• Sonuç bulunamadı

1.2. Türk Ulusal/Milli Kimliğinin İnşası ve Hasan-Âli Yücel’in Katkıları

2.1.3. Politik Sözün Üretilme ve Yayılma Araçları

2.1.3.2. Halkevleri ve Halk Kürsüleri

Halk hatipliği sadece Fırkaca Fırka arkadaşlarımıza ve kendi aramızda verilmiş bir vazife demektir. Fırka hatipleri sözlerine ‘Ben Fırka hatibiyim veya Cümhuriyet Halk Fırkası namına söylüyorum’ tarzında ima ile dahi olsa bir söz ve fikir ilave edemezler. Vazifelerini o günün icabı olarak ve kendi teşebbüslerile yapıyor görünürler.

Bu uyarıların nedeni talimatnamede, hatipliğin bir sıfat ya da unvan şeklinde kötüye kullanılmasına karşı alınmış bir tedbir olarak açıklanmıştır.

Ancak, bu önlemle parti yöneticilerinin sanki halktan birileri konuşuyormuş gibi bir izlenim yaratarak politik konuşmaların etkinliğini arttırmayı amaçladığı söylenilebilir. “Retoriğin etkili olabilmesi için doğal, olağan, normal görünmesi gerekir. Bu doğallığın, yani retoriğin sanki ‘bizim’ (yani retoriğe muhatap olan biz’im) tarafımızdan dillendirilmiş görülmesi” (Mutlu, 1995: 57) önemlidir.

niteliğinde yatmaktadır. Radyo-TV ve yazılı basın araçlarının ya hiç bulunmayışı ya da minimum düzeyde olması, kentsel ve kırsal alanlar arasındaki kopukluk ve okuma-yazma oranının düşüklüğü yönetim ve halk arasındaki yeni iletişim kanalları geliştirmeyi zorunlu hale getirmiştir. Diğer bir deyişle Halkevleri, zamanın özgül koşulları içinde devletin “siyasal iletişim” aracı olarak kullanılmıştır. Halkevleri faaliyetleri dokuz şube aracılığıyla sürdürülmüştür. Bu şubeler: Dil ve Edebiyat, Güzel Sanatlar, Temsil, Spor, Sosyal Yardım, Halk Dershaneleri ve Kurslar, Kütüphane ve Yayın, Köycülük, Tarih ve Müze Kolu’dur.

Halkevlerinin faaliyetleri arasında öncelik “söze dayalı çalışma esası”dır.

Söz yani “konuşma” Halkevlerinin ve taşıdıkları ideolojinin yayılması ve kökleşmesi için “kuvvetli bir telkin vasıtası” (Köymen, Ülkü, s. 38, c.7) olarak görülmüş ve bu konudaki çalışmalar Dil ve Edebiyat Şubesi aracılığıyla sürdürülmüştür. Şubenin amaçlarının tanımlandığı Halkevi Talimatnamesi’nde;

şubenin ilk görevinin “çevrenin genel bilgisini yükseltmeye yarayacak konularda konuşmalar ve konferanslar yapmak” olduğu yazılmıştır. Talimatnamede de belirtildiği gibi şube, konuşma temelli faaliyetlerle “parti prensiplerinin kökleşmesi” yani resmi ideolojinin benimsetilmesi, yeni toplumun yeni bireyine yurt sevgisi duygusu ve yurttaşlık ödevleri bilincinin aşılanmasını hedeflemiştir (CHP Halkevleri Öğreneği, 1938, Madde 35). Bu hedefin uygulamaya konmasında en etkili araçlarından biri olan “konuşma” Halkevlerince teşvik edilmeye çalışılmıştır. “Konuşmaya” ilişkin düşünceler Halkevlerinin 1935 Yılı Faaliyet Hulasası’nda şöyle anlatılmaktadır:

Halkevi söz söyleme kabiliyetimizin işlenmesine ve söz söylemenin bir ayıp sayılmasından bir meziyet olup kalmasına kadar geçilecek merhaleleri bir hamlede aşmaya, yalnız telkinlerine bir vasıta ve maksatlarına bir silah bulmak bakımından değil, milli terbiye ve telakki bakımından da teşvik etmeye çalışmaktadır. Geçirdiğimiz içtimai terbiye devrinin yanlışlığı birçok üstün milli vasıflarımız gibi konuşma istidadımızın da inkişafına engel olmuştur. Bu memlekette birçok zamanlar susmak yüksek terbiyenin alameti sayılmış, söylemek ve konuşmak çok kerre ayıp ve bazı kerre tehlikeli gösterilmiştir. Bunu ifade eden sözler bile haksız yere darbı mesel ehemmiyeti kazanmıştır. Uzun Osmanlı despotizmi Türkleri az konuşmaya, birbirleriyle anlaşmaya çekinip dertlerini ruhları içinde boğmaya alıştırmıştır (CHP, 1935: 26)

Asırlardır ‘Söz Gümüş ise, Sükut Altındır’ diyen sakat Osmanlı terbiyesinin tesiri altında şehir ve kasabalarımızda Halkevlerinin açılışından beri ‘söz’e haysiyet ve itibarı iade edilmiş bulunmaktadır.

Şimdi Halkevine hiç mübalağasız, her bilgili ve imanlı vatandaşın konuştuğu Kürsü’dür denebilir... Arkadaşlar; konuşunuz ve konuşturunuz!

