• Sonuç bulunamadı

BASEL UZLAŞILARI VE ETKİLERİ

1. BASEL I UZLAŞIS

Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS), I. Dünya savaşından sonra 1930 yılında Almanya’nın Versailles Anlaşmasında öngörülen savaş tazminatı ödemelerini izlemek üzere kurulmuştur. Daha sonra banka parasal ve mali istikrarı sağlamak amacıyla merkez bankaları ve diğer kurumlar arası koordinasyonu sağlamaya odaklanmıştır.

BIS’in temel amacı, ekonomik gelişmenin ve küreselleşme esnasında finansal dengenin sağlanmasıdır. BIS merkez bankalarının bankası olarak da adlandırılmaktadır. Bu nedenle de BIS, finansal istikrar temel amacının yanında merkez bankaları arasındaki ilişkileri koordine etmek, işbirliğini geliştirmek ve uluslararası finansal operasyonlara kolaylık sağlama amaçlarını da gütmektedir.

Tüm ülkelerde bankacılık sektörü, diğer sektörlere kıyasla, kamu otoritesi tarafından daha ayrıntılı hukuki düzenlemelere tabi tutulmakta ve denetlenmektedir. Kamu otoritelerince bankacılık sektörüne yönelik olarak yapılan bu düzenlemelerin önemli bir kısmını, bankaların sermaye ve öz kaynakları ile ilgili tanımlamalar ve sınırlamalar oluşturmaktadır. Otoriteler, bankaların bünyelerinde asgari bir sermaye bulundurmalarını istemekte, bankaların faaliyetlerini öz kaynaklarının büyüklüğüne bağlı olarak sınırlandırmaya yöneltmektedir. Bunların en önemlisi, bankaların aktifleri ile özkaynakları arasında orantı kuran genel risk sınırıdır. Bu yaklaşımın arkasında, bankaların finansal yapı oranlarının güçlü olması ve böylece banka iflaslarının önüne geçilerek finansal piyasalarda istikrarsızlık yaşanmaması fikri

35

bulunmaktadır ve Basel Sermaye Yeterliliği düzenlemelerinin de temel dayanağını bu yaklaşım oluşturmaktadır.

1974 yılı sonunda BIS nezdinde “Bankacılık Düzenleme ve Denetim Uygulama Komitesi” adında bir komite oluşturulmuştur. Basel komitesi resmi olarak kanun ve kurallar koyma yetkisine sahip değildir, ancak bankacılık sektöründe yapılacak düzenlemelerle ilgili tasarı ve teklifler üreterek bunları tartışmaya açabilmektedir. Basel düzenlemeleri yalnızca öneri niteliği taşımaktadır. Ancak bu düzenlemelere uyum sağlamayan veya sağlayamayan ülkeleri, uluslararası platformdan dışlanma ve risk prim artışı beklemektedir.

Gelişmiş ülkelerin merkez bankaları ve bankacılık sektörünü denetleme yetkisine sahip yetkililerin de katılımı ile oluşturulan Bankacılık Düzenleme ve Denetim Uygulama Komitesi, 1988 yılında zorunlu olmamakla birlikte hemen hemen tüm ülkelerde uygulanan sermaye yeterliği hesaplama yöntemlerini birbiriyle uyumlu hale getirmek ve uluslararası geçerliliği olacak sektör standartları belirlemek için BIS nezdinde Cooke Komitesini (daha sonra ismi Basle Komitesi olarak değiştirilmiştir) oluşturmuştur. Bu düzenleme sektördeki riskleri yönetmeye yönelik olarak yapılan ilk düzenlemeyi oluşturmaktadır.7 1988 yılı sonrasında, 1996 yılında Basel komitesi yeni bir düzenleme daha yapmıştır. Bu bölümde yapılan düzenlemelere yer verilip, neden yeni bir uzlaşıya gereksinim duyulduğuna değinilecektir.

