• Sonuç bulunamadı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin,“Aile İçi Şiddet” Ka- Ka-rarı

ve 41. maddelerindeki kurallara aykırı olmasına dayanmaktadır. Bu iptal kararı da, gelişen toplum içerisindeki değişiklikleri göstermekte

B) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin,“Aile İçi Şiddet” Ka- Ka-rarı

a) “Yaşama Hakkı” boyutu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, aile içi şiddetle mücadele soru-nuna etkili ve kalıcı çözüm getirmeye yararlı olacak nitelikteki kararını

44 İNAL, H. Tamer : AB Schengen Andlaşması kapsamında “NE BİS İN İDEM” ilkesi, Kazancı Hakemli Hukuk Dergisi, İstanbul, Mart-Nisan 2006, Sy.19-20, s. 27.

(9/6/2009-33401/02), N. Opuz isimli dâvacının, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti aleyhine açtığı dâvanın görülmesi sonunda vermiştir. Dâ-vacı ve dâDâ-vacının eşinin babası ile imam nihâhlı olan annesi, dâDâ-vacı eşinin ve babasının aile içi şiddet olarak nitelenen davranışlarına mâ-ruz kalmışlar; dâvacı, eşi tarafından çeşitli defalar bıçaklanmış; annesi ise kurşunlanmak suretiyle öldürülmüş ve cinayete kadar, müşteki ka-dınlar şikâyetlerini her seferinde geri çektikleri için, olayın yaşandığı Türkiye’nin güney doğu bölgesinin emniyet görevlileri ve adlî merci-leri, sorunları aile içi olay olarak nitelendirmiş ve tâkipsizlik kararları ile sonuçlandırmışlardır. Mahkeme, dâvalı Türk Hükûmeti’ni, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “yaşama hakkına” 45 ilişkin m. 2; işken-ce yasağı46 ve kişilik haklarını aşağılayıcı nitelikte maddî veya manevî eziyet uygulamaya dönük m.3 ve cinsiyet ayırımcılığına47 ilişkin m.14 hükümlerinin ihlâl edilmesini engelleyici tedbirleri almamış olması ne-deniyle mahkûm etmiştir. Mahkeme; kararını, Sözleşme’nin m.2, m.3 ve m.14 hükümlerinde konu edilen şiddet eylemlerine karşı, Avrupa ül-kelerinin normlarına ve genel olarak uluslararası kabul görmüş şiddete karşı hukukî mücadeleyi yönlendiren normlara dayandırmıştır. Kararda, Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’nın, “kadına karşı her çeşit ayırımcılığın kaldırılmasına” ilişkin 1979 tarihli Sözleşme’sinin m. 72-106 hüküm-lerinden; Avrupa Birliği Konseyi Bakanlar Kurulu’nun tavsiye kararla-rından; Amerika kıt’ası ülkeleri İnsan Hakları Mahkeme kararlarından ve kadınlara karşı şiddetin önlenmesi, şiddet uygulayanların cezalandı-rılması ve şiddet uygulamalarının kökünden yok edilmesi hakkındaki 1994 tarihli Belém do Pará Sözleşmesi48’nden esinlenilmiştir.

45 AİHS, Madde 2, Yaşama hakkı, “1. Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır.

Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimse kasten öldürülemez”. “2. Öldürme, aşağı-daki durumlardan birinde kuvvete başvurmanın kesin zorunluluk hâline gelmesi sonucun-da meysonucun-dana gelmişse, bu maddenin ihlâli suretiyle yapılmış sayılmaz”.

46 AİHS, Madde 3, İşkence yasağı, “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tâbi tutulamaz”.

47 AİHS, Madde 14, Ayrımcılık yasağı, “Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakı-mından hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanır”.

48 “Belém do Pará Sözleşmesi” = Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi, Cezalandırılması ve Ortadan Kaldırılması Hakkında Amerikalararası Sözleşme = Amerikalararası Kadın Komisyonu (CIM) tarafından 9 Haziran 1994’te Brezilya’nın Belém do Pará kentinde düzenlenen bir konferansta kabul edilen bir insan hakları sözleşmesidir. Kadınlara yönelik her türlü şiddeti, özellikle cinsel şiddeti suç sayan, yasal olarak bağlayıcı olan uluslararası bir sözleşmedir.

b) Devletin, vatandaşının güvenliğini aktif surette ve gereği gibi korumaya dönük tedbirleri alması gereği

Devletin, aile içi şiddetin faillerini, dâvacının şahsında işlenen ya-ralama suçlarına rağmen serbest bırakması, dâvacının mâruz kaldığı öl-dürülme tehdidinin sürekliliğini göstermektedir. Aile içi şiddet fiilinden zarargören ve şikâyetçi olan dâvacı, güvenlik güçleri nezdinde ve yetki-li mahkemelerde yaptığı şikâyetlerinden, her seferinde feragat etmiştir.

