• Sonuç bulunamadı

OSMANLIDAN 12 MART SÜRECİNE ORDUNUN TARİHSEL GELİŞİMİ VE ORDU SİYASET İLİŞKİLERİ

2. KURTULUŞ SAVAŞINDAN İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINA ORDU VE SİYASET

2.4 Genel Değerlendirme

Kurtuluş Savaşı döneminde yapılan hukuki düzenlemeler daha ziyade merkezi ordunun kurulmasına ve ordu hiyerarşisi ve disiplininin tahkim edilmesine yöneliktir. Milliyetçi subayların eşraf ve Anadolu tüccarının da desteğiyle Kurtuluş Savaşını yürüten bir güç olması orduya iktidar bloku içinde önemli bir mevki kazandırmıştır. Mustafa Kemal yaptığı düzenlemelerle ordunun iktidar bloku içindeki konumunu sarsmak yerine orduyu kendi denetimi altına almaya çalışmıştır. Kurtuluş Savaşı dönemi de dahil olmak üzere cumhuriyetin ilk yılları ordu açısından bir operasyon ve tasfiye dönemidir. İttihat Terakki döneminde hatta ordunun modern bir aktör olarak tebarüz ettiği daha kadim dönemlerde olduğu gibi siyasal iktidarı ele geçiren unsurlar daima orduyu kendi çıkarları doğrultusunda araçsallaştırmışlardır. Mustafa Kemal’in de aynı amaca matuf düzenlemeleri hayata geçirmesi, bedelini ordunun kurumsal özerkliğinin artması biçiminde ödetmiştir. Cumhuriyet döneminde yapılan hukuki düzenlemeler bir taraftan ordunun doğrudan siyasal alana müdahale edecek bir aktör olma vasfına set koyarken; öte taraftan da ordunun kurumsal özerkliğini artırarak ordunun siyasal yaşamdaki ve iktidar blokundaki konumunu güçlendirmiştir.

Atatürk’ün ölümünden sonra cumhurbaşkanlığı seçimi esnasında ordunun siyasal alana müdahale ederek İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesini sağlaması ordunun hiç de siyasal reflekslerini kaybetmediğinin en basit göstergesidir. Hatta Atilla İlhan’a göre “ Bab-ı Ali Baskını ne ise, İnönü’nün cumhurbaşkanı olması da odur. Ordu ağırlığını koymuş ve tamamiyle iktidardan tasfiye edilmiş bulunan İnönü, Cumhurbaşkanı seçilmiştir.”428 Ordu bu dönemde her şeyden evvel iktidar bloku içinde yer alan kendi doğrudan temsilcileri

425 Ordu ve Jandarma kadroları haricindeki Hidematı Devlette müstahdem orduya mensup muvazzaf zabit ve muvazzaf askeri memurları hakkında kanun için bkz. İba, a.g.e. , s. 143–144.

426 İba, a.g.e. , s. 145.

427 Hale, a.g.e. , s. 79.

428

128

vasıtasıyla gündemini hayata geçirmeyi başardı. Bu dönemde doğrudan askeri müdahale şeklinde siyasete müdahale etmese de, ordu Türk siyasetinde ve devlet yapısında başat bir konuma sahipti. Ayrıca geniş askeri özerklikten yararlanan Fevzi Çakmak’ın 1944’te emekliye ayrılmasına değin genelkurmay başkanlığını üstlenmesi ordu ve rejim ilişkisine devamlık kazandırırken, ordunun cumhuriyete sadakatini sağladı. Genelkurmay kabineden resmi olarak ayrı olmasına rağmen Çakmak düzenli olarak kabine toplantılarına katıldı. 1927’den itibaren orduda yapılan tüm düzenlemeler siyasi denetimden muaftı. Geniş yetkilerle teçhiz edilen Çakmak ordu üzerindeki tüm tasarruflarda yegane salahiyetli şahıstı.

