• Sonuç bulunamadı

Gerçek surette

Belgede AMME ALACAĞININ TAHSİLİNE (sayfa 145-159)

AMME ALACAĞININ TAHSİLİNE ENGEL OLMA SUÇUNUN UNSURLARI ve ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

3. AMME ALACAĞININ TAHSİLİNE ENGEL OLMA SUÇUNUN UNSURLARI UNSURLARI UNSURLARI

3.1. SUÇUN MADDİ UNSURU

3.1.1.2. Suçu Oluşturan Hareketler

3.1.1.2.1. Gerçek surette

Kanun koyucu, borçlunun mallarının bir kısmını veya tamamını mülkünden çıkarmasını, telef etmesini veya değerden düşürmesini, malvarlığının gerçek surette

474 Centel, Zafer, Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s. 249.

475 “Failin neticeyi önleme konusunda hukuki bir yükümlülüğü mevcut ise yükümlülüklere aykırı davranışların, diğer şartların da mevcut olması halinde 83. maddede düzenlenen kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ya da 88. maddede düzenlenen kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekir.” YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ, E.

2015/27008, K. 2016/615, T. 18.01.2016, E.T. 12.09.2019 www.kazanci.com.tr

476 Aynı nitelikte ayrıma İİK’nın alacaklısını zarara sokma kasdiyle mevcudunu eksiltme suçunun düzenlendiği 331. maddesinde de rastlamaktayız. İlgili maddenin ilk fıkrasında “Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak maksadıyla, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef ederek veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” hükmüne yer verilmiştir.

128

ortadan kaldırılması veya azaltılması olarak değerlendirmektedir. Bu davranışlarla borçlu, malvarlığına dâhil olan menkul veya gayrimenkulleri kendi kullanımından çıkarmakta, değerlerini azaltmakta ve hatta yok etmek suretiyle ortadan kaldırmaktadır.

Bu hareketlerin neticesinin dış dünyada bir karşılığının olması ve borçlunun da malların üzerindeki tasarrufunu yitirmesi veya bu mallardan sağladığı yararın önemli ölçüde azalması halinin, kanun koyucu tarafından gerçek suretle nitelendirdiği kanaatini taşımaktayız. Bu hareketlerin icrai mi, ihmali mi karakter taşıdıklarına tek tek bakılarak karar verilmelidir.

3.1.1.2.1.1. Mülkünden çıkarma

Mülk kelimesi, TDK Güncel Türkçe Sözlük’te “ev, dükkân, arazi vb. taşınmaz mal” ve vakıf olmayıp doğrudan doğruya birinin malı olan yer veya yapı” şeklinde açıklanmaktadır477. Hukukumuzdaki önemli kavramların başını çeken mülkiyet sözcüğü de Arapça kökenli olup, sahiplenmek anlamına gelmektedir. Gündelik dilde de bir menkul veya gayrimenkul mal satın almak çoğu zaman mülk edinmek şeklinde dile getirilmektedir. Dolayısıyla bir kimsenin mülkünden bahsediliyorsa bunu, o kimseye ait olan bütün menkul ve gayrimenkul mallar ve haklar olarak değerlendirmek icap etmektedir.

Geleneksel iktisatta bilindiği üzere ihtiyaçlar sınırsızdır. Bir kimse hayatı boyunca ihtiyacı olan malları mülk edinebileceği gibi, pekâlâ başka ihtiyaçlarını gidermek üzere veya başka saiklerle bu malları mülkünden çıkarabilir. Mülkünden çıkarmadan kasıt, bir malın üzerindeki her türlü tasarruf yetkisinden vazgeçilmesidir.

Hukuk sistemimizde mülkiyet hakkı, kişilere eşya üzerinde en kapsamlı ve en geniş yetkileri tanımakla birlikte, birtakım ödevler de yükleyen bir hak olarak kabul edilmektedir. Keza mülkiyet hakkı Anayasa’da, temel haklar ve ödevler arasında düzenlenmiştir. Anayasa m. 35/1 uyarınca herkes mülkiyet hakkına sahiptir. Aynı maddenin son fıkrasıyla ise mülkiyete ait bir genel kural koyularak, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağının altı çizilmiştir. “Mülkiyet hakkının içeriği” başlıklı TMK m. 683’e göre ise,” Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.”

