• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE TÜRKÇESİ AĞIZLARINDA SÖZ YAPIM

1. İSİMDEN İSİM YAPMA EKLERİ

1.68.2. Geometrik şekil adları türetir.

dördül: dört köşeli yüzey, kare; hacim ölçüsü, küp; kesiti kare olan üç, dört metre boyunda ağaç direk, dilme [AAS: dȫdüllü “kare biçiminde olan yer” 146; ET törtkil “kare, dörtgen” (EUTS: 160); EDPT: 535, KBS: 304] (DS 1587).

kapıl: dikdörtgen (DS 2633).

1.68.3. Nitelik bildiren sıfatlar türetir.

angıl: aptal bakışlı (DS 266).

beşil beşarat: çok çirkin [ beşil < *beş < baş “yara, bere, iz” +il ?; TTL: < Ar. beşarat ve ilk hecenin tekrarı + ıl genişlemesi 325] (DS 644).

güdül: kısa, bodur, gelişmemiş [KBS: *küt “eksik, kırık” + ül 393] (DS 2209). küpül: iri karınlı kimse (DS 3042).

sütül: henüz sertleşmemiş başak (DS 3728).

usul: yakışıklı 89 [KYAS: “uzun, salınan” 236; Türk, 2013: 4346] (DS 4044). yatakul: yatak hastası (MİAS 287).

yüreğil: yürekli, cesaretli (MKS 156).

ağılcın: tam olgunlaşmamış yarı ham meyve veya sebze (DS 90).

kobul: içi boşalmış, kof (ağaç, kabuklu yemiş vb. şeyler); çukur, içi oyuk şey (DS 2890). gonrul: hayvanların bel kemiğinin üzerindeki tüylerin rengi (DS 2101).

çomul: küçük kulaklı koyun veya keçi [DS: çomu aa.] (DS 1267).

simbil: sinsi [DS: simil simil “sessizce; sinsi sinsi” 3636, 4697; krş. Hak. sɨm “silence” (EDAL: 1252)] (DS 3636).

şapul: ayağı çarpık, biçimsiz yürüyen [DS: çap “aykırı, eğri, dolaşık” 1072] (DS 3748). pekil: sağlam, dayanıklı; sert, katı (DS 4642).

89 ‘Boyu usul, beli ince olmalı’ örnek cümlesine göre kelimenin ‘uzun, düzgün’ anlamına geldiği anlaşılıyor.

zöbel: yüzü yuvarlak olan (M-NLDK 26). yukal: yüzeysel [KBS: 1172] (DS 4313).

1.68.4. Çeşitli somut ve soyut adlar türetir.

çotul: ağacın büyük dalları veya dalların çatallara ayrıldığı yer [DS: çot “ağaç dallarının gövdeye bitiştiği yer; ağaç dalı” 1274] (DS 1275).

dingil: tepe, uç, doruk [DS: tingil/ tin “bir şeyin tepesi” 3934; KBS: ting “dik” + il 899] (DS 1503).

düğül: darıdan yapılan yarma (DS 1623).

kertil: geçit, boğaz [DS: kert/ kertel aa.; KBS: 500] (DS 2757).

kığıl: koyun, keçi gübresi [DS: giğil “deve, keçi, koyun vb. hayvanların pisliği” 2036, kığ/ kıh “koyun, keçi gübresi” 2790; OT kıġ “toprağı kabartmakta kullanılan gübre” (DLTD: 312)] (DS 2790).

kırtıl: ekin bitmeyen kıraç yer [DS: kırtlan/ kırtlaz aa.] (DS 2828). kobul: toprak kap; kavanoz; küp (DS 2890).

kösül: ocak içlerine yapılan kül deliği (DS 2977).

kürtül: kuytu yerlere toplanmış kar ya da kum yığını [DS: kürtün/ kürtük aa.] (DS 3047). mungul: sıkıntı (DS 3129).

poğul: haşlama [ < buğ ?] (DS 4651).

samıl: ağaç dallarında biriken kar [DS: san/ samul aa., DS: sambul “ağacın karla kaplanmış durumu” 3531, sanğ “buz” 3538; OT seng “buz topağı” (KTS: 474)] (DS 3532).

tebel: kıvrım, kat (DS 3854).

topul: ekinin bir destesi (SİYA 700). topul: ham domates (DS 3965).

tömbül: dört, beş taneli küçük üzüm salkımı (DS 3980). tümbül: hep, bütün (DS 4011).

yiril: leş [DS: yiril yiril “leş gibi; kötü koku için” 4822] (DS 4279).