3. 2. DÜNYA SAVAŞINDAN DP’YE ORDU VE SİYASET

Bu dönemde, 2. Dünya Savaşı sırasında uygulanan seferberlik koşulları ve savaş sırasında İstanbul’da uygulanan sıkıyönetim, ordunun sistem içindeki ağırlığını artırmıştır. 24 Nisan 1933 tarih ve 14443 sayılı kararname ile vücuda getirilen Yüksek Müdafaa Meclisi savaş hazırlıklarını yürütmekle yetkilendirilerek seferberlikle ilgili tüm kararları alıyordu. Ordunun siyasal alandaki gücünü pekiştiren bu meclisin aldığı tüm kararlar meclis tarafından bakanlıklara dikte edilmektedir. Ayrıca 25 Mayıs 1940 tarih ve 3832 sayılı Örfi İdare Kanunu ve bakanlar kurulunun 2/14780 sayılı ve 4 Aralık 1940 tarihli kararnamesi de 23 Aralık 1947 yılına kadar devam ederek ağır bir seferberlik uygulamasını yürürlükte kılmaktadırlar. Bu sıkıyönetim uygulamaları bu dönemde ekonomi üzerindeki Milli Korunma Kanunu ve Varlık Vergisi vb. gibi devlet denetimini güçlendiren kanunlarla birlikte düşünüldüğünde ordunun rolünün iyiden iyiye arttığı görülecektir. Fakat daha savaş bitmeden yapılan kanuni düzenlemelerle ordunun siyasal sistem içindeki ağırlığı budanmaya başlanmıştır. Ayrıca bu dönemin en önemli özeliklerinden birisi savaşın sona ermesinin ardından Türk ordusunun ikili askeri anlaşmalar vasıtasıyla ABD ordusunun denetimi altına girmesidir. Aşağıda bu gelişmelere değinilecektir.

Bu dönemde ordu siyaset ilişkileri açısından önemli değişimler meydana gelmiştir.429 İnönü ordu içinde kendine bağlı bir generaller kliği oluşturmuştur.430 Ordu siyaset ilişkilerindeki önemli düzenlemelerden birisi, 1944’e kadar genelkurmay başkanlığı vazifesini kesintisiz ifa eden Çakmak’ın 12 Ocak 1944’te 68 yaşındayken yaş haddinden emekliye sevki ve 4580 sayılı kanunun çıkarılmasıdır. 12 Ocak 1944 tarih ve 4580 sayılı Genelkurmay

429 Fakat Haleye göre İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde ordu siyaset ilişkileri, siyasi sistem ve ordunun sistem içindeki konumu öz olarak aynı kalmıştır. Hale, a.g.e. , s. 81.

129

Başkanının Vazife ve Salahiyetleri hakkında kanun ile genelkurmay başkanlığı başbakana bağlanarak genelkurmay başkanının görev ve yetkileri yeniden tayin edildi.431 İnönü’nün yaptığı bu değişiklikler elbette ordu-siyaset ilişkileri ve ordunun rejim içinde işgal ettiği yer bakımından önemli sonuçlar yaratacaktır.432 Orduyu gerici ve ilerici kuvvetlerin bir çarpışma sahası olarak gören A.Araklıoğlu Çakmak’ın emekliye ayrılmasıyla ordu içinde gericiliğin denetlenmesinin güçleştiğini belirtmektedir. A.Araklıoğlu’na göre Kurtbek, Yıldırım, Sunay ve Tural gibi gerici subaylar iktidarı devirme doğrultusunda planlar yapmaktadır.433

30 Mayıs 1949 tarih ve 5396 sayılı Milli Savunma Bakanlığının Kuruluş ve Görevlerine Dair Kanun ile Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına bağlanmaktadır. Genelkurmay Başkanlığının özerkliğini lağveden bu kanun İnönü’nün öznel tasarrufundan ziyade ABD’nin baskıları doğrultusunda hayata geçirilmiştir. Orduyu ABD’nin baskısıyla sivil otoritenin denetimi altına alma çabaları ordu içinden önemli bir tepkiyle karşılaşmamıştır. Ayrıca bu dönemde çıkarılan; 30 Mayıs 1949 tarih ve 5399 sayılı kanun ile kurulan Yüksek Müdafaa Kurulu 1961 Anayasası’nın 111. maddesine göre kurulan MGK’nın nüvesini teşkil etmektedir.

