• Sonuç bulunamadı

Gerçeğe aykırı surette

Belgede AMME ALACAĞININ TAHSİLİNE (sayfa 159-186)

AMME ALACAĞININ TAHSİLİNE ENGEL OLMA SUÇUNUN UNSURLARI ve ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

3. AMME ALACAĞININ TAHSİLİNE ENGEL OLMA SUÇUNUN UNSURLARI UNSURLARI UNSURLARI

3.1. SUÇUN MADDİ UNSURU

3.1.1.2. Suçu Oluşturan Hareketler

3.1.1.2.2. Gerçeğe aykırı surette

Tipik hareketlerin sınıflandırılmasında ikinci başlık, amme alacağının tahsiline gerçeğe aykırı surette engel olmaktır. Bu başlık altında gizleme, kaçırarak muvazaa yolu ile başkasının uhdesine geçirme veya aslı olmayan borçlar ikrar etme yahut alındılar verme hareketleri incelenecektir. Kanun koyucunun bu davranışları, gerçeğe aykırı surette şeklinde nitelendirmesinin, borçlunun asıl niyetini gizli tutarak, alacaklı idareyi çeşitli vasıtalarla yanıltma yoluna gitmesi düşüncesinden kaynaklandığı kanaatindeyiz.

3.1.1.2.2.1. Gizleme

AATUHK m. 110/2’de düzenlenmiş bulunan hareketlerden birincisi gizlemedir.

Gizleme fiili genel olarak, maddi varlığı bulunan bir şeyi, başkaları tarafından görünmeyecek bir yere veya bir duruma koymak olarak tanımlanabilir. TCK’da ve suç ve ceza içeren diğer kanunlarda gizlemenin suçun maddi unsuru olduğu kimi suçlara rastlanılmaktadır. Bu bağlamda TCK m. 205 “Resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek”, m. 208 “Özel belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek”, m. 281 “Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” verilebilecek başlıca örneklerdir.

Bunların dışında, VUK m. 359’da hüküm altına alınmış bulunan vergi kaçakçılığı suçunun seçimlik hareketlerinden biri olan gizleme, kamu icra ceza hukukunda borçluların sıkça başvurdukları bir davranış biçimi olup daha çok, takibatın haciz aşamasıyla ilgili bir olgudur.

Haciz, AATUHK’da kamu alacağının zorla tahsiline olanak sağlayan cüz’i takip yollarından birini teşkil etmektedir. Bir takip yolunun genel adı olması dışında haciz, devletin yetkili organlarınca gerçekleştirilen bir uygulamadır. Gerek özel alacaklar, gerekse de kamu alacaklarının tahsili bakımından büyük bir önemi haiz olan haczi, Yargıtay şu şekilde tanımlamıştır: “haiz, cebri icra organı tarafından yapılan, devlete ilişkin bir hâkimiyet tasarrufu olup, icra takibinin konusu olan, belli bir para alacağının

142

ödenmesini sağlamak için, bu yönde istemde bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara, icra memuru tarafından hukuken el konulmasıdır”504. Kamu icra hukuku bakımından ise haciz, kamu borcunu usulüne uygun olarak ve zamanında ödemeyen kamu borçlusunun, kendi beyan ettiği veya idarenin tespit ettiği, borçlunun kendisinde ya da üçüncü kişilerde bulunan haczi kabil olan taşınır, taşınmaz, alacak veya hakların, borca yetecek miktarına kamu gücü kullanılmak suretiyle el konulmasıdır505.

Bir kamu alacağının haciz yoluyla borçlusundan tahsil olunabilmesi, öncelikle tahakkuk etmiş bir borcun varlığı ile mümkündür506.

Haczin uygulanabilmesi, kamu borçlusuna ödeme emrinin tebliğ edilmiş olması ve tebliğ edilen ödeme emrine dava açılmaması veya açılmışsa mahkemece davanın reddine karar verilmek suretiyle ödeme emrinin kesinleşmiş olmasına bağlıdır507. Ödeme emri, vadesi geldiği halde ödenmemiş olan bu borçlar için zorla tahsil aşamasına geçilmesi öncesi borçluya yapılan davet olup cebri icra aşamasının başlangıcı olan ödeme emri tebliğ edilmeden tahsil dairesi, alacağı tahsil etmek amacıyla cebri takip işlemlerine başlayamaz508.

