• Sonuç bulunamadı

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 05.02.2020 Esas: 2016/15118 Karar: 2020/622

Muris Muvazaasına Dayalı Davalarda Dava Değeri Uyuşmazlığa Konu Tüm Taşınmazların Değerine Göre Davacının/Davacıların Miras Payına İsabet Eden Değerdir

ÖZET : Davacı, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil talebinde bulunmuştur. Bu nevi davalarda, dava değeri uyuşmazlığa konu tüm taşınmazların değerine göre davacının/davacıların miras payına isabet eden değerdir. Bu durumda her bir davalıya temlik edilen taşınmazların ayrı ayrı davacının miras payı oranındaki

değerleri üzerinden vekalet ücreti, harç ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle, temlik edilen taşınma-zın değeri dikkate alınmak suretiyle ayrı vekalet ücreti, harç ve yar-gılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m 416, 423

T

araflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ...

vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya in-celendi, tetkik hakiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil is-teğine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan babası ...’in, ...1. Noterliği’nin 17.12.2003 ta-rih ve 33657 yevmiye nolu vasiyetnamesi ile 304 ada 3 parseldeki 22 nolu bağımsız bölümü kendisinden olan torunu ...’e, 3211 ada 1 par-seldeki 6 nolu bağımsız bölümü oğlu ...’den olan torunu ...’e vasiyet ettiğini, 23.09.2011 tarihinde ise 304 ada 3 parseldeki 22 nolu bağımsız bölümü ...’in annesi olan gelini davalı ... ... ‘na, 3211 ada 1 parseldeki 6 nolu bağımsız bölümü ...’in annesi olan gelini davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, vasiyetname düzenlendikten sonra taşınmazların satış işlemine konu yapılmasının işlemin muvazaalı olduğunu gösterdiğini, temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.

Davalı ..., eski eşi davacı ile 1996 yılında boşandıktan sonra bir daha evlenmediğini, hayatını davacı ile müşterek kızları olan ...’ya adadığını, davacının kızı ile hiç ilgilenmediğini, ...’nın tüm eğitim masraflarının mirasbırakan tarafından karşılandığını, mirasbırakanın gelecek garan-tisi sağlamak üzere de dava konusu 304 ada 3 parseldeki 22 nolu ba-ğımsız bölümü kızı ...’ya vasiyet ettiğini, ancak ...’nın çok genç olması, hayat tecrübesinin bulunmaması gibi nedenlerle taşınmazı ileride ...’ya aktarılmak üzere gelini olan kendisine devrettiğini, mirasbırakanın mal

kaçırma kastının bulunmadığını ancak buna rağmen davayı kabul etti-ğini belirtmiş, ön inceleme duruşmasında amaç taşınmazın torun ...’e devredilmesi ise davayı bu şekilde kabul ettiğini beyan etmiştir.

Davalı ..., mirasbırakanın torunu ...’e vasiyet ettiği 3211 ada 1 par-seldeki 6 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini torunun yaşının küçük olduğunu düşünerek ölümünden sonra torunu için tasarruf et-mesi için gelini olan kendisine sattığını, işlemin gerçek olduğunu, mi-rasbırakanın vasiyetten dönmeyip aksine vasiyetnameyi pekiştirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1922 doğumlu mirasbırakan ...’in 14.03.2014 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı oğlu İbrahim ile dava dışı oğlu ...’i bıraktığı, mirasbırakanın 23.09.2011 ta-rih ve 26938 yevmiye nolu akitle 3211 ada 1 parseldeki 6 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini oğlu ...’in eşi olan davalı ...’ye, 304 ada 3 parseldeki 22 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini davacı oğlu İbrahim’in boşandığı 2. eşi olan davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muva-zaa türüdür. Söz konusu muvamuva-zaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak miras-çısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğ-rultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih-li 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünür-deki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğne-nen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile

geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin ger-çek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır.

Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delil-lerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlen-dirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bu-lunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış be-deli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190.

maddesi ile TMK’nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mü-kelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.

Somut olayda, taraflara 21.01.2015 tarihli oturumda tanık isimlerini bildirmek üzere kesin süre verilmiş ancak davacı tanık bildirmemiştir.

Bu durumda yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlandığından bahsedilemez.

Öte yandan, davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunma-dığı gibi 3211 ada 1 parseldeki 6 nolu bağımsız bölüm yönünden tapu iptali ve tescil isteği davalı ...’ye, 304 ada 3 parseldeki 22 nolu bağımsız bölüm yönünden tapu iptal ve tescil isteği davalı ...’e yöneltilmiştir.

Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değeri, çekişme konusu taşınmazların tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların payına isabet eden değerdir.

Bu durumda her bir davalıya temlik edilen taşınmazların ayrı ayrı davacının miras payı oranındaki değerleri üzerinden vekalet ücreti, harç ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekmektedir.

Hâl böyle olunca, temyiz eden davalı ... yönünden davanın reddedil-mesi Neşe’ye temlik edilen taşınmazın değeri gözetilmek suretiyle ayrı vekalet ücreti, harç ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Davalı ... vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 Sayılı Yasanın geçici 3.

maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

_._._._._._._._

_._._._._._._._

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 05.02.2020 Esas: 2016/14918 Karar: 2020/621

Tenkis – Davalıya Kazandırıldığı İddia Edilen Payın Akitte Gösterilen Bedelden Daha Yüksek Bir Bedelle Temlik Alındığı İspatlanamaz ise Akitte Gösterilen Satış Bedeli Ölüm Tarihine Güncellenerek Tenkis Hesabı Yapılmalıdır

ÖZET : Dava, tenkis istemine ilişkindir. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş ol-masıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi için kazandır-ma konusu tereke ile kazandırkazandır-ma dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Davalıya kazandırıldığı iddia edilen payın akitte göste-rilen bedelden daha yüksek bir bedelle temlik alındığı ispatlanamaz ise akitte gösterilen satış bedeli ölüm tarihine güncellenerek tenkis hesabı yapılmalıdır. Somut olayda, akitte gösterilen miktardan daha yüksek bedelde temlik yapıldığı ispat edilememiştir. Akitte gösterilen satış bedelinin mirasbırakanın ölüm tarihine göre güncellenmesiyle belirlenen değer sonucu yapılan tenkis hesabında davacıların saklı paylarının ihlal edilmediği dosya kapsamı ile sabittir. Bu durum kar-şısında, davanın reddine karar verilmelidir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m 506, 564

T

araflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davalılar ... ve ... yönünden açılan davanın kabulüne, diğer dava-lılar yönünden davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-Dava, tenkis istemine ilişkindir.

Davacılar, mirasbırakan babaları ...’ın anneleri ile boşanma davası devam ederken 1300 ada 91 parseldeki 19 nolu bağımsız bölümü davalı ...’a; 34 ... plakalı aracını davalılar ... Motorlu Araçlar A.Ş. ve ...’ye;

...plakalı aracını davalılar ... Tekstil Pazarlama A.Ş., ve ... Mağazacılık A.Ş.’ye satış suretiyle temlik ettiğini, bedelini ödeyerek satın aldığı 406 ada 13 parseldeki 2 nolu bağımsız bölümü birlikte yaşadığı davalılar ...

ile yeğeni ... adına tescil ettirdiğini, işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, saklı paylarının zedelendiğini ileri sü-rerek tenkise karar verilmesini istemişler, davalılar ..., ..., ... Motorlu Araçlar A.Ş., ... Tekstil Pazarlama A.Ş., ve ... Mağazacılık A.Ş., yönün-den davayı takip etmeyeceklerini bildirmişlerdir.

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davalılar ... ve ... yönünden davanın kabulüne, diğer davalılar yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1934 doğumlu mirasbırakan ...’ın 15.09.2005 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak boşandığı eşi ...’den olan kızı davacı ... ile boşandığı eşi Sevim’den olan kızı davacı ...’u bıraktığı, mirasbırakanın 1300 ada 91 parseldeki 19 nolu bağımsız bölümü 12.08.2004 tarihinde davalı ...’e; ... plakalı aracını 03.08.2004 tarihinde davalı ... A.Ş.ye, ... Motorlu Araçlar A.Ş.’nin 20.08.2004 tari-hinde davalı ...’e;... plakalı aracını 23.05.2002 taritari-hinde davalı ... Teks-til A.Ş.’ye, ... TeksTeks-til A.Ş.’nin 09.09.2003 tarihinde davalı ... A.Ş.’ye satış suretiyle temlik ettiği, çekişme konusu 406 ada 13 parseldeki 2 nolu bağımsız bölüm 3. kişiler adına kayıtlı iken 13.04.2004 tarihinde davalı ... adına tescil edildiği, ...’nın 09.06.2005 tarihinde davalı ...’e, ...’in de 14.6.2006 tarihinde 3. kişilere devrettiği, mirasbırakanın ölüm

tarihi itibari ile 112.734,88 TL parasının bulunduğu, davacıların davalı-lar ..., ..., ... Motorlu Araçdavalı-lar Tic. AŞ., ... Tekstil Paz., San Tic. A.Ş., ve ... Mağazacılık A.Ş., yönünden davayı takip etmedikleri, yargılamanın davalılar ... ve ... yönünden devam ettiği anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere, mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Me-deni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m.

