• Sonuç bulunamadı

HZ ALİ'NİN HALİFELİĞİNE KARŞI YAKLAŞIMLAR

Hz. Osman'a karşı ortaya çıkan başkaldırı, sonucu itibarıyle halifenin şahsına yapılmış bir saldırı gibi görünüyorsa da, bu saldırının Ümeyyeoğulları'na ve dolayısıyla Kureyş'e yönelik bir tepki olduğu açıktır.232 Hz. Osman döneminde çıkan karışıklıkların bir sebebi de halifenin Kureyş'i gözetmesiydi.233 Dolayısıyla Kureyş'in kendi içlerinde Hz. Osman'ı yönetimi Ümeyyeoğulları hanedanlığına çevirmesi endişesi ile eleştirmiş olmalarına rağmen,234 Hz. Ali'nin halife olmasının ardından bu defa isyancıların karşısında yer aldıkları görülmektedir. Hz. Ali'nin "Eğer kavmim bana itaat etseydi / Düşmanın kafasını bunaltacak emirler verirdim" sözünü, kendisini isyancıların yanında olmakla suçlayan Kureyşlilere karşı söylediği ifade edilmiştir.235 Hz. Ali'nin isyancılara müdahale edemediği şeklindeki yakınmalarından,236 kendisinin Kureyş tarafından destek görmediği ve bu yakınmaların halifenin haklı duygularını yansıttığı anlaşılmaktadır.

Kureyş Hz. Osman'ın şahsında gerçekleşen isyanı, muhtemel olarak Araplar üzerindeki egemenliklerine karşı bir başkaldırı şeklinde değerlendirmiş olmalıdır.237 Bilindiği gibi Kureyş kabilesi İslam'dan önce de sonra da Araplar arasında ayrı ve üstün bir konuma sahipti. Gerek ticarî güçleri, gerekse birçok Arap kabilesi için büyük önem taşıyan kutsal mabedin hamileri olmaları, Kureyş'in önemini artırmış ve onları özel bir konuma getirmişti. İslâm'dan sonra her ne kadar din kardeşliği ve Arap birliği

231 İbnü'l Esîr, el-Kâmil, III, 191–192; İbn Kesîr, el-Bidaye, VII, 227. 232 Câbirî, Siyasal Akıl, s. 371–372.

233 İrfan Aycan, Saltanata Giden Yolda Muaviye Bin Ebî Süfyan, Ankara Okulu yay., Ankara 2001,

s. 75.

234 Wellhausen, Arap Devleti Ve Sukutu, s. 20. 235 Taberî, Tarih, II, 703.

236 Taha Hüseyin, el-Fitnetü'l Kübrâ, II, 11.

237 İsyancılar içerisinde Kureyş'ten ve Ensar'dan kimsenin bulunmadığı söylenmektedir. Sadece iki

Kureyşli bu grubun içinde faal olarak rol almışlardır ki bunlardan biri Muhammed b. Ebî Bekir, diğeri ise Muhammed b. Ebî Huzeyfe'dir. bk. Julius Wellhausen, İslâmın En Eski Tarihine Giriş, çev. Fikret Işıltan, İÜEF yay., İstanbul 1960, s. 119; Demircan, Ali-Muaviye Kavgası, s, 61–62.

kavramları ön plana çıkmışsa da İslâm Peygamberi'nin kendi içlerinden çıkmış olması onların itibarının daha da artmasını sağlamıştı.238 Bu durumda, Hz. Osman'ın yönetimine karşı meydana gelen ve gittikçe kontrolden çıkan bu isyanın istenilmeyen bir sonla bitmiş olması, Kureyş'e karşı bir tehlike unsuru olarak değerlendirilmiş olabilir. Kendileri İslâm'ın önderleri olarak bilinen Kureyş'in seçkin kişileri ise, daha sonra İslam'ın ortaya koyduğu hukuki bağları zedeleyecek şekilde gerçekleştirdikleri savaşlarda sık sık İslâmî söylemlerle, davranışlarının İslâm'ın gereği olduğuna vurgu yaparak kendilerini savunma yoluna gideceklerdir.