AATUHK m. 64 gereği haciz muameleleri, tahsil dairelerince düzenlenen ve alacaklı idarenin, mahalli en büyük memuru veya tevkil edeceği memur tarafından

504 YARGITAY HUKUK GENEL KURULU, E. 2004/12204, K. 2004/196, T. 31.03.2004, E.T.

26.10.2019 www.lexpera.com.tr

505 Hasan Hüseyin Bayraklı, Vergi İcra Hukuku, Afyon: Celepler Matbaası, 2009, s. 135.; Şenyüz, Yüce, Gerçek, Vergi Hukuku, s. 341.

506 İrfan Barlass, Kamu Alacaklarının Haciz Yoluyla Takibi, 1. b., İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2017, s. 8.

507 “Davacının, ortağı olduğu asıl borçlu şirkete tebliğ edilmiş bir ödeme emrine dayanmaksızın ve AATUHK hükümleri kapsamında hakkında cebri takibata başlanmaksızın asıl borçlu şirketle ilgili takibat kapsamında taşınmazına uygulanan haciz işleminde, hukuka uygunluk bulunmamıştır.”

DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU, E. 2011/573, K. 2013/204, T. 29.05.2013 ;

“Beyan üzerine tahakkuk eden vergilerin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirleri 30.06.1999 tarihinde SSK no'su yazılı ... adlı işçiye memur eliyle tebliğ edilmiş ise de, VUK’un anılan 94 üncü maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca tüzelkişilere yapılacak tebliğlerin öncelikle müdür veya kanuni temsilcilere yapılması, bunların bulunmaması durumunda ise işyerinde bulunan memur veya müstahdemlerden birine yapılması gerekmektedir. Söz konusu tebliğ alındısında ise şirketin başkan, müdür veya kanuni temsilcilerin bulunamadığına dair herhangi bir kaydın olmadığı görülmüştür.

Ayrıca şirkette birinci derece imzaya yetkili kişilerin de bu tarihte tutuklanmamış oldukları da gözönüne alındığında işçiye yapılan tebliğ usulüne uygun bulunmadığından beyana dayalı vergilerden dolayı tesis edilen haciz işleminde yasaya uyarlık görülmemiştir.” DANIŞTAY 4. DAİRE, E.

2003/1996, K. 2004/713, T. 08.04.2003; “Ödeme emri düzenlenmeden doğrudan haciz işlemi yapılamaz.” DANIŞTAY 4. DAİRE, E. 1998/725, K. 1999/439, T. 16.02.1999, E.T. 06.11.2019 www.kazanci.com.tr

508 Barlass, a.g.e., s. 11.

143

tasdik edilen haciz varakalarına dayanılarak yapılır. Haciz varakası, haciz işlemine başlanılabilmesi için tahsil dairesinin yetkili birimlerinin imzasını taşıyan, borçlunun kimlik bilgileri, ödeme emri ile ilgili bilgiler ile hacze sebebiyet veren kamu alacağının türü, yılı ve miktarını ihtiva eden ve mahalli en büyük memuru veya yetkili kıldığı kişi tarafından onaylanan belgeye verilen isimdir509. Haczin hukuki geçerliliği, AATUHK m. 64 hükmüne uygun şekilde düzenlenmiş ve onaylanmış bir haciz varakasının varlığına bağlıdır510. Haciz varakası olarak adlandırılan belge düzenlemeksizin haciz yapılması, kamu borçlusunun mallarına hukuka aykırı olarak el atılması sonucunu yaratır. Böyle bir durumda, hukuki sebep olmadığından bahisle idari işlemin iptali, şayet bir zarar doğmuş ise de tam yargı davası açılması gerekir511

