• Sonuç bulunamadı

3. MATERYAL VE YÖNTEM

3.1. Materyal

3.1.6. Havzanın karĢı karĢıya kaldığı sorunlar

Gölden sulama amaçlı daha fazla su çekimi için sulama projelerinin uygulanmaya baĢlaması, artan nüfusun altyapı ihtiyaçlarının karĢılanamaması, göle tabii türlerin dıĢında balık aĢılanması, ekonomik faaliyetlerde baĢlayan çeĢitlenme ile (sanayinin geliĢmesi) birlikte gerekli önlemlerin alınmaması olarak tanımlanabilecek nedenlere bağlı olarak kapalı bir su sistemi olan BG‘de çevre sorunları yaĢanmaya baĢlamıĢtır. Göl ve havzasında yaĢanan problemler; su seviyesi problemleri, kontrolsüz

saz kesimi, erozyon, kıyının tahribatı, tarımsal faaliyetler, balıkçılık aktiviteleri, kaçak avcılık, yapılaşma baskıları, rekreasyonel faaliyetler, altyapı yetersizliği, biyolojik

çeşitliliğin azalması, yerel yönetimlerin havzayı korumaya yönelik yatırım yapmamaları, yasal ve yönetsel problemler, kurumlar arası iletişim–bilgilendirme eksikliği ve su havzası koruma alan sınırı baĢlıkları altında açıklanmıĢtır.

Su seviyesi problemleri: BG‘nin Konya Havzası‘ndaki tek tatlısu kaynağı

olmasına bağlı olarak ‗gölden su çekilmesi‘ göle iliĢkin temel sorundur. BaĢta tarımsal amaçlı sulama olmak üzere Konya Ovası‘ndaki içme suyu vb. kullanımlar için gölden su teminine, 1904–1914 yılları arasında BeyĢehir ilçesinin içinden Suğla Gölü‘ne ve oradan Çumra Ovası‘na açılan suni kanalın (ÇarĢamba Kanalı) inĢaası ile baĢlanmıĢtır. AĢırı su tüketimi yanında su miktarının iklim değiĢikliklerine bağlı olarak azalması sonucunda sulama suyu sıkıntısı gündeme gelmiĢtir.

Konya-Çumra ovasındaki ekilebilir alanları sulamak amacıyla, BG‘den yılda 213 hm³ tatlısu çekilmektedir. Buna ek olarak göle sınırı olan toplam 10.000 ha.‘lık ekilebilir alan gölden çekilen suyla sulanmaktadır (Anonim, 2003a). Ġçme suyu amacı ile gölden faydalanma havza genelinde yaygın olmamakla birlikte, havza yerleĢimleri içinde en fazla nüfusa (havza nüfusunun % 32‘si) sahip olan BeyĢehir ilçe merkezi içme suyunu gölden sağlamaktadır. Diğer yerleĢimler direkt olarak gölden içmesuyu almamalarına karĢın, dolaylı da olsa havza içinde yer alan ve gölü besleyen kaynaklardan içme suyu temin etmektedirler. Bahar aylarında tarımsal faaliyetler ile birlikte baĢlayan yoğun su çekimi sonbahar aylarına kadar devam etmektedir. Yerel sulama programları ve BeyĢehir merkezindeki ve çevresindeki yerleĢim alanları için gerekli içme suyu ile birlikte, gölün su kapasitesinin yarısından çoğu kullanılmaktadır (Özhatay ve ark., 2003). Bu da su seviyesinin düĢmesinde etkili olmaktadır.

Geçen yıllar içinde gölün su seviyesinde çarpıcı Ģekilde düĢüĢ olmuĢtur. Bugün göl alanının zaman zaman 50.000 ha.‘a (orijinal boyutunun 1/3‘ünden biraz fazla) kadar düĢtüğü görülebilmektedir (Anonim, 2003a). Gölden sulama amacıyla alınan su hacmi yılda 400-500 milyon m3‗tür. Oysa sulama gereksinimleri yılda 200 milyon m3‘tür,

kalan 200-300 milyon m3 iletim kanallarında, depolama yapılarında ve sulama sistemlerindeki büyük miktardaki kayıpları telafi etmek için alınmaktadır. Mevsimsel koĢullar ve su alımlarına bağlı olarak gölün su seviyesi 0,8-1 m. arasında değiĢmektedir. Yapılan modelleme çalıĢmalarına göre gölde su dengesinin yeniden kurulması için göl seviyesinin 1.123 m.‘de tutulması gerektiği saptanmıĢtır. Buna göre gölden alınabilecek su hacmi hesaplanmalı ve sulama imkânları bu çerçevede planlanmalıdır (Mıhladız ve Çabuk Kaya, 2003).

