• Sonuç bulunamadı

III. T ÜRKLERĠN K ÖKENĠ VE T ÜRK A DI Ü ZERĠNE G ENEL B ĠR B AKIġ

1.2. HZ PEYGAMBER DÖNEMĠNDE TÜRKLER

1.2.2. Hz Peygamber‟in Hadislerinde Türkler

Türkler ile ilgili hadisler birçok insanda merak uyandırmıĢtır. Özellikle Türkler müslüman olduktan sonra kendileriyle alakalı hadislerin birçoğunda Türklerden iyi bir Ģekilde bahsedilmemesi Türkleri hem bu hadislerin sıhhatini araĢtırmaya hem de daha detaylı bir Ģekilde bu hadisleri incelemeye itmiĢtir.

Ġçerisinde Türk ibaresi geçen veya Türklerle alakalı olabileceği düĢünülen hadisler birçok araĢtırmacı tarafından incelenmiĢtir. Bu konu ile alakalı ilk çalıĢma Ġsmail Hakkı Ġzmirli‟ye aittir. II. Türk Tarih Kongresi‟nde “Peygamber ve Türkler” adlı sunduğu tebliğle ilk kez dikkatleri Hz. Peygamber‟in hadislerinde Türk mefhumu üzerine çekmiĢtir.364 Daha sonra bir müddet bu konuyla alakalı mustakil çalıĢmaların yapıldığını görememekteyiz. Zekeriya Kitapçı‟nın yazmıĢ olduğu “Hadislerde Türkler –Sahih ve Sünenlerde Bir Tarama-” adlı makale ile bu konu tekrar gündeme gelmiĢtir.365

Ahmed Ağırakça‟nın “Hz. Peygamber‟in Hadislerinde Türkler” isimli XII. Türk Tarih Kongresi‟nde sunmuĢ olduğu tebliğ bu konuyla ilgili üçüncü akademik ürün olarak karĢımıza çıkmaktadır.366

Bu konuyla ilgili olarak yazılan tek kitap Zekeriya Kitapçı‟ya ait olan “Hz. Peygamber‟in Hadislerinde Türkler”dir.367

Bu

364 Bkz. Ġsmail Hakkı Ġzmirli, “Peygamber ve Türkler”, II. Türk Tarih Kongresi, Ġstanbul, 1943, s. 1013-1027 365

Bkz. Zekeriya Kitapçı, “Hadislerde Türkler –Sahih ve Sünenlerde Bir Tarama-”, Tarih ve Medeniyet, Mayıs, 1996, no: 27, s.47-52.

366 Bkz. Ahmed Ağırakça, “Hz. Peygamber‟in Hadislerinde Türkler”, XII. Türk Tarih Kongresi Ankara, 12-16

Eylül 1994, Kongrede Sunulan Bildiriler II. cilt, TTK, Ankara, 1999, s. 527-535.

367

konuyla ilgili tespit edebildiğimiz son akademik ürün ise Talat Sakallı‟nın “Hadislerde Türk Mefhumu ve Rivayetlerde ÇağrıĢtırdığı Zihniyet Analizi” ismini taĢıyan tebliğidir.368

BasılmıĢ çalıĢmaların dıĢında Hz. Peygamberin hadislerinde Türklerle alakalı iki adet de basılmamıĢ yüksek lisans tezi bulunmaktadır.369

Konunun önemi sebebiyle gelecekte de birçok çalıĢmanın yapılacağı anlaĢılmaktdır.

Hz. Peygamber‟in hadislerinde Türkleri incelediğimizde Ģu hadislerden söz edilebilir. AraĢtırmada sadece sahih olarak kabul edilebilecek hadislere yer verilmiĢtir. Aksi takdirde zayıf ve mevzu hadisler de bu bağlamda değerlendirilecek olursa karĢımıza çalıĢmanın boyutunu aĢacak bir durum ortaya çıkacağı için Hz. Peygamber‟den gelen sahih hadisler üzerinde durulmuĢtur. Ayrıca çalıĢmada milletleri övmek veya yermek maksadıyla uydurulan hadislere de yer verilmemiĢtir.

1 - ٌم٘مشذاٍ كشرىا ا٘مشذاٗ ٌم٘عدٗ اٍ حطثحىا ا٘عد هاق ّٔأ ٌيسٗ ٔٞيع الله ٚيص ٜثْىا ِع

Hz. Peygamber‟in Ģöyle dediği rivayet edilmiĢtir: “HabeĢliler size iliĢmedikçe siz de onlara iliĢmeyin! Türkler size saldırmadıkça siz de onları kendi hallerine bırakın!”370

Hadiste Türklerin ve HabeĢlilerin zikredilmesi doğal olarak “bu milletlerin diğer milletlerden farkı ne?” sorusunu akla getirmektedir. Bu noktoda yaptığımız incelemeler sırasında Ahmet Yaman‟ın yaptığı izahatlar konuyu biraz daha anlamamıza sebebiyet vermiĢtir. Bu hadis iradî olarak aksi beyan edilmedikçe sürekli bir tarafsızlık halinin varlığını ifade eder gibi görünmektedir. ĠĢte burada, müslümanlara sıkıntılı anlarında sığınma hakkını veren ve aradaki iyi diplomatik iliĢkilere vefaen HabeĢistan‟ın en azından müslümanlar tarafından daimî tarafsız bir ülke olarak kabul edildiğini görüyoruz.371

Nitekim Ġbn RüĢd‟ün beyanına göre Ġmam Mâlik, HabeĢliler ve Türklere onlardan kaynaklanacak herhangi bir sınır ihlali ve düĢmanlık olmadıkça savaĢ açılmayacağını söylemiĢtir.372

Bu nedenle baĢta sorduğumuz sorunun cevabı olarak ilk akla gelen müslümanlar için ilk dönemden itibaren açık bir tehdit içermeyen hatta gerektiği takdirde sığınılabilecek bir yer olarak görülen bu iki millete karĢı tarafsızlık hali olmalıdır.

