• Sonuç bulunamadı

Demokratik bir Sistemde Sivil İtaatsizliğin Meşruiyeti

İtaatsizlik bir demokraside haklılaştırılabilir mi? Şayet bu olacaksa ne zaman ve hangi şartlar altında olmalıdır?. Bu soruların cevabı, “yanlışları düzeltim için çeşitli kanalların bulunduğu, kanunların yapımında toplumun daha rahat katılım gösterebildiği bir demokraside, itaatsizliğin gereksiz ve nihai olarak zararlı olduğu yargısına varılamayacak kadar” zor ve komplekstir. Yine bir soru ile bu zorluğun nedenini ortaya koymak gerekirse: Demokratik bir devlete rıza gösterildiği için onun kararlarına her zaman uymak mı gerekir? Bu soru, “bir devlete rıza göstermek rasyonel ve akla uygun mudur” sorusundan açık bir şekilde farklıdır.

Demokrasi-sivil itaatsizliğin meşruiyeti tartışmaları, genellikle şu sorular ve bunlara verilen cevaplardan oluşur: En iyi alternatif olarak demokratik bir devleti seçmek ve desteklemekle, bu devletin yasalarına kayıtsız şartsız itaat etmek mantıksal olarak tercih edilmiş olunmakta

mıdır? Yani çoğunluğun kararları en hayati çıkarları ve değerleri tehlikeye attığında yine itaat gerekli midir? Demokrasi de kurallara uymak, anarşiden kaçınmanın bedeli mi, yoksa genel özgürlüğün sebebi midir? Kişisel onur ve vicdan, demokratik süreçleri kabul ettikten sonra onun beğenilmeyen kararlarına uymakla mı, yoksa bu durumda içteki sese kulak vermekle mi korunur?

Bu aşamada bu konudaki teorik birikim ışığında, yukarıdaki soruların cevapları aranacak, daha doğrusu, demokrasi-sivil itaatsizliğin meşruiyeti sorgulanacaktır.

1-Olumsuz Görüşler ve Dayandıkları Gerekçeler:

Bir demokraside sivil itaatsizlik de dahil, hiçbir tür itaatsizliğin meşru olamayacağını ileri süren tezlerin bazıları ahlaki, bazıları da pratik gerekçelere dayanır. Diğer bazıları ise, demokratik usul ve süreçlerin mevcudiyetinin, bir itaatsizliğin ortaya çıkmasının objektif şartlarını ortadan kaldırdığına olan inancı dile getirir. Bu iddialar genel başlıklar halinde aşağıdaki gibi ortaya konabilir.

a)Genel Özgürlük ve Ahlakilik

İnsanın, özgürlüğü ancak toplum içinde mümkündür. Toplum halinde yaşamak insanın doğası gereğidir. Çok küçük birimler hariç tutulursa, ortak yaşama ait kuralların belirlenmesine her üyenin doğrudan katılmasına imkan ve ihtimal yoktur. Dolayısıyla “temsil” ve “çoğunluğun yönetimi” zorunludur. Bir arada yaşamanın temeli, birliğin bütün üyeleri için bağlayıcı olan kararlara itaat etmeyi gerektirir. Demokrasi, bir birliğin kendi kaderini tayin etme imkanlarını (genel özgürlüğünü) azamileştiren bir yönetim biçimidir. Bu iddianın en yüceltilmiş sunumu, toplum sözleşmeleri kuramlarının özünü oluşturur: “Her kesin herkesle birleştiği halde yine de özgür kaldığı” durum özgürlüğün ta kendisidir”489.

Çoğunluk yönetimi, hür bir halkın

489 DAHL Robert, Demokrasi Eleştirileri, çev. KÖKER Levent, (Ankara: Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, 1993), s.111.

yegane yönetim biçimidir; bunun kabul edilmediği halde geriye tek seçenek kalır: Anarşi ve despotizm. Şu halde seçim kaçınılmazdır490.

Demokratik bir devleti seçip, onun yasalarına itaat konusunda hiçbir yükümlülük kabul etmemek akla aykırı olduğu gibi, ahlaka da aykırıdır. Çünkü demokratik sürecin varlığı, sadece hukuksal hakları değil, aynı zamanda bütün bunların uzantılarını da kabul etmeyi gerektirir. Demokratik bir süreç içinde yaşamayı tercih edip onun gereklerini kabul etmemek, en başta bir çifte standart sayılacağından genel ahlakla çelişir. Toplum için neyin iyi olduğuna demokrasinin verdiği cevap, kamusal iyiliğin tespitinde bütün toplum üyelerinin eşit hak sahibi olması ilkesine dayanır. Selektif olmayan (genel) bir kanuna itaatsizlik eden biri, bu tavrıyla, aslında, “ne yapılması gerektiği konusunda diğerlerinden daha çok söz hakkına sahibim” demektedir. Bundan dolayı, bir demokraside kurallara karşı gösterilen sivil itaatsizlik, otomatik olarak, en temel demokratik ilkenin ihlali anlamına gelir491.