Tarımsal sulama amaçlı olarak kullanılmaya baĢlandığı 1900‘lü yılların baĢından itibaren doğal dengesi üzerinde oynanmaya baĢlanılan BG, yüzyıldır ekosistemdeki yeri dikkate alınmadan su deposu olarak kullanılmaktadır. Bu kullanım esnasında kapasitesi ve çevreye olan etkileri düĢünülmeden, sadece daha fazla su alabilme amacı güdülmüĢ, suyun kalitesi ve miktarı konularında hemen hemen hiçbir tedbir alınmamıĢ, alınan önlemler ise yaĢama geçirilememiĢtir. DSĠ, su yönünün değiĢtirilmesi, su haznesi oluĢturulması vb. alternatifler üreterek gölün su seviyesini yükseltme eğilimindedir. Ancak, koruma statülerine, su seviyesinin belli bir noktada tutulmasını sağlamak için bakanlık düzeyinde sürdürülen çalıĢmalara rağmen su sıkıntısı konusunda somut çözümler üretilememiĢtir (Anonim, 2003a).

Su seviyesindeki değiĢikliklerin gölün ekolojik özellikleri üzerinde ardıĢık ve artan olumsuz etkileri olmaktadır. KarĢılaĢılan en önemli problem ötrofikasyonun artmasıdır. Gölün su derinliğindeki düĢüĢ, daha büyük oranda güneĢ ıĢınlarının göl zeminine ulaĢmasına ve bu Ģekilde daha fazla oranda bitki üremesine neden olmaktadır. Bu durumu, tarımsal alanlardan göle ulaĢan zirai gübre kaynaklı azot ve fosfat da büyük ölçüde hızlandırmaktadır.

Su seviyesinin azalması kıyılarda kumullanma ve erozyon, sediman birikimi, sualtı bitkilerinde artıĢ, bataklıkların oluĢması, sazlıkların kuruması, havzadaki mikroklimanın değiĢmesi, balıkların/ kuĢların yaĢam alanları ile göl manzarasının bozulması vb. olumsuz etkiler ortaya çıkarmaktadır. Su seviyesindeki azalmalar havzadaki üç temel ekonomik faaliyet olan tarım, balıkçılık ve turizmi de olumsuz etkilemektedir.

Kontrolsüz saz kesimi: Sazlık alanlarda karĢılaĢılan sorunlardan birisi bilinçsiz

saz kesimidir. Dam örtüsü, duvar yastığı vb. amaçlı kullanımlar için gölün doğu ve güneyinde bulunan geniĢ alanlarda, To1ca, GölkaĢı, Akburun ve Çiftlikköy'de yoğun olarak saz kesimi yapılmaktadır. Havalar soğuyup, sıcaklık iyice düĢtükten sonra don olayının baĢlaması ile birlikte kesim makinaları alanlara girmektedir. Kesilen sazların kısa ve mat olanları iç piyasaya verilirken, uzun ve parlak olanları ise ihraç edilmektedir. Gölün kuzey, kuzeydoğu, güney ve güneybatı kesimlerinde yoğun olarak bulunan sazlık alanlarda yapılan saz kesiminin kontrollü yapılmaması nedeniyle, sazların filtrasyon özelliği azalmaktadır. Ayrıca, kesim zamanında, yaban hayatı için önem taĢıyan yuva alanları, beslenme alanları da zarar görebilmektedir. Sazların

yakılması, duman nedeniyle hava kirliliği yaratmasının yanısıra, burada yaĢayan tüm canlıların yok olmasına neden olmaktadır (Anonim, 1999).

Erozyon: Havzanın batısında, güneybatısında bulunan yüksek eğime sahip

alanlarda yapılan ağaç kesimleri nedeniyle yüzey toprağı kalmamıĢtır.

