• Sonuç bulunamadı

Genel Olarak Demokrasi-Muhalefet İlişkisi

Adil bir anayasal demokratik sistemde bile haksız kararlar alınabilir. Ancak bir bütün olarak anayasa adil kabul edildiği için belli bir haksızlık sınırını aşmayan yasalara karşı da bir itaat yükümlülüğü kabul edilmektedir.

IV-BİR DEMOKRASİDE SİVİL İTAATSİZLİĞİN MEŞRUİYETİNİN GENEL ÇERÇEVESİ

A-Genel Olarak Demokrasi-Muhalefet İlişkisi

1-Demokratik Bir Sistemde Muhalefetin Yeri ve Fonksiyonu

Demokrasinin, ilkçağın dar kapsamlı niteliğinden bu günkü modern şekline dönüşmesinde muhalefet olgusunun önemli bir payı vardır. Demokrasi, her şeyden önce bir özgürlükler rejimidir. İfade, siyasal örgütlenme ve muhalefet hakkı olmadan özgürlüğün tam olarak gerçekleşemeyeceği açıktır. Bütün temel haklar gibi, muhalefet hakkı da soyut bir ortamda

477 ÇEÇEN, a.g.e., s. 117.

478 DİQUATRO Artur, “Rawls and Left Crıtıcsm”, Political Theory, Vol, 11, No.1., Feb.1983, s. 60. 479 SİNGER, Democracy and..., s. 42-43. Benzer görüşler için bkz. COMMAGER H. Steele, Majority Rule

gerçekleşemez. Diğer şartlar yanında, demokratik bir düzenin gerçekleşmesini destekleyecek siyasal bir muhalefet geleneğinin olması gerekir. Esasında, Batı Demokrasilerini, diğer demokrasilerden ayıran en önemli kıstasın (ölçüt), örgütlenmiş, açık bir muhalefetin varlığı olduğu, genel olarak kabul edilmektedir. Bu önemi, kısaca şöyle ortaya koymak mümkündür: “Siyasi hürriyetler ve muhalefet ortadan kalkarsa, demokrasi de ortadan kalkar”480.

“Halkın, halk adına, halk tarafından yönetilmesi” diye meşhur bir tanımla ifade edilen demokrasi, ancak bu anlamda ele alınırsa, bir “tekerleme-tanım” olmaktan kurtulabilir. Bir tarafta yönetenlerin, diğer tarafta yöneticilerin olduğu bir dünyada; “halkın yönetimi” tabirinin içi, yurttaşların temsilcilerini seçme, karar alımına katılma, gerektiğinde muhalefet etme gibi ilkelerin kabulü ile doldurulmalıdır. Yoksa, halk egemenliği üzerine kurulu olmadığını iddia etmeyen hemen hiçbir hükümet ve rejim yoktur481.

Demokrasi, esas itibarıyla yarışmacı bir sistemdir. Çoğunluğun yönetimi pratik bir kuraldır. Bu kuralın kabul edilmesinin çoğunluğun tercihlerine ahlaki bir üstünlük tanınması ile bir ilişkisi yoktur. İktidarı kullanma belirli bir zamanla sınırlıdır. İktidar mevkii, sonsuz olarak hiçbir kimseye bırakılmaz. Bu gün çoğunlukta olanlar, yarın azınlık; azınlıkta olanlar ise çoğunluk olabilirler. Fakat bunun gerçekleşmesi ancak, azınlıklara çoğunluk olabilme imkanını bahşeden düşünce ve örgütlenme imkanına bağlıdır482. Hükümet şekli ne olursa olsun (parlamenter, başkanlık) demokratik sistem, iktidar- muhalefet ilişkileri üzerine kurulmuştur. Rejimin varlığını sürdürebilmesi, az önce ifade ettiğimiz gibi, bu ilişkilerin değişken olması, yani rollerin değişmesi esası ile mümkündür.

