• Sonuç bulunamadı

Hz Ömer’in Miskin Kavramıyla İlgili Görüşler

HZ ÖMER’İN ‚MİSKİN‛ KAVRAMIYLA ZEKÂT UYGULAMALARINA GETİRDİĞİ AÇILIM

2. Hz Ömer’in Miskin Kavramıyla İlgili Görüşler

Hz. Ömer’e göre miskin, malı olmayan değil, kazanmaktan aciz olan kim- sedir. Ayrıca Hz. Ömer miskini kazancı bereketsiz olan kimse olarak nitelendi- rir. O fakir, kavramı için de aynı ifadeleri kullanır. Tabiin müfessirlerinden İk- rime (ö. 106 / 725) ’nin de benimsediği bir diğer rivayete göre Hz. Ömer, Tevbe suresinin 60. ayetinde sayılan zekâtın sarf yerlerinden birinci sıradaki fakiri Müslümanların, ikinci sırada yer alan miskini de ehl-i kitabın yoksulu olarak tefsir etmiş594 ve ihtiyacından dolayı kendisine zekâttan pay verilen gayri müs-

lim vatandaşlardan cizye alınmayacağını hükme bağlamıştır.595 Hatta onun bu

Ahkâmü'l-Kur'ân, I-IV, (thk. Muhammed Abdülkadir Ata), Daru’l-Kütübi’l-ilmiyye, Bey-

rut, 2003, II, 524.

590 Ebû Bekr Ahmed bin Ali Râzî Cessâs (ö. 370/981), Ahkâmu’l-Kur’an, I-V, (thk.: Muhammed

es-Sâdık Kamahâvî), Dâru İhyai't-Türâsi'l-Arabi, Beyrut, 1992, IV, 322.

591 Ebü'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed Kurtubi İbn Rüşd (ö.595/1198), Bidâye-

tü'l-müctehid ve nihayetü'l-muktesıd, I-II, Dârü’l-Marife, y.y., 1982, I, 277; Kurtubî, X, 248.

592 Muhammed bin İdrîs eş-Şâfiî (ö. 204/820), el-Ümm, I-XI, (thk. Rıfat Fevzî Abdulmuttalip),

Dâru‟l-Vefa, y.y., 2001, III, 182; Ebü’l-Ferec Abdurrahman b. Muhammed b. Ahmed b. Kudâme el-Makdisî (v. 682/1283), eş-Şerhü’l-kebîr, I-XXXII, Hicr li’t-Tibâati ve’n-Neşri ve’t- Tevzîi’ ve’l-İ’lân, y.y., 1995, VII, 207.

593 Ebü’l-Hasan Abdullah İbn Miftah, el-Müntezaü’l-Muhtar mine’l-Gaysi’l-Midrar: Şerhu’l-

Ezhar, I-X, Vizaretü’l-Adl, San’a, 2003/1424, III, 398-399.

594 Taberî, XIV, 308; Kurtubî, XI, 513-514.

595 Ebu Yusuf, Kitâbü’l-Harac, Matbaatü’s-Selefiyye, Kahire, 1352, s. 136; Muhammed

Hamîdullah, İslâm Peygamberi, I-II, (Çev. Salih Tuğ), İrfan yayımcılık, İstanbul, 1993, II, 970-971.

içtihadı teorik düzeyde kalmamış hilafeti döneminde bizzat bunu (mis- kin=zimmîlerin yoksulu) tatbik etmiştir. Mesela hilafeti döneminde Dımaşk bölgesindeki Câbiye’ye yaptığı gezi esnasında yolda uğradığı bazı yerlerde cü- zam hastalığına yakalanmış Hıristiyanlara rastlamış ve onlara zekât gelirlerin- den verilmesi ve yiyecek temin edilmesi konusunda ilgililere talimat vermiş- tir.596

Hz. Ömer’in bu hususta bir diğer uygulaması da şöyledir: ‚Hz. Ömer gözleri görmeyen ve Medine kapısında bir kenara bırakılmış zımmî bir kimse- yi görünce, ona: ‚Bu halin ne diye‛ sormuş, adam: ‚Cizye uğrunda beni ücret- le çalıştırdılar. Nihâyet gözlerim görmez olunca, beni bıraktılar ve bana bir şey- ler getirecek hiçbir kimsem de yok.‛ deyince Hz. Ömer: ‚Durum böyle ise sana âdil davranılmış olmaz.‛ dedikten sonra, onun gıdasını karşılayacak ve halini düzeltecek kadar iaşesinin verilmesini emretmiş ve ardından şöyle demiştir: ‚Bu, Yüce Allah’ın haklarında: ‚Sadakalar ancak fakirlere ve miskinlere... mahsus- tur.‛ buyurduğu kimselerdendir. Bunlar ise Kitap ehlinin zımmîleridir.‛597 İbn