AATUHK’nın “haciz” başlıklı 62. maddesinin son fıkrası, tahsil dairesini alacaklı idare ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar dengeleme göreviyle yükümlendirmiştir. Bu bağlamda, tahsil dairesi, haciz uygulamasındaki amacının, kamu alacağını tahsil etmek olduğunu gerçeğini göz önünde bulundurarak işlemleri tesis etmelidir512. Borçlunun borcuna yetecek miktar ve değerdeki mallarına haciz uygulamaya özen göstermeli, borcu karşıladıktan sonra aşan miktarda haciz uygulayarak borçlunun malları üzerindeki tasarruf hakkını zedelememelidir513. Ayrıca haczedilecek malları seçerken mümkün olduğunca borçlunun tercihlerini göz önünde bulundurmaya gayret göstermeli, mahcuza değer biçerken gerçekçi davranmalı ve mahcuzların korunmasında gereken önlemleri almaya çalışmalıdır514.

Amme alacağının tahsiline engel olmak isteyen kamu borçlusunun, mallarını gizleme davranışını yalnızca haciz aşamasında geçekleştirebileceğine dair kanun

509 Gerçek, Kamu Alacaklarının Takip ve Tahsil Hukuku, s. 243.

510 “AATUHK m. 64’e uygun şekilde düzenlenmediği anlaşılan haciz varakasına dayanılarak uygulanan haciz işleminde isabet bulunmamaktadır.” DANIŞTAY 9. DAİRE, E. 1988 / 3327, K. 1989 / 611, T.

22.02.1989, E.T. 06.11.2019 www.hukukturk.com

511 Barlass, a.g.e., s. 25.

512 Çelik, a.g.e., s. 194.

513 “Borçlunun amme alacağına yetecek miktarda menkul ve gayrimenkullerinin haczolunacak olması nedeniyle, davacının haciz şerhi konulan taşınmazlarının tamamının değeri belirlendikten sonra, amme alacağına yetecek miktarın üzerinde haciz işlemi tesis edildiğinin tespiti halinde dava konusu işlemin iptali yoluna gidilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.” DANIŞTAY 14. DAİRE, E. 2012/679, K. 2014/2401, T.

20.02.2014; “Kamu alacağına yetecek miktarda mal ve haklara haciz konulurken borçlunun yararını gözetecek biçimde bir araştırma yapılması gerektiği…” DANIŞTAY 3. DAİRE E. 1991/1116 K.

1992/189 T. 22.01.1992 (Kazancı İçtihat Bankası); “Kamu borçlusunun menfaati gözetilmeden uygulanan haciz yerinde değildir.” DANIŞTAY 4.DAİRE, E. 1995/3120, K. 1995/5781, T.

22.12.1995, E.T. 07.11.2019 www.hukukturk.com

514 Çelik, a.g.e., s. 194.

144

metninde bir hüküm bulunmamaktadır. Borçlu, hakkında takibe başlandığı andan itibaren sergileyebileceği ve gizleme olarak değerlendirilebilecek bütün davranışlarından sorumlu olacaktır.

Kamu alacaklarının cebren takibinin başlangıcını ödeme emrinin oluşturduğundan daha önce bahsedilmişti. Borçluya tebliğ olunan ödeme emrinde, 15 gün içinde mal bildiriminde bulunması lüzumu, mal bildiriminde bulunmadığı takdirde borcun cebren tahsil ve borçlunun mal bildiriminde bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere hapis ile tazyik olunacağı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağı yazılıdır. Bir başka deyişle borçlu, uhdesinde bulunan taşınır, taşınmaz malları ile hak ve alacakları süresi dairesinde alacaklı idareye beyan etmediği takdirde AATUHK m. 55’de yer verildiği üzere 3 aya kadar tazyik hapsi ile karşı karşıya kalacaktır. Yani usulüne uygun olarak tebliğ yapılan borçlunun mallarını beyan etmemesi bu aşamada gizleme olarak değerlendirilmeyecektir.