Muhalefetin fonksiyonunu, hükümete ve kamuoyuna yönelik olarak iki grupta incelemek mümkündür. Muhalefetin hükümete yönelik görevinin başında, onu sürekli bir şekilde denetim altında tutması gelir. Gensoru, araştırma, soruşturma mekanizmaları işletilerek hükümet denetlenir. Muhalefet istediği sonuca kamuoyu yaratarak varmak isteyebilir; ya da kamuoyu483

olarak ortaya çıkan düşünceleri arkasına alarak bu denetim işlevini gerçekleştirebilir. Aslında iktidar, nihai olarak başarısını gölgelemek istemiyorsa kamuoyunu karşısına almamak zorundadır. Tersinden ifade etmek gerekirse, iktidarlar, parlamento içinden

480 MAYO Henri, Demokratik Teoriye Giriş, çev. Emre Kongar, (Ankara: Türk Siyasi İlimler Derneği Yayınları, 1964), s.54.

481 ARON Raymond, Demokrasi ve Totalitarizm, çev. Vahdi Hatay, (İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1976), s. 40.

482 ERDOĞAN Mustafa, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, (Ankara: Özışık Ofset Matbaacılık, 1995), s.9. 483 “Kamuoyu” nun ne anlama geldiği hakkında geniş bilgi için şu eserlere bakılabilir. Nermin ABADAN, Halk Efkarı Mefhumu ve Tesir Sahaları, (Ankara: S.B.F yayınları, 1956), Duygu SEZER, Kamuoyu ve Dış Politika, ( Ankara: S.B.F yayını, 1972).

veya dışından gelsin her türlü muhalefeti ve kamuoyunun reaksiyonlarını bir şekilde dikkate almak durumundadırlar. Böylece hükümet, programını uygularken tek yönlü görüş açısından uzaklaşarak, kendisi dışındaki görüş ve istekleri dikkate aldığı -belki de almak zorunda kaldığı için- bir uzlaşma ve tolerans zemini doğmuş olur. Bu açıdan muhalefet, iktidar değişimini sağlamanın yanında, demokratik değerlerin yerleşip kökleşmesinde önemli rol oynar. Kısaca, tüm bu fonksiyonları yerine getiren bir muhalefetin, demokratik özgürlüklerin korunmasında önemli fonksiyonları vardır. Bu konuya son vermeden şu noktayı belirtmekte fayda vardır. Demokratik özgürlüklerle muhalefetin arasında karşılıklı bir ilişki vardır. Gerçek bir muhalefet olmadan özgürlükleri korumanın zor olduğu bir gerçek ise, özgür ortamlar olmadan muhalefet yapma şansının olmayacağı da buna eşit bir gerçektir.

2- Batı Demokrasilerinde Siyasal Muhalefet

a)Muhalefet Kavramının Kapsamı

Genel bir kavram olarak muhalefet, “bir görüşe, bir tutum ve davranışa karşı olma, uymama”, “başka türlü olma”, gibi temelde aynı anlamı içeren farklı kelimelerle açıklanmaktadır. Muhalefet, kuramsal ve pratik düzeyde yalnızca fikir anlaşmazlığı ile sınırlı kalmaz; bu anlaşmazlığa bağlı olarak eylem düzeyinde ortaya çıkabilecek çatışmacı hareketleri de kapsar484.

Muhalefet kavramının siyasal perspektif içinde ele alınmasını ifade eden siyasal muhalefet, genel olarak, toplumsal ve ekonomik yapıyı, siyasal rejimi ve onun somut unsurlarını hedef alır. Aslında, genel olarak siyaset literatüründe muhalefet, “grup olarak muhalefet” ve “davranış olarak muhalefet” olarak ikili ayrım yapılmaktadır. Bunlardan ilki, iktidarın gidişini benimsemeyen daha doğrusu onaylamayan muhalefet partilerini göstermekte, diğeri ise hükümetin yaptığı işlere karşı olduğunu, yazı ve tartışmalarla ortaya koymak anlamını içermektedir485.

Temelde, toplumsal yapıdaki çelişki ve çatışmalardan doğan muhalefet, bu yapıdaki bazı somut durumların ifadesi olarak ortaya çıkar. Bunların başında şu örnekleri sıralayabiliriz: Siyasal iktidarın toplumsal sorunlara çözüm getirememesi, halkın beklentilerini

484 TURGUT Nükhet, Politik Muhalefet: Batı Demokrasileri, Sosyalist Ülkeler, Türkiyet, (Ankara: Birey ve Toplum Yayıncılık, 1984), s.3.

karşılayamaması; yönetilenlerin, anayasa ve kanunlar çerçevesinde hareket etseler de toplum katında ki meşruluklarını yitirmeleri; yöneticilerin, toplumsal yapıda genel kabul görmüş yasal ve geleneksel kuralları çiğnemeleri; siyasal iktidarı elinde tutanların yanlış siyaset izledikleri yolundaki duygu veya düşünceler; siyasal yapının işleyişinden, yöneticilerin yönetim stilinden ve sosyo-ekonomik nedenlerden ortaya çıkan bozukluklar; ekonomik durumun zayıflığı, ulusal ve uluslar arası nitelikteki krizler.

