• Sonuç bulunamadı

3. MATERYAL VE YÖNTEM

3.1. Materyal

3.1.2. Fiziksel ve çevresel yapı

Jeomorfolojik yapı, hidrolojik ve hidrojeolojik özellikler, deprem durumu, iklim özellikleri, flora ve fauna varlığı, toprak yapısı ve arazi kullanımı, tarımsal yapı ve kırsal geliĢim durumu ile koruma alanları, fiziksel ve çevresel yapı kapsamında değerlendirilmiĢtir.

3.1.2.1. Jeomorfolojik yapı

BG, Sultandağları'yla Anamas Dağları arasında, kuzeybatı-güneydoğu doğrultusundaki iki fay grubu arasındaki grabende oluĢmuĢ tektonik bir göldür. Tektonik kökenli olmasına rağmen göl alanının biçimlenmesinde karstik olaylar etkili olmuĢtur. Göl, doğu kısımları hariç dağlar ile çevrelenmiĢtir. Gölün güneyi, batısı ve kuzeyi Dedegöl (Anamas) Dağları ve Kızıldağ gibi yüksek dağ silsileleri ile çevrilidir. Yamaçları orman ve çalı toplulukları ile kaplı olan bu dağlara karĢın, gölün doğu kıyılarındaki alçak düzlükler çoğunlukla tarım arazisine dönüĢtürülmüĢtür (Anonim, 1999; Özhatay ve ark., 2003).

Jeomorfolojik yapısına bakıldığında, göl çok sayıda düdenlerle havzadaki diğer su kütleleriyle bağlantılıdır. BG‘yi Konya Kapalı havzasından ayıran engel volkanik bir oluĢum olan Erenler Dağıdır. Gölün beslenmesi ve drenajını belirleyen üç katlı bir karstik drenaj sisteminin varlığı bilinmektedir (Mıhladız ve Çabuk Kaya, 2003). Lahn (1945) bugünkü BG‘nin, eski büyük Neojen gölünün bir kalıntısı olduğunu, BGH‘nin daha önceleri Altınapa Boğazı vasıtasıyla Konya Havzası'na, ġarkîkaraağaç-Yalvaç depresyonu ile Eğridir Gölü Havzası'na, Sultan dağları silsilesi üzerinde bulunan Kafadağı kesimindeki bir vadi ile de AkĢehir Havzası'na bağlantısı olduğunu belirtmiĢ ve bunlara ait bazı eski akarsu taraçalarının bulunduğunu ileri sürmüĢtür (Aktaran, Biricik, 1982). Göl, güneyindeki kireçtaĢlarıyla irtibatlı bulunmaktadır. Gölün güneyindeki bu kireçtaĢları yağıĢlı zamanlarda yeraltı suyu seviyelerinin yüksekliğine bağlı olarak gölü beslerken, yağıĢın olmadığı zamanlarda da gölün sularını daha güneydeki havzalara drene etmektedir. Bu nedenle yer altı suları BG su bilançosunun çıkarılmasında önemlidir (Anonim, 1999).

3.1.2.2. Hidrolojik ve hidrojeolojik özellikler

OluĢumu itibariyle tektonik orijinli bir göl olan BG, sonradan çeĢitli formasyonlar gölü doldurduğundan sığ olarak kabul edilmektedir. Gölün uzunluğu 45

km. geniĢliği ise en geniĢ bölgede 26 km‘yi bulmaktadır. Akburun ile Gölyaka köyleri arasındaki bölge en dar kısmını oluĢturur ve 14 km‘dir (Durak ve Akköz, 1998).