Borçlu açısından ikinci ihtimal, süresinde mal beyanında bulunmakla birlikte, beyanında herhangi bir malı olmadığını belirtmesi ya da borcunu karşılayacak miktarda ve değerde malı bulunmasına rağmen, beyanında bu mallara yer vermemesidir. Böylesi bir davranış AATUHK’da suç olarak kabul edilmiştir. AATUHK m. 111’de unsurlarına yer verilen “gerçeğe aykırı bildirimde bulunma” suçu gereğince bu Kanuna göre istenen mal bildirimini gerçeğe aykırı surette yapanlar, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları nazara alındığında, gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçunun oluşabilmesi için; bildirimin bizzat borçlu tarafından ve gerçeğe aykırı olduğu bilinerek yapılması ve aynı zamanda bu bildirimin AATUHK’nın m. 59’da gösterilen hususları da içermesi gereklidir. Borçlunun malvarlığının tamamını bildirmesine gerek olmayıp, borcu karşılar nitelikte mal bildiriminde bulunulması yeterlidir515. Mal beyanında bulunmakla birlikte, beyanında

515 “….sanığın 10.02.2009 tarihli mal beyanında bildirdiği menkul Tıraktaş marka dört tonluk saç kasa römorkun olup olmadığı araştırılıp varsa takip tarihi itibariyle değeri belirlenip, borcu karşılar nitelikte olup olmadığı, borcu karşıladığının tespit edilmesi halinde suçun oluşmayacağının kabulünün gerektiği, borcu karşılamadığının belirlenmesi durumunda ise bu kez, mal beyanında bildirmediği taşınmazları üzerinde hacizler bulunduğunun anlaşılması nedeniyle, taşınmazların değerlerinin üzerindeki diğer hacizli dosya alacaklarının karşılanmasını müteakip bu dosya borcu yönünden alacaklıyı tatmin edebilecek miktarda bir paranın kalıp kalmayacağı yönünde inceleme yapılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile sanığın mahkumiyetine karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün kısmen istem gibi bozulmasına..” YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ, E.

145

herhangi bir malı olmadığını belirten ya da borcunu karşılayacak miktarda ve değerde malı bulunmasına rağmen, beyanında bu mallara yer vermeyen kamu borçlusunun eylemi, beyan aşamasını ilgilendirmektedir. Amme alacağının tahsiline engel olma suçunun hareketlerinden biri olan gizleme ise borçlunun haciz aşamasındaki tahsili önleyici muhtemel davranışlarını engellemeye yönelik olduğundan, eksik veya gerçeğe aykırı mal bildirimi AATUHK m. 111 çerçevesinde değerlendirilmelidir516.

Borçlunun, mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen, borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki taşınır malları ile taşınmazlarından, alacak ve haklarından kamu alacağına yetecek miktarı tahsil dairesince haczolunur. Haciz işlemi, tahsil dairesi olarak vergi dairelerinin icra servisinde görevli olan memurlar eliyle gerçekleştirmektedirler. Diğer kurumların AATUHK ile takip edilen prim ve diğer alacaklarında da icra servisinde görevli olan memurlar haciz işlemlerini yapmaktadırlar.

Belediyelerde icra birimi ve memuru bulunuyorsa icra işlemi, icra memurları tarafından gerçekleştirilir. Ancak böyle bir birim ve icra memurluğu kadrosu bulunmayan belediyelerde icra işlemini kimin gerçekleştireceği hususunda açık hüküm bulunmamakla birlikte bu gibi durumlarda, icra işleminin, belediye başkanı tarafından yazılı olarak görevlendirilen bir memur eliyle yapılması gerekir517. Taşınmaz mallar ve trafik siciline kayıtlı menkuller (otomobil, traktör vs) bakımından kayden haciz yapılabileceği gibi söz konusu memurlar eliyle taşınır mallar bakımından fiili haciz işlemi gerçekleştirilir.

AATUHK m. 77 gereği her türlü taşınır mallar cins ve nevileri, vasıfları, alametleri, sayı ve miktarları ve tahmin edilen değerleri haciz zaptında tespit edilmek suretiyle haczolunur. Haciz sırasında borçlu veya zilyed veya bunların; vekilleri, işçi, müstahdem veya aileleri efradından birisi kendilerini temsilen bulunur. Bunlar haciz yerinde bulunmaz veya o sırada bulundurulmaları sağlanamazsa gıyapta haciz yapılır.