İnönü orduya dair yaptığı düzenlemelerle ordunun iktidar bloku içindeki rolünü azaltmasına karşılık yüksek komuta kademesinin orduya dair tasarruflara karşı sessizliğini koruması alt rütbeli subaylarda radikal bir tepki birikimine neden olmuştur. Zaten ordunun yapı ve teknolojik bakımdan geriliği de bu radikalizme mesleki kaygıları da alet ediyordu. Esasında bu radikal tepkinin kökünü 2. Dünya Savaşı yıllarına kadar uzatmak mümkün. Zira ordunun ilkelliği ve zayıflığı savaş sırasında iyice ayyuka çıkmıştır.434

Bu dönemde orduya ilişkin alınan kararlar da genç subayların mesleki- profesyonel beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Subayların özlük hakları ve ekonomik sorunları hususunda subay kitlesini tatmin edecek adımlar atılmamıştır. Sözgelimi 1944–50 arasında yapılan yüksek kumanda heyeti atamalarında ordunun gençleştirilmesine dair bir tasarruf göze

431 İnönü’nün Çakmak’ı emekliye ayırmasıyla ilgili bir yorum için bkz. Hale, a.g.e. , s. 82.

432 Hatta Akyaz’ın naklettiğine göre “<Milli Şef> döneminde siyasal eliti devrimci savaşçılardan çok bürokrat aydınların veya bürokratlaşmış devrimcilerin oluşturduğunu belirten Özdağ’ın tespit ettiği üzere, İnönü dönemi ordu için 1939–44 yılları Kemalist devrimin bekçisi olduğu, 1944–1950 arası ise Kemalist devrimin iktidar ortaklığından çıkarıldığı dönemler olmuştur.” Akyaz, a.g.e., s. 40. Kayalının yorumuna göre de Çakmak’ın emekliye ayrılması ordunun siyasete etkisini artırdı ve orduyu tek bir politikanın sürdürücüsü olmaktan çıkararak çelişik eğilimlere gebe hale getirdi. Kayalı, a.g.e., s. 59.

433 A. Araklıoğlu, “Türkiye’de Ordu ve Politika (1)”, Ürün, Sayı 49, Temmuz 78, s. 46.

434 Ayrıca profesyonel mesleki kaygıların da bu ilişkinin bozulmasında ve genç subay kitlelerin mesleki kaygılarına ve sorunlarına çözüm bulacağı umuduyla DP’ye yönelmesinde etkisi mevcuttur.

130

çarpmaz. Bununla birlikte 1933 yılından itibaren harp okullarının subay mezun sayısının artması küçük rütbeli subay sayısında bir yığılmaya neden olmuştu. Hükümet ise bu yığılmayı gidermek amacıyla genç subayların bir üst rütbeye terfi süresini 3 yıl daha uzatmasına binaen 4765 sayılı kanun ile emekliliği gelen generallerin görev süresinin Bakanlar Kurulu kararı ile uzatılabileceğini kayıt altına almıştır. Bu tür mesleki kaygılar kökleri 2. Dünya savaşına kadar uzanan bir takım gizli siyasal örgütlenmelerin orduda boy vermesine neden olmuştur.435 Fakat burada dikkat çekilmesi gereken husus tekil düzeyde mesleki kaygıların orduda genç subaylar düzeyinde tepkilere neden olmasına rağmen ordunun siyasal alana müdahalesinde bu türden mesleki kaygıların temel belirleyici olmadığıdır. Zira 2. Dünya Savaşının ardından değişen dünya koşullarına koşut olarak ABD emperyalizmiyle kurulan askeri ilişkiler ve ordunun siyasal alanla ilişkisinin reorganizasyonu ordu içinde bir güçlü direniş ya da tepki yaratmamış, hatta mesleki profesyonel kaygıları ağır basan genç subaylar bile bu ilişkilerin bir mahsulü olarak meydana gelmiştir.