• Sonuç bulunamadı

Hicâz-ı Türkî

Belgede XV. yüzyılda makamlar (sayfa 186-193)

B. XV YÜZYILDA MAKAMLAR 2.1 Acem

XIII. yüzyılda USKE’da ve XIV yüzyılda ŞDT’da Büzürg-i Şehnâz terkîbine yer verilmemiştir.

2.87. Hicâz-ı Türkî

XIII. yüzyılda USKE’da ve XIV. yüzyılda ŞDT’da Hicâz-ı Türkî terkîbine yer verilmemiştir.

XV. yüzyıl başında Maragalı eserlerinde de Hicâz-ı Türkî terkîbinden söz edilmezken, AŞEM’de Hicâz-ı Türkî ellidokuz terkîb arasında yirmiyedinci olarak verilmiş ve şöyle açıklanmıştır: “Hicâz-ı Türkî oldur ki Hisâr göstere ve Uzzâl

yüzünden ine Hicâz karâr ide.” (Kamiloğlu, 2007: 168)

KYRM’de Hicâz-ı Türkî ellialtı terkîb arasında ondördüncü olarak Türki Hicâz adıyla verilmiş ve şöyle açıklanmıştır: “Türki Hicâz oldur kim Hisâr göstere,

Uzzâl yüzünden ine, yine Hicâz karâr ide.” (Demir, 1985: 58)

KE’da Hicâz-ı Türkî, ellisekiz terkîb arasında onbeşinci olarak yine Türki Hicâz adıyla verilmiştir. Yapılan açıklama KYRM ile aynıdır. (Cevher, 2004a: 13, 48)

RP’de yirmidört şûbe arasında beşinci olarak Türk-î Hicâz adıyla verilmiş ancak başka herhangi bir açıklama yapılmamıştır. (Cevher, 2004b: 11)

BDM’de Hicâz-ı Türkî terkîbine yer verilmemiştir.

AHKE’da Hicâz-ı Türkî ellisekiz terkîb arasında onaltıncı olarak ve Türki Hicâz adıyla verilmiş ve yine KYRM ile aynı tanımla açıklanmıştır. (Özçimi, 1989: 206)

LF’de de Hicâz-ı Türkî terkîbine yer verilmezken, LZE’da otuzüç terkîb arasında otuzikinci olarak Türk-î Hicâz adıyla verilmiştir. Ladikli, “Türkî Hicâz

Segah gibidür” demiş ve perdelerini aşağıdaki gibi göstermiştir: (Dalkıran, 1983: 13,

66)

A D V T C

Bu perdeleri günümüz nota yazısına aşağıdaki gibi aktarabiliriz:

Ladikli’ye göre Türkî Hicâz Terkîbi Perdeleri

BAMU’de de Hicâz-ı Türkî adıyla üç perde verilmiştir. Ladikli’nin verdiği perdelerden tek farkı “V” perdesi yerine “h” perdesinin kullanılmış olmasıdır ki bu da Bakiye aralığını oluşturur. Bu perdeler aşağıdaki gibidir: (Çakır, 1999: 90)

A D H T B

Bu perdeleri günümüz nota yazısına şöyle aktarabiliriz:

Bükeoğlu Alişâh’a göre Hicâz-ı Türkî Perdeleri

SEM’da Hicâz-ı Türkî ellisekiz terkîb arasında kırkdördüncü olarak verilmiş ve şöyle açıklanmıştır:

“Hicâz-ı Türkî oldur kim Hisârun

KRM’de Hicâz-ı Türkî kırksekiz terkîb arasında altıncı olarak ve Türki Hicâz adıyla verilmiş şöyle açıklanmıştır: “Türk-i Hicâz oldur ki Hicâz yüzünden Segâh

gösterüb inüb Râst hânesinde karâr ider.” (Tezel, 1996: 37)

XIII. yüzyılda Urmiyeli, XIV. yüzyılda Şirazlı ve hatta XV. yüzyıl başında Maragalı’da da adına rastlamadığımız Hicâz-ı Türkî terkîbi ilk olarak karşımıza AŞEM’de çıkmıştır. Terkîbler arasında sınıflandırmada hemfikir olan XV. yüzyıl kuramcıları terkîbin adıyla ilgili farklı görüşlere sahiptirler. Terkîbin adındaki bu küçük farlılığın, içeriğini de etkileyebileceği düşüncesiyle yaptığımız araştırmada gördük ki; LZE ve KRM hariç, XV. yüzyılda adı geçen tüm edvârlarda bu terkîb aynı görüşlerle açıklanmıştır. Hicâz-ı Türkî ya da Türk-î Hicâz adıyla verilen terkîb öncelikle Hisâr gösterir. Daha sonra Uzzâl perdesini de göstererek Hicâz karar verir. Ladikli bir eserinde bu terkîbe yer vermezken diğer eserinde ise bu terkîb için üç perde tanımlamıştır. tanini ve mücennnep aralığını oluşturan bu perdeleri verirken, sözel ifadeyle yaptığı açıklamada da “Türki Hicâz Segâh gibidür” demiştir. Kadıoğlu da Ladikli ile aynı görüşü paylaşarak, Segâh gösterip Râst perdesinde karar verdiğini belirtmiştir. Bükeoğlu Alişâh da Ladikli gibi üç perde tanımlamıştır. Ancak ondan farklı olarak bu perdeler tanini ve bakiye aralıklarını oluşturan perdelerdir. 2.88. Hisâr