368 Talat Sakallı, “Hadislerde Türk Mefhumu ve Rivâyetlerde ÇağrıĢtırdığı Zihniyet Analizi”, Uluslararası Türk

Dünyasının Ġslamiyete Katkıları sempozyumu, Isparta, 31 Mayıs -1 Haziran 2007 s. 227-241.

369 Bkz. Abdülkadir Aykan, Türklerle Ġlgili Hadislerin Tetkiki, BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, AÜSBE,

Ankara, 1998; Ġsmail Kanbaz, Bazı Milletler ve Dillerle Ġlgili Övgü Ya da Yergi Ġçeren Hadisler (Araplar, Farslılar ve Türkler Bağlamında), BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, HÜSBE, ġanlıurfa, 2006.

370 Ebû Davud, Melâhim, 8, 11; Neseî, Cihâd, 42; Taberânî, Süleyman b. Eyüb b. Ahmed, Mu‟cemu‟l-Kebîr,

Musul 1983, XIX/375; Mu‟cemu‟l-Evsat; thk. Tarık b. Avzullah- Abdulmuhsin b. Ġbrahim el-Huseynî; Kahire, 1995, VI/7; Beyhakî, es-Sünenü‟l-Kübrâ, III/28, IX/179; ġeybânî, Ahmed b. Amr, el-Âhâd ve‟l-Mesânî; thk. Bâsim Faysal Ahmed Cevâbira, Riyad 1991, V/225.

371 Ahmet Yaman, Ġslâm Hukukunda Uluslararası ĠliĢkiler, Ankara, 1998, s. 322-323. 372

Hadis Ģârihleri genel cihad hükmünden bu iki milletin bu hadisle ayrı tutulmasını ilk olarak kendileriyle savaĢ halinden uzak durulması gerektiği Ģeklinde yorumlamıĢlardır. Bu yorumlarını hem çetin savaĢçılar oldukları hem de özellikle Türkler için ülkelerinin soğuk ve bir takım doğal engeller sebebiyle bir savaĢ halinde müslümanların çokca kayıp vereceği bu nedenle bu milletlerin doğrudan saldırmamaları durumunda onlara dokunulmaması gerektiği Ģeklinde açıklamalar getirmiĢlerdir.373

Nitekim hadis Ģârihlerinin bu noktada haklı oldukları Türklerin yaĢadıkları Ģehirleri fethe giriĢen Arap ordularının ġâĢ ve Semerkant arasındaki dağlarda Türklerle yapılan mücadelede çok kayıp verilmesinden374

anlaĢılmaktadır. Hatta bu dönemde Araplar parlak askerî baĢarılarına rağmen alıĢmıĢ oldukları Ģartların dıĢına çıkmaları sebebiyle bu bölgelerde çok zorlanmıĢlardır. Bu nedenle bozkırlarda sürdürülen savaĢlarda onlar için herhangi bir zorluk olmadığı halde dağlık bölgelerde savaĢa çok zor alıĢabilmiĢlerdir. O zaman diğer ordular için geçilmesi büyük bir çaba gerektirmeyen geçitlerde bile çok baĢarısız olmuĢlardır.375

Yukarıdaki hadiste Türklerden uzak durulması noktasındaki anlayıĢ, Emevîler döneminde yıkılmıĢ, uzun bir mücadele döneminden sonra Türklerin yaĢadığı topraklar Emevîler‟in eline geçmiĢtir. Durum böyle olunca bu hadiste coğrafî çetinlikten ve insanların savaĢa yatkın tabiatlı olmalarından bahsediliyor olması zayıf bir ihtimal olarak karĢımıza çıkmaktadır. Burada asıl söz konusu edilenin Türklerin ve HabeĢlilerin dinî inanç noktasında diğer milletlere oranla daha müsamahakâr olduklarından bu milletlere Müslümanların olabildiğince savaĢtan kaçınmasını vurgulamaktır. Eğer bu milletlerle ilk karĢılaĢma savaĢ ve kan dökme yoluyla olursa her iki milletin de karĢı koyacak tabiatta olması sebebiyle Ġslâm‟a karĢı bir ön yargının oluĢacağı açıktır. Bu iki milletin tarihleri göz önüne alındığında Budizm, Maniheizm, Hıristiyanlık hatta Yahudiliğin bile yayılmıĢ olduğu görülmektedir. Hz. Peygamber‟in asıl amacının ona tabi olanların hâkimiyetinin artması değil, getirdiği mesajın olabildiğince çok insana ulaĢması düĢünüldüğünde rivayetin bağlamı daha net anlaĢılabilir.

2 - ٍِ هٗلأا شطعىا فنرعا ٌيسٗ ٔٞيع الله ٚيص الله ه٘سس ُئ هاق ْٔع الله ٜضس ٛسذخىا ذٞعس ٜتأ ِع عا ٌش ُاضٍس عيطأ ٌش حثقىا حٞحاّ ٜف إاحْف ٓذٞت شٞصحىا زخأف هاق شٞصح اٖذذس ٚيع حٞمشذ حثق ٜف ظسٗلأا شطعىا فنر طاْىا ٌينف ٔسأس

373 Azîmabâdî Avn‟ul-Ma‟bûd, Beyrut, 1415, II/276; Münâvî, Feyzu‟l-Kadîr, 1356 Kahire, I/521. 374 Taberî, Târîh, III/614-618; IV/3, 50, 614-618.

