• Sonuç bulunamadı

BASEL UZLAŞILARI VE ETKİLERİ

G. Toplam Kredi Riskine Göre Ağırlıklandırılmış Varlıklar H Toplam Piyasa Riskine Maruz Varlıklar

2. BASEL II UZLAŞIS

2.1. BASEL II’ NİN TEMEL DAYANAKLAR

2.1.1. Birinci Yapısal Blok

2.1.1.1.2. İçsel Derecelendirme Yaklaşımları

İçsel derecelendirme yaklaşımı standart yaklaşıma göre riske daha duyarlıdır. İçsel derecelendirme yaklaşımı da, kredi riskinin ölçülmesinde kullanılan verilerin (temerrüde düşme olasılığı, temerrüt halinde kayıp oranı, temerrüde düşme durumunda risk tutarı, efektif vade) elde edilebilirliği açısından kendi içerisinde temel ve gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımı olarak ikiye ayrılmaktadır. Temel yaklaşımda bankalar her bir borçlunun temerrüde düşme oranını kendileri hesaplamakta, temerrüde düşme durumunda uğranacak kayıp oranı, temerrüde düşme

51

durumunda riske maruz kredi tutarı ve vade verileri ise denetim otoritesi tarafından sağlanmaktadır. İleri yaklaşımda bankalar ihtiyaç duydukları verileri kendileri hesaplayabilmektedir (BCSB, 2004: 82).

İçsel derecelendirme yaklaşımları bankalara, kendi derecelendirme modellerini kullanma imkanı tanımakta ve bu sayede temerrüt olasılıklarını (Probability of Default-PD) belirlemeleri mümkün olduğundan, önemli bir manevra alanı sağlayarak yaklaşımın uygulanmasında özerklik vermektedir. Buna karşın, resmi otorite bankanın içsel derecelendirme yöntemini gözden geçirmek ve uygulanabilirliğine onay vermek durumunda olduğundan çok önemli bir sorumluluk üstlenmektedir. Özellikle Basel Temel İlkeleri’ne olan uyumun zayıf olduğu gelişmekte olan ülkelerde, içsel derecelendirme yöntemlerinin resmi otorite tarafından izlenmesinin ve kontrolünün güçlük yaratabileceği düşünülmektedir (Powell, 2004). Bu yöntem bankaları kendi risk yönetim modellerini geliştirmeye teşvik etmektedir. Ancak geliştirilen yöntemler denetim otoriteleri tarafından da kabul edilmelidir.

İçsel derecelendirme yaklaşımlarında (Temel veya İleri Düzey), kredi veren banka öncelikle varlıklarını şirket (kurumsal), ülke/hazine (Merkez Bankası dahil), banka, perakende ve hisse senedi benzeri yatırımlar olmak üzere beş farklı sınıfa ayırmaktadır. Kurumsal sınıf, kendi içerisinde beş farklı özel borç verme (Specialised Lending-SL) alt sınıfına ayrılmaktadır. Bunlar proje, duran varlık, mal, gelir yaratıcı gayrimenkul ve fiyat ve getiri açısından yüksek ‘dalgalı’ ticari gayrimenkul finansmanı şeklinde sınıflandırılmaktadır. Perakende sınıfında ise üç alt grup yer almaktadır. Bunlar; bireysel krediler (veya düşük tutarlı krediler), ipotekli konut kredileri ile küçük ve orta ölçekli işletmelere verilen krediler (banka grubunun konsolide bazdaki alacağının 1 milyon Euro’nun altında olması gerekmektedir). Resmi otoritenin alacağın sınıfını belirleyen sınır değerler üzerinde değişiklik yapma esnekliği bulunmakla beraber, bu esnekliğin banka yönetimince kredi varlıkları için öngörülen sınıflandırmanın doğasını bozacak şekilde kötüye kullanılmasının da önüne geçilmesi beklenmektedir (BIS, 2006: 68-75). Sınıflandırmanın ardından her varlık sınıfı için üç unsur belirlenmektedir (BCSB, 2006: 89). Bunlar;

52

• Banka veya otorite tarafından belirlenen risk parametreleri olan risk bileşenleri,

• Risk bileşenlerini risk ağırlığına yani asgari sermaye tutarına dönüştüren risk ağırlığı fonksiyonları,

• Banka tarafından ilgili varlık sınıfına ilişkin içsel derecelendirme yaklaşımını kullanabilmesi için yerine getirmesi gereken asgari standartlarıdır.