(CHP, 1942: 4)

Dil ve Edebiyat Şubesi bünyesinde gerçekleştirilen “söze” dayalı çalışmalar şunlardır: konferanslar 108 , törenler, ulusal bayramları ve Türk büyüklerini anma günleri. Bunların yanı sıra, Halkevlerinde her “bilgili ve imanlı” vatandaşa açık serbest konuşma saatleri, özellikle lise öğrencileri arasında düzenlenen bir fikri müdafaa etmek ve söz söyleme yeteneklerini geliştirmek için düzenlenen münazaralar, güzel konuşma yarışmaları ve “halk kürsüleri”nin kurulması gibi konuşma/konuşturma ağırlıklı çalışmalar da yapılmıştır.

Halk Kürsüleri, milli bayramlarda ve belirlenen özel günlerde, Halkevlerinde ve halkın toplanabileceği meydanlarda kurulan parti stand ve

108 CHP her Halkevinden, asgari çalışma planına göre tatil günleri hariç en az ayda iki konferans vermesini istemiştir. Konferanslar “konularını halkın ilgilendiği alanlardan alan, açık ve yararlı bilgiler sunan, dili anlaşılır bir biçimde düzenlenmelidir” (Halkevleri Öğreneği, 1940: 10). Halkevlerinde verilen konferansların konu başlıkları serbest bırakılmakla birlikte alanları sınırlanmıştır. Halkevlerinde şu konularda konferans düzenlenebilmektedir: sıhhat, terbiye, edebiyat, hukuk, ziraat, teknik, ekonomi, güzel sanatlar, tarih, inkılap. Bu başlıklarda düzenlenen bazı konferans örnekleri ise şunlardır: toprak mülkiyeti, sıtma ile savaş, sinir ve içki, yaz ishalleri, kadınlarda kısırlık, milletvekili seçimi, demokrasi, atom, Türkiye’nin sanayileşmesi, okulda ahlak, Türk ahlakının kökenleri…

Konferansları veren kişiler genellikle alanlarının yetkin, tanınmış isimleridir. Bu isimlere örnek olarak Hasan Âli, Reşat Nuri, Faruk Nafiz, Hıfzı Veldet, Agâh Sırrı, Ressam İlhami verilebilir.

kürsülerine verilen addır. Cumhuriyet’in onuncu yıl kutlamalarından başlayarak, ulusal bayramlarda ve anma günlerinde kurulan bu kürsülerde seçilmiş halk hatipleri başta olmak üzere öğretmenler, öğrenciler ve “devrime ilişkin duygularını aktarmak isteyen halka” söz söyleme “olanağı” tanınmıştır (Çakan, 2004: 75-76). İçel Saylavı ve Ankara Halkevi Başkanı Ferid Güven Halk Kürsüleri’nin rejim açısından anlam, önem ve işlevini şu sözlerle tanımlamıştır:

La Bruyere diyor ki: ‘Söz söylemek san’atı harb sanatına benzer, ondan da çok tehlikelidir. Buna mukabil istifadesi ondan çabuk olur’. Bu mühim noktayı göz önünde tutan C.H.P. büyük günlerde Halk Kürsüleri gibi mühim bir mektep vücuda getirmiştir. Bundan maksat da, demokrasi usullerini büyük bir gaye ve idare şekli olarak kabul etmiş olan Türk milletinin bu uğurda geniş inkişafını temin ve bu fikirleri her yerde müdafaaya hazır bulunmasıdır. Fikirleri kolayca ve müessir bir şekilde müdafaa ve telkin etmesini bilen insanların karşısında zıd fikirler yaşayamaz. Bir insan inandığı şeyi, mükemmel bir hitabet san’atı ile ortaya koyduğu zaman, bunun karşısında başka bir fikir zor tutunabilir (Akverdi, 1937:6).

Güven’in demokrasi usullerini geliştirecek “mühim bir mektep” olarak değerlendirdiği halk kürsüleri, hitabet sanatı vasıtasıyla rejimin ideoloji ve değerlerinin halktan kişilerce yine halka anlatılmasının bir aracı olarak değerlendirilmiştir. Yapılacak konuşmaların konu ve amaçları ise talimatnamelerle kontrol altına alınmıştır. Örneğin, 1934’teki “Cümhuriyetin İlânı Yıl Dönümünde İstifade edilecek Halk Kürsüleri Talimatı”nın 6. Maddesine göre kürsüde söylenecek nutukların kapsamı “... İnkılâbın, cümhuriyetin ve istiklâlin kıymetini üstünlüğünü ve ehemmiyetini anlatan mefhumlarla ve misallerle” sınırlandırılmıştır. 1935 yılı “Cumhuriyet’in İlanı Yıl Döneminde Kurulacak Halk Kürsüleri Öğreneği”nde ise kürsülerin kuruluş amacı, çocukların ve yetişkinlerin Cumhuriyet yönetimine ilişkin güzel duygularının ortaklaştırılması ve devrimin geniş kitlelerce yine onların içinden gelenlerce

benimsetilmesi olarak tanımlanmıştır (Akt. Çakan, 2004: 77). CHP’nin doğrudan kontrolü altındaki bu kürsülerin idare edilme yetkisi yerel parti örgütünce belirlenen üç kişilik bir heyette bırakmıştır. Bu heyet, kürsüde belirlenen amaç ve ilkeler dışında söz söyleyecek olanların engellenmesiyle sorumlu tutulmuş başka bir deyişle, halkın rejime ya da partiye ilişkin muhalif görüşlerinin konuşmalar aracılığıyla bu kürsülerden yayılmasını engellemekle görevlendirilmiştir.