• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: VAKIFLARIN GAYRİMENKULLERİ VE BU

2.1. Vakıf Mülklerin Kiralanma Usulleri

2.1.1. İcâre-i Vahide

Sözlükte “bir defaya mahsus kiralama”110

demek olan icâre-i vahide, vakıf hukukunda ise çatılı veya çatısız vakıf gayrimenkullerinin ay veya yıl gibi belli bir süre belirlenerek mütevelliler tarafından kiraya verilmesi anlamına gelmektedir. Bu yöntemle kiraya verilen vakıf mallar, icâre-i vahideli vakıflardır. Yani adından da anlaşıldığı üzere sadece belirlenen periyotlarda tek bir kira geliri elde edilen bunun dışında başka her hangi bir kira talep edilmeyen kira akdine icâre-i vahide denmektedir. Vakıf mallar işletilmeleri itibariyle üç ana bölüme ayrılmaktadırlar. İcâreteyn ve mukâtaalı vakıf mallar uzun süreli kira akdiyle, icâre-i vahideli vakıflar ise kısa süreli kira akdiyle işletilen vakıf mallardır.111

110

Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, “İcâre-i Vahide”, İstanbul: Ensar Neşriyat, 2010, s. 224.

111 Ahmet Akgündüz, “İcâre-i Vahide”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), c. 21, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 2000 s. 388-389.

80

İcâre-i vahideyi diğer kira akitlerinden ayıran en önemli özellik, kira müddetinin belirlenmiş ve kısa süreli olmasıdır. Diğer iki kiralama usulünde ise kira müddeti bu kira akdinde olduğu gibi belirli ve kısa süreli değildir.

İcâre-i vahide akdinin sona ermesi için iki durumun gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlardan birincisi kira akdinin sona ermesi diğeri ise kiracının vefat etmesidir. Kira süresi sona ermeden mütevellinin akdi feshetme yetkisi bulunmamaktadır.112

Zira kira akdi yapılırken kira süresi belirlenmiş, her iki taraf da akdi bu minval üzere gerçekleştirmiştir. Akit sahih bir şekilde meydana geldikten sonra İslam hukukuna göre tek taraflı olarak feshedilememekte, ancak karşılıklı rıza ile sonlandırılabilmektedir.113

Bu sebeple mütevelliye akit süresi sona ermeden akdi tek taraflı olarak feshetme yetkisi verilmemiştir. İcâre-i vahide ile vakıf mülkü kiralayan kişinin bu mülkte ömür boyu tasarruf etme veya vefatından sonra evlatlarına intikal ettirme gibi hakları mevcut değildir. Kira müddeti bittikten sonra mütevelli istediği kişiye ilgili gayrimenkulü kiraya verebilir. Bu konuda önceki kiracının öncelik hakkı bulunmamaktadır.114

Burada kira müddeti bittikten sonra bütün yetkinin mütevelliye verilmesiyle vakfın çıkarlarının gözetildiği anlaşılmaktadır. Belli bir süre belirtilmeden ayda şu kadar veya yılda şu kadar şeklinde bir akit yapılmışsa mütevellinin ay sonunda yahut yılsonunda kiracıyı çıkarma ve bir başkasına kiralama hakkı vardır. Çünkü bu akitte kesin bir tarih belirlenmemiştir.115

İslam hukukçuları icâre-i vahideli vakıf mülklerin kirasının ecr-i misilden daha düşük olamayacağı hususunda görüş birliği içerisindedirler. Hanefi hukukçular da vakıf malların kirası noksan-ı fahiş veya ecr-i misilden düşükse akit fasit olur demişlerdir. Mütevelli böyle bir durumla karşılaştığı vakit kiracıya bedeli ecr-i misle çıkartmasını teklif eder. Kiracı teklifi kabul ederse belirlenen müddet boyu ecr-i misil kira bedeliyle kiracı olmaya devam eder. Eğer kiracı bedeli yükseltmeye yanaşmazsa akit

112

“Mütevelli vakfı icâre-i sahiha ile îcar ve teslim eylese kable tamami’l-müdde icâreyi feshe kâdir olmaz”, Şerifzâde, Revâyihu’z-zekiyye, s. 194. Aktaran: Süleyman Kaya, XVIII. Yüzyıl Sonlarında Üsküdar Vakıflarının

Gelir Kaynakları, Dîvân Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, Cilt.15, Sayı.29 (2010), s.105-106.

113Ali Bardakoğlu, “Fesih”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), c. 12, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 1995 s. 427-436.