Gölün beslenimi, Sultan dağları ve Anamas dağlarından inen çaylar ve dereler, güneyindeki ve batısındaki mezozoik kalkerlerin çatlaklarından gelen pınarlar, göl dibindeki kaynaklar ve doğrudan göl yüzeyine düĢen yağıĢlarla olmaktadır. Göl, büyük ölçüde batıda Dedegöl Dağları‘ndan akıp gelen çeĢitli akarsular ve doğuda Sultan Dağları‘ndan kaynaklanan pınarlarla beslenir (Özhatay ve ark., 2003). BGH, 9 ayrı alt havzadan oluĢmaktadır: BeyĢehir-Suğla Ara Havzası, Karadiken, Üstünler, Soğuksu- YeĢildağ, YeniĢarbademli, Gedikli, ġarkikaraağaç, Kıreli ve Sarısu Havzaları (YaĢar ve ark., 2003).

Gölü besleyen toplam 27 adet çay ve dereden en önemlileri; kuzeyde Çarıksaray Deresi, batıda Ozan Çayı, güneyde Eflatun Pınarı (Sarıöz Çayı), Termiye Çayı, Karadiken ve Soğuksu Irmağı‘dır (URL, 17).

BG Sulak Alanı Yüzeysu Toplama Havzası morfolojik olarak kapalı bir havza olarak görünmekle birlikte, yüzeysuyu yönünden doğuda ÇarĢamba Çayı ile Suğla Ovası‘na, oradan da Konya Ovası ile Tuz Gölü‘ne sularını direne etmesinden dolayı açık bir havza olarak da değerlendirilebilir. Havzanın yeraltı suyu drenajı yüzeysularından farklı bir yapıdadır. Yeraltısularının su toplama alanı, gölün güneyindeki Gembos ve Eynif polyelerini de içine alacak Ģekilde Manavgat ve Köprüçay havzalarına kadar ulaĢmaktadır. Karstik zemin yapısı nedeniyle gölün güneyinde yer alan ve yeraltı suyu akıĢlarıyla Manavgat Çayı‘na bağlanan obruklarla su kayıpları olmaktadır. Göl, yağıĢlı ve kuru mevsimlere bağlı olarak yeraltı sularıyla beslenmekte ya da su kaybetmektedir (Babaoğlu, 2007; Çiftçi ve ark., 2010; Özhatay ve ark., 2003).

Kotu 1.120–1.125,5 m. arasında değiĢen gölün 1.125,5 m. olan maksimum kotundaki alanı 746 km² olurken, bu kottaki hacmi 5.690 hm³‘tür (milyon metreküptür). Minimum iĢletme kotundaki (1.121,95 m) göl alanı 64,5 ha, bu kottaki hacim ise 3.360 hm³ (milyon metreküp) olmaktadır (Anonim, 1999). Gölün en derin yerindeki kotu 1.114 m‘dir. En derin yeri 10 m, ortalama derinliği 8,5 m‘dir (YaĢar ve ark., 2003). Çumra Ovasının sulanması için sulama göleti olarak kullanılan göl giderek küçülmektedir. 25 yıl önce 20 m derinliğe sahip olan BG‘nin derinliği 5,6 m‘ye kadar düĢmüĢtür (WWF, 2008b). Babaoğlu‘na (2007) göre Beysehir Gölü`nün kapladığı alan son yıllarda azalarak 65.000 ha‘dan 50.000 ha‘a kadar gerilemiĢtir.

Uzun yıllar DSĠ, havza yerel yönetimleri ve Konya Kültür Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu arasında gölün iĢletim kotu konusunda yaĢanan anlaĢmazlık Konya Kültür Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu‘nun 2007 yılında aldığı karar ile çözülmüĢ, söz konusu karar ile göl kullanım kotunun 3 sene içinde senede 30 cm kademeli olarak 1.121,50‘ den 1.122,40‘a çıkarılması öngörülmüĢtür. Kotu 1.120-1.125,5 m. arasında değiĢen gölde Eylül 2008 baĢı itibariyle kot 1.121,30 m‘dir (WWF, 2008b).

