• Sonuç bulunamadı

İŞLETMELERİN DERECELENDİRME SÜRECİ VE AŞAMALAR

1. DERECELENDİRMENİN TARİHÇESİ VE ÖNEMİ

Derecelendirme ilk olarak karşımıza 19 yy. Amerika’sında çıkmaktadır. 19 yy’daki hızlı sanayileşme, sermaye gereksiniminde artışa yol açmıştır. Demiryolları ağının finansmanında yoğun olarak dış kaynak kullanılması, riski beraberinde getirmiş riskin tahmini zorlaşmıştır. Derecelendirme, bu noktada yatırımcının bilgi ihtiyacına cevap verebilmek için ortaya çıkmıştır.

Avrupa derecelendirme kavramıyla 1983’de tanışmış, Türkiye’de ise ilk derecelendirme 1991 yılında devlet borçlanma kağıtlarında gerçekleşmiştir (Tanör, 1999: 360-361). Görüldüğü üzere Türkiye için derecelendirme faaliyeti 18 yıllık bir geçmişe sahiptir. Ancak burada bahsedilen derecelendirme firma derecelendirmesi değil ihraç edilen borçlanma senetlerini ilişkin derecelendirmedir. Firma derecelendirmesi ile ise ancak SPK’ nın 1997 çıkardığı tebliğ ile tanışılmıştır.

Basel II uygulamasında kredilerin firmaların derecelendirilme notuna göre tahsis edilmesi yapılan önemli değişikliklerden biridir. Derecelendirme sistemleri aracılığı ile elde edilen dereceler ve kredi olayları dikkate alınarak oluşturulacak temerrüt olasılıkları ve derecelendirme değişim matrisleri (rating transition matrices) kullanılmak suretiyle banka portföyünün kredi riski hesaplanabilmektedir. Bankaların kendi derecelendirme sistemlerini kurmaları risk yönetim sistemlerini güçlendirmeleri açısından önem arz etmekle beraber derecelendirme kuruluşlarının tespit ettiği derece notları etkin bir piyasa mekanizmasının işletilmesi açısından da önemlidir. Derecelendirme kuruluşlarının sağladığı bilginin maliyeti krediyi alan

91

tarafça üstlenilmekte; hükümetlerden, menkul kıymeti ihraç edenlerden veya bunların temsilcilerinden bağımsız olarak tarafsız bir görüş oluşturulmakta; bunlar tarafından verilen derecelerin performansı ölçülmekte ve tahmin gücünün yüksek olduğu görülmektedir (Keller, 2006: 39).

Basel II uzlaşısının getirdiği derecelendirme zorunluluğuyla birlikte giderek derecelendirme faaliyetinin artan bir öneme haiz olacağı görülmektedir.

2. DERECELENDİRME TANIMLARI VE YARARLARI

Günümüzde derecelendirme pek çok ülkede yaygın bir uygulama olmakla birlikte, ülke derecelendirilmesinden hükümetlerce ihraç edilen menkul kıymetlerle, şirketlere kadar geniş bir alana yayılmaktadır. Günümüzde finans kesimini oluşturan kuruluşlarda görülen başarısızlıklarda ve dolayısıyla yatırımcıların karşı karşıya kaldıkları risklerde meydana gelen artış derecelendirme işleminden sıklıkla faydalanılmasını gündeme getirmiştir (Capeci, 1985: 40). Derecelendirme yaygın olarak hisse senedi yatırımcıları, kreditörler ve hükümet yetkilileri tarafından şirketlerin ve hisse senetlerinin risklerinin ölçümü için kullanılmaktadır (Lee, 2007: 67).

Derecelendirmenin literatürde çok farklı tanımlarına ulaşmak mümkündür. Bazıları şu şekildedir;

“Derecelendirme şirketin borç kalitesinin ölçüsüdür” (Ben-ami, 1991: 19). ”Derecelendirme, borç verenlerin karşılaştıkları ihmal riskleridir. Derecelendirme, sermaye piyasalarında işletmeci, yatırımcı, aracı gibi katılımcılara yardımcı olan ve etkili biçimde işlem yapmayı sağlayan güçlü bir sembol, diğer bir ifadeyle de kullanışlı bir sistemdir” (NYE, 1996: 25).

“Derecelendirme, numerik olmayan sembollerle gösterilen, mevcut duruma göre değişen sınıflandırmanın periyodik olarak güncelleştirildiği ordinal bir skala ile sınıflandırılan iktisadi bir birimin değerlendirme sonucudur” (Boyacıoğlu, 2005: 56).

92

Bir başka görüşe göre ise derecelendirme, borçlunun anapara ve faiz yükümlülüklerini ödeme isteği ve kabiliyetinin zamanında ve tam olarak yerine getirilip getirilememesini ölçen bir araçtır. Ödeme isteği ve kabiliyeti derecelendirmenin en hassas konularıdır. Derecelendirme, tek bir işlem, kuruluş veya ülke için yapılabilir. Genel kural, derecelendirme sınıflarının her biri ile karşılaştırma yapılmasına imkan sağlayacak yeterli sayıda kriter kullanmaktır. Derecelendirme çalışmaları bir model çerçevesinde geçmişe yönelik verileri kullanarak, sürekli ve tekrar gözleyen bir perspektifte risk faktörünü ölçmeyi amaçlamaktadır. Kredi notu, bir firmaya veya bireye kredi tahsis edilirken taşıdığınız riskin matematiksel olarak ifadesidir (Yaslıdağ, 2007).