114

“Zeyd mütevellisi olduğu vakıf hamamı müddet-i malume tamamına dek Amr’a îcar ve teslim edip Amr dahi müddet tamamına dek zabt ve tasarruf ettikden sonra Zeyd hamamı Amr’dan alıp bir sene tamamına dek ecr-i misliyle Bekir’e îcar ve teslim eylese Amr mücerred ben mukaddema müste’cirin olmakla îcara evlayım öyle olunca hamamı Bekir’den alıp bana îcar eyle deyu Zeyd’e cebre kâdir olur mu? Cevap: Olmaz”, Feyzullah Efendi, Fetâvâ-yı

Feyziyye, s. 449.

81

feshedilmekte ve mütevelli mülkü bir başkasına kiraya verebilmektedir.116 Eğer vakıf mülkün kira ücreti, kira akdinden sonra, her hangi bir sebepten ötürü düşerse akit bozulmamakta, önceden anlaşıldığı miktar üzere devam etmektedir.117

Burada yine vakfın çıkarları doğrultusunda hareket edildiği gözükmektedir. Osmanlılar da prensip olarak vakıfların aldanan taraf olması mümkün değildir. Bu sebeple vakıfların zarar görme ihtimalinin söz konusu olduğu takdirde vakfın çıkarlarının ön planda tutulduğu anlaşılmaktadır.

İcâre-i vahideli vakıfların kira müddetinin bir sınırı olduğu anlaşılmaktadır. Yani bu tür vakıflar kiralanırken uzun müddetli kira akdi yapılamamaktadır. Bu konuda İbn Abidin, vâkıf kira müddeti için üst bir sınır belirlememişse veya her hangi bir şart koşmamışsa arazi, çiftlik gibi vakıf mülklerin en fazla 3 yıl, bunların dışındaki gayrimenkullerin ise 1 yıldan fazla müddetle kiraya verilemeyeceğini, aynı durumun yetim malları için de geçerli olacağını ifade etmiştir. Vakıf mülklerin ve yetim mallarının kiralanmasında bir üst sınır belirlenmesinin sebebinin ise uzun müddet kiracı olan kişinin zamanla bu mülkler üzerinde mülkiyet iddia etmesini engellemek olduğunu söylemiştir.118

Sonuç olarak müteaahhirîn Hanefi uleması genel olarak vakıf mülklerin uzun süreli olarak kiraya verilmesini, vakıf malın zamanla vakıf alameti yok olup kiracı tarafından mülk edinilmesi ihtimali sebebiyle caiz görmemişlerdir.119

Ancak kadının izniyle vakıf mülkler 1 yıldan daha fazla süreyle kiraya verilebilmekteydiler. Nitekim kadının, vakfın çıkarlarını neticede de toplumun menfaatini gözetmesi gerekmektedir. Eğer vakıf mülkü 1 yıllık olarak kiralayacak kimse bulunamazsa kadı, vakıf mülkün toplum ve vakıf menfaati için 1 yıldan uzun süre ile kiraya verilmesine izin verebilmektedir.120

İcâre-i vahideli vakıflarda ferâğ veya intikal hakları söz konusu değildir. Yani kiracı bu menfaat hakkını bir başkasına devredemez. Ya akit müddetince vakıf mülkte tasarrufta bulunur ya da karşılıklı rıza ile akdi fesheder. Aynı şekilde icâre-i vahide de sadece tek bir kira bedeli bulunduğu için bu tür icâre-i vahideli vakıfların mahlûl olması gibi bir durum söz konusu değildir. Ancak bu vakıfların uygun görülmesi durumunda

116

İstanbul Şer'iyye Sicilleri Arşivi, Evkaf-ı Hümayun, nr. 2, s.204-205. Aktaran: Ahmed Akgündüz, Diyanet İslam

Ansiklopedisi, c.21, s.388.

117Molla Hüsrev, Dureru’l-Hükkam fi Şerhi Gurer’il-Ahkâm, c..2, s.139.

118

İbn Abidin, Reddu’l-muhtar ale’d-Durri’l-muhtar, Ahmed Davudoğlu (çev.), c. 9, s. 318.

119

Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, İstanbul: Ümit Yayınları: c.2, s.405-408.

82

icâreteynli veya mukâtaalı vakıf olmaları mümkündür. Fakat vakfiyede bu konuda esneklik bulunması ve vakfın çıkarlarının da bu doğrultuda olması gerekmektedir. Aksi takdirde mütevelli keyfi olarak icâre-i vahideli vakıfları icâreteynli veya mukâtaalı vakıf haline getirememektedir.121