Ancak gıyapta yapılan hacizlerde, zabıta memuru veya muhtar veya ihtiyar kurulu üyelerinden biri veya borçlunun veya zilyedin komşularından iki kişi hazır bulundurulur. Güneş battıktan doğuncaya kadar ve tatil günlerinde haciz yapılamaz.

Ancak AATUHK m. 78 gereği tatil günlerinde veya geceleri çalışılan yerlerde 2012/6538, K. 2012/9974, T. 27.11.2012 Benzeri diğer kararlar için de Bkz.: Mehmet Kürtül, İcra ve İflas Suçları, 2.b., Ankara: Adalet Yayınevi, 2014, s. 302.

516 Arslaner, Akdeniz, a.g.m., s. 104.

517 Hakan Arslaner, Kamu Alacaklarının Haciz Yolu ile Tahsili, Ankara: Yetkin Yayınevi, 2010, s. 224.

146

yapılacak hasılat haczi ile borçlunun mal kaçırdığının anlaşıldığı haller istisna tutulmuştur. İcra memuru haciz esnasında bir haciz zaptı tanzim eder Bu zabıtta, hacze esas olan haciz varakasının tarih ve numarası, haczin yapıldığı yer, gün ve saat, haczedilen malların neler olduğu, tahmin edilen değerleri, haciz sırasında bulunan kimseler, varsa üçüncü şahısların iddiaları vesair lüzumlu hususlar belirtilir. Zaptın hazır bulunanlarca imzalanmasıyla haciz tamamlanmış olur.

Borçlunun AATUHK m. 59’a uygun olarak mal bildiriminde bulunmuş olması halinde, 266 seri no'lu Tahsilat Genel Tebliği uyarınca, haczi tatbik eden memur söz konusu mallara fiili haciz uygulayabileceği gibi mal bildiriminde yer almayan mallara da yönelebilir. Yine AATUHK m. 62/6’da yer verildiği üzere, alacaklı idare ile borçlunun menfaat dengesini gözettiği müddetçe, memurun bu konuda takdir yetkisine sahip olduğu söylenebilecektir518. Haciz memurunun takdir yetkisi elbette sınırsız değildir. Bir kere memur kamu alacağına yetecek miktarda haciz tatbik etmekle mükelleftir, alacağı aşan miktarda haciz yapamaz. AATUHK’nın haczedilemeyecek malları içeren 70. maddesi, fiili haciz esnasında göze alınması gereken en önemli kriterlerin başında gelmektedir. Haczin tatbikini ilgilendiren ve kanunda düzenlenen bir başka husus da borçlu tarafından başkasının olduğu beyan veya üçüncü şahıs tarafından ihtiyaten haciz veya istihkak iddia edilmiş bulunan malların haczinin en sonraya bırakılmasıdır. Bunların dışında, Kanunda doğrudan yer almamakla birlikte, kamu borçlusunun ticari ve mesleki faaliyetlerini engelleyici hacizlerden kaçınmak gerekmektedir. Bu kişilerin hem mevcut kamu borcunu ödeyebilmesi için hem de gelir elde etmesine imkân vererek ileride doğacak olan vergi borçlarını ödeyebilmesi için para kazandırıcı faaliyetlerine devam edebilmesi gereği gözden hiçbir zaman uzak tutulmamalıdır. Bu sebepledir ki, haciz sırasında, haciz memuru kamu borçlularının ticari ve mesleki faaliyetlerini engelleyici taşınır malları sonraya bırakmalı, hatta diğer taşınırlar kamu borcunu ödemeye yetiyorsa bu malları hiç hacze konu etmemelidir519. Aksi davranış idarenin kendi gelir kaynağını kurutmasına sebep olacaktır.

518 “Yük taşımacılığı faaliyetinde bulunan davacının bu faaliyetinden doğan... yıllarına ilişkin çeşitli vergi borçlarını vadesinde ödememesi sebebiyle mal bildiriminde bildirilen bir adet kamyon ile idarece tespit edilen diğer bir araca haciz uygulanmıştır. Haczin davacının şahsi ticari faaliyetinden doğan borçlar sebebiyle uygulandığı, bu durumda taksitlendirilen amme alacağını vadesinde ödemeyen davacının araçlarının haczi hukuka uygundur.” DANIŞTAY 3. DAİRE, E. 2009/3890, K.

