SOSYO PSĠKOLOJĠK BOYUTLARI AÇISINDAN KUR’ÂN KISSALAR
3.3. Sosyal Normlar ve Kur’ân Kıssaları
3.3.3. Grup Ön Yargısı ve Sosyal Mesafe Normları
Ön yargı başka insanlar hakkındaki duyguları ve onlara yönelik eylemleri içerir ve çoğunlukla bir tutum olarak mütalaa edilir. Burada tutum nesnesi birey veya sosyal gruptur.966 Bununla beraber önyargının ayrımcı davranışları içeren başka tanımları da yapılmıştır. Bu tür bir yaklaşıma göre ön yargı, bir grubun üyelerine, salt o grubun üyeleri olmalarından ötürü, aşağılayıcı sosyal tutumlar ya da bilişsel inançlarla yaklaşmak, onlar hakkında olumsuz duygular beslemek ya da onlara karşı düşmanca veya ayrımcı davranışlar sergilemek olarak tanımlanır.967
Bu tanım ön yargılı inançlarla ayrımcılık uygulama arasındaki ilişkiye dairdir. Daha genel bir tanım olarak ön yargı, insanları sosyal kategorilere bölmekle ilişkili olan sosyal psikolojik süreçlere dayanan bir gruplar arası davranış biçimidir.968
Literatürde “ön yargı”, dış gruplara karşı olumsuz bir görüş olarak kullanılmaktadır969
ve bir grubun üyelerinin bir başka grup ve bu grubun üyeleri ile ilgili oluşturdukları sosyal mesafede ortaya çıkmaktadır. Gruplar arasında ilişkiler düşmanca olduğunda sosyal mesafe fazladır. Düşmanca etkileşim belli bir süre boyunca devam ettiğinde, sosyal mesafe bir grup normu olarak saptanmaktadır. Sosyal mesafe normları, belli gruplar arası ilişki türlerinin kalıcı ürünleridir. Bu
964 es-Sâffât 37/148;10/98.
965 Şerif, Sosyal Psikolojiye Giriş, s.249; Güney, Sosyal Psikoloji, s. 150. 966
Aronson, Social Animal, s. 291; Hogg, Sosyal Psikoloji, s. 383.
967 Şerif, An Outline of Social Psycholgy, s. 339; Hogg, Sosyal Psikoloji, s. 383. 968 Hogg, Sosyal Psikoloji, s. 412.
nedenledir ki grup ön yargısı, grup üyelerinin bir başka gruba ve bu grubun üyelerine karşı yerleşmiş normlardan kaynaklanan olumsuz tutumları ve davranışları olarak da tanımlanabilmektedir.970
Ön yargı grup normlarından kaynaklanan tutumları içerdiğinden, gündelik ilişkilerde ortaya çıkan, bazı insanlardan kişisel olarak hoşlanmama tavrından tamamen faklıdır.971
Peygamberlerle kavimleri arasında dine davet sürecinde ortaya çıkan gelişmelere baktığımızda peygamberlere, salt kendi topluluklarına üye olmayan birisinin nasıl olurda peygamber olur gibi bilişsel kıskançlıklarında,972 dile getirdikleri hak ve adalet içerikli söylemlerinden ötürü hem peygamberlere hem de onlara inananlara karşı olumsuz duygular besleyerek, aşağılayıcı sosyal tutumlar ve bilişsel inançlarla yaklaşmak suretiyle, düşmanca davranmak ve ayrımcılık yapmak gibi geniş yelpazeye yayılan alanların hepsinde, inkarcıların ön yargıya dayanan tutum ve davranış repertuarına sahip olduklarını söyleyebiliriz.