Örneklerini daha da çoğaltabileceğimiz bu nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan siyasal muhalefet, genellikle, parlamenter muhalefet çerçevesi içinde ele alınıp incelenmiş olsa da; gerçekte, o, sadece partilerce yapılan muhalefeti içermez. Muhalefet, partilerden başka, örgütlü veya örgütsüz çeşitli grup, topluluk ya da kişilerce, yasal ya da yasal olmayan çeşitli yollarla gerçekleştirilebilir. Kavram, geniş açıdan hükümetin beğenilmeyen faaliyet ve politikalarını eleştirmek dışında- şu noktaları ya da anlamları içine alır.

-Devletin esas biçim ve temeline, siyasal rejime ve sosyo-ekonomik düzene karşı olmak; toplumsal yapıyı tüm yönleriyle sorgulama ve eleştiri konusu yapmak

-Yalnızca içinde bulunulan sosyo-ekonomik yapıya ya da sadece mevcut siyasal rejime karşı olmak.

-Toplumsal yapının hiçbir yönünü tartışma konusu yapmayıp, sadece devleti kontrol eden ya da siyasal iktidarı elinde bulunduran kişi, grup ve hanedana karşı direnmek veya onun meşruluğunu kabul etmemek

-Yöneticilerin baskıcı olarak görülmesi halinde, onların baskısına karşı direnmek

-Bazı somut ideolojik amaçları veya manevi değerleri gerçekleştirmek amacıyla, siyasal iktidarı etkilemeye yönelik faaliyetlere girişmek486

Bütün bu başlıkları içerecek genel bir tanımı şu şekilde vermek mümkündür. Siyasal muhalefet: belli bir toplumsal oluşumda, herhangi bir zaman diliminde mevcut siyasal rejime ve sosyo-ekonomik düzene veya bunlardan sadece bazılarına, yahut da sadece siyasal iktidarı elinde bulunduranlara karşı ortaya konulan siyasal bir davranış biçimidir. Siyasal muhalifler, alternatif bir program sunarak veya sunmayarak, yasal sınırlar içinde veya yasal olmayan çeşitli yollara başvurarak davranışlarını ortaya koyabilirler.

Şu halde, siyasal muhalefet; siyasal partiler, baskı grupları tarafından ve ya bireysel olarak, yani örgütlü ya da örgütsüz şekilde yapılabileceği gibi; sözle, yazıyla, davranışla, aktif ve pasif direnme yollarından her biriyle, hatta bireysel yaşam biçimiyle ortaya konulabilir. Muhalefet edilen olguların çeşitliliği kadar, muhalefet edenlerde ve muhalefetin ortaya konulma biçimlerinde farklılıkların gözlenmesi normaldir.

b)Siyasal Muhalefetin Alt Ayrımları ve Bu Ayrımlarda Sivil İtaatsizliğin Yeri

Şimdiye kadar değindiğimiz gibi, siyasal muhalefet farklı olguların bir bütünü olup, belli bir muhalefet anlayışından, türünden değil, değişik muhalefet türlerinden, anlayışlarından söz edilebilir. Her nedense, genellikle siyasal muhalefet ve siyasal çatışma birbirine karıştırılır. Siyasal muhalefet, siyasal çatışmanın en ileri ve kurumsallaşmış biçimidir487. Muhalefetin anlam ve içeriği konusundaki genişlik, onun ayrımlarında da karşımıza çıkmaktadır. Ayrıntıları bir kenara bırakarak, siyasal muhalefeti, genel olarak üç önemli kategori halinde incelemek mümkündür.