Kıyının tahribatı: Gölün güney kıyısını geniĢ bir kum Ģeridi oluĢturmaktadır.

Farklı tane boyutlu kum malzemenin ana kaynağı, bölgede yüzeylenen kireçtaĢları ve kumtaĢlarıdır. Boyutları kum ile çakıl arısında değiĢen bu gevĢek malzemenin elenmesi için son yıllarda gölün güney kıyılarıdan önemli miktarda kum alınmaya baĢlanmıĢ ve bu durum kum Ģeridinin tahrip olmasına yol açmıĢtır. Daha sonra bu olumsuzluk yapılan denetimlerle önlenmiĢtir. Yine de mevcut eğilimin devam etmesi ve gölden aĢırı su çekilmesi sonucunda sığ kesimler tamamen balçık örtüsüne dönüĢecek ve bu örtü erozyon olayları ile gölün daha derin kısımlarına taĢınacaktır. Böyle bir durum zaten çok derin olmayan gölün kısa sürede dolmasına neden olacaktır (Tunçez ve Candan, 2009).

Tarımsal faaliyetler: Havzadaki yoğun tarımsal aktivitelerde kullanılan gübre ve

ilaçlar, zemin suyu, sulama kanalları ve dereler ile direkt olarak göle karıĢmaktadır. Sulama amacıyla gölden çekilen suyun fazlası ve yağmur suyu ile yıkanan tarım alanlarından süzülen sular göle geri dönmektedir. Bu geri dönüĢ sırasında tarlalarda daha fazla verim elde etmek amacıyla kullanılan tarımsal gübre ve ilaçlar göle karıĢmaktadır. Özellikle su kanalı ve dereler ile gelen suların hiçbir arıtıma tabi tutulmadan direk olarak göle verilmesi en önemli kirlilik nedenini oluĢturmaktadır Tarımda kullanılan gübre ve ilaçlar nedeniyle gölde otlanma artıĢı görülebilmektedir (ġekil 3.16 ve ġekil 3.17). Tarımsal sulama amacıyla yapılan sulama kanalları da tarımdan dönen suları direkt olarak göle ulaĢtırarak gölde kirlilik yaratmaktadır.

ġekil 3.16. Gölün güney kıyılarındaki otlanmalar (Nas ve ark., 2008)

ġekil 3.17. Gölün doğu kıyılarındaki otlanmalar (Orijinal, Mart 2010)

Balıkçılık aktiviteleri: Gölün kaldırabileceğinden fazla balıkçı bulunmaktadır.

Havzada 1.500 kadar balıkçı geçimini gölden sağlamaktadır. Balıkçılık etkinlikleri, sürdürülebilir olmayan balıkçılık yöntemleri kadar, su seviyesindeki azalma, sudak vb. balık türlerinin göle bırakılması gibi nedenlerle tehdit altındadır. BG‘de iki kooperatif ile yürütülen balıkçılık faaliyetleri dıĢında kaçak olarak da avlanma yapılmaktadır.

Balıkçıların göle bıraktığı ağlar besin sağlamak için göl dibine doğru dalan su kuĢlarının ölmelerine neden olabilmektedir. Ayrıca, genelde balık ve kuĢların üreme dönemlerine denk gelen avlanma yasağının bitimine doğru sazlık alanlarda kayıkların bakımı yapılmakta ve ağlar temizlenmektedir. Bu esnada kimyasal maddeler içeren kayık bakım malzemeleri ile ağ temizleme malzemeleri yumurta açılımına ve yavruların geliĢmesine zarar vermektedir (Anonim, 1999). Ayrıca geçmiĢte göle atılan sudak balığı miktarında da büyük bir azalma görülmüĢtür. Buna neden olarak sudağın diğer türleri

tükettikten sonra kendi türlerini yemesi gösterilmektedir. Bunun yanında yapılan yoğun misina avcılığı da sorunun kaynağı olarak görülmektedir.