Risk bileşenini oluşturan kavramlara ilişkin açıklamalar aşağıdaki şekilde verilmiştir (TSPAKB, 2005-a: 15).

Temerrüde Düşme Olasılığı (PD): Borçlunun sözleşme gereği

yükümlülüklerine uymayarak kısmen veya tamamen yerine getirmemesi.

Temerrüt Halinde Kayıp (LGD): Borçlunun temerrüde düşmesi halinde

maruz kalınabilecek en yüksek zarardır.

Temerrüt Olasılığına Maruz Değer (EAD): Borçlunun temerrüde düşmesi

halinde risk altında olan tutardır.

Fiili Vade (M); Kupon ödemeleri gibi ödemeleri de dikkate alarak

hesaplanan borçlunun borcunu ödemesi beklenen ortalama vadedir.

İçsel derecelendirme yöntemlerinde, düzenleyici otoritenin bankanın tahmin ettiği parametreleri çok iyi değerlendirmesi gerekmektedir. Parametrelerin tahmininde kullanılan banka veri kümesinin sağlıklı olması çok önemlidir. Kredi riskinin hesaplanmasında gerekli olan temerrüt olasılıklarının (Probability of Default-PD) tahmininin istatistiksel açıdan yansız olabilmesi, borçlu bilgilerinin banka tarafından doğru alınıp, bilgi sistemlerine eksiksiz ve doğru aktarılması ayrıca otorite tarafından yapılacak yerinde denetimlerde ve uzaktan izlemede doğru ve tutarlı bir şekilde elde edilebilmesi gereklidir (Yayla ve Kaya, 2005: 11).

İçsel derecelendirme sistemiyle ilgili belli standartlarda öngörülmüştür. Buna göre; (Altıntaş, 2006:439)

• Sistem üç yıldır kullanılıyor olmalıdır.

53

• Temerrüt durumunda olmayan borçlular için minimum sekiz kredi derecesi bulunmalıdır. Bu sekiz dereceden biri temerrüt durumunu yansıtmalıdır.

• Borçlu ve işleme ilişkin verilen notlar her yıl en az bir kez yenilenmelidir.

• İçsel derecelendirme sisteminin kurulması ve değerlendirilmesiyle ilgili olmak üzere bir kredi risk kontrol birimi oluşturulmalıdır.

• İçsel derecelendirme sistemi en az yılda bir kez bağımsız iç denetim birimi tarafından incelenmelidir.

• Ve sisteme yönelik stres testleri yapılmalıdır.

Ayrıca bankaların temerrüde düşme olasılıklarını (PD) hesaplamak için kullanacakları tarihsel veri serisi en az 5 yıllık olmalıdır. Temerrüt halinde kayıp (LGD) ve temerrüt halinde risk tutarı (EAD) parametrelerinin hesaplanması için gerekli veri seti kurumsal ve kurumsal KOBİ nitelikli alacaklar için en az 7 yıllık, perakende alacaklar için ise en az 5 yıllık olmalıdır (TBB, 2006: 12).

İçsel derecelendirme yöntemlerinde, standart yöntemlerde kullanılan teminat sınırlaması ortadan kalkmaktadır. Ancak teminatların risk azaltıcı etkisi ulusal denetim komitesine ispat edilebildiği takdirde teminatlar risk azaltıcı olarak kredi riskinin hesaplanmasına dahil edilebilmesine olanak sağlanmaktadır. Bankalar temerrüde düşen kredileri için kayıp oranlarını (LGD), geçmiş verilere bakarak veri setlerinden tahmin edecek ve bu kayıp oranlarını asgari sermaye yükümlülüklerini hesaplarken kullanacakları formüle dahil ederek kredi risklerini azaltabileceklerdir (TBB, 2006: 13). Ancak kullanılan tekniklerle riski azaltmak mümkün olduğu gibi bu teknikler aynı zamanda düzenlemede artık riskler olarak adlandırılan yasal, operasyonel, likitide risklerini de arttırabilir. Bu nedenle bankaların doğru bir prosedür ve süreç geliştirmeleri ve uygulamaları gereklidir. Bu süreçler; strateji, işleme konu kredinin değerlendirilmesi, değerleme, politikalar, sistemler, değer azalma risklerinin kontrolü ve bankanın kredi riski azaltma tekniklerini kullanmasından ve genel kredi riski profiliyle etkileşiminden kaynaklanan yoğunlaşma riskinin yönetimi olarak sayılabilir.

54

Tablo 9. Basel II’nin Getirdiği Kredi Riski İle İlgili Öneriler Özeti

KREDİ RİSKİ