Ancak zarargörenlerin şikâyetlerini geri çekmeleri, Avrupa İnsan Hak-ları Mahkemesi yargıçHak-larında, güvenlik güçlerinin ve yargının hare-ketsiz kalmasının yerindeliği kanaatini oluşturmamıştır. Aile içi şiddet sorunu, sadece kadınlara karşı değil; aynı şekilde erkeklere ve çocukla-ra da doğrudan veya dolaylı olaçocukla-rak uygulanmaktadır. Aile içi şiddetin, sosyal, iktisadî, cinsiyet ayırımcılığı, fiziksel ve zihinsel engellilik gibi türleri olup; her çeşit fiziksel veya psikolojik aile içi şiddetin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin m.2 hükmü kapsamında değerlendiril-mesi gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu’nda öngörülen tedbirlerin yanı sıra; (hâlen mülga)49 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun gereğince (Mülga 4320 sayılı Kanun yerine yürürlükteki 6284/Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun düzen-lenmiştir), aileyi koruyucu nitelikli tedbirler, Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından re’sen karara bağlanmaktadır. Hâkim, aile içi şiddetin sonlandırılması açısından, saldırı ihtimâlinin göz önünde tutulması yö-nünde, saldırgan tarafı veya tanıkları dinlemeyi beklemeksizin, gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Saldırgan eşe, mahkemenin karar verdi-ği tedbirlere karşı davranması hâlinde tutuklanacağı ve hapis cezası ile cezalandırılacağı da bildirilecektir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, somut olayın akışı kapsamında, dâvalı Türk Hükûmeti’nin, dâvacı müş-tekinin eziyet gördüğü dönemlerde, Türk mahkemesi nezdinde yapmış olduğu şikâyetlerinden feragat etmesini, devlet korumasının aktifliği-nin zayıflatılmasına veya temin edilmemesine gerekçe olarak gösteri-lemeyeceğini kabul etmiştir. Türkiye’nin, güvenliği tehlikede olduğu aşikâr bir vatandaşını, şikâyetini geri çekmesi durumunda bile aktif korumadan yararlandırması gerekmektedir. Hükûmetin, savunmasında ileri sürdüğü; dâvacı tarafın şikâyetinden vazgeçmesine rağmen, resmî mercilerin aktif korumasının sürdürülmesinin, aile hayatının mahremi-yetine müdahale olarak kabul edileceği savı ise, mahkemede kabul gör-memiştir.

49 Yürürlükteki Kanun : 6284/Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun (Kabul Tarihi: 8 Mart 2012); RG., 20 Mart 2012 - 28239 sayılı.

C) “Yaşama hakkı” ile “aile yaşamının mahremiyetine saygı”

kavramlarının birbirinden farklılığı

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.2 hükmünde yer alan “yaşa-ma hakkı” ile “aile yaşamının “yaşa-mahremiyetine saygıya” ilişkin m.8 hük-münün, somut olayda birbirine karıştırılması; müştekinin şikâyetinden vazgeçmiş olmasının, korkuya dayalı bir feragat olduğunun gözardı edilmiş olduğunun ikrarı sayılmıştır. Bu suretle güvenlik duygusunun, özellikle cürümlere karşı, adaletli uygulamalardan daha öncelikli ol-duğu, Montesquieu’den beri bir kez daha yenilenmiştir. Mahkeme, dâvacının annesinin öldürülmesinin dahi, mercileri, gerekli tedbirleri almaya sevk etmemiş olmasını, ağırlaştırıcı bir sebep olarak görmüştür.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, iki Türk vatandaşının, aile içi şiddeti yaşamış olmalarına rağmen; yetkililerin gerekli tedbirleri gerekli ölçü-lerde almamasında, Türk hükûmetinin kusurlu olduğuna hükmetmiştir.

Aile içi şiddet alanında, şiddet uygulayan tarafın hiçbir kişisel hakkı, mağdur tarafın yaşama hakkından ve fiziksel ve ruhsal haklarından daha üstün olarak kabul edilmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti Hükû-meti, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin m.2 hükmünde yer alan

“yaşama hakkının” ihlâlinden dolayı, dâvacıya 36.500 Euro tutarında tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir.

D) “İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı Davranışlar” boyutu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, N. Opuz isimli Türkiye Cumhu-riyeti vatandaşının, Türk hükûmeti aleyhine açtığı dâvanın sonuçlarını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “yaşama hakkına” ilişkin, m. 2 hükmü dışında; Sözleşme’nin, “İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı Davranış-ların” yasaklanmasına ilişkin, m. 3 hükmüne ve her türlü “ayırımcılığa”

ilişkin m. 14 hükmüne dayamıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, m. 3 hükmünde, devletin, kişiye işkence uygulaması yasaklanmış oldu-ğu gibi; devlete, işkenceyle mücadele etmek ve kişiye karşı her türlü in-sanlık dışı ve aşağılayıcı davranışları engellemek ve yok etmek görevi de verilmiştir. Hüküm, “kimsenin, işkenceye ve insanlık dışı cezalara ve aşağılayıcı muameleye tâbi tutulamayacağına” ilişkindir. Ayrıca işbu işkence yasağına ilişkin hüküm, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, hiçbir istisnası öngörülmemiş olan, ender hükümlerinden biridir.

E) Hiçbir istisna kabul etmeyen, ender bir hukukî norm :