• Sonuç bulunamadı

Çeşitli somut ve soyut adlar türetir Bu kelimelerin bir kısmında küçültme,

TÜRKİYE TÜRKÇESİ AĞIZLARINDA SÖZ YAPIM

1. İSİMDEN İSİM YAPMA EKLERİ

1.45.6. Çeşitli somut ve soyut adlar türetir Bu kelimelerin bir kısmında küçültme,

aşağılama anlamı söz konusudur. Burada yer alan bazı kelimelerde ek farklı bir kaynaktan geliyor olabilir (krş. +DIr, krş. +DIrmA).

buğduruk: ağaçların çiçek döktükten sonraki küçük meyvesi [OT bük “tomurcuk” (DLTD: 123)] (DS 780).

cabındırık: tatsız [DS: cabın aa., DS: cıbındırık “sinirli, yağsız et” 945] (DS 838). cıbındırık: geçim darlığı çeken, yoksul (DS 892).

cıyındırık/ cındırık/ çığındırık: sinirli, yağsız et [DS: cıyındırlık, cıyındırın aa.; KBS: *cıyın “sinir” ? + dırık 204] (DS 945).

civildirik: sıcaktan bunalarak bayılan kimse (DS 989).

çivindirik: ağaçların küçük taze dalı, filiz [DS: çiğindirik “filiz, taze yaprak” 1208, civindirik “tomurcuklanma” 989, çibindirik “söğüt ağacının çiçeği” 1203; KBS: 282] (DS 1248).

çomturuk: küt, yumak halinde [DS: çom “küme, topluluk; ağaç gövdesindeki yumru, budak” 1264] (Y-BYA 149).

çöpündürük: çör çöp, su kıyısı moloz birikintisi [krş. DS: çöpürdük “pis” 1291] (AAS 127).

eğindirik: piraplazmoz hastalığı (DS 1678).

fosturuk: iyi ya da kötü hiçbir olaya aldırış etmeyen kimse (DS 1877).

hoyduruk: yürüyüş ve davranışları kaba olan kimse [DS: hoydur aa.] (DS 2422). ışındırıḫ: pencere (KYAS 141).

içindirikli: duygulu, içli (NF 132).

karandırık/ karanduruk: karanlık (DS 2651). kızılıdrık: gökkuşağı (DS 2865).

mintirik: çok küçük, mini mini; çok az [DS: mindek/ mindek “çok küçük, mini mini” 3200] (DS 3202).

oğulduruk: soy sop [DS: oğunduruk “tükenmekte olan büyük bir ailenin küçük çocukları” 3270] (DS 4663).

olduruk: ince, genç çam ağacı; ağaç filizi, sürgün [DS: oğunduruk “taze çam” 3270, ovundurum “ekinin dibinden süren filiz, sürgün” 3299, uğunduruk “arpa ve buğdayın kökten süren çatal sapı” 4029; OT oğulduk “ağaç kökünden çıkan ufacık dallar, sürgünler” (KTS: 203), TTT oğulduruk “bitkilerin dibinden süren filiz” (YTS: 160); Kaçalin, 2006: 207] (DS 3277) .

oyunduruk: sık ağaçlık; çam fidanı [DS: oyunturuk “çam fidanı”; KBS: oy “saz, kamış” +un + duruk 644] (DS 3305).

sömündürük: iğe sarılmış ip [DS: sömen “taranmış yumak biçiminde yün” 3679] (DS 4705).

şarpındırık: arık, yağsız (et için) [DS: şırpıntırık aa. 3773] (DS 3750). şepildirik: başaklanmaya yüz tutmuş ekin (DS 3761).

şiftirik: gereksiz konuşan, geveze [krş. DS: şiptirme /şipdirim “hoppa, oynak kadın” 4728] (DS 3776).

uzunduruk: uzun boylu kimse için söylenen “uzun adam” anlamına bir aşağsama kelimesi [KA: “sevilmeyen bir kimseyi tanımlamak için” 591] (AA 707).

zıbındırık: uzun boylu (DS 4365). zivindirik: sivilce (DS 4390).

