TÜRKİYE TÜRKÇESİ AĞIZLARINDA SÖZ YAPIM
1. İSİMDEN İSİM YAPMA EKLERİ
1.50.3. Çeşitli somut, soyut adlar ve nitelik bildiren sıfatlar türetir.
başka: usta [DS: başka çık- “çıraklık dönemini bitirip ustalık yetkisi kazanmak”] (DS 561).
cemişge: kaşık [krş. DS: çömüş “kepçe, büyük tahta kaşık” 1288] (DS 4470).
cimke: nokta; küçük çıkıntı, kabarcık; küçük yonga [krş. DS: cin/ cinek “küçücük, mini mini” 974, çim “az, biraz” 1221] (DS 974).
coşka: dikkatsiz [krş. DS: coş “genç” 1003, MİA: çoş “deli, çabuk, oynak” 395] (DS 1003)?
çeneke: çenenin uç tarafı (DS 1136). çıbışga: ince, uzun, yaş değnek (DS 1158). çıtırga: meşe yaprağı (DS 1194).
çiyirge: pekmez, susam ve afyonun kaynatılmasından yapılan tatlı (DS 1250). çöpürge: çalı çırpı (M-VADK 69).
dizge 58: erkeklerin giydiği getr biçiminde çorap, tozluk; dize kadar uzanan uzun konçlu çorap (DS 1531).
gıcırga: loğ taşını çekmek için ortasından takılan demir ya da ağaç araç, kol (DS 2028). gözge: çeşme (DS 2181).
gübürge: selin sürüklediği ağaç ya da başka şeyler (DS 2206).
içge: saygılı, kibar [NSÇT: içke “ince” < yinç + ge 947, EDPT: yinçge < *yinç- 945, EDAL: 1010] (DS 2504).
58 Nevzat Özkan, Kıpçak Türkçesinde de görülen bu kelimede hal eki kalıplaşması olduğunu ifade etmiş
kaşka: hayvanların alnındaki beyazlık, ak leke ve alnı beyaz lekeli olan hayvan [ET gaşga “alnı akıtmalı at” (YY: 203), OT kaş “lekesiz beyaz veya kara taş”, kaşga at “yüzü ak, gözlerinin çevresi kara olan at” (DLTD: 276-277); KBS: 473] (DS 2680). kındırğa: kurumuş, sertleşmiş (DS 2809).
kıravga: kıraç toprak [DS: gıravga “verimsiz, kolay sulanmayan toprak” 2051, NF: gıravga “kıraç, işlenmemiş, verimsiz toprak” 125] (DS 2815).
koska: çalımlı, iyi giyinmiş, güzel yakışıklı [DS: kosga “yiğit, kabadayı, yürekli” 2930, gosga “gururlu, kibirli” 2016; krş. kostak] (DS 2930).
mısırga: mısır unundan yapılan bir çeşit yiyecek, kaçamak (DS 3190). nėfiske: gözü yemeğe doymayan, boğazına düşkün, pisboğaz (KrTS 271).
özge: iki dağ arasındaki dereciklerin birleştiği yer, derenin başlangıcı [ET öz “vadi” (OTG: 251); OT öz “iki dağ arasında bulunan dere” (DLTD: 472); KBS: 681] (DS 3371).
özge: iyi, güzel; şakacı; cana yakın, sıcakkanlı; yürekli, gözü pek [DS: özke “sağlam, dayanıklı; temiz yürekli” 3372; KBS: 682] (DS 3371).
pasafka: aşağılık, onursuz, değersiz kimse [DS: pasaf “kir, süprüntü; kirli, pasaklı”] (DS 3403).
posurga: yere devrilip çürümüş ağaç (DS 3473).
sapanga: taş atmak için kullanılan ip ya da lastikten yapılmış bir araç, atambaç (DS 3539). sonka: son, sonuncu, son çocuk [Y-BYA: sonku aa.] (Y-BYA 222).
söveke: uzun boy [DS: söve boy aa.] (DS 3681).
tırka: her şeye çabuk kızan, sinirli [DS: tırlak aa.] (DS 3921).