Bozbek (2007), 2004-2006 yıllarında BG kıyılarındaki 15 örneklem noktasından aldığı sediment ve bitki örneklerinde KurĢun (Pb), Çinko (Zn), Kadmiyum (Cd), Bakır (Cu), Demir (Fe), Mangan (Mn), Nikel (Ni) ve Krom (Cr) vb. ağır metal konsantrasyonlarını analiz etmiĢtir. Ġstasyona bağlı olarak değiĢim göstermekle birlikte KurĢun, Krom ve Nikel konsantrasyonlarının izin verilen sınırlar içinde; Çinko ve Demir içeriklerinin tüm örneklem noktalarında maksimum sınırların üzerinde; Kadmiyum, Bakır ve Mangan birikimlerinin bazı örneklem noktalarında maksimum sınırların üzerinde olduğu tespit edilmiĢtir. YeĢildağ Sazlığı, KuĢluca Tekstil Fabrikası yakını, Akburun, BeyĢehir Göker Balık Tesisleri yakını ve Kurucuova kanalizasyon atıkları bölgesinden alınan örneklerdeki Çinko değeri sınır değerinin üzerindedir. KuĢluca ve YeĢildağ yolu, BeyĢehir kanalizasyon atıkları bölgesi, Akburun ve BeyĢehir Türk Telekom Tesisleri civarında ise çok tehlikeli bir ağır metal olan Kadmiyum konsantrasyonunun sınır değerlerinin çok üzerinde olduğu saptanmıĢtır. Bakır yoğunluğu bakımından YeĢildağ Sazlığı, YeĢildağ yolu, BeyĢehir kanalizasyon atıkları bölgesi, BeyĢehir Ģehir merkezi, Davutlar Sazlığı ve Akburun; mangan yoğunluğu bakımından YeĢildağ Sazlığı, Kavakçiflik Sazlığı sorunludur. Örneklemlerin tamamında yöredeki krom, mangan ve demirli boksit vb. cevher varlığına bağlı olarak doğal bir Demir birikimi vardır (Babaoğlu 2007).

Yüzey ve yer altı sularındaki fosfat8, kayaçlardan ve topraktan, bozunan bitkisel

ve hayvansal atıklardan, evsel ve endüstriyel atıklardan, arıtma tesisi atıksularından, katı atık deponi alanlarından, tarımda kullanılan gübrelerden, sulamadan dönen atık sulardan kaynaklanır. AĢırı miktardaki fosfor içeren arıtılmamıĢ atıksular ve sulamadan dönen sular yüzeysel sulara verildiğinde ötrofikasyona neden olmakta, algler aĢırı miktarda üreyerek ―alg patlaması‖ oluĢturmaktadır. 2005 ve 2006 yıllarında BG‘deki 40 noktadan

8

Fosfatlar sentetik gübrelerde, temizliği kolaylaĢtırıcı madde olarak deterjanlarda, kabuklanma ve korozyonu önleyici olarak arıtılmıĢ içme ve kullanma sularında kullanılır. Fosfor bileĢikleri (fosfatlar) insan, hayvanlar ve balıklar için genellikle zehirleyici (toksik) değildir. Su kalitesi ile ilgili limitler tad, koku ve suyun arıtılmasındaki fosforla ilgili problemlerin azaltılması amacıyla konulmuĢtur (Nas ve ark. 2008).

aldıkları su numunelerini değerlendiren Nas ve ark. (2008), gölün fosfor içeriği açısından neredeyse bütün dönemlerde, örnekleme istasyonlarının tamamında 2. kalite su sınıfına9

girdiğini tespit etmiĢlerdir. Aynı çalıĢmada, 22 Ağustos 2006 tarihinde iki istasyonda diğer istasyonlara göre çok yüksek fosfor konsantrasyonları tespit edilmiĢtir. Bu gözlem istasyonlarından ilki Sülüklü ve Sarısu derelerinin göle boĢaldığı noktalara yakın konumda olurken, diğeri ise YeniĢarbademli, Gölyaka, Gölkonak ve Kurucuova yerleĢimlerine yakındır.

