• Sonuç bulunamadı

Haremeyn-i Muhteremeyn Ahvâl-i Coğrâfyâsıyle Ba‘zı Mevâki‘-i Mukaddeseye Dâir Ma‘lûmât

“Haremeyn-i Şerîfeyn” yahud “Hicâz Vilâyeti” Asya-i ‘Osmâniyye’de vâki‘ olub Cezîretü’l-‘Arabın bir kısm-ı mühimm ve mukaddesinden terekküb eyler.

Hicâz Vilâyeti “Mekke-i Mükereme, Medîne-i Münevvere ve Cidde” sancaklarından müteşekkil olarak hudûdu şarken Bilâd-ı Necd garben Bahr-i Ahmer cenûben Yemen Vilâyeti’nin ‘Asîr Sancağı, şimâlen Sûriye Vilâyeti ve Kudüs-i Şerîf ve ‘Arîş ve ‘Akabe ve Tûr-i Sîna ile mahdûddur.

Mecmû‘-ı arâzisi bir milyon yüz doksan üç bin beş yüz on yedi kilometre murabba‘ındadır. Hicâz Vilâyetî Ahâlîsi sükkân-ı müdün ve kurâ ve ‘urbân- bâdiye-i peymân ile beraber bir buçuk milyon nüfûsu hâvî olduğu tahmîn olunur.

Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere ve Cidde Ahâlîsi muhtelifü’l-ecnâs iseler de şürefâ-yı kirâm ve bâdiye-nişîn-ı ‘aşâyir u ‘urbân-ı hâlis kavm-i necib-i ‘arabdan ve sekene-i vilâyet ‘umûmen ehl-i İslâmdırlar.29

“Hicâz’a” tesmiyesi mevki‘an Necd ile Tihâme arasında “hâciz” olduğu içündir. Hicâz’ın yemîninde vâki‘ Yemen şimâlinde vâki‘ (Şâm) tesmiyesi de Hicâz’ın

yemîn ve şimâlinde ya‘nî sağ vusûlünde bulunmasından nâşîdir.

Hicâz’ın merkez-i dâimîsi “Mekke-i Mükerreme” belde-i mukaddesesi ve makarr-ı sayfiyesi Tâif Kasabâsı olub vilâyete “Hicâz” nâm-ı ittisâmının virilmesi 1281 târîhine müsâdifdir. Mukaddemleri vülât-ı ‘izâm Eyâlet-i Hicâz nâmıyla Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere ve Cidde ve Sevâkin ve Masu‘ ve Hüdeyde şehirlerinde istedikleri yerde ikāmet iderdi.

Hicâz Vilâyetinde lisân-ı ‘umûmî ‘Arabî ise de Mekke-i Mükerreme ile Cidde şehri ahâlîsi ekseriyetle Türkce ve Fârisî ve Hindî ve Câva ve Habeş ve Sûdân ve Somâl ve Berber lisânlarına vâkıfdırlar.

Hicâz kıt‘âsı memâlik-i hârreden olub yalnız “Tâif” Kasabâsıyla “Cebel-i Kirâ” üzerinde “Hüdâ köyü”nün havâsı İstanbul’da Çamlıca havâsı gibi serindir. Üzümü meşhûr ve suyu gāyet latîfdir. [77]

Hicâz’ın eyyâm-ı şitâsı İstanbul’un ilkbâharına müşâbih ise de ehemmiyet virilmeyen soğuğu gāyet müessir olduğundan muhâfazâ lâzımdır. Tâif’in havâsı da gāyet sağlam ve yâbisdir. Mevsim-i şitâda bakırcıların üzeri buz tuttuğu ve fakat fevka’l‘âde ceyyid havâ olduğundan şitâsı sayfına tercîh olunur bir latîf kıt‘âdır.

İklîm-i Hicâz kum ve taşdan mürekkeb cibâl ve suhûrdan ‘ibâret olub buna kıllet-i nüzûl-i bârân dahi munzam olması hasebiyle öyle külliyetlü ekin ve ot yetiştirmek kābiliyetinde değilse de dağlar üzerinde ve Tihâme içinde ekser vâdîlerde münbit topraklı ve akarsulu yerler vardır ki oralarda her türlü esmâr ve mahsûlât hâsıl olmakdadır.