477 http://sozluk.gov.tr/

129

O halde gerek Anayasa m. 35 gerekse de TMK m. 683’ün birlikte ele alınarak değerlendirilmesinden çıkarılacak sonuç, Türk hukukunda mülkiyet hakkının modern (karma) anlayışla ele alındığıdır478. Gerek sözü geçen maddeler gerekse de konu ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin kararları, mülkiyetin, sahibine eşya üzerinde en kapsamlı ve en geniş yetkileri tanıyan bir hak olduğunu işaret etse de, aynı zamanda mülkiyet hakkının sınırsız olmadığını, tanınan bu yetkilerin sahibi tarafından istenildiği şekilde kullanılamayacağını göstermektedir479.

Mülkiyet hakkının içeriği yönünden kural, malike tanınan yetkilerdir480. Zira hukukta da hürriyet asıl, sınırlama istisnadır. Malikin sahip olduğu yetkileri, fiili ve hukuki yetkiler olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Eşyayı elinde bulundurma (zilyetlik), kullanma, şeklini değiştirme, tüketme, yok etme, eşyanın ürün ve gelirlerinden yararlanma, eşyayı ayırma gibi yetkiler fiili yetkiler içinde değerlendirilirken; kullanma ve yararlanma hakkının devrine ilişkin borçlandırıcı işlemler yapmak, eşya üzerinde ayni hak kurmak, mülkiyetini başkasına devretmek ve mülkiyet hakkından feragat etmek (terk) gibi tasarruf işlemleri de hukuki yetkiler içinde gösterilir481.

Malikin ödevleri ise genel olarak üçe ayrılır. Bunlar; yapmama, katlanma ve yapma ödevleridir482. Birtakım aktif ve pasif davranışları gerektiren bu ödevlerden bilhassa yapmama ödevinin, Anayasa m. 35’de hüküm altına alınan, mülkiyet hakkının

478 Fikret Eren, Mülkiyet Hukuku, 3. b., Ankara: Yetkin Yayınları, 2014, s. 10.; Akıntürk, Akipek, Eşya Hukuku, s. 379.

479 “Mülkiyet hakkı eski anlamda ferdin dilediği şekilde kullanabileceği bu hak ve sınırsız bir hürriyet olmak niteliğini çoktan yitirmiş, mülkiyet anlayışı, bu hakkın, bir bakıma, sosyal yapıda bir hak olduğu yolunda gelişmiş, birçok haklar gibi bu hakkın da kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği ilkesi kabul edilmiştir Mülkiyet hakkının Anayasamızın (Temel haklar ve ödevler) kısmının (Sosyal ve İktisadi haklar ve ödevler) bölümünde yer alması ve 36 nci maddenin ikinci ve ondan sonraki fıkrasiyla 37. maddenin ikinci fıkrasına bu hakkın sınırlanabileceğini gösteren hükümler konulması bu anlayışın ifadesidir.” ANAYASA MAHKEMESİ, E. 1966/3, K. 1966/23, T. 28.04.1966 RG 11.07.1966/ 12345; “Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür.

Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen 13. maddesinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir.” ANAYASA MAHKEMESİ, E. 2015/3742 Cevdet Timur Başvurusu, K.

10.01.2019, E.T. 20.09.2019 www.lexpera.com.tr

480 “Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır.” ANAYASA MAHKEMESİ, E.2015/39, K.2015/62, T. 01.07.2015 RG. 15.07.2015/ 29417

481 Eren, Mülkiyet Hukuku, s. 17.

482 Eren, Mülkiyet Hukuku, s. 18.

130

kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı ilkesiyle doğrudan bir ilişkisi bulunmaktadır. Bu ödev gereği malik, bazı maddi ve hukuki tasarruflarda bulunmaktan kaçınmalıdır. Örneğin, TMK m. 737 gereği malik, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Keza otomobilini trafik kurallarına aykırı kullanmaktan, sahibi olduğu hayvana eziyet etmekten çekinmek zorundadır483. Aynı zamanda mülkiyet hakkının sınırlarını da teşkil eden bu ödevlere riayet edilmemesi halinde, durumun şartlarına göre, tazminat veya ceza gibi birtakım müeyyidelerle karşılaşılması olağan sayılacaktır.