2011/4707, T. 13.09.2011, E.T. 06.06.2019 www.kazanci.com.tr

519 Arslaner, a.g.e., s. 222.

147

Mal bildiriminde yer alan bir taşınır mal, haczi tatbik eden memur tarafından fiili haciz esnasında borçludan istendiğinde, çeşitli sebepler öne sürülerek teslim edilmemesi, gizleme olarak değerlendirilebilecektir. Borçlu, mal bildiriminde bulunmamanın gerektirdiği tazyik hapsinden çekinerek doğru şekilde borca yetecek miktar ve değerde beyanda bulunmakla birlikte daha sonra malların fiili haczini veya nihai olarak satışını engellemek saikiyle yetkili memura teslimden kaçınabilir. Böyle bir durumda memur isteğinde ısrarcı olabileceği gibi, yukarıda da bahsedildiği üzere o şeyden vazgeçerek varsa borcu karşılayacak başka bir malı haczedebilir. Bu noktada hatırlatılması gereken önemli bir nokta da memurun sahip olduğu zor kullanma yetkisidir. Bu yetki, doğrudan kanundan kaynaklanmakta olup aynı zamanda, haczin tatbikini kolaylaştırmak suretiyle kamu alacağına kavuşulmasını kolaylaştırmayı sağlayan bir tedbir niteliğindedir. Örneğin, icra memuru borçlunun üzerinde haczi kabil kıymetli mallar bulunduğunu anlarsa borçludan söz konusu kıymetlerin teslimini isteyebilir. Borçlu, bunları rızasıyla teslim etmediği veya üzerinde sakladığı takdirde, memur borçlunun şahsına karşı zor kullanabilir. Bunun dışında, AATUHK m. 80 gereğince, haciz tatbikinde istendiği takdirde, kilitli ve kapalı mahallerin açılması ve her türlü eşyanın gösterilmesi mecburidir. Tersi durumda bu yerler zorla açtırılır, kilit ve her türlü tertipler kırılabilir.

Haczolunan malların zorla alınmasında hal ve durumun gerektirdiği her türlü zora başvurulabilir. Hükümden anlaşıldığı kadarıyla zor kullanmanın sınırı hal ve durumun şartlarıdır. Böyle durumlarda memurun kolluk kuvvetlerinden destek alması kaçınılmazdır. O halde üzerinde veya konutunun ya da iş yerinin bir bölümünde tahsilatı engellemek veya zorlaştırmak maksadıyla malını gizleyen borçlu, yapılan araştırma sonucu söz konusu mallar ortaya çıkarıldığında amme alacağının tahsiline engel olma suçuyla karşı karşıya kalacaktır520.

Haczedilen para, kıymetli maden, mücevher, ticari senet, hisse senedi ve tahvil gibi taşınırlar, kaybolmalarını ve değiştirilmelerini önleyecek tedbirler alınarak tahsil

520 “…borçlunun adresine hacze gidildiğinde, bir adet diz üstü bilgisayarın görülüp haciz ve muhafazasının istendiği, borçlu sanığın muhafaza yaptırmaması üzerine, haciz memurunun ayrılıp, görevli polisler ile döndüğünde sanığın ‘arayın bulun, ben malı vermeyeceğim, borcuma karşılık verdim, şu anda burada yoktur.” demesi ve evde yapılan araştırmada da bilgisayarın bulunamaması karşısında, atılı suçun sübuta erdiği ve sanığın mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, yasaya aykırı olup, kararın bozulmasına” YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ, E.

2012/17276, K. 2012/8035, T. 10.05.2013 Aktaran Coşkun, İcra İflas Suçları, s. 36.