Sivil itaatsizliğin, haklılaştırılamayacağını ileri süren iddiaların orijinlerinde genellikle bu kaygılar vardır. “Bir anayasal demokraside sivil itaatsizliğe göz yummak, anarşiye davetiyedir. Anarşinin keyfiliği, tiranlığın baskıcı keyfiliğinden daha katlanılır değildir. Onlara göre böyle bir girişimin sonuçları adeta domino etkisi gibi yıkıcı olacaktır. Hatta, suça denk düşen cezanın kabul edilmesi, öldürme, soygun vs. adi suçların bu gerekçeyle haklılaştırılamayacağı gibi, sivil itaatsizliğin de haklılaştırma gerekçesi olamaz. Oldukça hipotetik olan bu yargı, ahlaki gerekçelerle de desteklenmektedir. Bu iddiaların birinde şöyle denilmektedir. “Biz vatandaşlar, hükümetin bütün kanunlara uymasını beklerken, bireylerin kendi yargılarını yasanın yerine koymasını istemek, nasıl mümkün olabilir?”492.

b)Nesnel Süreçler ve Azınlık Hakları

Azınlık haklarına güvence sağlayan bir demokraside, sivil itaatsizliğin asla meşrulaştırılamayacağı görüşü pek çok düşünür tarafından paylaşılmaktadır. Kuralların demokratik süreçlerle konması ve bunların yine aynı süreçlerle değiştirilmesi, temel hakların korunmasında en büyük bir güvencedir. Bu görüş için hatırı sayılır bir felsefi dayanak vardır. Mesela, Green, bir şahsın, herhangi bir kanunun kamu yararına aykırı olduğuna inanması

490 COMMAGER Henry Steele, Majority Rule and Minority Right, (New York: Oxford University Press, 1943) s. 8.

491 GANS, a.g.e., s.112.

durumunda, bunu değiştirmek için her şeyi yapmaya hakkının olduğunu ama, amacına ulaşıncaya kadar kanuna itaat etmesi gerektiğini vurgulamaktadır493.

Öte yandan, azınlıkların hakları gerçek demokrasilerde çoğunluğa karşı korunmaktadır. Siyasal bakımdan da, azınlıklar, çeşitli yollardan karar alma sürecini etkileyebilir ve ikna yoluyla çoğunluğa ulaşabilir. Demokrasileri vazgeçilmez kılanda budur. Diğer bir deyişle, muhalefet, yasayla teminat altına alınmıştır. Azınlıklar çeşitli muhalefet yollarını kullanarak çoğunluğa ulaşma özgürlüğünü her zaman ellerinde bulundururlar. Yani gerçek bir demokraside “çoğunluk”, sosyolojik bir sabite değildir. Kısaca, iktidarı -bu anlamda kanun yapma şansını- ebedi kazanan ya da kaybeden yoktur. Güney Vietnam’da, Avustralya’nın bir bölük asker bulundurması konusunda geniş bir itaatsizlik olduğu zaman, ilk Avustralya başbakanı tarafından da bu hususun altı şöyle çizilmektedir: “Halkı kanunu ihlale kışkırtmaya gelince, kanunu oy sandığı ile değiştirme şansının olduğu demokratik bir toplumda, bu gibi insanlar için bir mazeretin olabileceğini düşünemiyorum”494.

İleri sürülen bu gerekçeler, demokratik bir devlete itaat yükümlülüğünün sınırlarını çizmektedir. Daha somut ifade etmek gerekirse bir demokraside, süreçsel nedenler sağlandığı ve azınlık hakları korunduğu müddetçe, bunlar kanuna uymada çok daha güçlü nedenleri oluşturur. Kaldı ki bir demokraside şikayet edilen durumların düzeltilmesi imkanını bahşeden –başvurulabilecek- pek çok yol vardır. Diğer bir deyişle, her hangi bir itaatsizlik, ancak demokratik süreçlerin tanınmadığı, azınlık haklarının korunmadığı, bir cümle ile, özgürlüğün bulunmadı totaliter rejimlerde meşru olabilir495. Bu sistemlerde oylama ve ikna hakkından sürekli mahrum ve ümitsiz olanlar, hem mantıksal hem de ahlaken kanunlara uymak mecburiyetinde değillerdir496.