1.1. 1988 YILI BASEL DÜZENLEMESİ

1988 yılında yayınlanan ilk hali ile Basel I, yalnızca kredi riski için sermaye gereksinimi hesaplamasını öngörmüştür. Düzenlemeyle getirilen asgari sermaye yeterliliği düzenlemesinin amacı, ülkeler arasındaki farklılıkları önlemek ve sermaye yeterliliğinde uluslararası bir standart belirlemektir. Bu düzenlemeyle alınan karara

36

göre bir bankanın sermayesinin, risk ağırlıklı varlıklarına oranı % 8 den az olmamalıdır.8

Düzenlemede, sermaye bileşenlerinin nelerden oluştuğu belirlenmekte, aktiflere uygulanacak risk ağırlıklarına değinilmekte ve sermaye yeterlilik oranının nasıl hesaplanacağına ayrıntılı bir şekilde yer verilmektedir.

Sermaye yeterlilik oranının hesaplanmasında bazı kaynaklarca sermaye tabanı olarak da adlandırılan özkaynağa, ana sermaye ile belli sınırlamalar içinde hesaplanacak katkı sermaye toplamından, indirim kalemlerinin düşülmesi sonucu ulaşılmaktadır. Bu orana göre sermaye, birincil ve ikincil olmak üzere iki sermaye bileşeninden oluşmaktadır. Birincil sermaye (ana sermaye); ödenmiş sermaye, vergi yükümlülüklerinden arındırılmış kamuya açıklanmış dağıtılmamış kar, kanuni yedek akçe ve ihtiyari yedek akçenin toplamından oluşmaktadır. Sonsuz vadeli menkul kıymetler, yeniden değerleme artışlarından oluşan fonlar, genel karşılıklar9 ve erken ödeme opsiyonu ile çıkarılan 5 yıldan uzun vadeli borçlanma araçları ikincil sermayeyi (katkı sermayeyi) oluşturmaktadır. Düzenlemede % 8’lik sermaye yeterlilik oranının yarısının birincil sermayeden karşılanması gerektiği belirtilmektedir. 10

Düzenleme, birincil ve ikincil sermayeden sonra sermayeden düşülecek kalemleri de şerefiye, konsolide olarak ele alınamayan şubelerden finansal aracılık yapanlara yatırımlar ve banka bünyesinde yer alan diğer bankalara ait hisse senetleri ve finansal yatırım araçları olarak belirlemiştir.

1988 yılındaki düzenleme (BIS,1988) hem bilançodaki aktif hesapların hem de bilanço dışında izlenen nazım hesapların % 0 ile % 100 arasında değişen oranlarda kredi riski ağırlıklarından birisi ile ağırlıklandırılmasını öngörmüştür.

Risk ağırlıklandırılmasında borçlu özelliklerini ve banka alacaklılarının teminatını dikkate alan iki ayrım mevcuttur. Borçlunun özelliklerini dikkate alarak

8

Basel Committee, :International Convergence of Capital Measurement ans Capital Standarts, April 1988’de yer almaktadır

9 Genel karşılıkların ana sermayenin % 25’ini aşan kısmı ikincil sermayeye eklenmeyecektir. 10

Basel Committee, :International Convergence of Capital Measurement ans Capital Standarts, April 1988’de yer almaktadır

37

yapılan ayrım ‘kulüp kuralı’ olarak da adlandırılmaktadır. Buna göre (BCSB, 1988: 27-45);

• Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına (OECD) üye ülkelerin11 merkez bankaları ve hazinelerinden olan alacaklar % 0 olarak ağırlıklandırılmış ve kredi riski taşımadıkları kabul edilmiştir.

• OECD’ye üye ülkelerde kurulu olan bankalar ve finans kuruluşlarından olan alacaklar ile çok taraflı banka ve finans kuruluşlarından olan alacaklarını, OECD üyesi olmayan ülkelerde kurulu olan banka ve finans kuruluşlarından olan alacaklara göre daha düşük % 20 oranında risk taşımakta oldukları kabul edilmiştir.

Diğer bir ayrım olan banka alacaklarının teminatı ayırımına göre ise (BCSB, 2006: 27-46);

• Teminatında OECD‘ye ye ülkelerin merkez bankalarının veya hazinelerinin kefaleti bulunan veya bunlarca ihraç edilmiş menkul kıymetlerin bulunduğu alacakların risk ağırlığı taşımadıkları kabul edilmiştir (% 0).