1.46. +dIrIm / +dUrUm

Yazı dilimizde bulunmayan bu ek, +DIrIk eki ile aynı işleve sahiptir. +DIrIk ekinin bir varyantı olarak değerlendirilebilir. 54

çildirim: çay kıyılarında yetişen bir ot (DS 4479).

çaldurum: dağların engebeli taşlık yerleri [DS: çoldurum “taşlık yer” 1263, çal “çakıl ve taş yığını; taşlık yer, çıplak tepe” 1046] (DS 1050).

dildirim: fazla gevezelik eden, gelişigüzel konuşan [krş. DS: dildirik “oynak, hoppa kimse”] (DS 1492).

koldurum: duvarla saçak arasındaki boşluk [DTAS: “köy evlerinde çatı mertekleri ile duvar arasında bulunan ve ufak tefek şeyleri koymaya yarayan dar boşluk” 167, DS: kuldurum “balıkların yumurtaları sakladıkları su kenarlarındaki yerler, ağaç kovukları; uçurum, dik yamaç” 2995, küldürüm “dikildiği yerde çürüyüp içi boşalmış ağaç, içi kof ağaç” 3027; krş. OT kol “kılıç veya bıçakta bulunan yol biçimi, oyma” (DLTD: 340), OT kol “vadi, nehir yatağı” (KTS: 152); krş. DS: koltak/ koltuk “küçük oda” 2911, koltuk “yapılarda duvarların birleştiği yer, köşe” 4564, kolçak “dağların yamaçlarında ocak şeklindeki oyuk ya da çukur” 2909, kul “ayakyolu, hela” 2993] (DS 2910).

güldürüm: büyükçe taş parçası (DS 2218).

sıldırım: yalçın, sarp [AKD: “sarp kayalık” 396, DİAT: sıldırımlıḫ “altı uçurumlu kayalık” 275] (DS 3607)?

şipdirim: hoppa, oynak kadın [krş. DS: şiptirme aa.; DS: şiftirik “gereksiz konuşan, geveze” 3776] (DS 4728).

ovundurum: ekinin dibinden süren filiz, sürgün [DS: oğunduruk “taze çam” 3270, uğunduruk “arpa ve buğdayın kökten süren çatal sapı” 4029] (DS 3299).

54 Hakas Türkçesinde bir örnekte +DIrIk eki ile aynı işlevi taşıyan +tırım şekli tespit edilmiştir: xoltırıx/

1.47. +DIrmA / +DUrmA

Sadece birkaç kelimede rastladığımız bu ek +DIrIk eki ile aynı işlevi taşımaktadır. +DIrIk ekinin bir varyantı olabileceği gibi, +DIr- ile -mA eklerinin birleşmesinden meydana gelmiş de olabilir (bk. +DIr-).

çiğindirme: omuzla getirilen uzun odun [krş. DS: çiğindirik “su taşıyanların kullandıkları omuzluk” 1208] (DS 1207).

şiptirme: hoppa, oynak kadın [DS: şipdirim aa.; krş. DS: şiftirik “gereksiz konuşan, geveze” 3776] (DS 4728)?

şişdirme/ şüşdürme: sacın üzerinde iyice kızartılıp şişe sarılarak rulo haline getirilmiş gevrek yufka ekmek (MAS 345).

1.48. +eğin (< +egün)

(+eğen, +evin, +avun)

Benzerlik anlamı taşıyan bu ek Orta Türkçede sadece bir kelimede ‘+egün’ şeklinde tespit edilmiştir (Bilgen, 1989: 12). TTA’da birkaç kelimede daha bu ekin olabileceğini düşünüyoruz.

göveğin/ göveğen: sığırlara dadanan zar kanatlı bir çeşit sinek [OT kökegün “gök sinek” (DLTD: 357); EDPT: < *köke- < kök 710, KBS: kök + eğen 388] (DS 2167). gürevin: kuvvetli, dinç [DS: güre aa.; krş. ET kür “müthiş, sarsılmaz” (ETY: 817), OT

kür “yiğit, sarsılmaz, yürekli” (DLTD: 399)] (DS 2235).

ėtėvinli: şişmanca, etine dolgun [DS: eteni aa., MAS: eteŋi aa. 145] (DS 1798). yalavun: yüksek alev (DS 4141)?