Kureyşliler, gerek isyancıları gerekse isyancıların kendisine sığındığı Hz. Ali'yi ve hilafetini kabul edememişlerdi.239 Ayrıca ilk üç halifenin seçiminde ve yönetim kadrosunun oluşumunda dikkati çeken önemli bir konu, Haşimoğulları'nın ve çeşitli nitelikleriyle onların temsilcisi konumunda olan Hz. Ali'nin idareden uzak tutulmasıdır.240 Önce Hz. Ebû Bekir, sonra Hz. Ömer, daha sonra da şûrada halife seçiminin yönlendiricisi olan Abdurrahman b. Avf, Hz. Ali'yi halife adayı olarak görmüşlerse de, bu makama gelmesini tercih etmediler. Böyle bir durumda eski Arap geleneğine göre şeyhin yaşlı kimselerden tercih edilmesinin241 halife seçimlerini de etkilemiş olabileceğini düşünmemiz imkân dâhilinde olsa bile yeterince ikna edici değildir. Bu tercihlerin oluşumunda Hz. Ali'nin şahsına karşı da bazı tereddütlerin rol oynadığı anlaşılmaktadır. Câbirî Hz. Ali'nin Kureyş içerisindeki dezavantajlı yönlerini açıklarken onun Hz. Peygamber'e akraba olmasının Kureyş için hilâfetin Haşimoğulları'na geçmesi konusunda yeterli sebep görülmediğini, zira Kureyş'in hilâfetin onlarda devretmesi ihtimalinden zaten rahatsız olduklarını, hatta böyle bir duruma ilk muhalefet edeceklerin başta kendi amcaoğulları olabileceğini, Hz. Ali'nin İslâmî mücadeleler döneminde pek çok Kureyşlinin yakınlarını öldürdüğünü ve bu nedenle kendisine kin duyulduğunu, ayrıca gerek Hz. Ali ve gerekse eşi Fatıma'nın Haşimoğullarından olması nedeniyle Arap kabilelerinde çok önemli bir yeri olan akraba çevresini genişletme imkânı bulamamış olmasını gündeme getirmektedir. 242

238 H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, I, 47. 239 Ahmet Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, III, 6.

240 Demircan, Ali-Muaviye Kavgası, s, 33; Apak, Asabiyet, s. 134.

241 Zeydan, İslâm Medeniyeti, IV, 46; Hitti, İslam Tarihi, I, 274; Durî, İslâm Tarihi, s. 91; Günaltay,

İslâm Öncesi Araplar, s. 113.

242 Câbirî, Siyasal Akıl, s. 282; Hz. Peygamber döneminde Hz. Ali'nin faaliyetleri için bk. Abdulhalik

Bakır, Hz. Ali Ve Dönemi, Bizim Büro Basımevi, Ankara 2004, s. 135–156; Mustafa Günal, Hz. Ali

Kureyş içerisinden seçilen ilk iki halifenin devlet politikası Haşimiler'i resmi görevlere atamamak şeklinde kendisini göstermişti. Bu duruma dini veya siyasi gerekçeler gösterilmekle birlikte,243 Haşimoğulları'nın kabile olarak konumlarından endişe duyulduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömer'in bir gün İbn Abbas ile görüştüğünde ona: "Kavminizin Muhammed'den sonra sizden neyi men ettiğini biliyor musun? Nübüvvetin ve hilafetin sizde toplanmasından hoşlanmıyorlar" dediği rivayet edilmektedir. 244

Kureyş'in Haşimoğulları iktidarına bir tepki olarak, her ne kadar siyasi karışıklık içerisinde acele bir şekilde seçilmişse de, sonuçta Müslümanların dördüncü halifesi makamına gelen Hz. Ali'ye karşı, Mekke'de, Talha, Zübeyr ve Hz. Aişe önderliğinde isyan ettikleri görülmektedir.245 Daha sonra gerçekleşecek olan Sıffîn savaşında ise Kureyş'i siyasi anlamda Muaviye, Arapları da Hz. Ali temsil edecektir.246 Olayın iman mücadelesi üzerine yoğunlaşması nedeniyle, sahabeden birçok kişi Hz. Ali'nin yanında olmayı tercih ederken, Muaviye'nin ordusunu ise daha çok farklı kabilelerden oluşan Şam askerlerinin ve Muaviye'nin Hz. Ali'ye karşı çeşitli vaat ve anlaşmalarla yanına aldığı Kureyş'in bazı seçkinlerinin oluşturduğu görülecektir.247 Mehmed Said Hatipoğlu Kureyş içindeki kabilevi bölünmeleri şöyle dile getirmektedir: "Hz. Peygamber'in vefatıyla hilafeti ele geçiren Kureyş kabilesi, Hz. Osman'ın devri boyunca zahiren bir bütünlük arz etmişse de onun şahadetiyle birlikte, dâhilen parçalanmaya başladı. Aile kavgası durumundaki Emevî-Hâşimî mücadelesi kılıçlı harblere dönüştü.…"248 Görüldüğü gibi Hatipoğlu da Hz. Ali döneminde yaşanan kutuplaşmaları Kureyş içerisindeki Emevî-Haşimî mücadelesi olarak değerlendirmektedir.