XIII. yüzyılda USKE’da Hisâr makâmına yer verilmemiştir.

XIV. yüzyılda ŞDT’da Hisâr, altıncı devir olarak verilmiştir. Dokuz perdeden oluşan Hisâr makâmı dizisi Ebced nota yazısı simgeleri ile aşağıdaki gibi verilmiştir: (Levendoğlu, 2002: 88)

A C h H Y YB YC YV YH C C T C C B T C

Bu perdeleri günümüz nota yazısına şöyle aktarabiliriz:

XV. yüzyılda Maragalı eserlerinde Hisâr yirmidört şûbe arasında onuncu olarak verilmiştir. Maragalı sekiz perdeden oluşan Hisâr şûbesi perdelerini “H” perdesi üzerinde aşağıdaki gibi vermiştir: (Bardakçı, 1986: 73)

H Y YB YC YV YH K KC

C C B T C C T

Bu perdeleri günümüz nota yazısına şöyle aktarabiliriz:

Maragalı’ya göre Hisâr Şûbesi Perdeleri

AŞEM’de Hisâr, ellidokuz terkîb arasında yirmiikinci olarak verilmiş ve şöyle açıklanmıştır: “Hisâr oldur ki Muaalif üzerine bir nağme ziyade ideler.” (Kamiloğlu, 2007: 168)

KYRM’de Hisâr, yedi âvâze arasında yedinci olarak verilmiştir. Kırşehirli, eserinde sözel bir seyir tanımına yer vermemiştir. Ancak verdiği dairede “Büzürg ve

Zîrefkend-i Kûçek’den Şehnâz ve Hisâr doğar” bilgisi mevcuttur. (Levendoğlu,

2002: 92)

KE’da Hisâr, hem âvâzeler arasında hem de terkîbler arasında sınıflandırılmıştır. Yedi âvâze arasında yedinci olarak verilmiş ancak herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Ellisekiz terkîb arasında ise onüçüncü olarak verilmiş ve şöyle açıklanmıştır: “Hisâr oldur ki Hüseynî evinden Segâh göstere ine Gerdânide

evinde karâr ide.” (Cevher, 2004a: 12, 48)

RP’de ise Hisâr yine hem yedinci âvâze olarak, hem de elli terkîb arasında kırkbirinci olarak verilmiştir. Hisâr terkîbi şöyle açıklanmıştır: “Hisâr oldur kim

Hüseynî âğâz idüp Segâh göstere Kûçek karâr eyleye.” (Cevher, 2004b: 11, 19, 40)

BDM’de Hisâr, yine yedinci âvâze olarak verilmiş ve yirmidördüncü terkîb olarak da şöyle açıklanmıştır:

“Hüseynî evinde Si-gâh eylese Muallimlere iştibâh eylese Sonın Kûçek eylese kılsa karâr

Bu terkîbün adı olupdur Hisâr” (Ceyhan, 1997: 735)

AHKE’da Hisâr, yedi âvâze arasında dördüncü ve ellisekiz terkîb arasında onüçüncü olarak verilmiştir. Abdullahoğlu Hızır Hisâr terkîbini şöyle açıklamıştır:

“Hisâr oldur kim Hüseynî evinden Sigâh göstere ine Kûçek karâr ide.” (Özçimi,

1989: 206)

ŞFMM’da Hisâr, yirmidört şûbe arasında onuncu olarak verilmiştir. Şirvanlı’nın “Âvâzların ve şûbelerin tafsilatlı bir şekilde anlatılmasında, bu risâlenin

sayfaları yeterli değildir” ifadesinden de anlaşılacağı gibi, Hisâr şûbesi için de

herhangi bir açıklama yapılmamıştır. (Akdoğan, 1996: 226)

K’da Hisâr, yedinci âvâze ve otuzyedinci terkîb olarak verilmiştir. Hisâr terkîbi için yapılan açıklama BDM’deki açıklama ile aynıdır. (Cevher, 2009: 15)

LF’de Hisâr, eski bilginlere göre yirmidört şûbe arasında onuncu, yeni bilginlere göre ise yedi âvâze arasında beşinci olarak verilmiştir. Ladikli’nin eski bilginlere göre tanımladığı Hisâr şûbesi dizisi, Maragalı’nın tanımladığı dizi ile aynıdır. Yeni bilginlere göre tanımladığı Hisâr âvâzesi dizisi ise daha çok bir seyir niteliği taşımakla birlikte, içerdiği aralıklar bakımından da farklıdır. Bu perdeler Ebced nota yazısı simgeleri ile aşağıdaki gibi verilmiştir: (Tekin, 1999: 165, 192)