Amme alacağının tahsiline engel olma suçu, bir bakıma, mülkiyet hakkının kanunla sınırlanmasına verilebilecek örneklerden birisi olarak kabul edilebilir484. Şöyle ki, bu suçla, hakkında amme alacağının tahsili için takip muamelelerine başlanan borçlunun, mallarını mülkünden çıkarmak suretiyle, alacağın tahsiline kısmen veya tamamen engel olması önlenmek istenmektedir. Hakkında takip muamelelerine başlanmış borçlu, daha önce de belirtildiği üzere özel faillik sıfatı kazanmakta, bu nedenle, suçun potansiyel bir faili olma özelliği taşımaktadır. Bu noktadan sonra, bu niteliği taşımayan kimselere göre daha sınırlı bir mülkiyet hakkı kullanımı boyutuna dâhil olmaktadır. Bu durum kesinlikle fiil ehliyetini kısıtlayan bir neden değildir. Kabul edilmesi de mümkün değildir. Çünkü TMK’da yer alan sınırlama nedenlerinden birisi olarak sayılmamaktadır. Doğal olarak bu süreç devam ederken, kamu borçlusu, mülkiyetinde bulunan taşınır ve taşınmaz mallarla ilgili hukuki işlemler tesis ederek tasarruf işlemlerinde bulunabilecektir. Ancak, bu mülkiyet hakkına istinaden yapılan ve devir amacı güden hukuk işlemler, borçlu tarafından kısmen veya tamamen, amme alacağının tahsiline engel olmak veya tahsili zorlaştırmak maksadıyla yapılır ve geriye kalan malları borcu karşılamaya yetmezse, malikin hapis cezasıyla karşı karşıya kalması söz konusu olacaktır485.

483 Akıntürk, Akipek, Eşya Hukuku, s. 383.

484 “Mülkiyet hakkı; kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, semerelerinden yararlanma ve tasarruf etme olanağı veren bir haktır. Bu bağlamda malikin mülkünü kullanma, semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması veya mülkünden yoksun bırakılması mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder.” ANAYASA MAHKEMESİ, E. 2018/9, K.

2018/84, T. 11.07.2018, RG 15.11.2018/ 30596

485 “AATUHK’ya muhalefet ve bu suça iştirakten sanıklar haklarında yapılan duruşma sonunda, amme alacağının tahsili amacıyla sanık hakkında takip muamelesine başlanıp tahsili cihetine gidildiği

131

Tüm bu nedenlerle, hakkında amme alacağının tahsiline engel olma suçundan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılan bir kamu borçlusu, malları üzerinde en geniş yetkilere sahip olduğundan bahisle bir mülkiyet hakkı itirazında bulunamayacaktır. Zira mülkiyet hakkı yetkilerle beraber ödevleri de içermektedir.

Anayasada bahsi geçen “toplum yararı” kavramının bir karşılığı da burada karşımıza çıkmaktadır. Tahsilinde kamu yararı olan bir borcun ifa edilmesi için uğraş vermek yerine, tam tersine, sonuçsuz kalması için çaba sarfedilmesi hiçbir temel hak ve hürriyetle izah edilemez.

Amme alacağının tahsiline engel olma suçunun seçimlik hareketlerinden birisi olan ve kanunda gerçek surette kapsamına dâhil olan mülkünden çıkarma denilince akla sadece malikin tek başına sahip olduğu bir taşınır veya taşınmaz mal gelmemelidir. Zira malikin, mal üzerindeki mülkiyet hakkının türü, tek kişi mülkiyeti niteliği taşıyabileceği gibi, birlikte mülkiyet de söz konusu olabilecektir. Birlikte mülkiyet ya da bir başka deyişle toplu mülkiyet, aynı eşya üzerinde birden çok kişinin aynı anda mülkiyet hakkına sahip olmalarıdır486. Birlikte mülkiyette, nitelik açısından aynı hukuki statüde bulunan birden çok kimse söz konusudur. Birlikte mülkiyette, sınırlı sayı (numerus clasus) ilkesi geçerli olup, bunlar; TMK m. 688-700 arasında düzenlenen paylı mülkiyet ile TMK m. 701-703 arasında düzenlenen elbirliği mülkiyetidir.

