• Sonuç bulunamadı

BASEL II UZLAŞISINA YÖNELİK ELEŞTİRİLER

ÜZERİNDE ETKİLERİ

2.2. BASEL II UZLAŞISINA YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Bankacılık sektörünün sağlam temellere dayanması, risk yönetiminin sektörde yaygınlaşması ve uluslararası bir düzen sağlamak amacıyla yapılan Basel II düzenlemesi de Basel I gibi eleştirilmektedir. Eleştiriler Basel II’nin temel dayanağı olan yapısal bloklara ilişkin ayrı ayrı değerlendirmeler olabildiği gibi genel anlamda olabilmektedir.

Uzlaşının içerisinde kullanıcılara risklerini hesaplayabilmeleri için basit yöntemlerden karmaşık yöntemlere uzanan farklı alternatifler sunulmaktadır ancak ilk düzenlemede de eleştirilen basitlik ve riske karşı yüksek duyarlılığın aynı anda gerçekleştirilmesinin zorluğu Basel II’de de karşımıza çıkmaktadır. Standart

61

yaklaşıma alternatif olarak sunulan ileri yöntemlerde de kullanıcıların karşısına bu kez yöntemlerin karmaşık olması ve bu yöntemlerin uygulanmasındaki maliyet yüksekliği sorunu çıkmaktadır.

Basel II düzenlemesinde bankacılık sektöründe yaşanan sıkıntılarının nedeninin sermaye yetersizliğinden kaynaklandığı üzerinde durularak bankaların sermayelerini güçlendirici önlemlere yoğunlaşılmıştır. Bankacılık sektöründe yaşanan krizlerin sadece sermaye yetersizliğinden kaynaklandığı düşüncesiyle hareket edilmiş likitide problemlerine ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

Basel II de yer alan standart yöntem de aynı derece notuna sahip olan şirket, banka, hükümet alacaklarına farklı risk ağırlığı uygulanması, fiziki teminat ve diğer teminatların daha kapsamlı bir şekilde dikkate alınması gerektiği gibi konularda eleştirilmektedir. Ayrıca standart yöntem kapsamında değerlendirilen derecelendirme kuruluşlarınca verilen derecelendirme notunun güvenirliliği konusunda da kaygılar bulunmaktadır. Farklı derecelendirme firmalarının aynı işletmeye farklı derece notları verebildiği görülebilmektedir.

Basel II ‘de yıllık cirosu 50 milyon euro ve bir bankadan kullandığı kredi 1 milyon euro’nun altında olan firmalar perakende KOBİ olarak nitelendirilmektedir. Ancak firmanın kullandığı kredi 1 milyon euro’nun üzerinde ise kurumsal KOBİ olarak adlandırılmaktadır. Kurumsal KOBİ kredilere ilişkin risk ağırlıklarının derecelendirme kuruluşlarınca verilen derecelendirme notları veya içsel derecelendirmelerle belirlenmesi düzenlemede yer almaktadır. Ancak firma perakende KOBİ ise risk ağırlığı %75 olarak düzenlemede belirlenmiştir. Bu durum kredi değerliliği yüksek olmayan firmalar için avantaj sağlarken, kredi değerliliği yüksek firma için dezavantaja yol açmaktadır. Bu şekilde rekabet eşitsizliğine yol açılmaktadır.

Derecelendirme konusundaki yapılabilecek bir başka eleştiri de derecelendirme notu olmayan firmanın risk ağırlığının %100 olması, buna karşın dışsal kredi notu almış ancak notu BB- olan firmanın %150 risk ağırlığına tabii olması sonucunda firmanın derecelendirme notu almaktan kaçınmasına yol açabilecek olmasıdır. BB- notu alan firma hem %150 risk ağırlığına tabii olacak hem de derecelendirme sürecinin maliyeti ile bir nevi cezalandırılmış olacaktır.

62

Basel II düzenlemelerinin temel hedef G-10 olarak da adlandırılan gelişmiş on ülkenin uluslararası düzeydeki aktif olan bankalarının oluşturduğu açıktır. Tabiî ki bu noktada düzenleme gelişmekte olan ülkelerin özel şartların dikkate almaktan uzaktır.