tıska: sarı benizli, sıska, zayıf [DS: tıs/ tısık/ tıslı aa.; KBS: 897] (DS 3926). tilişge: tahta, odun kırıntısı, talaş [DS: tiliş “parça, dilim”] (DS 4762).
titirge: meyve ağaçlarının çatlak ve yaralı yerlerinden akan zamk [krş. DS: tetir/ tetire “yeşil ceviz kabuğu, nar vb. bitkilerin bıraktığı durağan boya lekesi” 3898] (DS 3941).
toska: genç, küçük manda [DS: tosmak aa.; KBS: *tos “tay” +ka 921] (DS 3972). tönge/ tömge: tırpanla ekin biçenlerin korumak için sol ayaklarına bağladıkları ot bağlamı
[krş. DS: töm “küçük toprak yığını” 3980; KBS: < tön- “dönmek” + -ge 926] (DS 3981).
töske: ocağa konacak biçimde kesilmiş küçük kütükler (DS 3984).
yelke: dağın doruğa yakın bölümü; küçük tepe (DS 4235).
1.51. +GAç
Yazı dilimizde görülmeyen bu ek küçültme işlevi taşır. ET’den beri az kullanılan bu ek bitki, hayvan ve alet adları türetmiştir (Deny 1941: 545, Räsänen, 1957: 101, Erdal, 1991: 83, Clauson, 2007: 189).
Bazı örneklerde +cAk ekinin göçüşmeye uğrayarak +GAç şekline girdiği görülmektedir.
buturgaç: haşarı, yaramaz [DS: butur 59 aa.] (DS 807).
çıkırangaç: bir çeşit tahterevalli [DS: çıngırşak/ çıkırancık aa.] (DS 1168). çuḫurġaç: çukurluk yer (Y-YYA 39).
çungurgaç: salıncak [Y-TYA: çungurgeç “urganlı salıncak” 174] (DS 1304). dombalakeş: takla (DS 1551).
elbürgeç: birdirbir oyunu (DS 1704).
elgeç: haşhaş sürtmekte kullanılan küçük el taşı [Y-SYA: elcek aa.] (Y-SYA 485). gıcırgaç: salıncak (2028).
ilankaç: dönemeçli yol [DS: ilankavığı aa.] (DS 2518). karkaç: saksağan [krş. DS: karrak aa. 2667] (AUKA 244).
kıcıngaç/ kıncırgıç/ kındırgeç/ kıngırgıç: tahterevalli [DS: gıncırgeç/ gıngırgaç “tahterevalli ya da tahterevalliye benzeyen bir oyun aracı” 2047] (DS 2807). kolkaç: ceket, gömlek ya da elbise kollarının kirlenmesine engel olmak için bilekten
dirseğe kadar geçirilen eğreti kolluk [DS: kolçak aa.] (DS 2909). loğkeç: loğ taşına takılan iki kollu ağaç [DS: loğdur aa.] (DS 3083)? sukaç: çeşme [KBS: 813] (DS 3690).
tapkaç: tokuç (DS 3826). temkeç: çaydanlık (DS 3876).
vızırgaç: topaç, dönen oyuncak (NF 160). yalgeç: köpeğin yal kabı (Y-AYA 137). yaykeç: yün atılan alet (SİYA 712). zıngırgeç: dönme dolap (DS 4373).
1.52. +GAn
(+ğan, +yen)
Eski Türkçede genellikle bitki ve hayvan adları türetmek için kullanılan ek ‘benzerlik, küçültme, yoğunlaştırma’ ifade eder (Atalay, 1941: 127, 133, Bilgen, 1989: 17, Erdal, 1991: 87, Biray, 1999: 63, Kaçalin, 2006: 123).
Moğolcadaki +gAn / +gAnA küçültme eki ile benzerlik taşır (Poppe, 1992: 46- 47, Erdal, 1991: 87, Karaağaç, 2009b: 238).
