 2. Vakıflarda, derneklerde, kooperatiflerde, her seviyedeki işçi ve işveren teşekküllerinde teftiş, denetim veya bu maksatla kurulmuş olan birimlerin görev, yetki ve sorumluluklarını haiz olarak gerektiğinde her türlü inceleme, araştırma, soruşturma ve teftişi yapmak veya yaptırmak, 3. Gerektiğinde, imtiyazlı şirketlerle, özel kuruluşları da mali yönden teftiş ve denetlemek, c) Başbakanlık merkez teşkilatında araştırma, inceleme ve soruşturma ile bağlı ve ilgili kuruluşlarında her türlü inceleme, araştırma, teftiş ve soruşturma yapmak. …..” Maddenin tam metni için bakınız; http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.3056&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch

51 Aksi yönde görüşü de Ulusoy savunmaktadır. Ulusoy bağımsız idari otoritelerin Başbakanlık

3.3.2 Siyasi Denetim

Demokratik sistemin özünde yürütmenin, halkın temsilcilerinden oluşan yasama organı önünde icraya ilişkin hesap verebilmesi vardır. Yürütme organına, bütçe ve sair kanunlarla kamu kaynaklarını toplama ve bu kaynakları kullanma yetkisi veren meclisin, icraatın kanunlara uygun olarak yürütülüp yürütülmediğini denetlemesi, demokratik bir gerekliliktir (Aydın, 2007: 214).

Siyasi denetim; yürütme organı ve dolayısıyla idarenin yasama organı tarafından denetlenmesidir. Merkezi idarenin başı ve yerinden yönetim kuruluşlarının vesayet makamları olan bakanların, kendi yetkileri içindeki işlerden ve emirleri altındakilerin işlem ve eylemlerinden dolayı yasama meclisine karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin siyasal denetim araçları; soru52, genel görüşme53, meclis araştırması54, meclis soruşturması55 ve gensoru56 yöntemleri olarak karşımıza çıkmaktadır (R.Yıldırım; 2006: 480).

Bağımsız otoritelerin idari özerkliği, bu kuruluşlar üzerinde klasik bürokrasinin siyasal denetiminin işletilmesine engel oluşturmaktadır. Çünkü ilgili ya da ilişkili sözcüklerinden hangisiyle tanımlanmış olursa olsun, bağımsız idari otoriteler, klasik bürokrasinin bağlı olduğu anlamda bir bakanlığa bağlı bulunmamaktadırlar. Yasalarda bu kurumlarla bir şekilde ilişkilendirilmiş olan bakanların, atamalarda ve öteki çalışma prensiplerinde hiçbir yetki kullanmadıkları halde bunlarla ilgili olarak parlamentonun önünde hesap vermeleri söz konusu olabilmektedir (Deveci, 2002: 51).

52 Soru, Bakanlar Kurulu adına, sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Başbakan veya

bakanlardan bilgi istemekten ibarettir. 1982 Anayasası’nın 98.maddesinde düzenlenmiştir.

53 Genel görüşme, toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye

Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir. 1982 Anayasası’nın 98.maddesinde düzenlenmiştir.

54 Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir. 1982

Anayasası’nın 98.maddesinde düzenlenmiştir.

55 Meclis soruşturması, Başbakan veya bakanlar hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye

tamsayısının en az onda birinin vereceği önerge ile istenebilen ve ilgililerin siyasi sorumluluğunu doğuracak nitelikte soruşturma açılmasıdır. 1982 Anayasası’nın 100.maddesinde düzenlenmiştir.

56 Gensoru, Hükümetin veya bir bakanın siyasal sorumluluğuna ve görevden uzaklaşmasına yol

açabilen bir bilgi edinme ve denetim yoludur. Gensoru önergesi, bir siyasi parti grubu adına veya en az yirmi milletvekilinin imzasıyla verilir. Bakanlar Kurulunun veya bir bakanın düşürülebilmesi, üye tamsayısının salt çoğunluğuyla olur; oylamada yalnız güvensizlik oyları sayılır.1982 Anayasası’nın 99.maddesinde düzenlenmiştir.

Klasik bürokrasinin siyasal denetimi, asıl olarak kurumların hiyerarşi ya da vesayet ilişkisi ile bağlı bulundukları bakanların, parlamento tarafından denetlenmesi biçiminde gerçekleşmesine rağmen yürütme erki içerisinde bulunan ve siyasi iktidar tarafından da denetlenemeyen bağımsız idari otoriteler nedeniyle, siyasi iktidarın bu bağımsız yapıların faaliyetlerine ilişkin olarak yasama organı önünde siyasi sorumluluklarının bulunmaması gibi modern demokratik sisteme aykırılık içeren önemli bir sorun ortaya çıkmaktadır (Ulusoy, 2003: 35).

Karacan’a göre de bağımsız idari otoriteler kendilerine görev ve yetki veren, atayan politikacılara ve parlamentoya karşı hesap vermelidir. Bu hesap verme raporlama şeklinde olmalıdır. Bakanlar Kurulu’na sunulan bu raporların ibra edilip edilmeyeceğine ilişkin düzenlemelerin de bulunması gerekmektedir (Karacan, 2000: 56).

Ülkemiz uygulamasında bu bağımsız idari otoriteler üzerinde yasama meclisinin siyasi denetimi, bu kurumların da içinde yer aldığı merkezi yönetim bütçe kesin hesabının TBMM tarafından karara bağlanması aşamasında söz konusu olabilmektedir. Üst kurulların bütçelerini Eylül ayı sonuna kadar doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisine, bir örneğini de Maliye Bakanlığı’na gönderme yükümlülüğü bulunmaktadır.57

Ayrıca, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 97.maddesinde58, şeffaflık ve hesap verebilirlik başlığı altında “Kurumun faaliyetleri hakkındaki yıllık rapor,

57 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 2.maddesinde ” Düzenleyici ve

denetleyici kurumlar, bu Kanunun sadece 3, 7, 8, 12, 15, 17, 18, 19, 25, 42, 43, 44, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 68, 76 ve 78 ıncı maddelerine tâbidir” hükmüne yer verilmiştir olup, 18.maddesinde ise “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay ile Düzenleyici ve denetleyici kurumlar, bütçelerini Eylül ayı sonuna kadar doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisine, bir örneğini de Maliye Bakanlığına gönderirler” şeklinde bir düzenleme yapılmıştır. Madde metni için bakınız; http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.5018&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch

58 Anılan maddenin tam metni şu şekildedir, “Kurumun faaliyetleri hakkındaki yıllık rapor,

raporun ait olduğu dönemi izleyen yılın mayıs ayı sonuna kadar Bakanlar Kuruluna sunulur ve kesin hesaplar ile birlikte kamuya açıklanır. Kurum, faaliyetleri ile ilgili olarak yılda bir defa Türkiye Büyük Millet Meclisi Plân ve Bütçe Komisyonuna bilgi verir. Kurum, stratejilerine ve bu stratejilerin yerine getirilmesine ilişkin olarak Bakanlar Kuruluna altı ayda bir bilgi verir. Kurum, ilgili sektörde yaşanan önemli gelişmelere ve bu Kanunun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen kuruluşların performanslarına ilişkin olarak toplulaştırılmış bazda üç aylık süreli raporlar