2. Hz. Ali'nin Hilâfetine Ümeyyeoğulları'nın Bakışı

Hz. Ali'nin halife seçilmesini takip eden günlerde, Medine ve diğer vilayetlerde bulunan Ümeyyeoğulları'nın bir telâş içine girdikleri görülmektedir.249 Şûra olayında hilafetin kendilerine geçmesini büyük bir fırsat olarak değerlendiren ve bundan sonra da hilafeti ellerinden çıkarmamak üzere kadrolaşan Ümeyyeoğulları için bu beklenmedik gelişme, kendilerinin hedef belirleme konusunda bir şaşkınlık dönemi geçirmelerine

243 Makrizî, Resâilu'l-Makrizî, s. 57, 62–63. 244 Taberî, Tarih, II, 578.

245 İbnü'l Esîr, el-Kâmil, III, 205. 246 Câbirî, Siyasal Akıl, s. 320.

247 Savaşa katılanlar ile ilgili olarak ayrıntılı bilgi için bk. Halife b. Hayyât, Halife Tarihi, s. 241–243. 248 Hatiboğlu, Hilafetin Kureyşliliği, s. 53.

neden olmuş olabilir. Bilindiği gibi Ümeyyeoğulları'ndan belli şahıslar, Hz Osman döneminde büyük vilayetlerin valiliklerine getirilmiş ve böylece idarede söz sahibi tek sülâle haline gelmişlerdi.250 Askerî sahadaki başarıları ve bazı Emevî valilerinin müspet uygulamaları onlara itibar kazandırmıştı. Fakat genel olarak Ümeyyeoğullarına ait ekonomik ve politik icraatlar halkın bazı kesimlerinin yönetime karşı rahatsızlık duymalarına neden olmuştu.251 Bu konuda özellikle fetih hareketlerine katılan farklı kabile öncülerinin ganimetlerin dağıtımı konusunda gösterdikleri tepkileri hatırlamak gerekmektedir.252

Ümeyyeoğulları'nın Hz. Ali'den istekleri, isyancıların beklentilerini yerine getirmemesi ve Kureyş'in ve Ümeyyeoğulları'nın itibarını ve özel durumlarını muhafaza ederek alışılan düzeni bozmamasıydı. Bu görüntüyü sağlayacak ilk girişim ise özellikle Araplara bir uyarı olması açısından halifeyi şehit edenlerin kısa zamanda cezalandırılmalarıydı.253 Bu katiller, Hz. Osman'ı öldürmekle beraber özellikle Ümeyyeoğulları'nın otoritesine de başkaldırmış ve onların yönetimini reddetmiş oluyorlardı. Böyle bir durumda Ümeyyeoğulları, Hz. Ali'nin kendisinden beklenilenin aksine kendilerinden yana olmayacağını, aksine alt tabakanın lehinde bir düşünceye sahip olduğunu ve ileride uygulamaya koyacağı iktisadî politikanın bu yönde gerçekleşeceğini tahmin etmekteydiler.254

Halife seçilişinin ardından Hz. Ali'nin çizeceği siyaset merakla bekleniyordu. İş bu durumda iken şûra olayında Abdurrahman b. Avf'ın Hz. Ali'ye ve Hz. Osman'a yönelttiği hassas soru akla gelmektedir. O, "bundan önceki ilk iki halifenin kararlarına mı uyacaksın yoksa kendi rey'ine göre mi hareket edeceksin?" diye sorduğunda kendisi kesin bir cevap vermemiş farklı bir siyaset çizebileceğini imâ etmişti. Şimdi yönetim sırası kendisine geldiğinde, ilk üç halife döneminde yerleşmiş ilişkileri zedeleyecek değişiklikler yapmak isteyebilir, Kitaba ve sünnete uygun olma kararlılığı onu Kureyş'e karşı farklı bir siyaset uygulamaya yöneltebilirdi. Hz. Ali'nin bu yönü akla gelmekte ve

250 Halife b.Hayyât, Halife Tarihi, s. 122–123.

251 Wellhausen, Arap Devleti Ve Sukutu, s. 20; Câbirî, Siyasal Akıl, s. 377.

252Hamilton A. R. Gibb, İslam Medeniyeti Üzerine Araştırmalar, çev. Kadir Durak, Atilla Özkök,

Hayrettin Yücesoy, Kenan Dönmez, Endülüs yay., İstanbul 1991, s. 19; Özellikle Sevad arazisi ile ilgili çıkan tartışma, yönetime başkaldırıyı tetikleyen en belirgin olay olarak ifade edilmektedir. bk.Taberî,

Tarih, II, 637; Mes'ûdî, Murûc, II, 346; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 138–139.