• Teminatında OECD’ye üye ülkelerde kurulu olan bankalar veya finans kuruluşlarının kefaleti veya bunlarca ihraç edilmiş menkul kıymetler bulunan alacaklar düşük kredi riski taşımaktadır (% 20).

• Teminatında gayrimenkul bulunan alacaklar ise % 50 yani orta derece risk ağırlığı taşımaktadırlar.

11 OECD üyesi ülkeler; Belçika, Kanada, Fransa, İspanya, İtalya, Almanya, Hollanda, İsveç, Lüksemburg, İngiltere, Amerika, Japonya, Avusturya, Avustralya, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, İrlanda, İzlanda, Kore, Macaristan, Meksika, Norveç, Polonya, Portekiz, Türkiye, Yunanistan ve Yeni Zellandadır.

38

Tablo 3. Risk Gruplarında Yer Alan Önemli Kalemler

% 0 Risk Ağırlıklı Kalemler % 20 Risk Ağırlıklı Kalemler % 50 Risk Ağırlıklı Kalemler % 100 Risk Ağırlıklı Kalemler Banka Bilançosundaki Nakit Değerler Uluslararası kalkınma bankalarından olan alacaklar veya bu bankalarca teminat altına alınan varlıklar

Sahibi tarafından kullanılan veya kiraya verilen gayrimenkul ile teminat altına alınan banka kredileri

Özel sektöre kullandırılan krediler

Merkez bankası veya merkezi hükümetlere ulusal para cinsinden verilen ve ulusal para cinsinden tahsil edilecek borçlar

OECD ülkeleri içinde yerleşik olan veya bu bankalarca teminat altına alınan aktifler

Döviz ve Faiz Hadleri İle İlgili İşlemleri

OECD dışındaki bankalara kullandırılan vadesi 1 yıldan uzun krediler

OECD üyesi ülkelerin merkez bankalarına ve merkezi hükümetlerine verilen diğer tüm borçlar ile OECD ülkeleri merkez bankalarınca teminat altına alınan aktifler

OECD ülkeleri dışında yerleşik bankalara

kullandırılan veya bu bankalarca garanti altına alınan vadesi bir yıla kadar olan krediler

OECD ülkeleri dışındaki ülkelerin merkezi hükümetlerine yabancı para cinsinden kullandırılan krediler OECD ülkelerindeki yerel yönetimlere verilen borçlar ve tahsil edilmekte olan aktifler

Mülkiyeti kamu kuruluşlarına ait ticari işletmelere kullandırılan krediler

Bankanın kullandığı bina, arazi, tüm araç gereç ve sabit varlıklar

Gayrimenkul yatırımları Diğer bankalardan sağlanan sermaye araçları ve diğer tüm varlıklar Bu tablo BCSB’nin 1988 düzenlemesinden yararlanılarak hazırlanmıştır.12 Düzenleme komitesi bilanço dışı faaliyetlerin de sermaye yeterliliğinin hesaplanmasında önemli olduğunu düşünmektedir. Bilanço dışı aktifler, kredi dönüşüm katsayısı ile çarpılarak kredi riskine dönüştürülmekte, daha sonra bu tutarlar da uygun risk katsayıları ile ağırlıklandırılmaktadır. Buna göre ( BCSB, 2006: 45);

12

Basel Committee, :International Convergence of Capital Measurement ans Capital Standarts, April 1988

39

• Belli bir teminat karşılığı verilen garanti ve teminat mektupları, satın alınan menkul kıymetlerin ödenmeyen kısmı ve geri dönülebilir aktif satışları için % 100,

• Senet ihracı için % 50,

• Teminatı olmayan garanti mektupları ve teminat mektupları için bir yıldan uzun vadeli olanlar % 50, bir yıldan kısa vadeli olanlar ise % 0, • Kısa vadeli kendi kendine likit hale gelebilen nazım hesaplar için % 20, • Gerçek vadesi bir yıldan az olan veya şarta bağlı olmaksızın iptal

edilebilen taahhütler için % 0,

İlk düzenlemeye göre sermaye yeterlilik oranı, banka sermayesinin risk ağırlıklı varlıklara bölünmesi ile bulunmaktadır. İlk düzenlemede risk ağırlıklı aktifler yalnız kredi riskinden oluşmaktadır. Bu durumda ilk düzenlemede sermaye yeterlilik standart oranı aşağıdaki şekil de formüle edilmektedir;