3.1.2.3. Deprem durumu

BG, BeyĢehir-SeydiĢehir tektonik çukurunda bulunmaktadırlar. Gölün doğu kıyısını bir fay manzumesi takip etmektedir (Lahn, 1945).

Tektonik hareketler sonucunda bölgenin genel strüktürel yapısı ortaya çıkmıĢ, faylanmalar, kırılmalar, bindirmeler, sürüklenimler meydana gelmiĢ, D-KD ile B-GB doğrultusunda geliĢen sıkıma rejimi ile K-G yönlü ve genel olarak KB-GD yönlü faylar oluĢmuĢtur. Havza içindeki en önemli fay, Belceğiz'den Ġğdeli Ada yakınına kadar kıyı boyunca uzanan ve diri (aktif) bir fay olan BG fayıdır. Havza sınırı dıĢında ise, Sultandağı'nın kuzeydoğu eteklerinden geçen Sultandağı diri fayı yer alır. BeyĢehir Gölü'nün kıyısı boyunca Kıreli-ġarkîkaraağaç'tan geçtiği düĢünülen KB-GD uzanımlı gömülü bir fay vardır. Havza alanı 1, 2 ve 3. derece deprem bölgesi içindedir. Havzanın kuzeybatısı 1., güneydoğusu 3., ikisinin arasında kalan bölge ise 2. derece deprem bölgesi içinde kalmaktadır (Anonim, 1999).

9 Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği‘ne göre kıtaiçi yüzeysel suları kalitelerine göre; Sınıf I: Yüksek kaliteli su, Sınıf II: Az kirlenmiĢ su, Sınıf III: Kirli su, Sınıf IV: Çok kirlenmiĢ su Ģeklinde

sınıflandırılmıĢtır. Belirtilen kalite sınıflarına karĢılık gelen sulardan; Sınıf I; Yalnız dezenfeksiyon ile içme suyu temini, rekreasyonel amaçlar (yüzme gibi vücut teması gerektirenler dahil), alabalık

üretimi, hayvan üretimi ve çiftlik ihtiyacı vb. amaçlarla kullanımı uygundur. Sınıf II; Ġleri veya uygun bir arıtma ile içme suyu temini, rekreasyonel amaçlar, alabalık dıĢında balık üretimi, Teknik Usuller

Tebliği‘nde verilmiĢ olan sulama suyu kalite kriterlerini sağlamak Ģartıyla sulama suyu olarak, sınıf I dıĢındaki diğer bütün kullanımlara uygundur. Sınıf III; gıda, tekstil gibi kaliteli su gerektiren endüstriler hariç olmak üzere uygun bir arıtmadan sonra endüstriyel su temininde kullanılabilir. Sınıf IV; Sınıf III için verilen kalite parametrelerinden daha düĢük kalitede olan ve üst kalite sınıfına iyileĢtirilerek

3.1.2.4. Ġklim özellikleri

Havza alanı kurak-yarı nemli ve birinci mezotermal iklim tiplerine girmektedir. Akdeniz ile Orta Anadolu‘nun geçiĢ kesiminde yer aldığından, yörenin göl dolaylarında gecikmiĢ Akdeniz veya Akdeniz ardı iklimi özellikleri görülmektedir. Gölün yumuĢatıcı etkisinden uzak dağlık kesimlerde ise karasal Ġç Anadolu iklimi özelliği baskındır. Genelde yazları kısa, serin ve kurak; kıĢları uzun, soğuk ve yağıĢlıdır (Mıhladız ve Çabuk Kaya, 2003).

Meteorolojik verilere göre hakim rüzgar yönü güney-güneybatı (3.3 m/sn)‘dır (ġekil 3.3). Ortalama rüzgar hızı 1.3 m/sn‘dir. En hızlı esen rüzgarın hızı 23.4 m/sn ile güney- güneybatı yönünde Mart ayına rastlamaktadır. KıĢ aylarında kuzey-doğu ve kuzey, yaz aylarında ise kuzeybatıdan esen rüzgârlar etkilidir. Ortalama fırtınalı gün sayısı ise yılda 0.1 gündür (Anonim, 1999).