253 Ya'kubî, Tarih, II,178–179.

bu durum Kureyş adına bir tedirginlik oluşturmaktaydı.255 Böyle bir durumda Hz. Ali'nin siyaseti oldukça önem taşıyor, ancak bir değerlendirmede bulunulması da henüz mümkün görünmüyordu. O, önceki üç halife döneminde siyasi anlamda her hangi bir yöneticilikte bulunmamış,256 daha öncesinde ise Kureyş içerisinde ticari veya siyasi işlerde bir etkinlik göstermemişti. Ekonomik arka planı zayıftı, bu nedenle Hz. Peygamber'in himayesinde büyümüştü.257 Hz. Peygamber'in ve Haşimoğulları'nın kendisine getirdiği itibara karşın, özellikle Ümeyyeoğulları ve İslâm'a geç dönemde girmiş olan Kureyşliler tarafından olumsuz anılarla hatırlanıyordu. Çünkü Hz. Ali, özellikle Kureyş'e karşı yapılan mücadelelerin hemen hepsine katılmış, o dönemde yapılan savaşlarda Ümeyyeoğulları'ndan önemli şahısları öldürmüştü.258 Bununla birlikte Hz. Ali ile anlaşabileceklerini düşünen valiler de bulunmaktaydı. Çok istekli olmasa da kendisine biat eden Velid b. Ukbe bunlardandır. Velid b. Ukbe'nin Hz. Ali ile anne tarafından akraba olması259 onun Hz. Ali'ye bey'ati için geçerli bir sebep görüntüsü vermektedir. Ancak Velid b. Ukbe babası tarafına yapılan düşmanlığı da unutmamıştır. Ümeyyeoğulları adına Hz. Ali'ye söyledikleri bu açıdan oldukça önem taşımaktadır. O, Hz. Ali'nin halife seçildiği dönemde Medine'de kalmış ve beyat sırasında Hz. Ali'ye: "Ey Ali! Sen hepimize zarar verdin. Bedir savaşında babamı kolları bağlı olduğu halde öldürdün, Said'in babasını da aynı savaşta öldürdün. Mervan'ın babasına ise hakaret ettin ve onu Medine'ye getiren Osman'ı da bu davranışından dolayı ayıpladın. Daha önce biriktirdiğimiz mallar ile şu anda elimizde bulunan servetimize dokunmayacağına ve Osman'ı öldüren şahısları cezalandıracağına söz verirsen sana bey'at ederiz"260 demiş ve Ümeyyeoğulları'nın kendisinden rahatsızlığını, bununla beraber belli şartlarla anlaşabileceklerini ima etmişti. Kanaatimizce o dönemlerde Ümeyyeoğulları'nın kendi içlerinden bir halife seçilmesi konusunda bir iddiaları ve de bu yönde bir ümitleri bulunmamaktaydı. Hz. Peygamber'e yakınlığı ve İslâm'ı kabulde önceliği bilinen çok az Ümeyyeli'den biri olan Hz. Osman'ın yönetimi beğenilmemiş ve sonuçta öldürülmüştü.

255 Vaglieri, "Raşid Halifeler Ve Emevî Halifeleri", İslâm Tarihi Kültür Ve Medeniyeti, I, 81.

256İlk iki halifenin yönetim stratejisi açısından bilinçli bir şekilde Haşimoğullarına yöneticilik

vermedikleri ifade edilmektedir. bk. Makrizî, Resâilu'l-Makrizî, s. 54–56; Câbirî, Siyasal Akıl, s. 284.

257 İbn İshak, Sîre, s. 118.

258 Hz. Ali'nin katıldığı savaşlar hakkında daha geniş bilgi için bk. Bakır, Hz. Ali Ve Dönemi, s. 138–

156.

259 Velid b. Ukbe'nin annesi Erva bint. Ümmü Hakem b. Abdülmuttalip b. Hişam'dır. Dineverî, Ebî

Hanife Ahmed b. Davud, Ahbâru't-Tıvâl, thk. Abdulmün'im âmir-Cemalettin eş-Şeyyâl, Kahire ty., s. 139.

Ayrıca bu kabilenin halk ile araları açılmış, özellikle Kureyş'in önde gelenlerince de defalarca eleştirilmişlerdi. Doğal olarak bu şartlar içinde ulaşabilmeyi arzuladıkları en büyük hedefleri, valiliklerde kalabilmek, gelirlerinin ve mallarının ellerinden alınmamasını sağlamaktı. Muaviye b. Ebî Süfyan'ın konumu ise ileride ayrı bir başlık altında ifade edilecektir.

Bu arada Ümeyyeoğulları'ndan önemli isimler Medine'den kaçmışlar, Sa'id b. El-As, Velid ve Mervan Mekke'de birleşmişlerdi.261