Özkaynaklar Basel I Sermaye Yeterlilik Oranı= %8

Kredi Riski ≥ (3.a)

Riski ağırlığı bazlı sermaye yaklaşımında kullanılan sermaye kavramı, bir bankanın beklenen ya da beklenmeyen kayıplarını karşılama kapasitesini yeterince ifade etmemektedir. Örneğin kredi riskine ilişkin karşılıklar, konjonktürün iyi olduğu dönemlerde karşılaşılan riskin gerektirdiğinin üstüne çıkmakta tersine gelişmeler olduğunda ise altında kalmaktadır. Ayrıca varlıkların riski değerlendirilirken kredi riskindeki farklılıklar göz ardı edilmiştir. Bunun sonucu olarak da bankalar risk ağırlığı bazlı sermaye yeterliliği ölçümü yaklaşımında, sermaye oranlarını tutturabilmek için çeşitli formüller üretmişlerdir. Finansal pozisyonlarını güçlendirmek için düşük risk ağırlığı taşıyan pozisyonlara yönelmek yerine, sistemi aşmaya çalışmışlardır (Bolgün ve Akçay, 2005: 85).

40 1.2. 1996 YILI BASEL DÜZENLEMESİ

Piyasa riski, bankaların tuttukları pozisyonlar dolayısıyla finansal piyasalardaki dalgalanmalardan kaynaklanan faiz, kur, hisse senedi fiyatlarında meydana gelen değişmelere bağlı riskler sonucu oluşan zarar etme ihtimalidir. Basel II’de yer alan tanımına göre piyasa riski; piyasa fiyatlarındaki hareketlerden dolayı bilanço içi veya dışı pozisyonlarda ortaya çıkabilecek kayıp riski olarak tanımlanır. Bu kapsamdaki riskler;

• Alım-satım hesaplarında yer alan faiz oranıyla ilişkili araçlar ve hisse senetleri nedeniyle maruz kalınan riskler,

• Bankanın maruz kaldığı kur riski ve emtia riskidir.

1996 yılında yapılan revize ile sermaye yeterlilik oranı hesaplamalarına piyasa riski de dahil edilmiştir. Bu revizyondan sonra sermaye yeterlilik oranı aşağıdaki şekilde formüle edilmiştir;

Basel I Sermaye Yeterlilik Standart Oranı Özkaynaklar %8 Kredi Riski Piyasa Riski

= ≥

+

(3.b)

1996 yılındaki düzenlemelerde piyasa riski içinde bulunması gereken asgari sermayeye ilişkin eklemeler yapılmıştır. Bu değişiklikle birlikte üçüncü kuşak sermaye kavramının da karşımıza çıktığını görüyoruz. Ancak üçüncü kuşak sermaye, yalnızca piyasa risk hesaplanırken özkaynağa (sermaye tabanına) eklenmektedir. Basel komitesi 2006 yılında yaptığı düzenlemelerde üçüncü kuşak sermaye kavramına yer verilmiştir. Buna göre; Üçüncü Kuşak Sermaye, teminata sahip olmayan, tamamı bankaya ödenmiş en az iki yıl vadeli ilgili kurumun onayı olmadan vadesinden önce geri ödenmesi ve kapatılması veya mahsuplaştırılması talep edilmeyen; yapılacak geri ödemenin, bankanın sermaye yeterlilik oranının % 8’in altına düşmesine neden olması veya bu oranın zaten % 8’in altında olması durumunda, vadesi gelmiş olsa bile faizin veya anaparasının geri ödenmesini engelleyici hükümler içeren, bankacılık ilkelerine aykırı hüküm ve kısıtlamalar taşımayan sözleşmelere dayalı sermaye benzeri borçlardır. (Değirmenci, 2003: 35- 36).

41

Tablo 4. 1996 Düzenlemesine Göre SYO’nın Hesaplanması