1.49. +eli, +ēni

(+ēli, +eni, +ēnĕ +eyli, +eyni, +iin, +in , + ı ̇̄n, + ı ̇̄n(i), +īn, +ıyn / +iyn, +ıynı, +ıyl, +ıylı, +ıylın)

+gil55 eki ile aynı işleve sahipolan +eli ve varyantları Aydın, izmir, Kütahya, Adana, Edirne, Bursa, Kırklareli, Manisa illerimiz ile Kuzeydoğu Bulgaristan

55 DS’de, sadece Pötürge (Malatya)’den gönderilen bir fişte +gil ile aynı işleve sahip +mol ekinden

bahsedilmiş, ek için ‘Hasanmola gittik.’ örnek cümlesi verilmiştir (DS: 3208). Taradığımız kaynaklarda böyle bir ekle karşılaşmadık.

(Deliorman)’da 56 tespit edilmiştir (Ersöz, 2008: 362-363, Günşen, 2004: 156-158, Akyol, 2006: 203). Ek, Türkiye Türkçesi ağızlarının büyük bir bölümünde, özellikle de yörükler ve göçmenler arasında, yaygın bir şekilde kullanılmaktadır (Ersöz, 2008: 372).

Gülensoy, ekin ‘ev’ kelimesinden geliştiğini ileri sürmüş (1988: 77), Günşen -gil ekinin başındaki g ünsüzünün düşmesi ve ünlü uzaması ile ekin +ı ̇̄l biçimini aldığını, 1. ve 2. şahıs iyelik ekleri üzerine gelen ekin ilerleyici benzeşme ile +ı ̇̄n biçimine kavuştuğunu iddia ettimiştir (2004: 158).

agamıylı: ağamlar [DTAS: aganiini “ağabeyingiller” 50] (EdA 63).

anameli/ anameyli: anne evi [DTAS: anamiin “anamgil, anamlar” 54] (DS 251). bobameyni: babamgil [Y-MMK: bubameli aa. 406, EdA: bobamıyn “babamlar” 63] (KYA 77).

1.50. +GA

(+ġa, +ğa)

Yazı dilimizde eskiden beri, donmuş olarak bir iki kelimede bulunur (Ergin, 1990: 166, Gabain, 1988: 45). Eski Türkçede az da olsa hayvan ve bitki isimleri de türetmiştir (Erdal, 1991: 83).

TTA’da ekin yansıma kelimelere de eklendiği görülmektedir. Ek TTA’da küçültme ve genişletme işlevi ile pek çok kelimede görülmektedir.

1.50.1. Hayvan adları türetir.

cırga: ağustos böceği (DS 928). cırġa: civciv (D-BlcİA 857).

kösürge: köstebek, tarla sıçanı soyundan bir hayvan [OT kösürge/ kösürken “köstebek” (DLTD: 366); EDPT: 752, OTWF: 83] (DİAS 217)

mısırga/ mısırka/ misirke: hindi [DS: mısır/ misir aa.] (DS 3189).

sakırga: kene [OT sakırku aa. (DLTD: 484); TDES: 351, KBS: 719, EDPT: 351, EDAL: 1204, < sakır “sticky” + t +gu (Tekin, 2003e: 122) 57] (DS 3519).

56Ersöz ve Günşen’in çalışmalarında ekin görüldüğü yerler arasında Manisa ili ve Deliorman bölgesi yer

almıyor. Manisa ağzında ‘+eli’ şeklinde görülen ek için ‘anameli, bubameli’ örnekleri verilmiştir (Akyol, 2006: 203).

57 Tekin, sakız ile sakırgu kelimelerinin aynı kökten olduğunu iddia etmiş, anlam ilgisini desteklemek için

1.50.2. Bitki adları türetir.

çakırga: mazı ağacı [TTL: 466] (DS 1044).

ilikge: ham incir [DS: iğlek/ ilek “baba incir, erkek incir” 2510; OT ilek “incir” (KTS: 109)] (DS 2524).

kındırga: çayır otuna benzer, derin köklü bir bitki [DS: gındırga “iğne gibi tepesi olan, çorak yerlerde yetişen yapraksız bir ot; bodur kamış” 2049] (DS 2809).

topka: çekirdeği top gibi çıkan bir tür kavun (SİYA 700).