Kesîr, isnadı sahihse bunun gerçekten garip bir rivayet olduğunu söyleyerek hayretini gizleyememiş ve bu senetteki bir ravinin meçhûl hükmünde olduğu- nu ifade etmiştir.598 Ancak söz konusu rivâyete baktığımızda hayret edilecek

bir durum yoktur. Çünkü bu rivâyette bir zımmî, Hz. Ömer’e, artık gözlerinin görmez hale geldiğini, halen kedisinin cizyeyle mükellef tutulduğunu ve buna güç yetiremediğini ifade edince Hz. Ömer, hâl böyleyse ona insaflı davranıl- madığını söylemiştir. Sonra da Tevbe suresinin 60. ayetini okumuş ve ona ha- yatını idâme ettirecek ödeneğin yapılmasını emretmiştir.599

3. Değerlendirme

Öncelikle belirtmek gerekir ki Kur’an’da fakir kavramının, tamamen Müs- lümanlarla ilgili bir bağlamda zikredildiği görülmektedir. Ancak miskin kav- ramının kapsamını sadece Müslümanların veya sadece gayri müslimlerin muhtaçlarıyla sınırlandırmak özellikle bazı medenî ayetlerde geçen miskin ifa- desinin izahını zorlaştırmaktadır. Zira Mâide suresinin 95. ayetinde ‚Ey iman edenler! İhramda iken av hayvanlarını öldürmeyin. Sizden kim böyle bir hayvanı kas-

596 Ebü'l-Abbas Ahmed b. Yahya b. Cabir Belazürî (ö. 279/892), Fütûhu’l-büldân, (nşr.Abdullah

ve Ömer et-Tabbâ‘), Beyrut, 1407/1987, s. 177; Saffet Köse, ‚Hz. Ömer’in Bazı uygulamala- rı Bağlamında Ahkâmın Değişmesi‛, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı: 7, Nisan, 2006, s. 25.

597 Kurtubî, X, 255.

598 Ebü'l-Fida İmadüddin İsmail b. Ömer İbn Kesir (774/1373), Tefsirü'l-Kur'ani'l-azim, I-XV,

(thk. Mustafa Seyyid Muhammed vd.), Kurtuba, 2000, VII, 220-221.

599 Gökhan Atmaca, Hz. Ömer’in Kur’an-ı Kerim Anlayışı ve Tefsir İlmine Katkıları (Yayınlan-

ten öldürürse öldürdüğüne denk bir evcil hayvanı ceza olarak öder. Bunu -Kâbe’ye ulaştırılacak bir kurbanlık olmak üzere- aranızdan adalet sahibi iki kişi takdir eder. Ya- hut o kişi, yoksulları (mesakin) doyurarak veya ona denk olacak kadar oruç tutarak bir kefaret öder ki böylece yaptığı fiilin vebalini tatmış olsun...‛ buyrulmaktadır. Ayete göre, hacda ihramlı iken avlanan bir kimse kefaret olarak miskin doyuracaktır. Bazı âlimler, miskin doyurmanın harem sınırları içinde olması gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu durumda kefaret ödeyecek kimsenin, gayri müslim birisini ha- rem bölgesinde bulması mümkün değildir. Zira harem bölgesine gayri Müs- limler giremez.600