ġekil 3.3. BeyĢehir Meteoroloji Ġstasyonu Yıllık Yönlere Göre Esme Sayıları ve Hâkim Rüzgâr Yönleri

(1975-2005) (Anonim, 2006b)

3.1.2.5. Flora

Göl ve çevresinin biyolojik çeĢitliliğini, yörenin iklimsel ve jeolojik yapısı belirlemektedir. Gölün de dâhil olduğu bölge, Toros Dağları‘nın devamı olan yükseltilerin etkisiyle içerilere sokulan Akdeniz iklimiyle Orta Anadolu‘nun bozkır iklimi arasındaki geçiĢ noktasında kalmaktadır. Bu iklimsel ve jeolojik durum, göl ve çevresinin ekolojik özelliklerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Yöre, bu özellikleri nedeniyle iki ekolojik bölge içerisinde kalmaktadır. Batı ve güneybatı kısımları Güney Anadolu ve Ortadoğu Ġğne Yapraklı ve Yaprak Döken Dağ Ormanları Ekolojik Bölgesi (no: 165), kuzey ve doğu kısımları ise Ġç Anadolu Yaprak Döken Ormanları Ekolojik

Bölgesi (no: 18)‗nin içerisindedir. Diğer yandan göl, sulak alanlar açısından bakıldığında da, Akdeniz Ekolojik Bölgesi (no:123) ve daha özel olarak da Anadolu Tatlısu Ekolojik Bölgesi (no: 195)‘nde yer almaktadır (URL, 18).

Gölün batısı ve güneyi ormanlarla kaplıdır (ardıç, çam, meĢe). Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü kısımlarda meĢe (Quercus sp.) ve ardıç (Juniperus sp) ormanlarına sık rastlanmaktadır. Yüksek bölgelerde sedir (Cedrus libani) ağaçları da görülmektedir. Gölün kuzeyinde Kızıldağ‘da Lübnan sediri (Cedrus libani) ormanları yer alır. Doğu, güneybatı ve kuzeybatı kesimlerinde geniĢ sazlık alanlar mevcuttur. Göl içindeki irili ufaklı adaların bitki örtüsü, genellikle çalılık olup yer yer ağaçlara da rastlanır (Kazancı ve ark., 1999, Aktaran Yavuz Özdemir, 2004; URL, 18).

Özhatay ve ark. (2003)‘na göre BeyĢehir Gölü, Göller Yöresi‘ndeki botanik açıdan en önemli tatlısu gölüdür. Bu bölgede 1989 yılında yürütülen bir çalıĢmada 74 familya ve 222 cinse ait 340 vasküler bitki saptanmıĢtır. 29 familya ve 233 cinse ait toplam 358 tür belirlenmiĢtir. Bu türler içerisinden 2 tanesi endemik olup çalıĢılan göl floraları içerisinde endemik tür sayısı en fazla olan alanlardandır. Endemik türler içerisinden 1 tür 0, 1 tür V, 2 tür ise R tehlike kategorisinde yer almaktadır. Fitocoğrafik bölgeler10

açısından ele alındığında, % 13.12 ile Akdeniz, % 11.45 ile Ġran-Turan ve % 6.7 ile Avrupa-Sibirya fitocoğrafık bölgelerinin sıralandığı görülmektedir (Kazancı ve ark., 1999). Floristik çalıĢmalar sonucunda, havza alanı içinde 102 familya, 491 cins, 1353 tür, 179 alt tür, 55 varyete tespit edilmiĢtir. Havzada endemizm oranı % 19,5‘tir. Vejetasyon maki, orman, step ve göl vejetasyonu olmak üzere 4 tiptir. Orman vejetasyonuna ardıç, sedir, karaçam hâkimdir (YaĢar ve ark., 2003). Havzada Kızıldağ Milli Parkı olarak korunan alanlar sedir, karaçam, köknar, meĢe ve ardıç ormanlarının yoğun olduğu ve dünyanın oksijen değeri en yüksek alanlarından biridir.