1.69. +lA

(+nA)

Yazı dilimizde bulunmayan bir ektir. Pekiştirilmiş zarflar, çoğunlukla zaman zarfları türetir (Gabain: 2003: 47, Erdal, 1991: 403, Taş 2009: 43, Gülsevin 1997: 117, TS-VII : 171).

Nalbant, eki Moğolcaya bağlarken (2004: 2162), Hamilton ekin il- ‘bağlı, asılı, ilişkili olmak’ fiilinden türediğini öne sürmüiştür (2011: 67). Tulum da, ekin il- fiilinden gelişmiş olabileceği ihtimalini dile getirmiştir (1993: 162). Pekiştirme işlevi taşıyan ve enklitik (ek-edat) olarak kabul edilen +lA eki hakkında son yıllarda pek çok yazı kaleme alınmış, çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. 90

aşamıla: akşamleyin (M-ÇADK 159).

çıkla: sadece, yalnız; tamamen; tıpkı, aynı [OT çak “bir şeyin özünü, aynını gösteren kelime; tam, işte, aynı” (DLTD: 131), TTT çak/ çık “tam, tamam; sırf, salt, sade, yalnız, safi, halis” (YTS: 49); TTL: ? 437] (DS 1168-1169).

çokçala/ çokcalası: çok kez [DS: çokculam “çok fazla” 1260] (DS 1257). dünle/ dünne: sabah erken, gün ağarmadan [KBS: 312] (DS 1631).

dünne: sahur yemeği (DS 1632). katlam/ gatla: kez (DS 4537). peşinne: peşin olarak (Y-BYA 212).

sabala: sabahleyin [MAS: sabāla/ sabāna/ sabālana “sabah vakti, sabah erkenden” 310] (DS 4659).

sıcāla: sıcakta, sıcağın çok olduğu vakit (MAS 321).

yenile/ yeŋile: şimdi, pek az önce [OT yaŋıla “tekrar, yeniden, ikinci defa” (DLTD:742), TTT yeŋile “yeni, henüz, yeniden, pek yeni” (YTS: 242)] (DS 4246).

yetikle: yetecek kadar [KBS: 1130] (DS 4257).

1.70. +lA (< + lA - g)

(+ne, +ra?)

+lA- isimden fiil yapma eki ile fiilden isim yapma eki -g’nin birleşmesi ile oluşmuştur. Ekin sonundaki -g sesinin düşmesi ile günümüze +lA şeklinde ulaşmıştır.

90 Ek hakkında detaylı bilgi ve tartışmalar için bk. ÜSTÜNER, Ahat (2003), Türkçede Pekiştirme, Fırat Ü.

Basımevi, Elazığ.; ERCİLASUN, Ahmet Bican (2008), “LA Enklitiği ve Türkçede Bir ‘Pekiştirme Enklitiği’ Teorisi”, Dil Araştırmaları, S. 2, s. 35-56.; ERSOY Feyzi (2008), “Çuvaş Türkçesindeki +lA Eki Üzerine”, Dil Araştırmaları, S. 13, s. 57-71.; NALBANT, Mehmet Vefa (2004), “Türkçe Enklitik Edatı ‘LA’ ”, V. UTDK, TDK Yayınları, Ankara, s. 2157-2173.; ÖNLER, Zafer (1996), “Türkçede -lA Zarf Eki”,

UTDK 1992, TDK Yayınları, Ankara, s. 9-15.; TULUM, Mertol (1993), “-La/ -Le Ekine Dair”, TDED, Cilt

XXVI, s. 157-164.; KORKMAZ, Zeynep (2011), “ ‘La” Pekiştirme Ek Edatının Türkiye Türkçesi Ağızlarındaki Uzantıları ve -AlA- Tekrarlama Ekinin Yapısı Üzerine”, TDAY-B 2010-I, s.7-20.