Hadislerde de çoğunlukla miskin kavramı Müslümanlar için kullanılmış- tır. Bir seferinde Hz. Peygamber ‚Size İran ve Bizans’ın hazineleri açılınca, nasıl bir kavim olacaksınız?‛ diye sormuştu. Abdurrahman bin Avf: ‚Allah'ın emret- tiği şekilde oluruz!‛ deyince, O da: ‚Bilakis, sizler birbirinizle menfaat yarışına gi- recek ve kıskançlıktan birbirinizden yüz çevireceksiniz. Daha sonra da muhacirlerin miskinlerine gidip bir kısmını diğerleri üzerine valiler yapacaksınız‛601 buyurarak muhacirlerin miskinlerinden bahsetmiştir. Konuyla ilgili bir başka rivayette ise Hz. Enes’in naklettiğine göre, Resûlullah (SAV), ‚Allah’ım, beni miskin olarak ya- şat, miskin olarak öldür ve kıyamet günü miskinler zümresiyle birlikte haşr et.‛ diye dua edince, Hz. Aişe bunun sebebini sormuş, O da ‚Onlar cennete, zenginlerden kırk bahar önce gireceklerdir. Ey Aişe! Yarım hurma dahi olsa miskini geri çevirme, on- ları sev ve onları kendine yaklaştır, ta ki kıyamet günü Allah da sana yaklaşsın.‛ bu- yurmuştur.602 Bu hadislerde miskin kavramının Müslümanlar için kullanıldığı

görülmektedir.603

Hz. Ömer, tâbiîn fakihlerinden İkrime ve bir rivayete göre Hanefîler'den İmam Züfer dışındaki âlimler yukarıdaki naslar yanında diğer bazı delillere dayanarak zekâtın sadece Müslüman muhtaçlara verilebileceği görüşünde bir- leşmişlerdir. Tevbe suresinin 60. ayeti ile Hz. Peygamber'in ilgili hadislerinde gösterildiği gibi zekât gelirleri ile öncelikle fakir ve miskinler korunmaktadır. Bu iki terimin kapsamına, belli varlık ve gelir seviyesinin altına düşen kimsele- rin tümü girmektedir. Bunlar iffetinden ötürü ihtiyaçlarını dile getiremeyenler olduğu gibi ezile büzüle dilenenler de olabilir. Bu itibarla zekâtı devlet toplu- yorsa devlet, yoksa mükellefler iffetinden ötürü isteyemeyen muhtaçları da araştırıp zekât borçlarını ödeyeceklerdir ve böylece zekâtın olabildiğince yok- sullara aktarılması sağlanacaktır.604

600 Aktaş, s. 114. 601 Müslim, Zühd, 7. 602 Tirmizî, Zühd, 37. 603 Aktaş, s. 114.

Diğer taraftan ‚Allah sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınız- dan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah âdil davrananları sever.‛605 mealindeki ayetin gayri müslimlere

mali yardımı teşvik ettiği düşüncesinden hareketle gayri müslimlere zekât dı- şındaki diğer kaynaklardan yardım edilebileceği söylenebilir.606

Hz. Ömer’in fakir ve miskin kavramlarına ilişkin görüşlerine göz attığı- mızda bu iki kelimeye kişinin servete veya onu elde etme kapasitesine sahip olma açısından anlam verdiği görülür. Bu anlamda Hz. Ömer’in bu yaklaşımı- nın kendine özgü olduğu düşünülebilir. Ancak özellikle miskin kavramına dair görüşünün dil yapısı yönünden kuvvet kazandığını söyleyen Muhammed Hamîdullah, Sâmî dillerde ve Hammurabi kanunlarında miskin kelimesinin bir diğer ülkeye yerleşmiş bulunan yabancı manasına geldiğini ifade etmekte- dir. Hamidullah’ın Hz. Ömer’in söz konusu görüşü ve uygulamasıyla ilgili yo- rumu şöyledir: ‚Fukara: Yoksul Müslümanlar, Müslüman fakirler tabiri hiçbir münakaşayı gerektirmez. Yani medlûlü sarihtir. Fakat mesâkin tabirine gelin- ce, Halife Hz. Ömer’in yüksek otoritesi, burada bu tabirin İslam Devletinin gayri Müslim sakinlerinin yoksullarına da delalet ettiği hakkında bize mesnet teşkil eder. Sami filolojisi de bunu teyit eder. Meselâ meşhur Hammurabi Ka- nununda ‚mushkino‛ tabiri, İslam dini literatüründeki zimmî tabirine yakın, yabancı sakin, yabancı mukim manasına gelmektedir.607