1.52.1. Bitki adları türetir.
arpagan: yabani arpa [OT “arpaya benzeyen bir bitki” (DLTD: 36); TDES: 19, Kaçalin, 2006: 123] (DS 330).
badırgan: yaprağı maydanoza benzeyen ve sapı soyularak yenen bir bitki (DS 468). bodurgan: tatlı, siyah renkli bir yemiş çeşidi (DS 722).
çıçırgan: bir çeşit dikenli çalının meyvesi [EİA: “diken” 64] (DS 1158). çıtırgan: sakızlık ağacına benzer küçük çalı (MKS 49).
dargan/ darikan/ darkan: çavdar [Dankoff, 1995: 702] (DS 1370).
ġığışkan: parlak yapraklı, yıkarken cıyış cıyış ses çıkaran yenilen bir ot [MAS: cıyışġan aa. 71] (MAS 181).
karağan: fırça gibi kullanılan sert tüylü bir bitki; yapışkan ve kokulu yaprağı olan, bodur funda boyunda dikensiz bir bitki [DS: karagan “yaprakları yapışkan, bodur bir çeşit bitki” 4533, karan “yaban nanesine benzeyen bir bitki” 2651; OT karakan “dağ ağacının bir çeşidi” (DLTD: 267)] (DS 2544).
kavgan/ kavkan: hayvanların, özellikle develerin, severek yediği dikenli bir ot, deve dikeni [DS: kavgaz/ kavız aa.] (DS 2688).
kurugan: ekin içlerinde biten, yemeği yapılan bir bitki (DS 3011). özgen: kuzukulağı otunun filizleri [KBS: 681] (DS 3372).
pıtırğan: dikenli tohumu insanların giysilerine, hayvanların tüylerine yapışan bir ot [OT buturgak “pıtrak” (DLTD: 121)] (DS 3449).
pizirgan: her hastalığı iyileştirdiğine inanılan ot, sultanotu (DS 3465).
südgen: kesildiğinde ortasından süt gibi bir sıvı akan; ilaç ve yakacak olarak kullanılan bir bitki, sütleğen (D-VGHA 123).
1.52.2. Hayvan adları türetir.
bıcırgan: midye (DS 655). çekgen: çekirge (AOA 462).
çayırğan: siyah beyez lekeli, keklik büyüklüğünde bir kuş (AADS 76).
çırgan: ağustos böceği [DS: cığırgan/ cığırtgan/ cıyırgan aa. 926] (DS 1186). mısırgan: hindi (DS 3189).
pisigen: kedi (DS 3461).
sakızgan: saksağan kuşu [OT saġzıġan aa. (DLTD: 483)] (AAS 277).
yeşilgan: yeşil renkli, kertenkeleye benzer bir hayvan [krş. TTT yaşılġan “yemyeşil” (YTS: 238)] (DS 4255).
tabışgan/ tabışkan: evi beklediği sanılan, fakat görünmeyen, bazı duvardan sesi işitilen hayvan [bk. DS: tavıştı “ses, hafif gürültü, tıkırtı” 3846; ET tavış “gürültü, şamata” (EUTS: 150); Tel. tabış “ses, haber” (TAS: 106)] (DRTA 359).
yeleken: kerkenez kuşu [DS: yelkesen aa.; KBS: yel + eğen 1112] (DS 4233)?
1.52.3. Yer adları türetir.
çamlığan: çamlık (DS 1065).
garağan: çalıların çok bulunduğu yer (DS 1919).
kırağan: geçit, dağın boynu [DS: kıramık “dağ sırtı, tepe, yamaç, bayır” 2815] (DS 2814).
vıcırgan: bataklık (DS 4098).
buzluğan: buzu eksik olmayan tepe [KBS: 191] (DS 811).
suluğan: abdest alınan yer [krş. DS: sulağan “sulu yer” 4707] (DS 3692)?
1.52.4. Çeşitli somut adlar türetir.