TMK m. 688/1’e göre paylı mülkiyette birden çok kimse, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir. Paylı mülkiyette paydaşların eşya üzerinde sahip bulundukları pay, fiili olarak bölünmüş olmayan fikri, soyut bir paydır487. Birlikte mülkiyetin bu türünde her paydaş, bu soyut pay üzerinde diğerlerinden bağımsız bir tasarruf yetkisine sahiptir. Bu husus TMK m. 688/3’te

“paydaşların her biri, kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla pay sahibi, bu pay üzerinde tek başına dilediği gibi tasarrufta bulunabilir, pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir. Her paydaş, diğer paydaşların rızasına gerek olmaksızın payını, yasal sınırlar içinde daha küçük paylara ayırabileceği gibi, payın tamamını veya aşamada adına kayıtlı gayrimenkulleri diğer sanıklara satması ve senetli alacaklarına teminat göstermemesi halinde suç tamamlanmış olur.” YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ, E. 2002/1646, K.

2002/1981, T. 20.02.2002, E.T. 25.09.2019 www.kazanci.com.tr

486 Akıntürk, Akipek, Eşya Hukuku, s. 388.; Eren, Mülkiyet Hukuku, s. 84.

487 Eren, Mülkiyet Hukuku, s. 86.

132

bir kısmını da devredebilir. Paylı mülkiyet yoluyla bir mal üzerinde pay sahibi ve hakkında takip başlatılmış olan amme borçlusunun bu payı kısmen veya tamamen devretmesi, mülkünden çıkarma hareketine örnek teşkil edecektir. Pay taşınır bir mala ilişkinse, zilyetliğin devri suçun tamamlanması açısından yeterlidir. Payın ilişkin bulunduğu mal taşınmaz malsa, borçlandırıcı işlemin tapu memuru tarafından yapılması, ayrıca paydaşın tescil talebinde bulunması ve nihayet tescilin tapu kütüğüne işlenmesi şarttır. Aksi halde suç tamamlanmış sayılmayacaktır.

Birlikte mülkiyetin bir diğer türü, elbirliği mülkiyetinde ise, ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bu tip mülkiyette, ortakların eşya üzerinde bağımsız bir biçimde tek başına tasarruf edebilecekleri, miktarı belirlenmiş payları yoktur488. El birliği mülkiyeti, m.

TMK 701/1’de belirtildiği üzere ya kanundan ya da kanunda öngörülen sözleşmelerden doğar. Bu nedenle, ortaklar arasında bir mala birlikte malik olmaktan başka bir hukuki ilişki, bir ortaklık ilişkisi vardır489. Bunun içindir ki, elbirliği mülkiyetinin hükümleri, bu ortaklığı doğuran ilişkilerin tipine göre değişir. Nitekim TMK m. 702/1’e göre, ortakların hak ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça gerek yönetim gerekse de tasarruf işlemleri için ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerekir. O halde birlikte mülkiyetin bu türünde, mülkiyete konu olan malla ilgili her türlü hukuki işlemleri ortaklar hep birlikte hareket ederek yapmak zorundadırlar. Ortaklık mallarının yönetilmesi, mülkiyetinin devri veya sınırlı bir ayni hakla kısıtlanması gibi tasarruf işlemleri de bu birlikte hareket mecburiyetine dâhildir. Bu bilgiler ışığında, elbirliği mülkiyeti halinde bir mala birlikte maliklerden biri olan ve hakkında takip başlatılmış olan amme borçlusu, diğer ortaklardan bağımsız hareket edemeyeceği ve dolayısıyla mala yaygın olan payını devredemeyeceği için elbirliği mülkiyeti devam ettiği müddetçe o mal bakımından, tek başına suçun faili olamaz. Ne zamanki elbirliği mülkiyeti, ortakların oybirliği ile aldıkları bir karar sonunda malın mülkiyetinin borçluya devredilmesi veya elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi gibi bir durumla sona ererse, o zaman, amme borçlusunun

488 Eren, Mülkiyet Hukuku, s. 131.

489 Akıntürk, Akipek, Eşya Hukuku, s. 413.

133

amme alacağının tahsiline engel olma suçunun faili olabilmesi bakımından bir durum açığa çıkar.

3.1.1.2.1.1.1. Mülkünden çıkarma hareketiyle ilgili değerlendirme

Mülkünden çıkarma, hukuk terminolojisinde pek rastlanılmayan bir kavramdır.