375

“Hz. Peygamber Ramazan ayının ilk on gününde itikâfa girerdi. Daha sonra giriĢinde hasır gerilmiĢ Türk çadırında Ramazanın ikinci on gününde itikâfa girdi. Hasırı eliyle kaldırdı kapıya doğru yürüdü ve baĢını çıkararak insanlarla konuĢtu.”376

Aynı hadisi küçük değiĢikliklerle Ġbn Mace de rivayet etmiĢtir.377

Rivayetlere göre bu çadırda Hz. Peygamber itikâfa girmiĢ, Hendek savaĢı sırasında Hendek kazma iĢlemini bu çadırdan yönetmiĢtir.378

Bu rivayet Hz. Peygamberin Türk çadırını bildiğini ve kullandığını göstermektedir. Yine bu rivayeti tarih kaynakları da desteklemektedir. Hadis ve Arap Ģiirinden baĢka kaynaklarda bulunan bazı bilgiler, Araplar‟ın Hz. Peygamber devrinde Türkler‟i tanıdığı ihtimalini kuvvetlendirmektedir.379

Taberî, müslümanların Hendek savaĢına hazırlandıkları sırada, Hendek kazılırken büyük beyaz bir kayanın ortaya çıktığını ve sahabenin onu parçalamayı baĢaramaması üzerine Selman el-Fârisî‟nin bu esnada Hendek kazılmasını denetlemek için kurdurulan Türk çadırında380

bulunan Hz. Peygamberin yanına giderek durumu haber verdiğini bildirmektedir.381 Bu hadis rivayetinden anlaĢılacağı üzere Hz. Peygamber Hendek kazımını yönetmek için seyyar bir barınağa ihtiyaç duymuĢ ve bu ihtiyaç Türk çadırı ile karĢılanmıĢtır.

Türk çadırı ile alakalı olarak Hz. AiĢe‟nin de Hz. Peygamberin vefatından sonra hac sırasında kapısında örtü olan bir Türk çadırında kaldığı rivayet edilmektedir.382

Bu çadırın Hz. Peygamber‟in hayatında karargâh olarak kullandığı çadır olması ve Hz. Peygamber‟in vefatından sonra hanımları tarafından kullanılmıĢ olması kuvvetle muhtemeldir. Söz konusu çadır hakkında Ģerhlerde de bilgi mevcut olup hadis Ģârihleri bu çadırın keçeden yapıldığından ve yere kurulduğundan bahsetmiĢlerdir.383

3 - ْٔع الله ٜضس جشٝشٕ ٘تأ هاق : ساغص كشرىا ا٘يذاقذ ٚرح حعاسىا ً٘قذ لا ٌيسٗ ٔٞيع الله ٚيص الله ه٘سس هاق شعطىا ٌٖىاعّ اٍ٘ق ا٘يذاقذ ٚرح حعاسىا ً٘قذ لاٗ حقشطَىا ُاعَىا ٌٖٕ٘ظٗ ُأم فّ٘لأا فىر ٓ٘ظ٘ىا شَح ِٞعلأا

Ebû Hureyre (ra)‟den Rasûlullah (sav)‟in Ģöyle dediğini rivayet ediyor: “Sizler ayakkabıları kıldan yapılmıĢ, gözleri küçük, burunları basık ve yüzleri kırmızı sanki deri

376

Müslim, Sıyâm, 215;

377 Ġbn Mâce, Sıyâm, 62

378 Müslim, Sıyâm, 214; Ġbn Mace, Sıyâm, 62; Ahmed b. Hanbel, IV/348 379 Hakkı Dursun Yıldız, Ġslâmiyet ve Türkler, s. 28.

380 Türk çadırının genel özellikleri hakkında bilgi için bkz. Ġbn Fazlan, Ġbn Fazlan Seyahatnamesi, çev: Ramazan

ġeĢen, Ġstanbul, 1975, s. 28, 29, 37, 55

381 Taberî, Târîh, II/92; Ġbn Kesîr, el-Bidâye, IV/482 382 Buhârî, Hac, 63

383 Aynî, Umdetü‟l-Kârî, Beyrut, 2001, IX/260,. Ġbn Hacer, Fethu‟l-Bârî, Beyrut, 1993, IV/284. Nevevî, ġerhu

üstüne deri kaplanmıĢ kalkanlar gibi kalın etli olan Türklerle savaĢmadıkça kıyamet kopmaz.”384 4 - ُاعَىام ٌٖٕ٘ظٗ اٍ٘ق كشرىا َُ٘يسَىا وذاقٝ ٚرح حعاسىا ً٘قذ لا هاق ٌيسٗ ٔٞيع الله ٚيص الله ه٘سس ُأ شعطىا ٜف ُ٘طَٝٗ شعطىا ُ٘سثيٝ حقشطَىا

“Müslümanlar Türklerle savaĢmadıkça kıyamet kopmaz. Onlar, yüzleri deri üstüne deri kaplanmıĢ kalkan gibi olan bir kavimdir. Kıl elbise giyerler ve kıl ayakkabılar içinde yürürler.”385

Yukarıda sözü edilen dördüncü hadisin senet kısmını aĢağıdaki gibi tablo Ģeklinde görmemiz bize hadis-râvî ve metin iliĢkisi bazında çarpıcı noktalar göstermektedir.