3.1.2.6. Fauna varlığı

Kence ve ark.‘na (1993) göre ornitolojik açıdan BG dört farklı iĢleve sahiptir (kuluçka alanı, barınma alanı, beslenme alanı ve konaklama alanı). Kuluçka alanı olarak gölün önemi 1930'lu yıllardan beri bilinmektedir. Tepeli pelikanın (Pelecanus crispus) ilk bilinen kuluçka kolonileri BG adalarıdır. Ayrıca adalarda bazı ötücü kuĢların

10 Endemik türleri belirtmekte kullanılan sembollerden V: Zarar görebilir, O:Tehlike dıĢı, R: Nadir, nt: Henüz tehdit altında değil anlamına gelmektedir

kuluçkaya yattığı tahmin edilmektedir Adalar, av baskısı ve insan etkinliklerinden nispeten uzak olması sebebiyle karabataklar, balıkçıllar, martılar ve yırtıcılar için beslenme ve kuluçka alanı olarak önem taĢımaktadır. Ayrıca suya bağlı canlılar bakımından zengin olan doğu kıyıları ve güneybatı ucundaki sazlıklar, dalgıçlar, yaban ördekleri ve balıkçıllar için kuluçka alanı oluĢturduğu gibi aynı zamanda iyi bir beslenme alanıdır (URL, 5) (ġekil 3.4).

ġekil 3.4. Göl faunası (Zeki Oğuz)

BG, aralarında Macar ördeği, elmabaĢ patka ve sakarmekenin de bulunduğu büyük sayıda kıĢlayan sukuĢu (maks. 213.824) ile ÖKA statüsü kazanmaktadır (Magnin ve Yarar, 1997). BG‘nin uyduğu uluslararası kriterler: A4i, A4iii, B1i11‘dir.

11 A4(i): Kategori Topluluklar: Alan, düzenli olarak, belirli dönemlerde topluluklar halinde bulunan bir ya da birkaç sukuĢu türünün, biyocoğrafık popülasyonunun % 1‘ini barındırır; A4(iii) Kategori Topluluklar: Alan, düzenli olarak, bir ya da birkaç türden, 20.000 sukuĢu bireyini ya da 10.000 denizkuĢu çiftini

Havza genelinde 166 kuĢ türü belirlenmiĢtir. Tepeli pelikanın (pelecanus

crispus) ilk bilinen kuluçka kolonileri BG‘de tespit edilmiĢtir. Tüm Türkiye'de saptanan

kuĢ türünün 450 civarında olduğu düĢünülürse havzada, tüm Türkiye faunasının % 27,2'sini görmek mümkündür (YaĢar ve ark., 2003). Göl yüzeyi kıĢın kısmen veya tamamen donduğu için kuĢlar açısından iyi bir kıĢlama alanı değildir. Ancak, Eylül ve Ekim aylarında ördekler ve dalgıçlar onbinleri aĢan gruplar oluĢturur. Sakarmekelerin ve kazların da eklenmesiyle ekim ayı sonlarında göldeki toplam kuĢ populasyonu 50.000‘i geçmekte, bazı yıllar bu sayı birkaç misline ulaĢmaktadır (URL, 17).

BG, endemik balık türleri açısından da önemlidir. Ancak bu durum 1970‘lerde göle sudak (Stizostedion lucioperca) balığının atılması ile değiĢmiĢtir. ġu anda baskın balık türleri sazan, alabalık, çiçek balığı, gövce, sarıbalık, kerevit ve tatlı su levreğidir. Balık populasyonunun % 93,75'ini sudak, % 5,81‘ini sazan, % 1'den azını akbalık oluĢturmaktadır (Kazancı ve ark., 1999; YaĢar ve ark., 2003).