Kanunun yazıldığı yıl bakımından yapılabilecek bir değerlendirmede dahi bu kullanım pek kabul görmemektedir. Kavramın muğlaklığı ve ilk bakıştaki anlamsızlığı, ceza hukukunun en önemli ilkelerinden birisi olan kanunilik ilkesini akıllara getirmektedir.

Zira bir fiil ancak kanun tarafından “açıkça” suç sayılıyorsa cezalandırılabilir.

Failin, üzerinde hukuki hâkimiyet kurabildiği taşınır mallar ve taşınmaz malları, fikri mülkiyete konu hakları, mülkünden çıkarabileceği malları olup, suçun maddi konusunu oluşturmaktadır. Ayrıca TMK m. 704/2 gereği, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli hakları da taşınmaz mülkiyetinin konusunu oluşturduğundan söz konusu haklar üzerinde amme alacağının tahsiline engel olma suçu işlenebilir. Dolayısıyla hakkında takibe başlanmış amme borçlusu, sahibi olduğu bir üst veya kaynak hakkını, amme alacağının tahsilinin kısmen veya tamamen sonuçsuz kalması amacıyla hukuki işlemle başkasına devrederse suç tamamlanmış olacaktır.

Mülkiyetin el değiştirilmesi; taşınır mallarda zilyetliğin nakli, taşınmazlarda tescil ile gerçekleşir. Bu nedenle, fail, borçlandırıcı işlemi yapsa dahi henüz zilyetliği devretmediyse veya geçerli bir tescil işlemi mevcut değilse, mülkiyet de geçmeyeceğinden suçtan da söz edilmeyecektir. Gerek tasarruf işlemleri gerekse de borçlandırıcı işlemler bakımından failin irade açıklamasını gerektirmesi ve dahi zilyetliğin nakli ve tescil işlemlerinin, dış dünyada gözlemlenebilecek davranışları beraberinde getirmesi, mülkünden çıkarmanın icrai hareketler kapsamında değerlendirilmesi sonucunu ortaya koymaktadır.

Mülkünden çıkarma hareketinin, amme alacağının tahsiline engel olma suçunun seçimlik hareketlerinin ikinci kategorisini teşkil eden ve ilerleyen kısımda incelenecek olan gerçek olmayan surette olarak nitelendirilen, muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirme hareketine oldukça yakın olduğunu söyleyebiliriz. Keza borçlu tahsile engel olmak veya zorlaştırmak maksadıyla bir an önce harekete geçmek isteyecek ve sürecin çabucak sonlanmasını amaçlayacaktır. Bu nedenle, haciz tehdidinden korumak istediği menkul veya gayrimenkul mallarını öncelikle bu amacını bilen veya bilmesi beklenen

134

kimselere devretmek isteyecektir. Borçlunun mallarını devrettiği tarafı eşi, boşandığı eşi, yakın akrabaları veya arkadaşlarının teşkil etmesi şaşırtıcı olmamalıdır. Borçlunun mülkünü devretmesiyle ilgili yapacağı olası savunmanın, ‘diğer borçlarımı ifa etmek için sattım’ şeklinde olacağı göz önüne alındığında, ceza hâkiminin yargılama yaparken, borçlunun elde ettiği bedeli nasıl kullandığı490, borçları için harcayıp harcamadığı, icra yoluyla takip ediliyorsa söz konusu takiplerin dosyaları istenerek dosya borcuna istinaden ödeme yapıp yapmadığının araştırılması gerekmektedir491. Bu hususların incelenmesi, suçun işlenip işlenmediğinin ispatı bakımından özellik göstermektedir.

Ancak kanun koyucu hem mülkünden çıkarma hem de muvazaa yoluyla uhdesinden çıkarmayı aynı maddede ve aynı anlamlara gelmek üzere kullanmayacağından hareketle; mülkünden çıkarmayı, mülkiyet hakkının terk edilmesi olarak değerlendirilmesinin daha makul olacağı kanaatindeyiz.