Kaynak Ravî Zinciri Ġfade

Buhârî 1. Ebû Hureyre, A‟rec, Salih

لبق جمعلأا نع رلبص نع ًثأ بوث ز ةىقعٌ بوث ز مسم نث ٍعص بوث ز حمٌمه ىثأ لبق

Türk386

كمتلا

2. Ebû Hureyre, Sâid b. el-Müseyyeb, Zührî

تٍضملا نثا ٍعص نع يمهزلا لبق بٍاص بوث ز الله جع نث ًلع بوث ز حمٌمه ًثأ نع

Kavm387 بمىق

3. Amr b. Tağlib, Hasen, Cerîr b. Hâzim, Esved b. Âmir بوث ز ىثأ بمعولا بوث ز مٌمخ نث زبز لبق تعمص نضسلا لىقٌ بوث ز وممع نث تلغت Kavm388 بمىق

4. Ebû Hureyre, A‟rec, Ebu‟z-Zenâd

ًثأ نع جمعلأا نع ةبكزلا ىثأ بوث ز تٍعع بكمجخأ بمٍلا ىثأ بوث ز حمٌمه

Kavm389 بمىق

5. Ebû Hureyre, Hemmâm, Ma‟mer, Abdürrezzak نع بمه نع ممعم نع قازملا جع بوث ز ىٍسٌ ًوث ز

حمٌمه ًثأ

Hûz ve Kirman390 بمميو ازىخ Müslim 1. Ebû Hureyre, Saîd b. el-Müseyyeb, Zührî Kavm391

384 Buhârî, Cihâd, 94; Taberânî, Süleyman b. Eyüb b. Ahmed, Müsnedü ġâmiyyîn, Beyrut, 1984, I/86; Neysâburî,

Mustedrek, thk. Mustafa Abdülkadir A‟ta, Beyrut, 1990, IV/522.

385 Müslim, Fiten, 65; Neseî, Cihâd, 42; Ġbn Hibbân, Sahîh, thk. ġuayb Arnavut, Beyrut, 1993, 15/146. 386 Buharî, Cihâd, 94.

387 Buharî, Cihâd, 95. 388 Buharî, Cihâd, 94. 389 Buharî, Menâkıb, 22. 390 Buharî, Menâkıb, 22.

ق ) ممع ًثأ نثلا ظاللاو ( ممع ًثأ نثاو خجٍع ًثأ نث ميث ىثأ بوث ز لاب

حمٌمه ًثأ نع ٍعص نع يمهزلا نع بٍاص بوث ز

بمىق

2. Ebû Hureyre, A‟rec, Ebu‟z-Zenâd

نع ةبكزلا ًثأ نع خوٍٍع نث بٍاص بوث ز خجٍع ًثأ نث ميث ىثأ بوث ز حمٌمه ًثأ نع جمعلأا

Kavm392 بمىق

Ebû Davûd 1. Ebû Hureyre, Saîd b. el-Müseyyeb, Zührî, Süfyân ث ز ٍعص نع يمهزلا نع بٍاص بوث اىلبق بمهمٍغو ذمضلا نثاو خجٍتق بو

حمٌمه ًثأ نع تٍضملا نث

Kavm393 بمىق

Tirmizî 1. Ebû Hureyre, Saîd b. Müseyyeb, Zührî

لابق ءلاعلا نثا ربجدلا جع و ًموزخملا نمزملا جع نث ٍعص بوث ز ًثا نع تٍضملا نث ٍعص نع يمهزلا نع بٍاص بوث ز حمٌمه

Kavm394 بمىق

Ġbn Mâce 1. Ebû Hureyre, Saîd b. el-Müseyyeb, Zührî نع يمهزلا نع خوٍٍع نث بٍاص بوث ز .خجٍع ًثأ نث ميث ىثأ بوث ز

حمٌمه ًثأ نع تٍضملا نثا ٍعص

Kavm395 بمىق

2. Ebû Hureyre, A‟rec, Ebu‟z-Zenâd

وٍٍع نث بٍاص بوث ز . خجٍع ًثأ نث ميث ىثأ بوث ز نع ةبكزلا ًثأ نع خ

حمٌمه ًثأ نع جمعلأا

Kavm396 بمىق

3. Amr b. Tağleb, Hasen, Cerir b. Hazim, Esved b. Âmir

زبز نث مٌمخ بوث ز ممبع نث ةىصأ بوث ز خجٍع ًثأ نث ميث ىثأ بوث ز تلغت نث وممع نع نضسلا بوث ز

Kavm397 بمىق

4. Ebû Saîd el-Hudrî, Ebû Salih, A‟meĢ

بوثة ًثأ نع ظمعلأا نع مسم نث ربمع بوث ز . خفمع نث نضسلا ير خلا ٍعص ًثأ نع رلبص Kavm398 بمىق Ahmed b. Hanbel

1. Ebû Hureyre, Saîd b. el-Müseyyeb, Zührî ًثأ نع ٍعص نع يمهزلا نع بٍاص بوث ًثأ ًوث ز الله جع بوث ز حمٌمه Kavm399 بمىق 391 Müslim, Fiten, 62. 392 Müslim, Fiten, 62. 393 Ebu Davud, Melahim, 9. 394 Ġbn Mâce, Fiten, 36. 395 Ġbn Mâce, Fiten, 36. 396 Ġbn Mâce, Fiten, 36. 397 Ġbn Mâce, Fiten, 36. 398 Ġbn Mâce, Fiten, 36.

2. Amr b. Tağlib, Hasen, Cerir b. Hazim, Esved b. Âmir بوث زبز نث مٌمخ بوث ممبع نث ةىصأ بوث ًثأ ًوث ز الله جع بوث ز تلغت نث وممع بوث نضسلا Kavm400 بمىق

3. Hasen, Avf, Muhammed b. Cafer

نضسلا نع فىع بوث لبق ماعخ نث مسم بوث ًثأ ًوث ز الله جع بوث ز

Kavm401 بماىقأ 4. Ebû Hureyre, A‟rec, Ebu‟z-Zenâd

جمعلأا نع ةبكزلا ًثأ نع ءبقرو بكأ ًلع بوث ًثأ ًوث ز الله جع بوث ز حمٌمه ًثأ نع

Kavm402 بمىق

5. Ebû Hureyre, A‟rec, Ebu‟z-Zenâd

جمعلأا نع ةبكزلا ًثأ نع ءبقرو بكأ ًلع بوث ًثأ ًوث ز الله جع بوث ز حمٌمه ًثأ نع

Türk403

كمتلا

6. Ebû Saîd el-Hudrî, Ebû Salih, A‟meĢ

نع يرىثلا بٍاص تخأ نث مسم نث ربمع بوث ًثأ ًوث ز الله جع بوث ز ير خلا ٍعص ًثأ نع رلبص ًثأ نع ظمعلأا

Kavm404 بمىق

Ġbn Hibbân 1. Ebû Hureyre, Hemmâm, Ma‟mer, Abdürrezzak لبق قازملا جع بوث ز لبق يمضلا ًثأ نثا بوث ز لبق خجٍتق نثا بكمجخ حمٌمه ًثأ نع جوم نث بمه نع ممعم بكمجخأ

Hûz ve Kirman405 بمميو ازىخ 2. Ebû Saîd el-Hudrî, Ebû Salih, A‟meĢ, Süfyân b.