Kökle bağlantılı ‘yer, arazi’ adları oluşturur (Ergin, 1990: 169, Banguoğlu, 2004: 186, Hatipoğlu, 1974: 94, Zülfikar, 1991: 102, Korkmaz, 2003: 49, Erdal, 1991: 108). Burada yer alan bazı kelimelerde görülen +lA ekinin +lAğI ekinden geldiği düşünülebilir. güzle: yörüklerin en son oturdukları daha az serin ve köye yakın olan yayla; bağ evi;

kışlık ev [OİYA: “güz evi” 347] (DS 2244).

kışla: koyun ve keçi sürülerinin gecelediği ya da kışın barındıkları kapalı ağıl (DS 2846). sinne: ölü gömülen yer, kabir [DS: sinnik aa.; < sin+leği ?] (DS 3637).

suvla: sulu bölge, sulak yer [KBS: 813] (DS 3703).

toyla: bitki yetişmeyen taşlı toprak; kumlu tepe [DS: doyla “killi, çorak toprak” 2568, toyra “verimsiz, killi toprak” 3976, toylan “bitki yetişemeyen, taşlı toprak; yele açık olan alan; ormansız, çıplak alan” 3975; OT toy 91“çanak yapılan çamur” (DLTD: 642); KBS: 922, EDPT: 567] (DS 3975).

tumla: höyük [ < tum+lağı ?] (DS 3991).

tuzla: davarlara kırda tuz verilen düz, taşlık ve kayalık yerler; otları tuzlu olan ya da hiç ot bitmeyen çorak, verimsiz yerler (DS 4003).

yazla: balkon; sofa; yazın göçülen ya da gezmeye gidilen yüksek, serin yer, yayla [DTAS: yazlaa “evin yazlık kısmı” 273] (DS 4127).

1.71. +lAç

(+lAc, +leş, +neç)

Yazı dilinde bulunmayan bu ek Türk dilinde nadir görülen isimden isim yapma eklerinden biridir: etleç ‘etli olan kimse’, Trkm. güŋleç ‘boğuk’, kȫseleç ‘köse gibi’, Tat. kartlaç ‘moruk’ (Atalay, 1941: 187, 193, Tabaklar, 1994: 14, Ganiyev, 2013: 93). Küçültme ve benzerlik ifade eder.

abalac: sevici kadın [DS: ablacı aa. 23, AA: ablaç aa. 26] (DS 6). babalaç: iri, büyük (insan veya hayvan) (DS 450).

bitleş: bitli (DS 711).

dünbelec: çok şişman (DS 1630).

91 ‘toy’ ve türevleri için bk. TEZCAN, Semih (1981b), “Peter Zieme Manichäisch-türkische Texte. Berliner

Turfantexte V, Schriften zur Geschichte und Kultur des Alten Orients. Akademie der Wissenschaften der DDR, Zentralinstitut für Alte Geschichte und Archäologie. Akademie Verlag, Berlin, 1975. 90 s. + 56 tablo üzerinde 178 tıpkıbasım, 4°”, TDAY-B 1978-1979, s. 297.

gartlaç: yaşlı, ihtiyar; yenme zamanı geçmiş, sertleşmiş, taze olmayan bitki [DS: kartalaç “kart, yaşlı” 2670] (DS 1930).

gezleç: ikinci kez yavrulayan koyun [krş. DS: gez “bir yaşında keçi, oğlak” 2019] (EYDS 108).

ġızlaç: çok sıcak yer [DS: kızlaç “sıkıntılı, havasız yer” 2868] (MAS 190). gödeleç: boyu kısa, geniş karınlı küp (DS 2124).

kıllaç: oyun bozan, hile yapan [ < kır “yansıma” + laç ?] (PTK 282). kızlaç: sıcağa dayanıklı bir çeşit kızıl toprak (DS 2868).

kuzleç: güneş görmeyen, gölgeli yer; nemli, ıslak yer (DS 3021). küteleç: ağaç kökü, kütük (DS 3054).

sapalaç: ters yol [KBS: sap-a+la-ç 732] (DS 3539). sopalaç: aptal (DS 3665).

tekeneç: yenilebilen bir ot [Y-ETA: teke sakalı aa.] (Y-ETA 617)

tokalaç: bodur, şişman çocuk [DS: “düz olmayan, eğri (öküz boynuzu vb. şeyler için)” 3947, toka “bilye; topaç” 3946] (DS 4765).

yıllaç: yılını doldurmuş saka vb. kafes kuşu (DS 4271).

1.72. +lAğI

(+la, +laa, +lā, +lağ, +lAğA, +lağu, +lAvI, +lavi, +lengi, +lev, +levü, +leye, +li, +löğü, +lüğü, +na, +nağı +neğe, +nege)

+lA- eki ile -gI ekinden oluşan birleşik bir ektir. Daha çok alet, organ ve yer adları yapar. Kökteki ismin çok bulunduğu yeri belirtir (Atalay, 1941: 188, Aksoy, 1945: 246, Kaçalin ve Bilgin, 1997: 71-76, Tietze, 2002: 232).