Bütün uyarılarına rağmen Semud kavminin Salih peygambere: “Bize öğüt
veriyor olsan da, olmasan da, bizim için fark etmez!"973 sözlerindeki Hz. Salih‟in getirdiği dini asla tasdik edip iman etmeyeceklerine olan kararlılıkları;974 Firavun ve hanedanının Hz. Musa‟ya, mücadelesini verdiği davasının hak olduğuna delalet edecek her türlü ayeti getirse dahi kendisini doğrulayıp risaletine tabi olmayacaklarını ifade eden975
“Bizi büyülemek için her ne getirirsen getir, biz sana
inanacak değiliz.”976 sözleri ve inanmayı adeta ellerinde rehin tutan bir tutumları ve aynı zamanda istihza içeren bu tarz ifadeleri;977 daha baştan bütün uyarılara kapalı olduklarını ve bu yaklaşımlarının ön yargı kaynaklı bir zihin haritasının göstergesi ve tutumu olduğunu ifade edebiliriz. Zira örneğin Hz. Musa Firavun'a: “Pek âlâ
biliyorsun ki, bunları, birer ibret olmak üzere, ancak, göklerin ve yerin Rabbi indirmiştir.”978
Fakat Firavun ve hanedanının Hz. Musa‟yı bile bile yani bir ön yargı
970
Şerif, Muzaffer, An Outline of Social Psycholgy, s.340; a.mlf, Sosyal Psikolojiye Giriş, s.649. 971
Şerif, Sosyal Psikolojiye Giriş,s.649; Aronson, Social Animal, s. 296. 972 el-En‟âm 6/86.
973 eş-Şuara 26/136.
974 et-Taberi, Câmiu‟l-Beyân an-Te‟vili‟l-Kur‟an, XIX/97. 975
el-Meraği, Tefsîru‟l-Meraği, IX/42. 976 el-A‟raf 7/132.
977 et-Tabatabai, el- Mizân fî Tefsîri‟l- Kur'an, IX/227. 978 el-İsra 17/102.
ile reddetmelerinin nedeni “Şu iki adamın kavmi daha önce bize kölelik ederken,
şimdi biz kalkıp bizim gibi bu iki insana mı inanacağız”979
sözleri ve Yüce Allah‟ın
“zihnen onların doğruluğuna kani oldukları halde, sırf zulmü kendilerine yol edinmiş olmalarından ve kendilerini büyüklük duygusuna kaptırmış olmalarından ötürü mesajlarımıza karşı çıktılar...”980şeklindeki beyanından Firavun ve hanedanının Hz.
Musa‟ ya, kendi içlerinde onun gerçekten bir peygamber olduğunu bildikleri halde risaletine işaret edecek her türlü delili sırf zulum etmek için lisanlarıyla, kalplerindeki kararlılık içeren muhalefetle981 ön yargı referasından beslenerek inkar ettiklerini söyleyebiliriz.
Yine benzer bir şekilde Hz. İbrahim‟e, babasıyla birlikte kavminin “Putlara
kulluk ediyoruz ve her zaman, kendini onlara adamış kimseler olarak kalacağız!"982
demeleri ve devam eden ayetlerdeki Hz. İbrahim‟in “ Peki, yalvarıp yakardığınız
zaman sizi işittiklerine, yahut size fayda ya da zarar verebildiklerine (gerçekten inanıyor musunuz)?983
" sorusuna mantık temelinde cevap vermek yerine, “Ama diye çıkı(şarak), biz atalarımızı da bunu yapıyor gördük!"984
demeleri, taptıklarının taştan ve odundan putlar olduğunu bilmelerine karşın, inançlarının onlara bağlılıkla hizmet ve ibadet etmelerini985 gerektirir gibi ön yargıyı da içeren bir tutumu sürdürmenin eseridir. Benzer şekilde Nuh kavminin inkârcı ileri gelenlerinin, Hz. Nuh‟un halkı kendisine tabi kılmak suretiyle pozisyonunu güçlendirmek istediği gibi986
bir savla
“Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir. Size üstün ve hâkim olmak istiyor...”987
biçimindeki sözleri, Hz. Nuh‟a ait olmayan bir niyeti, zihinlerinde üretip düşmanca davranmak ve ayrımcılık yapmak için önceden tayin edilen ön yargı içerikli beyanlardır. Bu nedenledir ki gücü elinde bulunduran egemen grup, egemenliğin kendilerinin doğuştan haklarıymış gibi ve gücü ele geçirme kavgalarından ötürü
979
el-Mü‟minun 23/47. 980
en-Neml 27/14.
981 el-Meraği, Tefsîru‟l-Meraği, XIX/125. 982 eş-Şuara 26/71.