Mülkünden çıkarma icrai hareketlerle işlenebileceği gibi ihmali hareketlerle de gerçekleştirilebilir. Örneğin kamu borçlusu sahibi olduğu balıkçı teknesinin ipini çözerek nereye gideceğinden ve kimin bulacağından ümidini keserek tahsile engel olmak amacı gütmüş olabilir. Burada icrai bir hareket söz konusudur. Ya da yine kamu borçlusu sahibi olduğu değerli posta güvercinlerinin haczedileceğini ve muhafaza altına alınacağını anladığında buna razı olmamak adına kuşların kafesinin kapısını açarak onların özgürlüğüne kavuşmasını sağlamış olabilir. Böylelikle icrai hareketlerle

490 “Sanığın … plakalı aracını alacaklıyı zarara uğratma kasdıyla devrettiğinin iddia edilmesi karşısında, suça konu aracın devrine ilişkin Çorlu Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı araç sözleşmesi örneği getirtilip, elde edilen paranın nereye ödendiğine ilişkin deliller toplanıp sonucuna göre hukuki durumunun takdir edilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi hukuka aykırı olup hükmün bozulmasına.” YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ, E. 2012/24111, K. 2013/15751, T. 31.10.2013; “... sanığın savunmasında ise başka borçlarını ödemek amacıyla… üyeliğindeki hak hissesini devrettiğini iddia etmesi karşısında, gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle kooperatif hissesinin değeri tespit edilip, devredilen hisseden elde edilmiş olan meblağın hangi borçların ödenmesi amacıyla kullanıldığı hususları araştırılarak...” YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ, E. 2012/10664, K. 2013/4690, T. 21.03.2013, E.T. 11.10.2019 www.kazanci.com.tr

491 “…taraflar arasındaki devir sözleşmesi getirtilip devre konu taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile satış değeri arasında fahiş fark olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılıp, sanık ile taşınmazları devralanlar arasında yakın akrabalık ya da yakın arkadaşlık ilişkilerinin bulunup bulunmadığı, taşınmazların halen kimin kullanımında olduğu, satış bedelinin ödenip ödenmediği belirlenerek, sanığa isnat edilen suç kastının oluşup oluşmadığının tespiti açısından satışı yapılan taşınmazlardan elde edilen paranın akıbetinin ne olduğu, borç ödenmesinde kullanılıp kullanılmadığı, borç ödenmişse ilgili takip dosyaları getirtilerek borcun muvazaalı ya da hayali borç ikrarına dayalı olup olmadığı, banka veya sosyal güvenlik kurumlarına olan borcun ödenmesine sarf edilmişse, bu durumun ilgili kurumlara sorularak, sonucuna göre şikayete konu taşınmazların devrinin alacaklıyı zarara sokmak kastiyle yapılıp yapılmadığı hususunda sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken eksik kovuşturma ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ, E.

2018/202, K. 2018/8447, T. 11.07.2018, E.T. 11.10.2019 www.kazanci.com.tr

135

mülkünden çıkararak gerçek surette amme alacağının tahsiline engel olmuş olabilecek veya tahsili zorlaştırmış sayılabilecektir. İhmali harekete örnek verilecek olursa;

hakkında takip işlemlerine başlanmış olan kamu borçlusu, bahçesindeki meyve ağaçlarında yetişen meyveleri toplamasa, meyveler toplanmadığı için çürüyecek, gerek bu süreçte kuşlar veya böcekler tarafından yenilecek gerekse de dalda duramayacak hale gelenler bir müddet sonra yere düşecektir. Artık düşen meyvelerin ekonomik bir değeri de kalmayacağından, borçlu fail, ihmali hareketiyle amme alacağının tahsiline engel olacaktır.

3.1.1.2.1.2. Telef etme

AATUHK m. 110/1’de sayılan seçimlik hareketlerden bir diğeri de telef etmedir.

Telef etmenin, TDK Sözlük’teki karşılığı “hayvanı öldürmek”, mecaz anlamıyla ise

“mahvetmek, yok etmek“ şeklindedir. Günümüzde de, bilhassa doğal afetler neticesinde belirlenen zarar kapsamına giren hayvan ölümleri ile ilgili kullanılmaya devam eden bu kavramın çerçevesinin iyi belirlenmesi gerekmektedir.

Malik, mülkiyet hakkının eşya üzerinde tanıdığı yetkiler kapsamında o şeyi dilediği gibi kullanabilir, ondan yararlanabilir ve şeyle ilgili tasarrufta bulunabilir492.

Malik, mülkiyet hakkının eşya üzerinde tanıdığı yetkiler kapsamında o şeyi dilediği gibi kullanabilir, ondan yararlanabilir ve şeyle ilgili tasarrufta bulunabilir492.

Belgede AMME ALACAĞININ TAHSİLİNE (sayfa 145-159)