Uyeyne بكمجخ مزأ نث ًلع نث ىوثملا لبق بوث ز مسم نث جع الله نث مٍمك لبق بوث ز مسم نث ًثأ ح ٍجع نث نعم نع ٍثأ نع ظمعلأا نع ًثأ رلبص نع ًثأ ٍعص Kavm406 بمىق

Neysâbûrî 1. Ebû Hureyre, A‟rec, Ebu‟z-Zenâd حمٌمه ًثأ نع جمعلأا نع ةبكزلا ًثأ

Türk407

كمتلا 2. Ebû Hureyre, A‟rec, Abdullah b. Fadl, Ġbn Sevban

نث مٍهامثإ بوث ةا غجث ي جعلا ثبٍغ نث الله جع نث مسم ميث ىثأ بوث ز

Türk408

كمتلا

400 Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/69-70. 401 Ahmed b. Hanbel, Müsned, II/493. 402 Ahmed b. Hanbel, Müsned, II/530. 403 Ahmed b. Hanbel, Müsned, II/530. 404 Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/31. 405 Ġbn Hibbân, Sahîh, 15/144. 406 Ġbn Hibbân, Sahîh, 15/146. 407 Neysâburî, Mustedrek, IV/521. 408 Neysâburî, Mustedrek, IV/522.

بوث يميجلا مثٍهلا نع بثىث نث تثبث نث نمزملا جع بوث طبٍع نث ًلع

حمٌمه بثأ تعمص : لبق جمعلأا نع ضالا نث الله جع

3. Ebû Hureyre, Hemmâm, Ma‟mer, Abdürrezzak ًوث ز جوز نث مزأ نث الله جع بوث ًعٍطقلا ماعخ نث مزأ ًكمجخأ نث بمه نع ممعم أجكأ قازملا جع بوث ًثأ حمٌمه بثأ عمص كأ جوم Hûz ve Kirman409 بمميو ازىخ Ebû Ya‟la 1. Ebû Hureyre

حمٌمه ًثأ نع

Kavm410 بمىق Abdürrezzak 1. Ebû Hureyre, Hemmâm, Ma‟mer, Abdürrezzak

حمٌمه بثأ عمص كأ جوم نث بمه نع ممعم نع قازملا جع بكمجخأ

Hûz ve Kirman411 بمميو ازىخ Ebû ġeybe 1. Ebû Hureyre, Saîd b. el-Müseyyeb, Zührî

حمٌمه ًثأ نع ٍعص نع يمهزلا نع خوٍٍع نث بوث ز

Kavm412 بمىق 2. Ebû Hureyre, A‟rec, Ebu‟z-Zenâd

حمٌمه ًثأ نع جمعلأا نع ةبكزلا ًثأ نع خوٍٍع نث بوث ز

Kavm413 بمىق Beyhakî 1. Ebû Hureyre, Saîd b. el-Müseyyeb, Zührî

ز بٍاص بوث ًكاماعزلا مسم نث نضسلا بوث ٍعص ىثأ أجكأ مسم ىثأ بوث

حمٌمه ًثأ نع جمعلأا نع ةبكزلا ًثأ نع خوٍٍع نث

Akvâm414

بماىقأ

2. Ebû Hureyre, A‟rec, Ebu‟z-Zenâd,

ٍجع مصبقلا ىثأ أجكأ يىلعلا ةواة نث نٍضسلا نث مسم نضسلا ىثأ بوث ز ٌىلبث نث مٍهامثإ نث الله جع بوث ًملضلا فصىٌ نث مزأ بوث ًيزملا حمٌمه ىثأ ًوث ز بم اهه لبق جوم نث بمه نع ممعم أجكأ قازملا Kavm415 بمىق

3. Ebû Saîd el-Hudrî, Ebû Salih, A‟meĢ, Süfyân b. Uyeyne حمٌمه ًثأ نع خعرز ًثأ نع حربمع نع مٌمخ بكمجخأ Hûz ve Kirman416 بمميو ازىخ Ġshak b. Râhveyh

1. Ebû Hureyre, Halâs b. Amr, Avf, Nadr حمٌمه ًثأ نع وممع نث سلاخ نع فىع بك مضولا بكمجخأ

Kavm417 بمىق

409 Neysâburî, Mustedrek, IV/523.

410 Ebû Ya‟lâ, Müsnedü Ebî Ya‟lâ, thk. Hüseyin Selim Esed, DımeĢk 1984, X/281. hadis no: 5878 411 Abdürrezzak, Musannef, thk. Habiburrahman el-A‟zamî, Beyrut, 1403, XI/374.

412 Ġbn Ebî ġeybe, Musannef fi‟l-Ehâdîs ve‟l-Âsâr, thk. Kemal Yusuf el-Hut, Riyad 1409, VI/476. 413

Ġbn Ebî ġeybe, Musannef, VII/476.

414 Beyhakî, es-Sünenü‟l-Kübrâ, thk. Muhammed Abdülkadir Ata, Mekke 1994, IX/175. 415 Beyhakî, es-Sünenü‟l-Kübrâ, IX/176.