2-Olumlu Görüş ve Değerlendirmeler

Bir demokraside sınırları dikkatlice belirlenmiş bir sivil itaatsizliğin istisnai meşruiyet

kazanabileceği yolunda oldukça tatminkar açıklamalar vardır. Bu görüşler, esas olarak, itaatsizliği bir demokrasiden kesinkes dışlayan görüşlerin, en azından eksik olduğu itirazına dayanmaktadır. Söz konusu tez, iddia ve teorilerin merkezinde şöyle bir düşünce yatmaktadır.

494 SİNGER Peter, “Democracy and Disobedience”, s. 1-2. 493 SİNGER, a.g.e., s. 2.

495 GANS, a.g.e., s. 95. 496 STEİN, aynı adres ve yer.

Bir demokraside sivil itaatsizliğe her türlü meşruiyet (ahlaki-siyasi-sosyolojik) yolunu kapayan iddialar, demokrasinin sadece “prima facie”(görünüşte) tanımını ve onun “düz” mantıksal sonuçlarını dikkate almaktadır. Kanaatimizce de formal bir demokrasi anlayışının ötesine geçerek, bu sorununun meşruiyetini tartışmak gerekir. Şu halde; bir demokrasi de itaatsizliğin olamayacağını ileri süren, yukarıda da genel olarak değinilen, teori ve anlayışları esasta yadsımayarak; sözü, bunların (söz konusu teori ve telakkiler) demokrasinin paradokslarını ve “kör” noktalarını ihmal ettiğine getirmek istiyoruz. Hepsi bir yana, bir demokraside sivil itaatsizliğe dikkatlice bir meşruiyet alanı açmak, demokrasinin olgunluğu açısından oldukça önemlidir.

a) Çoğunluk Kuralına Ahlaksal İşlerlik Kazandırma

Çoğunluk kuralının, bir demokrasinin “kral yolu” olduğunun farkında olarak; sivil itaatsizliğin bir demokraside haklı olabileceği ihtimalini ileri süren görüşler, evvela, bu ilkenin katıksız uygulamasının demokrasiyi yozlaştıracağı konusunda odaklanmaktadır. Demokrasinin ruhu gereği, çoğunluğun düşüncesinin azınlık düşüncesine ahlaksal bir üstünlüğü yoktur (olmamalıdır). Bir kanunun temel hakları ihlal etmesi halinde, kanunun nasıl ve kimler tarafından alındığının önemi yoktur. Çoğunluk kuralı iyidir ama, ne yazık ki, her zaman “halkın sesi, hakkın sesi değildir”. Franz Neuman’ın dediği gibi: “Çoğunluğun iradesini yansıtıyor diye herhangi bir yanlış (karar) doğru olmaz; belki bu yolla daha büyük bir yanlış olur497. Demokrasiyi anlamlı kılan, onun bir sivil kültür ve ılımlı bir kamusal yaşama daha çok hizmet etmesidir. Sivil bir kültürü mümkün kılacak kamusal bir hayatın öğeleri varsa, siyasi yükümlülük anlamlı olabilir. Aksi halde, yani demokrasiyi sadece kamusal işlerin yürütülmesinde başvurulacak süreçler olarak kabul etmek, demokrasinin ruhu açısından ağır bir çelişki olur.

Sivil itaatsiz eylemlerine girişen bir azınlık, bir kararın kendileri için ne denli hayati bir öneme sahip olduğunu, onlar için nasıl bir baskı oluşturduğunu, çoğunluğa gösterme imkanı bulabilir. Bir çok durumda çoğunluk, hiçbir kötü niyet taşımadan yalnızca bir basiretsizlik sonucu olarak bir kanun çıkarabilir. Kötü bir niyetin ürünü olarak çıkmamış olsa bile, ilgili kanun kaçınılmaz bir kötülüktür. Bu durumda sivil itaatsizlik, çoğunluğun kararını değiştirmesinin bir fırsatı olabilir. Diğer yandan, çoğunluğun bir konu ile ilgili olarak etraflıca düşünmediği konusunda güçlü bir emare bulunduğu her durumda, belli bir ölçüde sıkıntıya sebep olsa da sivil itaatsizlik, çoğunluk düşüncesinin kararlılık gücünü test etmek için en