983 eş-Şuara 26/73,74. 984
eş-Şuara 26/74.
985 Mevdudi, Tefhimu‟l-Kur‟an, IV/32.
986 et-Taberi, Câmiu‟l-Beyân an-Te‟vili‟l-Kur‟an, XIX/16. 987 el-Mü‟minun 23/24.
kendileri hiç kınanamazmış gibi, „ıslah ediciler‟e, doğruya çağıranlara sürekli olarak „iktidar hırslısı‟ damgası vurmuştur.988
Pek çok peygamberin kavimleri tarafından, adeta ortak bir kavramsallaştırma ile “yalanlanma”ları989 ve peygamberlerin de böyle bir ön yargıyı yıkma çabasıyla kavimlerine “emin” yani doğru kişiler olduklarını990
söyleme gereği duyarak, kendilerini bu şekilde tanımlamalarının ise olası ön yargı içerikli sosyal mesafe normlarının oluşmasını engelleme ile işe başlamak olduğunu ifade edebiliriz. Adeta kavimler değişmiş buna karşın değişmeyen tek kavram ise “yalanlama” olmuştur. Zira peygamberleri yalanlayıp aşağılamak sonuç itibariyle onları ön yargıya dayalı olarak oluşturulan bir sosyal kataloğa yerleştirmek, onlara karşı uygulanacak başkaca sorunlu davranışları da beraberinde getirmekteydi. Bunun adı ise sosyal damga idi. Ön yargının insanlar üzerinde yarattığı etki görece önemsiz rahatsızlıklardan büyük acılara uzanan bir yelpazede çeşitlilik göstermektedir. Ön yargı insanlara zarar verir, çünkü ön yargı, insanları, grupları ve bu gruplara ait olanları damgalar. Damgalanmış bireyler, belli bir sosyal ortamda değersiz görülen bir sosyal kimliği imleyen vasıf ya da özelliklere sahip olan ya da öyle olduğuna inanılan kişilerdir. Ön yargının hedefinde damgalanmış grupların kimi zaman liderleri kimi zaman üyeleri vardır ve dolayısıyla bu hedef gerçekleşince bunlar damgalanmış bireyler ya da gruplar halini alır. Bireyler ve gruplar tek tek kendilerini ya da kendi gruplarını, damgalanmış diğer bireyler ya da gruplarla karşılaştırdıklarında görece olumlu bir benlik ve sosyal kimlik duygusu kazanırlar.991
Örneğin Hz. Nuh “Delilik!"992, Hz. Hud “Beyinsizlik”993, Hz. Salih “Büyülenmişlik”994
, Hz. Şuayb “Büyülenmişlik”995, Hz. Musa “Sihirbazlık”996
ile kavimleri tarafından damgalanmaya çalışılmıştır.
988
Mevdudi, Tefhimu‟l-Kur‟an, III/411. 989
en-Nuh 10/73;Diğer ayetler için bkz: 26/105,117,141,176. 990 eş-Şuara 26/107,115,143,178.
991 Hogg, Sosyal Psikoloji, s. 403. 992 el-Kamer 54/9. 993 el-A‟raf 7/66. 994 eş-Şuara 26/153. 995 eş-Şuara 26/185. 996 ez-Zuhruf 43/49;40/24.