Öte yandan Mekke’de ilk inen bazı ayetlerde müşriklerin miskinlere yar- dım etmemeleri, onları doyurmamaları ve onları doyurmak için birbirlerini teşvik etmemeleri kınanmıştır. Bu ayetlerden birinde şöyle buyrulmuştur: ‚Sa- kın bu gün aranıza bir miskîn sokulmasın diyorlardı.‛608 Bu ayetlerde onların sade-

ce Müslüman yoksulları doyurmadıkları için kınandıklarını söylemek zordur. Öyleyse miskin kavramının, gayri müslimleri de içine alan ve tüm yoksulları kapsayan bir kavram olduğu düşünülebilir. Nitekim Hz. Ömer de zamanının insanını ve şartlarını dikkate alarak ilgili ayetteki miskini gayri müslimin fakir- leri olarak algılamış ve zekâttan onlara pay vermiştir.609 Hatta hilafeti döne-

minde Câbiye’deki cüzzam hastası Hıristiyanlara ve Medine kapısında terk edilmiş görme engelli Yahudi'ye zekât gelirlerinden yardımda bulunarak mis- kin kavramının kapsamını gayri müslimleri içerecek şekilde genişletmiştir.

605 Mümtehine, 60/8.

606 Ali Özek, ‚Asr-ı Saadette Zekâtın Tatbikatı‛, Türkiye’de Zekât Potansiyeli, İSAV Yayınları,

İstanbul, t.y., s. 17.

607 Hamidullah, II, 971.

608 Kalem, 68/24; Diğer ayetlerden bazıları için bk. Hakka: 69/34; Müddessir: 74/44; Fecr,

89/18; Mâ'ûn, 107/3.

609 Davut Şahin, Hz. Ömer’in Kur’an Anlayışı ve Yorum Yöntemi (Yayınlanmamış Doktora Te-

Kanaatimizce Hz. Ömer’in bu içtihadı günümüzde zekât uygulamaların- da yaşanan sorunların çözümüne önemli ölçüde ışık tutacaktır. Zira geçmişte olduğu gibi günümüzde de Müslümanlarla gayri Müslimler bazı ülkelerde bir arada yaşamaktadırlar. Çoğu zaman üzüntü, sıkıntı ve yoksullukla birlikte mücadele etmektedirler. Ayrıca aynı ülkenin vatandaşları olarak aynı yasalara tabi olarak yaşamaktadırlar. Bu durum doğal olarak Müslümanların ibadet hayatını da etkilemektedir. Zekât bakımından düşünüldüğünde, zekâtın top- lanılan bölgede dağıtılması, dağıtımında yürürlükte olan yasaların getirdiği yükümlülükler ile dağıtım esnasında inanç farklılığına bağlı olarak yapılan ay- rımcılık ilk bakışta karşılaşılan belli başlı sorunların başında gelmektedir. Ör- neğin, kendi ülkelerinde yoksullar varken verdikleri zekâtların yurtdışına gönderilmesinden duydukları rahatsızlıktan dolayı Avrupa ve Amerika’daki Müslümanların zekât gelirlerinde her geçen gün bir azalmanın olduğu bilin- mektedir. Diğer taraftan Müslümanların azınlıkta yaşadığı ülkeler eşitlik ilkesi gereği zekât kurumlarını zekât dağıtımında din ayrımı gözetmemeye zorlan- maktadır. Ayrıca doğal afetlere maruz kalan Müslümanlara zekât fonundan yardım yapılırken onlarla birlikte aynı sıkıntılara maruz kalan gayri müslimle- ri görmezden gelmek İslam’ın adalet, merhamet, sevgi gibi evrensel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.

Âlimlerin çoğunluğunun benimsediği görüşten hareketle zekât dışındaki diğer yardımlardan gayri müslimler de faydalandırılabilir. Böylece Müslüman- lar, bir arada yaşadıkları gayri müslimlerin sıkıntılarına duyarsız kalmadıkla- rını göstererek onlara yardım edebilir. Ancak bu durum Hz. Ömer’in içtihat ve uygulamasından hareketle özellikle doğal afetler neticesinde muhtaç duruma düşen gayri müslimlere yapılacak yardımlarda zekât fonlarının kullanılabil- mesine engel olmasa gerekir. Nitekim Hz. Ömer’in bu görüşünden ilham ala- rak günümüzde birçok ülkede zekât kurumları gayri müslimlere zekâttan pay vermektedir. Zira bu kuruluşlar ya faaliyet gösterdikleri ülkelerin hükümetleri tarafından buna mecbur edildiği için ya da Müslümanlarla iç içe yaşadığı için ayrımcılıktan kaçınmak üzere gayri müslimlere zekât fonundan yardım etmek- tedir. Bütün bunlar Hz. Ömer’in diğer alanlarda olduğu gibi zekât konusun- daki içtihatlarının da günümüzde uygulanabilirlik bakımından hala tazeliğini koruduğuna işaret etmektedir.