Ma‘a mâfih kumsal yerlerde hayvânâtı idâre idecek sûretde yeşillik ot bulunduğu gibi bir hârika-i tabî‘at olmak üzere Mekke-i Mükerreme civârındaki kumsal vâdîlerde yaz, kış dâima karpuz, kavun, hıyar, acur, kabak, bamya, muluhiye, siyâh patlıcan, kırmızı ve yeşil domates, kereviz, taze fasülye, semiz ot, bazı, havuç, bakla, börülce, turp, hindiba, pancar, dere otu, yeşil nane, maydonoz, soğan ve sarımsak mevcûddur.

İklîm-i Hicâz’ın “Tihâme”sinde ve mevsim-i sayfda rûzgârları şedîd olub bu rüzgarların en müdhiş ve muzırrı sâm rûzgârlarıdır. Sâm vakti taşrâlarda gezmek ve sefere gitmek muhâtarâlıdır. Bu sâm rûzgârının en şiddetli zamânı harman vaktine müsâdif olan on iki gündür buna ‘Arablar “Künh” ta‘bîr iderler.

Mekke-i Mükerreme’nin cenûb cihetinde ve “Cebel-i Sevr” arkasında “Hüseyniye, Âbidiyye, Sevmar” nâmlarındaki mahallerde âb dâimâ revân olduğundan karpuz ve limon turunc, hurma, yonca ve her nev‘i sebzâ husûl bulur.

Diğeri de Mekke-i Mükerreme’nin cihet-i şimâliyesinde ve Medîne-i Münevvere tarîkleri üzerinde ve altı sâ‘at ba‘îdinde meşhûr “Vâdî-i Fâtımâ” nâmıyla gāyet mahsûldâr bir ova olub işbu vâdîde otuzdan mütecâviz ‘ayn suları müte‘addid karye ve bahçeleri olduğu gibi kezâlik Cidde tarîki üzerinde “Mürşidiyye, Hadde” bağçesinde akar sular mevcûddur buralarda dahi hurma, muz, kına, limon, turunc, karpuz, kavun ve herdürlü sebze yetiştirilir. Bu vâdîlerde Hedâ’da râyihâ-i tayyibesi gāyet hafîf [78]ve latîf “Kâdî” nâmında bir çiçek dahi hâsıl olur bu çiçeğin suyunu taktîr ve yağını çıkarırlar beher miskālini yarım liradan ziyâde bir meblağla satarlar. Hindistân’a pek çok gider gāyet makbûldür. Mezkûr çiçeğin suyu göz ağrısına ve bâsûra nâfi‘ bir hâssâya mâlik olmakla beraber ‘illet-i kalb için de fevka’l-‘âde nâfi‘ ve te’sîri olduğunu Hind Tabîbleri tavsiye itmekdedirler.

Mekke-i Mükerreme’nin on sâ‘at cihet-i şarkiyesinde vâki‘ “Sevîle, Zîme, Muzîk” yâhûd Vâdî’ü’l-limûn mevki‘lerinin havâsı latîf ve mâ-i câriyesi kesîrdir. Buralarda dahi tatlı, ekşi limon, turunç, muz, hurma ve her dürli sebze yetişdirilmekdedir.

“Eşcâr” Tihâme-i Hicaz’da ânbe, hurma, dud, nebak, denilen sedir, ılğın, kına, misvak, temr-i hindî ağaçlarıyla Cebel-i Kürrâ’da yasemin, ardıç, badem, yabânî yasemin ve yabânî zeytin ağaçları bulunduğu gibi gül ağaçları da pek çokdur. Beher sene gül mevsiminde ahâlî külliyetlü gül suyu ve gül yağı taktîr iderler.

“Tihâme” dimek cebel ve suhûrdan hâlî olan düz ova ve sâhillere ıtlâk olunur.

“Hayvânât” Hicâz’ın her tarafında koyun, keçi, deve, at, ester, hecîn, merkeb, inek ve öküz bulunur.

“Hayvânât u vahşiyye”den yabânî öküz ve merkeb, yabânî keçi, tavşan, geyik, tilki, sırtlan, maymun, kurt ve Cebel-i “Kebkeb” de kaplana müşâbehet-i tâmmesi olan “fehd” bulunur.

“Tuyûr”dan dâhil-i vilâyetde tavuk, hindi, kaz, ördek, çil, üveyk, deve kuşu, keklik, kata denilen bağırtlak kuşu, balıkcıl tûy, güvercin, karga, hüdhüd, kartal, serçe, ebâbîl kuşu, serçe kuşu cürmünde bir nevi siyâh latîf sesli öter, Hadîce kuşu ve haşerât nev‘inden ise Lâdiğ yani sokucu yılan ve akreb vardır.