Damga, egemen grubun lehine statü eşitsizliğini ve güç dağılımını meşrulaştırmaktadır. Bu tarz egemen grupların statü ve gücü kendi leyhlerine çevirme ya da mevcut statü ve gücü sürdürülebilir kılma esas amaç olduğunda söz konusu damgalama işleminden vazgeçmeyecekleri kuşkusuzdur; çünkü bu durum mevcut yapı her neyse onu meşrulaştıran bir işleve sahiptir ve bu statik yapıyı “haklı” bir pozisyona oturtmaktadır. İnsanlar, kendilerinden faklı bir dünya görüşüne sahip olan grupları damgalama ihtiyacı duyabilirler, çünkü dış grupları böyle aşağılamadıkları ve itibardan düşürmedikleri takdirde, kendi dünya görüşlerinden hareketle yaşamları üzerinde kurdukları o hassas kesinlik ve kontrol duygusu sarsılacaktır.997
Önyargı toplumda kabul görüp yasal olarak onaylandığı zaman sistematik kitlesel ayrımcılık uygulamalarının da önü açılmış olacaktır.998
Nitekim Hz. Nuh‟a kavminin ve ileri gelenlerinin, şayet Yüce Allah bir insanı peygamber olarak göndermeyi dilemiş olsaydı kendilerinden birisine göndermesi gerektiğini yani nübüvvete en layık kendilerinin olduğuna tariz yaparak999
“ seni sadece bizim
gibi bir insan olarak görüyoruz, sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!”1000
, “ ... üstelik, hemen ilk bakışta, içimizde, aşağı
tabakadan bir takım (dar görüşlü) insanların dışında kimsenin seni izlediğini de görmüyoruz...”1001
şeklindeki sözleri, itibardan düşürmenin, kitlesel ayrımcılığı körüklemenin gayretleri olarak görülebilir. Aslında bu ön yargıyı konsolide eden konuşmanın kurgusu Hz. Nuh‟a inananların yalnızca köleler yahut da toplumun sefillerinin olduğu1002 dolayısıyla onlar olayların iç yüzünü kavrayamayan zahir yönüyle hareket eden cahiller olduğu1003
gibi bir temel denklemin korunmasına dayanıyordu.
Ön yargı, önceden hüküm verme manasına geldiğinden; peşin hüküm sahibi kişi, o hükme ait objektif gerçeklerin meydana çıkmasından daha önce benimsenmiş inançlara sahiptir ve bu inançların kuvveti yeni idrakleri de önceden tayin
997 Hogg, Sosyal Psikoloji, s. 403,404.
998 Schnapper, Dominique, Sosyoloji Düşüncesinin Özünde Öteki İle İlişki, İ.B.Ü.Y., 2005, s. 133; Hogg, Sosyal Psikoloji, s. 404.
999
ez-Zemahşeri, el-Keşşâf an Hakikâti‟t-Tenzîl ve „Uyûni‟l-Ekâvîl fî Vucûhi‟t-Te‟vîl, II/264. 1000 eş-Şuara 26/111.
1001 el-Hud 11/27. 1002
Mevdudi, Tefhimu‟l-Kur‟an, II/387.
etmektedir.1004 Kendilerini uyaran Hud peygambere, kavminin “ Bir tek Allaha
kulluk edelim de atalarımızın kulluk edegeldiği bütün öteki tanrıları bırakalım diye mi geldin bize?...”1005 diyerek, atalarının kulluk edegeldiği tanrılarını bırakmama azim ve kararlılıklarının kuvveti ile Hz. Hud‟un idraklerine sunduğu hakikatleri, sırf bilgisizce akıl ile bağdaşmayan bir mantıkla1006 atayı taklit ve Hud‟u bu yolla yıldırmak için1007
yalanlayıp1008 kabul etmemişlerdir. Ön yargı böylece, topluluğun norm ve uygulamaları içinde muhafaza edilip uygulamalar tarafından meşrulaştırılmaktadır.1009
Zira ön yargıyı tahkim eden bu tür kalıp yargılarla ilgili tipik bir tavır, “genel kural” ın istisnaları olduğunu düşünmektir. Karşıt vakıaları kalıp yargıyı zayıflatan kanıtlar olarak görmek yerine arizî istisnalar olarak almak, kategorik düşüncenin genel özelliğidir. Kalıp yargılar dilsel kategoriler olduğundan grubun dışındaki üyelerin her biri kalıp yargıdaki kişilik özelliklerine sahipmiş gibi algılama ve onlara bu şekilde tepki verme eğilimi vardır.1010
Ön yargı ile yakın işlevsel ilişkisi olan sosyal mesafe de kişilerin ait oldukları sınıflara göre belirlenmektedir. Bir gruba ve üyelerine ilişkin kalıp yargılarla, sosyal mesafe normları arasında paralellik vardır. Kalıp yargılar da sosyal mesafenin bir göstergesi olarak kabul edilir. Farklı gruplara yüklenen kalıp yargıların olumlu ya da olumsuz oluşu, bu grupların sosyal mesafe ölçeğindeki konumlarına göre değişmektedir.1011