SONUÇ

Zekâtın en önemli amaçlarından biri öncelikli olarak toplumdaki fakir ve yoksul insanların maddeten desteklenip zaman içerisinde onlara insanlık onu- runa yakışır bir hayat standardı kazandırmaktır. Nitekim Tevbe suresinin 60.

ayeti ile Hz. Peygamber'in ilgili hadislerinde gösterildiği gibi zekât gelirleri ile öncelikle fakir ve miskinlerin korunması hedeflenmiştir. Hz. Ömer de bu he- defle örtüşecek şekilde fakir ve miskin kavramlarına kişinin servete veya onu elde etme kapasitesine sahip olma açısından anlam vermiş ve buna bağlı ola- rak da özellikle miskin kavramının kapsamını gayri müslimleri içerecek şekil- de yorumlamıştır.

Âlimler arasında zekâtın sadece Müslüman muhtaçlara verilebileceği ge- nel kabul görmekle birlikte Hz. Ömer özellikle miskin kavramının kapsamına, belli varlık ve gelir seviyesinin altına düşen gayri müslimleri de dâhil etmiştir. Hz. Ömer’in bu görüşü İslam’ın şefkat, merhamet, yardımlaşma, dayanışma ve adalet gibi genel ilkelerinin bir tezahürü olmanın yanı sıra birlikte yaşama ah- lakının da bir gereği olsa gerekir. Birçok alanda görüş ve içtihatlarıyla çağdaş problemlere ışık tutan Hz. Ömer, zekât konusundaki bu görüşüyle de kurum- sal planda zekât faaliyeti yürüten kuruluşların gayri müslim ülkelerde ve özel- likle afet bölgelerinde yaşadığı sorunların çözümüne de önemli katkıda bulu- nacaktır.

KAYNAKÇA

Aktaş, Beytullah, ‚Zekâtın Harcama Kalemlerinden Fakir ve Miskin Kavramlarının Kur’an Bağlamında Yeniden Tanımlanması‛, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Dergisi, yıl: 20, Sayı: 33, Ocak–Haziran, 2015.

Atmaca, Gökhan, Hz. Ömer’in Kur’an-ı Kerim Anlayışı ve Tefsir İlmine Katkıları (Yayın- lanmamış Doktora Tezi), Sakarya Ünv. Sosyal Bil. Ens., Sakarya, 2009.

Belazürî, Ebü'l-Abbas Ahmed b. Yahya b. Cabir (ö. 279 / 892), Fütûhu’l-büldân, (nşr. Ab- dullah ve Ömer et-Tabbâ‘), Beyrut, 1407 / 1987.

Cessâs, Ebu Bekr Ahmed bin Ali Râzî (ö. 370 / 981), Ahkâmu’l-Kur’an, I-V, (thk.: Mu- hammed es-Sâdık Kamahâvî), Dâru İhyai't-Türâsi'l-Arabi, Beyrut, 1992.

Ebu Yusuf, Ya‘kūb b. İbrâhîm b. Habîb b. Sa‘d el-Kûfî, Kitâbü’l-Harac, Matbaatü’s- Selefiyye, Kahire, 1352.

Erkal, Mehmet, ‚Zekât‛, İlmihal, I-II, Dîvântaş, İstanbul, 1999. Eskicioğlu, Osman, ‚Fakir‛, DİA, yıl: 1995, XII, 129-131.

Ferrâ, Ebu Zekeriyyâ Yahyâ bin Ziyâd, Meâni’l-Kur’an, Âlemü’l-Kütüb, Beyrut, 1983. Hamîdullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, I-II, (Çev. Salih Tuğ), İrfan yayımcılık, İs-

tanbul, 1993.

İbn Kesir, Ebü'l-Fida İmadüddin İsmail b. Ömer (774 / 1373), Tefsirü'l-Kur'ani'l-azim, I- XV, (thk. Mustafa Seyyid Muhammed vd.), Kurtuba, 2000.