ı-Anayasal Olan ve Anayasal Olmayan Muhalefet

Anayasayı, bir devletin kendisine mahsus, siyasal-hukuksal yapısını belirten en üst düzeydeki hukuksal çerçeve olarak tanımlayabileceğimize göre, muhalefetin anayasallık veçhesi, her ülkeye göre değişecektir. Bu açıdan, anayasa dışı muhalefeti, baştan, olumsuz olarak yargılamamak gerekir. Örneğin, yazılı olsun veya olmasın, otoriter sistemlerde ya da diktatörlüklerde bile anayasal bir çerçeve vardır. Otoriter bir sistemde anayasa-dışı muhalefet kategorisine yerleştirilen muhalefet, muhtemelen, demokratik bir sistemde anayasal muhalefet olarak gözükecektir.

Şu halde, geriye, siyasal sistemde her hangi bir muhalefet olgusunun anayasal yapıya hangi yönleriyle aykırı olabileceğinin değerlendirilmesi kalmaktadır. Bu noktada, anayasaya aykırılık konusunda, çeşitli vurguların altını çizmek gerekirse:

a) Muhalefeti yapan grubun, ortaya çıkışı ve hatta varlığı anayasaya aykırı olabilir. Anayasanın ilkelerine ters düşmesi de bu muhalefet odağının anayasa-dışı olması için yeterlidir. Daha çok örgütlü muhalefet için geçerli olabilecek bu durum, sivil

itaatsizin\itaatsizliğin durumunun değerlendirilebileceği elverişli bir çerçeve olamaz. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, direnme içerik kazandırılmamış bir biçimde pek çok anayasada öngörülse de; bundan, direnmenin önemli bir formu sayılan sivil itaatsizliğin anayasal bir yöntem olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasaların, kanunlara itaatsizliği açık-seçik kabul etmesi, açık bir totoloji olurdu.

b- Muhalefetin yapılış tarzı, kullanılan vasıtalar anayasa-dışı olabilir. Silahlı eylemler yoluyla, şiddete yönelerek muhalefet yapmak bu cümledendir. Şiddeti kesin biçimde dışlayan sivil itaatsizlik, metot olarak anayasallıkla çelişmez.

c- Muhalefetin hedefi anayasa-dışı olabilir. Asıl amacı anayasayı yıkmak olan bir muhalefet, açıktır ki, yıkmak istediği sistem tarafından anayasal olarak kabul edilemez. Sisteme köklü bir şekilde karşıtlığı ifade eden söz konusu muhalefetin radikal metotları kullanması muhtemeldir. Uzun vadeli bir devrim strateji için, kısa dönemde yasal sınırlarda kalınsa da bu durumu anayasa-dışı kategorinde düşünmek gerekir. Sistemi değiştirme hedefi, tamamen sistem içinde kalarak yürütülüyorsa ve devrim ilkelerinden, teorik ve pratikte vazgeçilmiş ise, üstelik bu tip bir muhalefet toplumsal yapıda meşruluk kazanmışsa, muhalefetin anayasallık niteliği doğmuş olur. Bunun en güzel örneğini Avrupa sosyalist partileri oluşturur488.

Sivil itaatsizliğin hedefi kesinlikle anayasayı yıkmak değildir. Sivil itaatsizliğin, anayasal ilkelerin önemli ölçüde zedelenmesine bir tepki olduğu pek çok yazar ve düşünürün benimsediği bir husustur. Anayasallık-Anayasa dışılık konusunda Sartori’in ortaya koyduğu kıstası dikkate aldığımızda, sivil itaatsizlik, tam bir anayasal muhalefet formudur. Onun bakış açısıyla anayasal muhalefet; hırçın değil, sakin politikayı esas alan, barışçıl yolları takip eden, karşısındakini düşman olarak gören yaklaşımla ilgisi olmayan, kısaca politikanın evcilleştirilmesini öngören\sağlayan bir yöntemdir. Bu tanıma göre, “anayasallık”, neredeyse sivil itaatsizliği açıklamaktadır. Kısaca, sivil itaatsizlik anayasal muhalefet kategorisi için en iyi örneklerden birisidir.

ıı-Yapısal Olan veYapısal Olmayan Muhalefet

Yapısal muhalefet-yapısal olmayan muhalefet ayırımında temel kriteryum, muhalefet ile gerçekleştirilmek istenen amaçtır. Benimsenen amaçlar, genel olarak şu başlıklar altında

toplanabilir. a) Siyasal yapıya yönelik değişiklik isteği b) Sosyo-ekonomik yapıya yönelik değişiklik isteği c) Hükümetin, daha doğrusu iktidarın yürüttüğü somut-özgün bir politikada değişiklik talebi.