A C h V Y YA YC YA Y YA

Son

C C B Ah B C C B B Başlangıç Bu perdeleri günümüz nota yazısına aşağıdaki gibi aktarabiliriz:

LZE’da Hisâr, beşinci âvâze olarak verilmiş ve LF’deki aynı ifadelerle tanımlanmıştır. (Dalkıran, 1983: 13, 50)

BAMU’de Hisâr, yirmidört şûbe arasında onuncu olarak verilmiştir. Bükeoğlu Alişâh Hisâr şûbesinin iki çeşit olduğundan söz etmiştir. Yetmişaltıncı devir olarak verdiği birinci Hisâr şûbesine “Hisâr (pes C’siz)” adını vermiş ve perdelerini aşağıdaki gibi göstermiştir: (Çakır, 1999: 73, 136)

A C h Z H YA YC Yh YH

C C C B T C C T

Bu perdeleri günümüz nota yazısına aşağıdaki gibi aktarabiliriz:

Bükeoğlu Alişâh’a göre I. Hisâr Şûbesi Perdeleri

Bu dizi Urmiyeli’nin yetmişaltıncı devri ile Ladikli’nin seksenikinci devrine karşılık gelen ama isimlendirilmeyen bir dizidir.

Bükeoğlu Alişâh “Hisâr-ı Asl” adını verdiği ikinci çeşit Hisâr şûbesi perdelerini ise sekseninci devir olarak aşağıdaki gibi göstermiştir: (Çakır, 1999: 73, 136)

A C h Z H YA YC Yh YZ YH

C C C B T C C C B

Bu perdeleri günümüz nota yazısına aşağıdaki gibi aktarabiliriz:

Yukarıdaki dizi de Urmiyeli’nin sekseninci devri ile Ladikli’nin seksenaltıncı devrine karşılık gelen, yine onlar tarafından isimlendirilmeyen dizilerdendir. Bu dizinin “Hisâr (pes C’siz)” dizisinden tek farkı, Yh-YH perdeleri arasındaki tanini aralığını, ismindeki anlama uygun olarak C+B şeklinde ikiye bölmesidir. Böylece “YZ” perdesi ile bakiye aralığını içeren bir dizi oluşmuştur.

BAMU’de ayrıca âvâze ve şûbelerin perdelerinin ve isimlerinin açıklandığı tabloda verilen bir Hisâr dizisi daha vardır ki, bu iki diziden de farklıdır. Perdeleri aşağıdaki gibi verilmiştir: (Çakır, 1999: 136)

A C h V T YA YC YV C C B T C C T

Bu perdeleri günümüz nota yazısına aşağıdaki gibi aktarabiliriz:

Bükeoğlu Alişâh’a göre Hisâr Şûbesi Perdeleri

Bu dizinin aralıklarına dikkat edilirse, Maragalı ve Ladikli’de verilen “H” perdesi üzerindeki Hisâr dizisinin, “A” perdesi üzerine aktarılmış şekli olduğu görülmektedir.

SEM’da Hisâr, yedi âvâze arasında yedinci olarak verilmiş ve şöyle açıklanmıştır:

“…

Hüseyni perdesinden baş götürür

Dügâhun perdesine iner oturur.” (Arısoy, 1988: 118)

KRM’de Hisâr, yedi âvâze arasında yedinci olarak verilmiş ve şöyle açıklanmıştır: “Hisâr oldur ki Râstla Büzürgden hâsıl olur Hüseynî hânesi üstündeki

Segâh hânesinden âğâz idüb aşağa gidüb Hüseynî Pençgâh ve Çargâh hânelerin seyridüb inüb Segâh hânelerinde karâr idersin amma âğâz itdüği hâneden yukaru Tiz

Râst Tiz Dügâh hanelerin seyrider ve karârgâhından aşağa Dügâh ve Râst hânelerin seyrider işde Hisârın seyri böylecedir.” (Tezel, 1996: 33)

Kadıoğlu yukarıdaki açıklamasında Hisârın âvâzesinin Râst ve Büzürg makâmlarından oluştuğu bilgisini vermiştir. Seyrine Hüseynî perdesi üstündeki Segâh perdesinden başladığı Hüseynî, Pençgâh ve Çargâh perdelerini kullanarak, Segâh perdesinde karar verdiğini, tiz bölgelere çıkmak istediğinde Tiz Râst ve Tiz Dügâh perdelerini, pest bölgelere inmek istediğinde ise Dügâh ve Râst perdelerini kullandığını belirtmiştir. Bu tanıma göre, Hisâr âvâzesinin kullandığı perdeleri aşağıdaki gibi göstermek mümkündür:

Kadıoğlu’na göre Hisâr Âvâzesi Perdeleri

XIV. yüzyıldan itibaren varlığını sürdüren Hisâr makâmının XV. yüzyıl sonuna kadar izlediği seyirde büyük farklılıklar olduğu dikkati çekmektedir. Bu sebeple XV. yüzyılda Hisâr makâmı ile ilgili kesin bir yargıya varmak mümkün olmamaktadır.

Belgede XV. yüzyılda makamlar (sayfa 186-193)