17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.

Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölü-me bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilölü-me- çekilme-sini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.

Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahip-lerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür.

Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır.

Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmak-la yükümlü olduğu kişilerin 743 Sayılı Kanun uygubakmak-lanacaksa bir aylık 4721 Sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defte-rinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pa-sifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur.

Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyat-lara göre değerlendirilmesi yapıfiyat-larak parasal ofiyat-larak miktarının tespiti gerekir (TMK m. 564).

Miras bırakanın TMK’nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma iş-leminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir.

Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme

kas-tının varlığından söz edilemez.

Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerin-de özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK’nin 570.

maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli miras-çılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gere-kir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmeme-sinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru ten-kise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.

Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarru-fun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kuru-lan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m. 564) araştırılmalıdır. Bu araştır-ma sonunda tasarrufa konu araştır-mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar veril-melidir.

Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çık-tığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecek-tir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir ter-cihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorul-mak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar veril-melidir.

4721 sayılı TMK’nın 565/4. maddesinde düzenlendiği üzere miras-bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar tenkise tabidir.

Somut olayda, çekişme konusu 406 ada 13 parseldeki 2 nolu ba-ğımsız bölümün bedelinin mirasbırakan tarafından ödendiği kanıtlana-madığı gibi, bedelin mirasbırakan tarafından ödendiği kanıtlanmış olsa dahi TMK’nın 565/4. maddesi uyarınca mirasbırakanın saklı payı zede-leme kastı ile hareket ettiği ispatlanamamıştır.

Öte yandan, hükme esas alınan 18.01.2016 tarihli tenkis raporunun da (ve dayanak 04.04.2013 ve 28.05.2015 tarihli bilirkişi kurul raporla-rı) doğru olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.

Şöyle ki, davalıya kazandırıldığı iddia olunan taşınmazın akit tari-hindeki değeri keşif neticesinde 04.04.2013 tarihli bilirkişi kurul raporu ile 538.303,00 TL olarak belirlenmiş, 28.05.2014 tarihli bilirkişi kuru-lu raporu ile de tespit edilen bedelin denkleştirici adalet ilkesi uyarın-ca mirasbırakanın ölüm tarihine güncellenmesiyle değeri 593.815,59 TL olarak belirlenmiş, bu değer üzerinden yapılan tenkis hesabı ile (18.01.2016 tarihli rapor) davacıların saklı paylarının ihlal edildiği ge-rekçesiyle tenkis isteğinin kabulü yoluna gidilmiştir.

Ne var ki, davacılar tarafından davalıya kazandırıldığı iddia olunan payın akitte gösterilen bedelden daha yüksek bir bedel ödenerek tem-lik alındığı hususu ispatlanamadığından akitte gösterilen satış bedelinin dikkate alınması ve mirasbırakanın ölüm tarihine güncellenmesi gerek-mektedir.

Aksi ispat edilemediğinden 13.04.2004 tarih ve 6318 yevmiye no’lu akitte davalı ...’nın taşınmazı 40.000.000 ETL’ye edindiği, 40.000.000 ETL’nin mirasbırakanın ölüm tarihine göre güncellenmesiyle belirlenen değer sonucu yapılan tenkis hesabında davacıların saklı paylarının ihlal edilmediği, tenkisi gereken bir bedelin olmayacağı da tartışmasızdır.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken ya-nılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Davalı ...’in yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hük-mün (6100 Sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayı-lı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, asayı-lınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

_._._._._._._._

_._._._._._._._

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 18.03.2020 Esas: 2020/1329 Karar: 2020/2284

Onamayı Takiben Karar Düzeltme Aşamasında Feragat Nedeniyle Mahkemenin Kendi Kararını Kaldırarak Feragat Nedeniyle Davanın Reddine Karar Vermesi Usul ve Kanuna Aykırıdır