İbn Manzur, Ebü’l-Fazl Muhammed b. Mükerrem b. Ali el-Ensârî (711 / 1311), Lisanü'l-

Arab, I-VI, ‚Zekâ‛ md., Daru’l-Maarif, Kahire, t.y.

İbn Miftah, Ebü’l-Hasan Abdullah, el-Müntezaü’l-Muhtar mine’l-Gaysi’l-Midrar: Şerhu’l-

İbn Rüşd, Ebü'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed Kurtubi (ö.595 / 1198),

Bidâyetü'l-müctehid ve nihayetü'l-muktesıd, I-II, Dârü’l-Marife, y.y., 1982.

İbnü'l-Arabi, Ebu Bekr Muhammed b. Abdullah b. Muhammed Meafiri (ö. 543 / 1148),

Ahkâmü'l-Kur'ân, I-IV, (thk. Muhammed Abdülkadir Ata), Daru’l-Kütübi’l-

ilmiyye, Beyrut, 2003.

Kadi Abdülvehhab, Ebu Muhammed Abdülvehhab b. Ali b. Nasr (ö. 422 / 1031), el-

Ma’une ala mezhebi alimi'l-Medîne el-İmam Malik b. Enes, I-II, (thk. Muhammed

Hasan İsmail eş_Şafiî), Daru’l-Kitabi’l-İlmiyye, Beyrut, 1998.

Kallek, Cengiz, ‚Miskin‛, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), yıl: 2005, XXX, 183-184.

Köse, Saffet, ‚Hz. Ömer’in Bazı uygulamaları Bağlamında Ahkâmın Değişmesi‛, İslam

Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı: 7, Nisan, 2006, s. 13-49.

Kurtubî, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî (ö. 671 / 1273), el-Câmi li

Ahkâmi’l-Kur’an, I-XXIV, (thk. Abdullah bin Abdulmuhsin et-Türkî), Kahire,

2001.

Makdisî, Ebü’l-Ferec Abdurrahman b. Muhammed b. Ahmed b. Kudâme (v. 682 / 1283),

eş-Şerhü’l-kebîr, I-XXXII, Hicr li’t-Tibâati ve’n-Neşri ve’t-Tevzîi’ ve’l-İ’lân, y.y.,

1995.

Özek, Ali, ‚Asr-ı Saadette Zekâtın Tatbikatı‛, Türkiye’de Zekât Potansiyeli, İSAV Yayınla- rı, İstanbul, t.y.

Ragıb el-İsfahani, Ebü'l-Kâsım Hüseyin b. Muhammed b. Mufaddal (h. 502), el-Müfredat

fî garibi'l-Kur'an, (thk. Muhammed Seyyid Kilani), ‚skn‛ md., Daru’l-marife,

Beyrut, t.y.

Râzî, Fahruddîn (606 / 1209), et-Tefsîru’l-Kebîr: Mefâtîhu’l-Gayb, I-XXXII, Daru’l-Fikr, Bey- rut, 1981.

Serahsi, Ebu Bekr Şemsüleimme Muhammed b. Ahmed b. Sehl (ö. 483 / 1090), el-Mebsût, I-XXXI, Daru’l-Marife, Beyrut, t.y.

Şâfiî, Muhammed bin İdrîs (ö. 204 / 820), el-Ümm, I-XI, (thk. Rıfat Fevzî Abdulmuttalip), Dâru‟l-Vefa, y.y., 2001

Şahin, Davut, Hz. Ömer’in Kur’an Anlayışı ve Yorum Yöntemi (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara Ünv. Sosyal Bil. Ens., Ankara, 2009.

Şevkânî, Muhammed b. Ali b. Muhammed (ö. 1250 / 1834), Neylü'l-Evtar Şerhi Münte-

ka'l-Ahbar, I-VIII, Mustafa el-Babi el-Halebi, Kahire, t.y.

Taberî, Ebu Cafer Muhammed bin Cerîr, Tefsîru’t-Taberî: Câmiu’l-Beyân an Te‘vîli Âyil-

Kur’an, I-XVI, (thk. Mahmud Muhammed Şakir-Ahmed Muhammed Şakir),

Mektebetü İbn Teymiyye, 2. Baskı, Kâhire, t.y.

HZ. ÖMER'İN MÜELLEFE-İ KULÛB'A ZEKÂT

Benzer Belgeler