416 Beyhakî, es-Sünenü‟l-Kübrâ, IX/176.

Taberânî 1. Ebû Hureyre, A‟rec, Abdullah b. Fadl, Ġbn Sevban, Ali b. AyyaĢ نع ضالا نث الله جع نع بثىث نث بوث طبٍع نث ًلع بوث ٌز ىثأ بوث ز معلأا حمٌمه ًثأ نع ج Türk418 كمتلا

2. Ebû Hureyre, Saîd b. el-Müseyyeb, Zührî

ًثأ نث تٍعع بكمجخأ بمٍلا ىثأ بوث رهوملا نث ىضٍع نث ىصىم بوث ز حمٌمه ًثأ نع تٍضملا نث ٍعص نع يمهزلا نع حزمز

Ümmet419

خمأ

3. Ebû Hureyre, A‟rec, Zührî

زمز نث ىٍسٌ نث مسم نث مزأ بوث ز بوث ز لبق هئبع نث بوث ز لبق ح جمعلأا نع يمهزلا نع صقولأا بمثع ىثأ بوث ز لبق ملضم نث ٍلىلا حمٌمه ًثأ نع Kavm420 بمىق

Bu hadis kaynak olarak üç sahâbîden gelmektedir. Onlar da Ebû Hureyre, Amr b. Tağlib ve Ebû Saîd el-Hudrî‟dir. Yukarıda gördüğümüz üzere kaynak kiĢileri aynı sahâbî olan metinlerin bile metin içerisinde söz konusu edilen topluluğun farklılık arz etmesi bize bu topluluğun isimlendirilmesi noktasında râvinin dahlinin olduğunu göstermektedir. Aynı sahâbîlerden gelen bu haber tüm tarikleri gözden geçirildiğinde çoğunluğu herhangi bir kavim adı vermezken bazı tariklerde Türk veya Hûz ve Kirman isimlerine rastlanması bu kavim adlarının tamamen ravîlerin çıkarımı olduğunu ortaya koyar. Bu çıkarım daha önce de dile getirdiğimiz üzere Arapların Ceyhun nehrinin doğusunda yaĢayan çekik gözlü ve geniĢ alınlı herkesi Türk olarak kabul etmelerinden kaynaklansa gerektir. Hadiste geçen çekik gözlü ve geniĢ yüzlünün yerine Türk çıkarımının konulmasının temel nedeni özellikleri verilen bu kavmin ravîler nezdinde Türkler olduğunun düĢünülmesi olabilir.421

Hal böyle olunca bu hadisin Türklerden bahsediyor olmasından daha muhtemel olan kavimler vardır ki bunların baĢında Moğollar gelmektedir. Ayrıca Moğolların Ġslâm beldelerine yapıp ettiklerine bakınca bu hadisle ilgili olarak Moğollar mı? Yoksa Türkler mi? Kıyasını yapmak bile manasız kalmaktadır. Nitekim aĢağıda sözünü edeceğimiz Benû Kantura hadislerinde de durum aynıdır. 5 - يسٍ اْش ُاَٖظ ِت ذٞعس اْش ٜتأ ْٜشذح زسا٘ىا ذثع ِت ذَصىا ذثع اْش طساف ِت ٚٞحٝ ِت ذَحٍ اْشذح ِت ٌ زذحٝ ٜتأ دعَس هاق جشنت ٜتأ ُأ ه٘سس الله ٚيص الله ٔٞيع ٌيسٗ هاق هضْٝ طاّ ٍِ ٜرٍأ ظئاغت َّٔ٘سٝ جشصثىا ذْع

418Taberânî, Müsnedü ġâmiyyîn, IV/30. 419Taberânî, Müsnedü ġâmiyyîn, IV/30.

420Taberânî, Mu‟cemu‟l-Evsat, thk. Tarık b. Avzullah b. Muhammed-Abdülmuhsin b. Ġbrahim el-Hüsaynî,

Kahire, 1995/1415, I/19.

421

شّٖ هاقٝ ٔى حيظد ُ٘نٝ ٔٞيع شسظ شصنٝ اٖيٕأ ُ٘نذٗ ٍِ ساصٍأ ِٝشظاَٖىا هاق ِتا ٚٞحٝ هاق ٘تأ شَعٍ ُ٘نذٗ ٍِ ساصٍأ َِٞيسَىا اراف ُام ٜف شخآ ُاٍضىا ءاظ ْ٘ت ءاس٘طْق ضاشع ٓ٘ظ٘ىا ساغص ِٞعلأا ٚرح ا٘ىضْٝ ٚيع ظض شْٖىا قشفرٞف اٖيٕأ زلاش قشف حقشف ُٗزخأٝ باّرأ شقثىا حٝشثىاٗ ا٘نيٕٗ حقشفٗ ُٗزخأٝ ٌٖسفّلأ اٗشفمٗ حقشفٗ ُ٘يععٝ ٌٖٝساسر فيخ ٌٕسٖ٘ظ ٌّٖ٘يذاقٝٗ ٌٕٗ ءاذٖطىا

“Ümmetimden bazı insanlar, üzerinde köprü olan, Dicle denilen nehrin yanında, Basra adını verecekleri çukur bir yere yerleĢecekler. Oranın ahalisi çoğalacak ve o Ģehir Muhacirlerin Ģehirlerinden olacak. -Ġbn Yahya, Ebû Ma‟mer‟in; müslümanların Ģehirlerinden olacak dediğini söyledi- Ahir zaman gelince geniĢ yüzlü küçük gözlü Kantura oğulları gelip, nehir kıyısına kadar inecekler o zaman Ģehir halkı üç gruba ayrılacak; bir grup öküzlerin kuyruğuna ve araziye sarılacak ve helak olacak, bir grup kendi canlarını tercih edip aman dileyip kâfir olacak, bir grup da çocuklarını arkalarına alıp düĢmanla savaĢacaktır. ĠĢte onlar Ģehitlerdir.”422