ÖZET : İlk derece mahkemelerinin kararlarını bozup kaldırma yetkisi HMK’nun 428. maddesi ve Yargıtay Kanunu’nun 1. maddesine göre münhasıran Yargıtay’a aittir. Onama kararını takiben karar düzelt-me aşamasında feragat nedeniyle yerel mahkedüzelt-menin kendi kararını kaldırarak feragat nedeniyle davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırıdır. Boşanma davasının kabulüne karar verildiği, da-valı erkeğin temyizi üzerine kararın onandığı, karar henüz kesinleş-meden davacı kadının davalı ile sulh olduklarını, birlikte yaşamaya başladıklarını, bu nedenle açtığı davasından ve tüm taleplerinden vazgeçtiğini bildirdiği dosya kapsamı ile sabittir. Açıklanan husus-lar dikkate alınmaksızın yerel mahkemenin, feragat dilekçesi üzeri-ne, kararını kaldırması hatalıdır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m 428

H

ükmün; onanmasına dair dairemizin 14.02.2013 tarih ve 2012/16996 esas - 2013/3620 karar sayılı ilamıyla ilgili karar dü-zeltme isteminde ve 08.04.2013 tarihli ek kararın temyiz isteminde bu-lunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yü-rürlüğe girmiş ise de bu kanuna 6217 Sayılı Kanunla ilave edilen ge-çici 3. maddenin (1.) bendinde, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, 1086 Sayılı Kanunun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.

1- İlk derece mahkemelerinin kararlarını bozup kaldırma yetkisi Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428. maddesi ve Yargıtay

Kanunu’nun 1. maddesine göre münhasıran Yargıtay’a aittir.

Mahkemece davacı kadının açtığı boşanma davasının kabulüne ka-rar verilmiş, davalı erkeğin temyizi üzerine kaka-rar, dairemizin 14.02.2013 tarih, 2012/16996 esas ve 2013/3620 karar sayılı ilamı ile onanmış, ka-rar henüz kesinleşmeden davacı kadın 01.04.2013 tarihli dilekçesi ile davalı ile sulh olduklarını, birlikte yaşamaya başladıklarını, bu nedenle açtığı davasından ve tüm taleplerinden vazgeçtiğini bildirmiş; mahke-mece 08.04.2013 tarihli ek kararla “Tarafların boşanmalarına dair rilen kararın kaldırılarak davanın feragat nedeniyle reddine” karar ve-rilmiştir.

Mahkemenin, feragat dilekçesi üzerine, kararını kendisinin kaldır-ması isabetsizdir. Bu sebeple 08.04.2013 tarihli ek kararın bozularak kaldırılması gerekmiştir.

2- İşin esasının incelenmesine gelince;

Mahkemece davacı kadın tarafından açılan boşanma davasının ka-bulüne karar verilmiş, hüküm davalı erkeğin temyizi üzerine dairemizin 14.02.2013 tarih ve 2012/16996 Esas 2013/3620 Karar sayılı ilamı ile onanmış, davalı erkek tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuş-tur.

Karar düzeltme aşamasında davacı kadın 01.04.2013 tarihli dilek-çesi ile boşanma davasından feragat ettiğini bildirdiğinden bu husus gözetilerek bir karar verilmek üzere, karar düzeltme talebinin kabulüne, dairemizin 14/02/2013 tarih, 2012/16996 esas ve 2013/3620 karar sayı-lı ilamının kaldırılmasına ve hükmün açıklanan gerekçe ile bozulması-na karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple 08/04/2013 tarihli ilk derece mahkemesinin ek kararının bozularak kaldırılmasına, karar düzeltme talebinin ise yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple KABULÜ-NE, Dairemizin 14/02/2013 tarih, 2012/16996 esas ve 2013/3620 karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA ve hükmün yukarıda açıklandığı üzere davadan feragat konusunda bir karar verilmek üzere BOZUL-MASINA, karar düzeltme harcının istek halinde yatırana geri verilme-sine, oybirliğiyle karar verildi. 18.03.2020

_._._._._._._._

_._._._._._._._

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 20.01.2020 Esas: 2019/759 Karar: 2020/342

Miras Bırakanın Vasiyetnameden Sonra Vasiyetname ile Bağdaşmayacak Bir Tasarrufta Bulunmasıyla

Vasiyetnamenin Ortadan Kalkmış Sayılabilmesi İçin Yaptığı

Vasiyetnamenin Ortadan Kalkmış Sayılabilmesi İçin Yaptığı