3.1.2.7. Toprak yapısı ve arazi kullanımı

BG‘nin batı kıyılarının büyük bölümü kayalık ve ormanlıktır. Gölün batı kıyıları dıĢındaki kıyıları düzlük olup geniĢ tarım alanları bulunmaktadır (ġekil 3.5). Göl kıyılarında küçük meyve bahçeleri de yer almaktadır. Kuzey ve güney kıyılarında ise seyrek sazlık alanlar vardır (ġekil 3.6).

barındırır; Bl(i) Kategori Topluluklar: Alan, düzenli olarak, belirli dönemlerde topluluklar halinde bulunan bir ya da birkaç sukuĢu türünün, göç yolu ya da bağımsız bir popülasyonun % 1 'ini barındırır. Ertan ve ark.‘na (1989) göre Kategori A: Göç, kuluçka ve kıĢlama dönemlerinde önemli sayıda kuĢu barındıran bölgeler için kullanılır. Bu bölgelerde ele alınan türler için dünya popü1asyonunun, Avrupa popülasyonunun yada biyocoğrafık popülasyonunun %1'i düzenli olarak gözleniyorsa; bu bölgelerde en az 20.000 su kuĢu düzenli olarak gözleniyorsa ve bölge kuĢ göç yolu üzerinde bir huni görevi görüyorsa kullanılmaktadır.

ġekil 3.5. BGH arazi kullanımı

Kaynak: Nas ve Berktay‘dan (2007) uyarlanmıĢtır.

Göl Hazine'ye, batı kesimindeki ormanlık alanlar Orman Genel Müdürlüğü'ne, sahil kesimi Ģahıslara aittir. BG ve civarında 9.010 ha. büyüklüğündeki alan kırmızı Akdeniz toprakları ile kaplıdır (Tunçez ve Candan, 2008).

ġekil 3.6. Göl kıyısındaki sazlık alanlar (Zeki Oğuz)

Havza sınırındaki ilçeler arazi kullanım durumları açısından kıyaslandıklarında; BeyĢehir‘ de ağaçlık alan, su yüzeyi, kentsel yerleĢim alanı ve tarımsal alan kullanımı yüksek orandadır. Ağaçlık alan varlığı bakımından ikinci sırada olan ġarkîkaraağaç‘ı diğer ilçeler yakın oranlarda izlemektedir. Organize sanayi bölgesi ile turizm tesis alanı kullanımı sadece BeyĢehir‘de bulunmaktadır. Derbent, su yüzeyleri bakımından ikinci sıradadır. Tarımsal alan kullanımları BeyĢehir‘den sonra sırasıyla ġarkîkaraağaç ve Hüyük‘te fazladır. YeniĢarbademli‘deki tarımsal alan kullanım oranı, diğer ilçelere göre çok düĢüktür (Çizelge 3.3 ve ġekil 3.7).

Çizelge 3.3. BGH ilçeler düzeyinde arazi kullanımı-2006

KULLANIMLAR ĠLÇELER*

BeyĢehir Derbent Hüyük ġ.karaağaç Y.bademli

Ağaçlık alanlar: ha 69.617,81 9.328,04 9.886,25 30.667,48 17.849,70 % 32,80 30,86 18,00 28,63 79,73 Çıplak arazi: ha 10.319,28 4.193,67 368,10 13.191,15 69,71 % 4,80 13,87 0,66 12.31 0,31 Kentsel yerleĢim alanı: ha 1.869,81 94,55 804,00 13.969,05 82,99 % 0,88 0,31 1,46 13,04 0,37 Kırsal yerleĢim alanı: ha 866,01 95,63 398,95 901,49 24,79 % 0,40 0,30 0,72 0,84 0,11 Konut dıĢı kentsel çalıĢma alanları: ha 0,88 - 4,80 1,19 - % 0, 0004 - 0,008 0,001 -