Daha önce bazı fizyolojik özelliklerden sözü edilen hadislerin Türkler olarak düĢünüldüğü gibi bu hadiste yer alan Benû Kantura adlı topluluk Türkler olarak yorumlanmıĢtır. Tıpkı “Türklerle savaĢmadıkça kıyamet kopmaz” hadisinde yer alan geniĢ alınlı küçük/çekik gözlü ibaresinin yer alması Türkleri çağrıĢtırması için yeterli görülmüĢtür. Burada böyle anlamanın en temel sebebi ilk dönem Araplarının Ceyhun‟un öte yakasında yaĢayan bütün milletleri Türk diye isimlendirmeleridir. Kendi coğrafyalarına en yakın olan ve az da olsa iliĢki içinde oldukları Asya milletinin Türkler olması bu hadisin böyle anlaĢılmasına sebep olmuĢtur.

Ahmed b. Hanbel‟in Müsned‟inde üç yerde bu hadis küçük değiĢikliklerle yer almaktadır.423

Bu esere talikte bulunan ġuayb Arnavut her üç hadisin senetleri için zayıf, metinleri için de münker demektedir. Benû Kantura hadisini sadece Ebû Davud ve Ahmed b. Hanbel‟in eserlerinde değil, bunların dıĢında kalan kaynaklarda da görmek mümkündür.424 Ancak hadis metinlerinde sözü geçen bu topluluğu Türklerle iliĢkilendiren eserler Ahmed b. Hanbel ve Taberânî‟nin eserleridir.425

Ayrıca Hattabî, Benû Kantura‟nın Türklerden olduğunu Kantura‟nın ise Hz. Ġbrahim‟in cariyesi olduğunu ve Türkler için de bu cariyeden olan çocukların neslinden geldiğini iddia etmiĢtir.426

Tarih kaynaklarında durum biraz daha

422 Ebû Davud, Melâhim, 10. 423

Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/40, 44.

424 Abdürrezzak, Musannef, XI/381; Ġbn Hibbân, Sahîh, 15/146; Ġbn Ebî ġeybe, Musannef, VII/476, 481, 482;

Neysâburî, Mustedrek, IV/522, 577; Taberânî, Mu‟cemu‟l-Kebîr, X/181; Mu‟cemu‟l-Evsat, VI/7.

425 Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/40; Taberânî, Mu‟cemu‟l-Kebîr, X/181; Mu‟cemu‟l-Evsat, VI/7. 426

farklıdır. Süyutî dıĢında Benû Kantura‟nın Türklerle iliĢkilendirildiği427

görülmemektedir. Ayrıca Kantura‟nın süslü bir elbise veya kaftan olduğuna dair iddialar428

göz önüne alınınca bu elbiseyi giyen herkese Benû Kantura denebileceği açıktır.

Eski Arap Ģiirlerinden, uydurma hadislerden ve haberlerden anlaĢıldığına göre Araplar Türkleri kahraman fakat acımasız ve Ġslâm dininin geleceği açısından tehlikeli görüyorlardı. Onlara göre Türkler birgün Arapların elinden iktidarı alacak ancak kâfir oldukları için Allah‟ın gazabına uğrayıp mahvolacaklardı. Bu uydurma hadis ve sözler insanları Türklerden korkutmak ve uzaklaĢtırmak amacıyla söylenmiĢtir. Nitekim Câhız (ö. 255/869) daha sonra Türklerin Ġslâm‟ın yardımcısı, kalabalık ordusu ve halifelerin en yakın adamları olduklarını söyleyerek Türklere haksızlık edildiğini itiraf etmiĢtir.429

6 - ت قاحسئ ْٜشذح :هاق ب٘قعٝ ِت ذَحٍ اْشذح ٛشصثىا ٚٞحٝ ِت ذَحٍ اْشذح كَ٘س ٚىٍ٘ شَغىا ِت ٌٕٞاشتئ ِ ه٘قٝ طٝذح ِت حٝٗاعٍ دعَس :هاق ٛذظ ِع ٜتأ ْٜشذح : هاق : ٔيٍاع بارم ٓءاظ ِٞح ُاٞفس ٜتأ ِت حٝٗاعٍ ذْع دْم دَٖف ذق ٔٞىئ ةرنٝ ُأ شٍأ ٌش لىر ٍِ حٝٗاعٍ ةضغف ٌْغ ٍِ جشصمٗ ٌٍْٖ ورق ٍِ جشصمٗ ٌٍٖضٕٗ كشرىات عقٗ ّٔأ ٓشثخٝ غٗ ديرق اٍَ خشمر اٍ ٛشٍأ لٞذأٝ ٚرح ٌٖريذاق لاٗ لىر ٍِ ءٜطى خذع اٍ َِيعأ لاف دَْ ؟ٍِْٞإَىا شٍٞأ اٝ ٌى : ٔى ديق الله ه٘سس دعَس :هاقف - ٌيسٗ ٔٞيع الله ٚيص - ه٘قٝ ً٘صٞقىاٗ حٞطىا دتاَْت اٖقحيذ ٚرح بشعىا ٚيع كشرىا ُشٖظرى : لىزى ٌٖىارق ٓشمأف