Ayrıca riskler hesaplanırken protföy de yaratılan çeşitlendirmenin yarattığı risk azaltıcı etkisi Basel I’ de olduğu gibi Basel II’de de göz ardı edilmektedir. Standart yaklaşıma getirilen eleştirilere rağmen gelişmiş ölçüm modellerine geçiş için düzenlemeye yeterli bir teşvik sağlanmamaktadır. Eldeki veri tabanlarının yetersizliği ve herkes tarafından kabul edilen bir modelin geliştirilememesinden dolayı kredi riskinin ölçülmesinde genel geçer bir model önerisinde bulunulamamaktadır.

Üçüncü yapısal bloğun içerdiği denetim mekanizmasının da oluşturulması sırasında denetim otoritelerinin uygulayabilme kapasitesi göz ardı edilmiş ve denetimde fazla esneklik sağlanmıştır.

Düzenlemenin temel problemlerinden biri de muhasebe sistemleriyle uyumunun sağlanmamış olmasıdır. Cari değerle değerleme, karşılıklar ve hangi bilgilerin kamuya açıklanması gerektiği hususunda çelişkiler olduğu belirtilmektedir.

BDDK Araştırma Dairesi bünyesinde Küçüközmen ve diğerleri (2004) tarafından yapılan çalışmada, düzenlemeye ilişkin görüş bildirme sürecinin kısa tutulduğu, bankalar arasında veri paylaşımının sorun olacağı, sigortacılığın daha kapsamlı ele alınabileceği, temerrütün tanımlanmasının denetim otoritelerine bırakılmış olması nedeniyle farklı tanımların ortaya çıkacağı hususlarında düzenlemeye eleştiriler getirilmiştir.

Danielsson vd (2001) yılında yaptıkları “Basel II’ye Akademik Bir Yanıt” isimli çalışmalarında Basel II’nin eksiklerin yeni istikrarsızlığın potansiyel yeni kaynakları olacağını düşünmektedirler. Bu görüşlerinin savunmasını beş ana başlık altında toplamak mümkündür.

• İlk olarak düzenleme riski etkileyen içsel değişkenleri göz önüne almamaktadır. Bu şekilde hesaplanan VAR ekonominin dengesini bozabilir ve başka krizlere sebep olabilir.

63

• Riskin tahmininde kullanılan istatistiksel modellerin tutarsız ve taraflı tahmin yaptığı kanıtlanmıştır. Bu durum özellikle farklı varlıkların riskinin tahminde görülmektedir. Basel II komitesi riski daha iyi ölçebilecek önlemler yerine oldukça düşük kaliteli yöntemler seçmiştir. • Standart yaklaşımda öngörülen kredi notu için büyük güven duyulan kredi

rating kurumlarının bireysel müşterilerin kredi itibarını çelişkili ve tutarsız tahmin edebildikleri görülmektedir. Rating kurumlarının düzensizlikleri ve risk tahminlerinin kalitesi göz önüne alınmamaktadır. • Basel, operasyonel risk modellemesinde şu an mevcut olan verilerle ve

teknolojiyle anlamlı bir risk tanımlaması yapılmasını sağlayamamaktadır. • Finansal düzenlemeler ise sistematik bir krizi azaltmaktan uzak

görülmektedir.

Son dönemde konuyla ilgili olarak kimi zaman finansal krizlerin baş aktörü olarak görülen George Soros’da yaptığı açıklamada dünyanın ilk kez son yıllarda hem durgunluk hem de aynı anda enflasyonla karşılaştığını belirterek Basel komitesinin aldığı önlemlerin amacının bankaların sermayelerini sürdürebilmek olarak tümüyle yanlış anlaşıldığını, Basel II’nin yeterli gelmeyeceğini artık üçüncü bir düzenlemenin finansal piyasalar için zorunluluk haline geldiğini belirtmiştir.

Görüldüğü üzere Basel I düzenlemesi eksikliklerinin fark edilmesinden sonra Basel II düzenlemesi ortaya çıkarılmışsa aynı şekilde Basel II düzenlemesinde görülen eksiklikler de Basel III düzenlemesini zorunlu kılmaktadır.

64

3. BASEL I VE II UZLAŞILARININ TÜRKİYE’DEKİ GELİŞİMİ VE