çipilgen: çamurlu [DS: çipil “sulu çamur” 1232] (DS 1233). dişleyen: büyük dişli kimse (DS 1525).
dölgen: tohum (DS 4487).
ezgen: her zaman nemli olan, nemli kalabilen toprak [ < öz + gen ] (DS 1829).
golğan: hayvanların boynuna takılan yuvarlak, irili ufaklı zil [krş. DS: hol “topaç” 2396] (DS 2097).
gözgen: kapaksız, küçük dolap (DS 2181).
karagan: toprak çanak (DS 2642).
talagan: kara yapağıdan dokunan bir çeşit kepenek [krş. DS: tala “kırkılmış koyun, keçi” 4735] (DS 3812).
tekirgen: üzüm suyunu arıtmaya yarayan büyük tekne [DS: tekir “yuvarlak”] (DS 3865). yedigen: büyük ayı da denilen takım yıldızı [OT yetigen 60 “yedi kardeşler adı verilen
yıldız” (DLTD:777); EDPT: 889] (DS 4221).
yelken: hava açıkken görünen ve yel çıkacağının belirtisi sayılan bulutçuk; dağın başındaki sis [DRTA: “yelli, rüzgarlı” 408] (DS 4235).
yengen: elbisenin kolu (SMYA 431).
1.53. +GI / +GU
(+ğI, +vu)
Genellikle yansıma gövdelerden sonra gelen ek küçültme, genişletme eki olarak kullanılmakta, +(I)k ve +tI eklerinin işlevine benzer bir işlev taşımaktadır.
Yansıma kelimeler dışında görülen +gI eki ET’de çeşitli anlamda isim ve sıfatlar yapan, genişletme işlevi taşıyan +gU eki (Gabain, 1988: 45, Räsänen, 1957: 104, Clauson, 2007: 188, Erdal, 1991: 164) ile ilgili olmalıdır.
1.53.1. Alet, eşya adları türetir.
çımkı/ çıpkı: ince, uzun değnek [DS: çıpkıç/ çıpkın/ çıprağı aa., DS: cıpkı “kamçı” 925; bk. OT çıp “ince ve yumuşak dal” (DLTD: 150); TTL: ? 509] (DS 1177).
gıcırgı: loğ taşını çekmek için ortasından takılan demir ya da ağaç araç, kol (DS 2028). gıldırgu: çocukların oynadığı ucunda tekerlek olan değnek (DS 2040).
gıygı: bir çeşit keman [DS: kıykı aa. 2857; TTL-II: < krş. Alm. geige “keman” 152; < gıy “yansıma” +gı] (DS 2066).
güldürgü: deve ve koyunlara takılan büyük çan [DS: gildirgi “küçük çan; büyük çan” 2039, kıldırgı “oğlak ve kuzuların boynuna takılan küçük çan, çıngırak” 2795] (DS 2217).
ışılgı: lamba [KBS: 422] (DS 2496).
60 Bu kelimedeki ek küçültme işlevi taşıyan ve bitki, hayvan isimleri yapan +gAn ekinden farklı bir ek
olarak kabul edilmektedir. Bu ekin yalnız unvanlarda, özel adlarda kullanıldığı ifade edilmiştir: başkan,
yetiken, tarkan, teŋriken (Ergin, 1990: 166, Gabain, 1988: 44, Tekin, 2003a: 82, Taş 2009: 40, Erdal, 1991:
şüdürgü: kamış dilli düdük (DS 3794). tablağı: tabla (DS 3798).
tıbılği/ tıbırği: ağaç dallarından yapılmış kaba süpürge [M-BDYA: tubulgu “ince çubuk” 448] (EİA 309).
yelgi: rüzgargülü [MİAS: “havanın hareketlerini ve rüzgarların cihetlerini gösterir alet” 290; KBS: 1113] (DS 4234).
yüzgü: ayna61 [DS: yüzüngü/ yüzünge aa., DS: görgü, gözgü aa. 2160, 2181; ET közŋü aa. (YY: 206), közüngü aa. (EUTS: 80), OT közŋü/ közüŋü aa. (DLTD: 371-372), közgi/közgü aa. (KTS: 161), TTT gözgü/ gözüngü aa. (YTS: 101), bk. ET közün- “gözükmek, görünmek” (EUTS: 80), OT közün- “görülmek” (DLTD: 372); EDPT: közŋü/ közüŋü < közün- 761] (DS 4339)?