Muhammed b. Hudeyc, Muâviye b. Ebû Süfyan‟dan duyduğu sözleri Ģöyle aktarmaktadır: Ben, Muâviye‟ye valisinden Türklerle savaĢtığını, onları yendiğini ve çoğunu öldürdüğünü ve fazla miktarda ganimet aldığını bildiren bir mektup geldiğinde Muâviye b. Ebû Süfyan‟ın yanındaydım. Muâviye buna çok sinirlendi ve sonra ona Ģöyle bir cevap yazılmasını emretti: “Öldürdüğün kiĢiler ve aldığın ganimetler hakkındaki söylediklerini çok iyi anladım. Bir daha böyle bir haberi bildirme ve sana emrim gelinceye kadar onlarla savaĢma!” Ben de bunun üzerine “Müminlerin Emiri! Neden?” diye sordum. O da Rasûlullah (sav)‟dan Ģöyle duyduğunu söyledi: “Ben Rasûlullah (sav)‟in Ģöyle dediğini duydum: “Arapların karĢısına Türkler çıkacak. Arapları ġiyh430

otlağı ve Kaysum‟a431 kadar takip edecekler. Bu yüzden onlarla savaĢmak hoĢuma gitmiyor.”432

427 Suyutî, Tarîhu‟l-Hulefâ, thk Muhammed Muhyiddin Abdulhamid, Kahire, 1952, s. 24. 428 Faruk Sümer, Oğuzlar, s. 396.

429 Câhız, Hilafet Ordusunun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri, çev. Ramazan ġeĢen, Ankara, 1967, s.85;

Zeki Velidî Togan, a.g.e., s. 74; Ramazan ġeĢen Ġslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, s. 3-4; Abdülkerim Özaydın, “Türklerin Ġslâmiyeti Kabulü”, Türkler, Ankara, 2002, IV/239.

430 ġiyh: Güzel kokulu pelin cinsi bir bitki. Yemame ve Irak tarafında bir yer. Bak: “Mu‟cemu‟l-Buldan” (3/379) 431 Kaysum: Çölde yetiĢen güzel kokulu bir bitki. ġiyh‟in karĢı tarafındaki su. Aralarında, Mekke ve Kûfe

arasında bulunan ve hacıların geçtiği dağ yolu olan Fayd vardır. Bkz. “Mu‟cemu‟l-Buldan” (4/282,422)

432

7 - دٝأساٍ هاق ضٝضعىا ذثع ِت شَع طشحٝ ُام ٍَِ ًاطىا وٕأ ٍِ وظس ّٜشثخأ هاق شَعٍ ِع قاصشىا ذثع وظس هاقف ا٘قشرسٝ ُأ ٌٖت شٍأف هاق كشرىا ٍِ ٙشسأت ءٜظ هاق كشرىا ٍِ اذحاٗ لائ ظق اشٞسأ ورق ضٝضعىا ذثع ِت شَع ازٕ دٝأس دْم ٘ى ٍِْٞإَىا شٍٞأ اٝ ٌٖت ءاظ ٍَِ هاق ٔيرقاف لّٗذف هاق ٌٖٞيع كؤانت شصنى َِٞيسَىا ٜف ورقٝ ٕ٘ٗ ٌٕذحلأ ٔيرقف ٔٞىئ ًاقف

Ma‟mer b. RâĢid Ģöyle bir haber nakletmektedir: ġam halkından Ömer b. Abdülaziz‟i koruyan kiĢilerden biri bana Ģöyle söyledi: Ben Ömer b. Abdülaziz‟i hiç esir öldürürken görmedim. Sadece bir Türk esir hariç. Türklerden esirler getirilmiĢti. Bu esirlerin köle yapılmasını emretti. Bunun üzerine onları getiren adamlardan biri “Müminlerin emiri eğer sen bunu -birini göstererek- müslümanları öldürüyorken görseydin gözyaĢlarına boğulurdun” dedi Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz “Ne duruyorsun öldür onu” dedi. O da kalktı esire doğru gitti ve öldürdü.433 8 - لْٞقىلأ ٔٞىئ ةرمٗ ُاقاخ وسس ٓدذٖف كشرىات ليَىا ذثع ِت حَيسٍ عٍ جاضغ ٜف دْم هاق ذَحٍ ِت ذٝص ِع اقيذ لّئ حَيسٍ ٔٞىئ ةرنف كشرىا جسٗاضحت اسٞق ْٜعٝ بشعىا جسٗاضحت كاقىأ اّأٗ كشرىا جسٗاضحت ّٜ

Zeyd b. Muhammed Ģöyle dedi: Ben Mesleme b. Abdülmelikle birlikte bir savaĢtayken Türk Hakanı seni Türklerin en yiğitleriyle karĢılayacağım diye bir mektup göndererek tehdit etti. Mesleme b. Abdülmelik de bunun üzerine ben de seninle Arapların yiğitleriyle birlikte karĢılaĢacağım dedi. Arapların yiğitlerinden Kays kabilesini kastetti.434

9 - ُلاٞغ ورق ٍِ ءٜض ليخد ّٔأ ٍِْٞإَىا شٍٞأ اٝ ْٜغيت ليَىاذثع ِت ًاطٕ ٚىا ةرم ج٘ٞح ِت ءاظس ُأ

شٍٞأ اٝ للهات لى ٌسقأٗ حىاصٗ كشرىا ٗأ ًٗشىا ٍِ ِٞفىا ورق ٍِ وضفأ اَٖيرق ُئ ٍِْٞإَىا

Reca‟ b. Hayve, HiĢam b. Abdülmelik‟e Ģöyle bir mektup yazdı: “Müminlerin Emiri! Ğaylan ve Sâlih‟in öldürülmelerinin seni endiĢelendirdiği haberi bana ulaĢtı. Allah‟a yemin ederim ki o ikisinin öldürülmesi Türklerden ve Rumlardan öldürülecek iki bin kiĢiden daha değerlidir.”435

Bu haberden anlaĢılmaktadır ki öldürülen iki kiĢinin önemine binaen en çetin düĢman Türkler ve Rumlardan ikibin askerin öldürülmesinden daha değerli görülmektedir. O dönemin zihin yapısına dair bu haberin bize verdiği ipucu Emevîler‟in en parlak dönemlerinden biri olan HiĢam b. Abdülmelik döneminde bile endiĢe duyulan düĢmanın