Kaçak avcılık: Havza alanının yaklaĢık 138.150 ha.‘ı (alanın yaklaĢık %

35.64'ü) Milli Park'tır. Ayrıca, yaklaĢık 160.000 ha‘lık kısmı da orman alanıdır. Bütün bu statülere rağmen kaçak kara avcılığı yoğun olarak yapılmaktadır. Göl, kuĢlar yönünden oldukça zenginken, bilinçsiz avlanmalarda kuĢ türleri azalmıĢtır. 1930'larda BeyĢehir‘de avlanan talgan kuĢunun tüyünün Avrupa'ya satıldığı bilinmektedir (Süslü, 1934).

Yapılaşma baskıları: Arazi kullanım kararlarının havzanın suyu ve diğer doğal

kaynaklarının üzerinde önemli etkileri vardır. Arazi kullanımındaki yoğunluklara bağlı olarak havzadaki su ve diğer doğal kaynaklara olan baskılar gittikçe artmaktadır. Havzada nüfusun yoğun olduğu alanlarda (sanayi alanları, ticaret bölgeleri, kent merkezleri) yol, otopark vb. geçirimsiz yüzey miktarındaki artıĢ, yağmur sularının süzülerek göl su miktarına olumlu katkıda bulunmasına engel olmaktadır (Çiftçi ve ark., 2010). Ġçme suyu rezervuarı olması ve Milli Park statüsüne alınmıĢ olması nedeniyle BG kıyısında yapılaĢmaya izin verilmemektedir. Buna rağmen, özellikle BeyĢehir yerleĢimi ile Dilayla Mevkii arasında ruhsatsız olduğu belirtilen site türü yapılaĢmalar bulunmaktadır. Havzada göl kıyısının bazı kesimlerinde ve iç kesimlerde aynı durumda olan resmi kurumlara ait inĢaatlar da yer almaktadır. Kıyı kesimine çok yakın hatta kıyı çizgisinden baĢlayan yapılaĢma alanlarının yaratması muhtemel çevre sorunlarının baĢında doğal kıyının ve çevrenin bozulması ve altyapıdan kaynaklanan kirlilik gelmektedir (Anonim, 1999).

Rekreasyonel faaliyetler: Havzada turizm ve rekreasyon alanları koruma-

kullanma dengesi içinde geliĢmemiĢtir. Çevre Bakanlığı‘nca MĠMKO Tic. A.ġ.‘ye 1992 yılında hazırlatılan Göller Bölgesi Projesi‘nde BG‘nin yerleĢim merkezleri ve tarım alanları ile küçük turistik tesisler tarafından kirletildiği ifade edilmiĢtir (Anonim, 2003b).

Havza alanı içinde, günübirlik kullanımlar için düzenlenmiĢ alan sayısı yok denecek kadar azdır. Havzada yer alan sınırlı sayıdaki günübirlik rekreasyon alanları; Yakamanastırı, Pınargözü, Kızıldağ Orman Ġçi Dinlenme yeri, Balıklı Pınar (Mutluköy), Sarnıç Tepe (Doğanbey), Sırçalık Mevki (Huğlu), Yelkenlitepe (Huğlu) ve PınarbaĢı (Çarıksaraylar)‘dır. Kızıldağ Milli Parkı içinde kalan orman içi dinlenme yerinde yaz

döneminde çadır kamping aktivitesi gerçekleĢtirilmektedir. Bu alanlarda hizmet alanları gerçekleĢtirilmiĢ de olsa yoğun talebe bağlı kapasite üstü kullanım nedeniyle çevre tahribatı ortaya çıkabilmektedir (Anonim, 1999).

Altyapı yetersizliği: En önemli çevre sorunlarından birisi, evsel, endüstriyel ve

tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan atık sulardır. Hiç arıtılmamıĢ ya da kısmen çok az arıtılmıĢ atıksuların büyük bölümü yüzey sularına (özellikle de BG‘ye) deĢarj edilmektedir. Kanalizasyonlardan ve açıktaki katı atık depolama alanlarından kaynaklanan ve yeraltı su kaynaklarını kirleten sızıntılar su kalitesindeki bozulmanın baĢlıca nedenlerindendir (ġekil 3.18).