Kural olarak, “a” ve “b” hedeflerinden herhangi birinin seçilmesi yapısal muhalefetin varlığı için yeterlidir. Mevcut siyasal rejimde ve sosyo-ekonomik düzende radikal olsun ya da olmasın herhangi bir değişikliği amaçlayan muhalefet yapısal nitelik taşır. Böylece, hükümet değişikliği isteği yapısal muhalefette ilk hedef olabilmektedir. Yapısal muhalefet yapanlar, yalnızca tek bir hedefle ilgilenerek, hükümette ve onun politikasında değişiklik istemeyebilir.

Yapısal olmayan muhalefet, ideolojik değildir. Yapısal olmayan muhalefette hemen hemen

tüm muhalefet mücadelesinde iktidarın ele geçirilmesi asıl amaç olarak ön plandadır.

Sivil itaatsizliğin yapısal muhalefet içinde ele alınamayacağı kesindir; öte yandan sivil itaatsizliğin yapısal olmayan muhalefetle de doğrudan ilişkisini kurmak o kadar kolay değildir. Zaman zaman vurguladığımız üzere, kurumsal bir yapı aracılığıyla yürütülmesi pek mümkün gözükmeyen sivil itaatsizliğin, çıkış noktası itibarıyla, yapısal olmayan muhalefetle bir dereceye kadar bir ilişki kurulabilir

ııı-Parlamento içi ve Parlamento-dışı Muhalefet

Bu ayrım, muhalefetin yapıldığı mekanlar dikkate alınarak yapılmaktadır. Şöyle ki, bir toplumsal yapıda yasal bir dayanağa sahip partilerce yürütülen muhalefet parlamenter, bunlar dışındaki güçler tarafından yürütülen muhalefet parlamento dışı sayılır. Buna göre, iktidarda bulunmayan partiler, en esaslı bir parlamenter muhalefet odağıdır. Parlamentoda temsil edilmeyen partilerin yaptıkları muhalefeti de bu tasnif içinde düşünme eğilimi vardır. Siyasal bir parti olma, özünde iktidara alternatif teşkil etmek demektir.

Parlamento dışı muhalefet, hükümet değişimi hatta iktidarın ele geçirilmesi hedefinin yasal sınırlar içinde yürütülmesi imkansızlığından ortaya çıkmıştır.

Batı demokrasilerinde, asıl ve klasik muhalefet türünü, anayasal ama, yapısal olmayan muhalefet oluşturur. Sistemin temeli üzerinde anlaşma, anayasal düzene saygı ve itaat vardır. Bunlar sorgulama ve tartışma konusu yapılamaz.

Sivil itaatsizliğe, bu çerçevede anayasa-dışı muhalefet, parlamento-dışı muhalefet kategorileri içinde bir “yer” tayin edilmesi, bu yöndeki bir yorum, onun her hangi (gelişi güzel) bir anayasa-dışı ve parlamento-dışı muhalefetle eş tutulması anlamına gelmemektedir ve gelmemelidir. Nitekim, her iki muhalefet türünde, sisteme sert bir karşı oluşun yanında, ne kadar ustaca gizlenmiş olursa olsun eylemlerin yürütülmesinde şiddet gözlenir; en azından, demokratik geleneğin asli süreçleri, yerine göre sinsice, yerine göre de fütursuzca ihlal edilir. Bunlara ek olarak, üzerinde durduğumuz muhalefet tiplerinde, tetikte bekleyen bir anayasa ihlali söz konusudur. Kendine özgü şartları olan sivil itaatsizliğin, konumsal olarak bu kategorilerle birlikte değerlendirilmesinin pek çok sakıncaları vardır; ancak bu davranış biçiminin sistematik olarak nasıl bir muhalefet içinde düşünülmesine dair bir fikir verebilmek bakımından, genel kabul görmüş bu karşılaştırmalı modellerle ilgisinin kurulması yanlış da sayılamaz.

Demokrasi-sivil itaatsizlik analizinden önce, böyle bir değerlendirme, hiç olmazsa analize farklı bir boyut ya da açılım kazandıracaktır.