Literatürde yer alan tanımlardan hareketle derecelendirme ya da diğer adıyla rating, menkul kıymet ihraç eden şirketin veya kuruluşun, anapara ve faiz yükümlülüklerini zamanında yerine getirip getiremediğinin bağımsız bir şekilde değerlendirilmesi işlemini ifade etmektedir. Diğer bir ifade ile derecelendirme, ihraçcının borç ödeme gücünün, şirketin tahvile ilişkin yükümlülüklerini zamanında yerine getirememe riski, tahvilin ihraç koşulları ve şirketin mali yapısı, iflası veya finansal krize girmesi halinde tahvil sahibine sağlanan haklar gibi unsurlara dayalı olarak değerlendirilmesidir (Babuşcu, 1997: 6).

Derecelendirme, firmaların finansal verilerini ve finansal olmayan verilerinin içinde bulunulan dönem ve geçmişteki performanslarının değerlendirilerek, firmanın gelecekteki performansının tahmin edilerek firmaya standart bir puan verme işlemidir. Başka bir ifade ile aslında derecelendirme firmanın taşıdığı riskinin ya da karşı tarafın maruz kalacağı riskin sayısallaştırılmasıdır. Derecelendirme ile objektif kriterlerle firmaların performansları belirlenmektedir. Buradan elde edilen çıktı, firmanın derecesini yani firmanın finansal notunu oluşturmaktadır. Kredi başvurularında ve diğer firmalar, ortakları, müşterileri, tedarikçileri ve diğer işletme ilgilileri ile olan ilişkilerinde aradaki ‘asimetrik bilgi’ ve ‘saklı bilgi’ sorununu derece notu ortadan kaldırmakta ve firmanın performansını gösteren bir işaret olmaktadır. (Aras, 2007: 16).

93

2.1. FİRMALARIN DERECELENDİRME TANIMLARI

Kredi değerlendirme, borç ödeme gücünün ölçülmesinde gelişmekte olan ekonomilerde kullanılan bir araç olmuştur. Artan talep karşısında da derecelendirme şirketlerinin sayısında artış gerçekleşmiştir (Bruskin, 1988: 12).

Derecelendirme işlemi, ABD’de derecelendirme amacıyla imzalanmış bir sözleşme olmadan da yapılabilmektedir. Ancak Türkiye’de derecelendirme işleminin yapılabilmesi için ilgili tebliğ’de taraflar arasında sözleşme yapılması öngörülmektedir.14 Buradan da anlaşıldığı üzere derecelendirme notu alma konusunda bir zorunluluk yoktur isteğe bağlıdır.

Dereceler, borçlunun borçlanma amaçlı menkul kıymet ihracından doğan anapara ve faiz ödemelerini ödünç sözleşmesinde yer alan hükümlere uygun olarak zamanında ve tam olarak yapabilme olasılığının diğer bir ifade ile ödenmeme riskinin (default risk) göstergesi olarak tasarlanır. Menkul kıymetin yatırım kalitesi hakkında güvenilir ve bağımsız bir yargıyı ifade eden derece kategorisi, gerek yatırımcı gerekse çıkarımcı için sonuçları açısından önemli bir bilgi kaynağı olmaktadır. Derecelendirme şirketleri yaptıkları derecelendirmede belli kategoriler kullanmakta ve bu kategorileri harf sayı ya da bunların karışımından oluşan ve kullanıcılar tarafından kolay anlaşılabilir sembollerle göstermektedir. Ödenmeme riski düşük, yatırım kalitesi yüksek menkul kıymetler yatırım kategorileri olarak ifade edilen üst derecelerde, göreli olarak daha riskli yapıları nedeniyle spekülatif özellikler taşıyan menkul kıymetler ise risk kategorileri olarak değerlendirilen alt gruplarda yer almaktadır (Özdinç,1999: 7-8).

2.1.1. Standart and Poors Şirketinin Derecelendirme Tanımı

Standard and Poor’s şirketi 1860 yılında kurulmuş ve prensip olarak ‘yatırımcının öğrenme hakkını’ benimsemiştir.

14

Derecelendirme Faaliyeti ve Derecelendirme Kuruluşlarına İlişkin Esaslar Tebliği m.3 de belirtilmiştir.

94

Standard and Poor’s derecelendirmeyi; borçlunun belirli finansal yükümlülükten ya da programdan kaynaklanan kredibilitesine ilişkin fikirdir şeklinde tanımlamaktadır. Bu süreçte ihraçcı ile garantörün ve borcu sigorta edenin de kredi değerliliği tespit edilir ve ayrıca borcun düzenlendiği para primi de dikkate alınır (Standard and Poor’s Corporate Rating Criteria, 2006: 8).

Tablo 16. Standard and Poor’s Şirketinin Derecelendirme Tanımları

Uzun Vadeli

Derece Tanımları Açıklama Derece Tanımları Kısa Vadeli Açıklama

AAA