148

dairelerince muhafaza olunur. Geri kalan taşınır mallar uygun bir yerde muhafaza altına alınır veya AATUHK m. 82 gereğince, güvenilir bir şahsa veyahut güvenilir bir şahsın kefaleti altında borçlunun veya zilyedin kendisinde bırakılır. Yediemin adı verilen bu kimse, hukuki durumu çekişmeli veya belirsiz olan bir malın veya malların, söz konusu çekişmenin ya da belirsizliğin sona erdiği zamana kadar, elkonulduğu andaki durumu ile muhafazasını temin etmek ve çekişme ya da belirsizlik sona erdiğinde ve hukuken iadeyi talebe yetkili kişi talep ettiğinde teslim aldığı durumu ile söz konusu mal ya da malları vermek ile yükümlü olan kişidir521. AATUHK bu kimselere bazı mecburiyetler getirmiş, mecburiyete uymayanların karşılaşacağı yaptırımları da hüküm altına almıştır.

Her şeyden önce, mahcuzlar kendisine bırakılan kimse, alacaklı kamu idarelerince yapılacak ilk talep üzerine derhal ve kendilerine teslim edildiği zamanki durumları ile geri vermek mecburiyetindedirler. Mezkûr malın nerede teslim edileceği ile ilgili hüküm bulunmamakla birlikte, alacaklı idarenin düzenleyeceği ve teslimle ilgili talebi içeren yazıda teslim yeri belirtilebilir. Belirtilmediği takdirde nerde teslim alınmışsa orada iade edileceği kabul edilmelidir522. Tahsil dairesince çıkarılacak bu yazının şekil şartlarından, iade için ne kadar süre verileceğinden bahseden bir hükme gerek kanunda gerekse de tahsilat tebliğlerinde rastlanılmamaktadır523.

Tahsil dairesinin takdiri bir süre belirleyerek mahcuz malı kendisine geri vermesini istediği borçlunun, malı idareye teslim etmemesi de gizleme olarak değerlendirilecektir. Ancak bunun için Kanun’da böyle bir şart bulunmasa dahi Yargıtay’ın vermiş olduğu kararlarda, hacze konu malın fiili haczinin yapılmasını şart koştuğu anlaşılmaktadır. YCGK, fiili haczin yapılmasını AATUHK m. 110’da hüküm altına alınan amme alacağının tahsiline engel olma suçunun unsuru olarak kabul ederek şu kararı vermiştir; “Sanık, kamu alacağının tahsiline engel olma suçundan

521 Haluk Eruygur, Yedieminlik, Ankara: Yetkin Yayınevi, 2008, s. 40.

522 Arslaner, a.g.e., s. 252.

523 Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin aynı yıl içinde verdiği iki kararında 7 ve 15 günlük olmak üzere iki farklı süreden bahsedilmekle birlikte bu sürelerin, idarece belirlenmiş takdiri süreler olduğu kanaatindeyiz. 7 günlük süreden bahseden karar;” Kamu alacağının tahsili amacıyla kayden haczedilen araçların 7 günlük sürede teslim edilmemesi, AATUHK’nın 110. maddesinde yazılı eylemlerden olmadığından, sanık hakkında AATUHK’ya muhalefetten hüküm tesisi, yasaya aykırıdır.” YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ, E. 2003/4789, K. 2004/2900, T. 03.03.2004; 15 günlük süreden bahseden karar; “sanığın cezalandırılacağını öngördüğü cihetle, sanığın kayden haczedilen aracını 15 günlük sürede teslim etmemesinin kanunda tarif edilen eylemlere uymadığı gözetilerek beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ, E. 2003/9934, K. 2004/10052, T. 22.09.2004, E.T. 16.10.2019 www.kazanci.com.tr

149

yargılanmıştır. Vergi borcundan dolayı vergi dairesine veya icra memurluğuna teslimi istenen araçların uyarıya rağmen teslim edilmemesi eyleminin atılı suçu oluşturabilmesi

yargılanmıştır. Vergi borcundan dolayı vergi dairesine veya icra memurluğuna teslimi istenen araçların uyarıya rağmen teslim edilmemesi eyleminin atılı suçu oluşturabilmesi

Belgede AMME ALACAĞININ TAHSİLİNE (sayfa 159-186)