ġekil 3.18. Göl kıyısında katı atık kirliliği, Çiftlikköy (Orijinal, Mart 2010)

Gölde Gavursazlığı, Sarıkabalı yakınları, ġarkikkaraağaç'tan gelen kanalın ön kesimleri, Tolca-Kıyakdede arasında kalan kıyı kesimi ve KuĢluca yöresinde bulunan sazlık ve kamıĢlık alanların bulunduğu bu kıyı bölgelerinin hemen hepsine, köylerden veya çevreden toplanan doğal ve evsel kökenli atık sular birer kanal veya dere/ırmak vasıtası ile gelmekte ve çoğunlukla herhangi bir arıtma iĢleminden geçmeden doğrudan göle karıĢmaktadırlar. Dolayısıyla bu sularla birlikte özellikle ilkbahar sonlarına doğru, oldukça yüklü miktarlarda inorganik madde (toprak, kum vs.) ve besin tuzu (tarlalardan yıkanan suni ve doğal gübre, evsel atıklar vb. özellikle azot ve fosfat bileĢikleri) göle taĢınmaktadır. Göle taĢınan inorganik maddeler özellikle ilkbahar aylarında göl kıyısında ve hatta göl ortalarında bulanıklığa sebep olmaktadır (Anonim, 1999).

BeyĢehir ilçe merkezinin atıkları gölün gideğeni konumundaki BeyĢehir Çayı‘na verildiği için gölü etkilememektedir. Ancak çevredeki köylerin kanalizasyonu, tarım alanlarından gelen kimyasallar ve güneydeki kasabalarda kurulu silah fabrikalarının

atıkları gölün kirlenmesine neden olmaktadır. Bu anlamda, atık suların herhangi bir arıtma iĢlemine tabi tutulmadan direkt ve/veya dolaylı olarak göle verilmesi havza için büyük bir tehdit oluĢturmaktadır.

Biyolojik Çeşitliliğin Azalması: Ekonomik açıdan oldukça önemli olan havzada

su kalite ve miktarındaki azalma ile yasadıĢı ve aĢırı avlanma faaliyetleri havzadaki biyoçeĢitliliği tehlikeye sokan etkenlerdir.

Artan insan baskısı, azalan su seviyesi ve kirlilik gölde üreyen önemli kuĢ kolonilerinin ortadan kaybolmasına neden olmuĢtur. Balık çeĢitliliği yabancı bir balık türü olan sudağın 1978 yılında göle atılmasıyla azalmaya baĢlamıĢtır. BG‘ye aĢılama yapılmadan önce, sudak balığı aĢılanan diğer göllerde olduğu gibi, gerekli ön çalıĢmalar ve değerlendirmeler yapılmamıĢ, bu aĢılamalar sırasında uyulması gereken ―Bir göldeki karnivor (etçil) oranı mevcut balık stokunun % 15'i kadar olmalıdır‖ kuralına uyulmadığı yetkililerce belirtilmiĢtir. Tüm bu süreç sonunda sudak balığının aĢılanması; var olan biyolojik zincirde kopmalara, tür çeĢitliliğinde azalmaya, otçul balıkların çok azalması ya da bazılarının gölde artık bulunmaması nedeniyle göl içerisinde bitkilerin artmasına ve de dolayısı ile oksijen azalmasına neden olmuĢtur (Anonim, 1999). Su ürünleri açısından önemli bir yere sahip olan BG‘ye, 1978-1979 yılları arasında etçil bir tür olan Stizostedia lucioperca'nın (Levrek) aĢılanmasıyla, ekonomik değeri olan

Albimos akili' nin (Gökçe balığı) soyu, tükenme noktasına gelmiĢ ve göldeki balık

çeĢitliliğinde önemli bir azalma görülmüĢ ve göle özgü olan balık türleri yok olmuĢtur. Göldeki balık popülasyonu, 1986 yılında bir mantar hastalığının göle giriĢiyle bir darbe daha almıĢtır. Oysa bu salgına kadar gölden yılda yaklaĢık 107 ton kerevit toplandığı bilinmektedir (Özhatay ve ark., 2003). Gölün balık populasyonunda, aĢırı avlanma baskısı yüzünden düĢüĢler görülmektedir.