Bahr-i Ahmer’de mahlûkāt-ı bahriyyeden cesîm kablumbağalar ve garîbü’ş-şekl balıklarla mâî-i tâir ve köpek balığı ve sâire vardır.

“Dağlar” birincisi Bahr-i Ahmer’in müntehâsında vâki‘ “‘Akabetü’l-Eyla” civârından [79]bed′ ile sâhil-i bahirden kırk mildir. Seksen mile kadar ba‘îd mesâfede tûlen imtidâd ve “‘Aden’e kadar” ittisâl ider.

“Sırât” nâm sıradağlarıdır ki bunun kıt‘â-i Hicâziye’ye müsâfid olan en yüksek noktası Mekke-i Mükerreme’nin şark tarafında ve on iki sâ‘at ba‘îdinde vâki‘ “Cebel-i Kerra”dır. Cebel-i mezkûrun zirvesi sath-ı bahirden 2000 metru mürtefi‘dir. İşbu silsile-i Sırât’ın ekser mahallersilsile-i otdan ağaçdan ‘ârî ve yalçın kayalıklardan mürekkeb silsile-ise de “Cebel-i Kerra”nın akarsuları ve bedî‘ü’l-manzar zirvesinde suhûr ve Tihâme-i Hicâzîye’yi Cidde Denizi’ne kadar alabildiğine bir nazar ile temâşâya elverişli bir noktada bulunan sâlifü’z-zikr “Hedâ” nâmındaki karyedir ki âb-ı dilcûsunun bir katre-i letâfet-peymâsı hayât-âver ve mevki‘-i latîfinin bir nazar-ı temâşâsı fevka’l-‘âde rûh virir.

Mevsim-i sayfın evâsıtında ve sıcakların en şiddetli zamânında Mekke’de ve sâir Tihâmeye müteferri‘ mevâki‘de insân sıcağın tahammülsüz olan şedâid u te’sîrâtına uğrayub da yandığı ve erircesine terlediği bir zamânda Hedâlılar kışlık elbise giymeye mecbûr olarak Heda’nın mâ′ü’l-hayât ta‘bîri ‘unvân-ı cedîri olan buz gibi soğuk suyundan bir kupasını birkaç def‘â kâse-gîr-i tevakkuf olmadıkca içemezler. Bu Cebel-i

Kerra ile Tâif’de kışın sular müncemid olarak zirve-i cebele ba‘zı seneler “tipi” nüzûlü de vuku‘ bulmakdadır.

İkincisi Medîne-i Münevvere’nin cânib-i şarkîsinde vâki‘ “Tay” sıradağlarıdır. Bunda da orman ve akarsular vardır.

Üçüncüsü yine Medîne-i Münevvere’nin şimâlinde vâki‘ “Uhud” Dağıyla Cebel-i Fakara’dır.

Dördüncüsü Yenbe‘u’l-Bahr’da kâin “Cebel-i Razvâ’dır” bu cebel Tûr-i Sinâ’ya kadar müteselsildir (Nehr) Vilâyet dâhilinde nehir ıtlâkına şâyeste cesîm su yokdur Müsennâ, Süveyle, Zîma ve Cebel-i Kerra, Vâdî-i Fâtımâ, Seyl-i Kebîr suları gibi ba‘zı ufak derecikler varsa da kimisi bağçelere mahsûs ve kimisi Rimâl-i Muhterikā tahtında gāib olduğundan “Tihâme” cihetleri ya‘nî ovalar sudan hâlî ise de suları gāyet lezîz ve hafîf, kuyuları pek çokdur. [80]

“Deniz” Vilâyetin hudûd-ı garbiyesini tahdîd iden “Bahr-i Ahmer” ‘Arabca (Kulzüm-ü ‘Arabî) ve Türkce Şab Denizi denildiği gibi Mekke Denizi dahi ıtlâk olunmakdadır. A‘sâr-ı sâlifede Portekiz Bahriyyûnu miyâh-ı Bahr-i Ahmer hakkında keşfiyyât u tecârib-i ‘adîde icrâ iderek hamretini dibinde olan kızıl kuma karşı şemsin ‘aks-i endâz-i ihmirâr olmasından ‘ibâret bulmuşlardır. Bahr-i Ahmer sâhilinde ve vilâyeti dâhilinde ve Yemen hudûdunda kâin Leyt, Cidde, Râbiğ, Râyis-i Yenbe‘u’l-Bahr, Emlac, Elvech, Ziba, Müveylih-i ‘Aynûne, ‘Akabe, Tûr-i Sinâ gibi meşhûr şehr vü kasabâ vü iskele vü kal‘â vü limanlar mevcûddur.