Merkezi iĢ alanı: ha 137,34 5,65 31,43 41,47 3,03

% 0, 06 0,02 0,05 0,038 0,01 Organize sanayi alanları: ha 50,92 - - - - % 0, 02 - - - - Sanayi alanı: ha 70,33 1,11 10,47 31,51 - % 0, 03 0,04 0,02 0,03 - Su yüzeyleri: ha 44.403,65 16.498,91 12.241.53 6.889,52 1.544,90 % 20,92 54,60 22,30 6,43 6,90 Tarım alanları: ha 84.801,85 - 31.196,51 41.419,45 2.810,75 % 39,90 - 56,80 38,67 12,55

Turizm tesis alanı: ha 34,78 - - - -

% 0,01 - - - -

TOPLAM: ha 212.172,66 30.217,56 42.700,51 107.112,31 22.385,87 * Ġlçe merkezleri havza sınırı içinde yer alan ilçelere iliĢkin arazi kullanım durumu ele alınmıĢtır. Toplam değerler ilçe sınırları içerisinde yer alan kullanımların toplamıdır. Dolayısı ile havza sınırı içinde

bulunmayan yerleĢmelere (köy veya kasaba) iliĢkin kullanımlar da bu toplama dâhildir. Bu Ģartlar altında havza genelindeki arazi kullanım durumu hakkında bilgi vermektedir.

Kaynak: Anonim (2006) verilerinden yararlanılarak hazırlanmıĢtır.

3.1.2.8. Koruma statüleri

Göl barındırdığı yaban hayatı, ekonomik fonksiyonları vb. özellikleri itibarı ile Ramsar SözleĢmesi kriterlerine göre uluslar arası öneme sahip bir sulak alandır.

BG ve çevresi 21.09.1990 tarihinde I., II., III. Derece Doğal Sit Alanı olarak koruma altına alınmıĢtır. Havzada ayrıca arkeolojik sit alanları da bulunmaktadır (Bkz. EK-1). Göl, suyunun birinci dereceden içme suyu ölçütlerine uyması nedeniyle ―Ġçme

ve Kullanma Suyu Koruma Sahası‖ statüsüne sahiptir ve dolayısı ile Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği‘ne tabidir. BG, ÖKA ve ÖBA statüsündedir. BG ÖBA‘sı Göller Yöresinin güneydoğusundaki Türkiye‘nin üçüncü büyük göl ekosistemini içermektedir (Magnin ve Yarar, 1997; Özhatay ve ark., 2003).

Ġki ayrı isimde Milli Park ilan edilmek sureti ile 1993 yılında BGH‘nin büyük bir kısmı koruma altına alınmıĢtır. Kuzeydeki Isparta bölümü ―Kızıldağ Milli Parkı‖ (59.400 ha), güneydeki Konya bölümü ―BeyĢehir Milli Parkı‖ (88.750 ha) olarak adlandırılmaktadır.

BG için SAKY (17 Mayıs 2005 tarih ve 25818 sayılı Resmi Gazete) çerçevesinde Sulak Alan Koruma Bölgeleri tespit edilmiĢtir. Ayrıca, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu çerçevesinde alan için Uzun Devreli GeliĢme Planı hazırlanmıĢ ve 23.09.2008 tarihinde onaylanarak yürürlüğe girmiĢtir. Plan ile BG‘nin yöre insanlarının karĢı karĢıya kaldığı sorunlar değerlendirilmiĢ; ekonomik ve sosyal sorunların çözümü, ekolojik dengenin yeniden kurulması amacı ile faaliyetler belirlenmiĢtir. Özetle, BG için 2872 sayılı Çevre Kanunu, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu ve SAKY baĢta olmak üzere ilgili mevzuat çerçevesinde koruma çalıĢmaları yürütülmektedir.