Ayrıca, havzada doğal bitki örtüsü örneklerinin aĢırı miktarlarda toplanması bitkilerdeki biyolojik çeĢitliliği azaltmaktadır. Türkiye Çevre Vakfı'nın (1993) saptamalarına göre BG‘nin batısında oldukça bol bulunan ve tıbbi amaçlarla kullanılan

Acorus calamus (Eğir otu), göl suyunun çekilmesi ve aĢırı toplama nedeniyle daha

önceden belirlendiği yerlerde artık görülememektedir.

Yerel yönetimlerin havzayı korumaya yönelik yatırım yapmamaları: Havzadaki

ile arıtma tesisi, kanalizasyon sistemi ve düzenli katı atık depo sahası vb. yatırımlarda bulunmamaları havzanın sorunlarının çözülmesinde karĢılaĢılan bir engeldir.

Yasal ve yönetsel problemler: Havzanın bir bütün olarak görülmemesi, idari

bölünmelere göre uygulama yapılması ve yasal boĢluklar neticesinde yönetim çalıĢmalarında yetki karmaĢası yaĢanmaktadır. Sorumluluk üstlenmeme veya çok baĢlılık nedeniyle de aynı konuda ayrı ayrı kaynak kullanılmakta, koordinasyon eksikliğinden dolayı uygulamalarda aksaklıklar yaĢanmaktadır.

Kurumlar arası iletişim ve bilgilendirme eksikliği: Havzadan sorumlu kurum

ve kuruluĢlar arasında eĢgüdüm bulunmamaktadır. OluĢumu gerçekleĢen BGH Belediyeler Birliği yeterli düzeyde bir çalıĢma gerçekleĢtirememektedir. Kurumlar arası koordinasyonun olmaması havzayı koruma yönündeki çalıĢmaların hayata geçirilememesinin temel sebebidir.

Su havzası koruma alan sınırı: Günümüze kadar su ve baraj havzalarının

koruma sınırları genellikle jeomorfolojik sınırlar gözetilerek belirlenmiĢtir. Diğer bir deyiĢle koruma sınırları havzaların yalnızca yüzeyden beslendikleri düĢünülerek tespit edilmiĢtir. Havzaların üzerine yerleĢtiği kayaların jeolojik özellikleri dikkate alındığında havzada su toplanmasının sadece uzak koruma sınırları olan su bölüm hatlarıyla sınırlı alanda olmayıp, temel kayaların yüzeyleme yapılarının yayılımına, litolojisine, fasiyeslerine, yapısal özelliklerine ve sedimantolojik-yapısal kökenli süreksizliklerine bağlı olması gerektiği anlaĢılır. Havzalar jeomorfolojik sınırlar dıĢında beslendikleri için, su toplama havzalarının ve barajların koruma sınırlarının tespitinde bölgenin ayrıntılı jeolojik ve hidrojeolojik özellikleri bilinmelidir. Jeolojik farklılıklar nedeniyle su toplama havzaları koruma sınırları ve problemlerinin çeĢitliliği her havzada kendine özgü bir koruma yönetmeliğinin hazırlanmasını zorunlu kılmaktadır. Su toplama havzaları bir diğerine göre jeolojik, hidrojeolojik, meteorolojik, hidrolojik vb. özellikleri ile farklı olduğundan havza koruma yönetmelikleri her havza için ayrı hazırlanmalıdır Yönetmelik çalıĢmaları kapsamında su toplama havzası ve çevresinin jeolojisi araĢtırılmalı ve havza jeomorfolojik sınırları içindeki kayaçların havza dıĢından beslenip beslenmedikleri ortaya konulmalıdır.

BG için hazırlanan yönetim planında, bu gerçeği göz ardı edercesine, ―yüzeysu toplama havzası‖ sınır olarak seçilmiĢtir. Tüm havzaya yönelik koruma- kullanma kararlarının verildiği bu plan çalıĢmasının havza için akılcı kullanımı ne derecede

sağlayabileceği tartıĢmalıdır. Çünkü göle yakın yerleĢmeler olduğu kadar, uzaktaki yerleĢmeler de gölü kirletici etkide bulunur. Uzakta bulunan bir fabrikanın veya yerleĢmenin atıklarının yeraltından sızması, ya da gölden uzakta yürütülen sürdürülebilir olmayan tarımsal etkinliklerden kaynaklanan kimyasalların yer altına sızmaları ile gölün kirlenmesi mümkündür.